| 
                                                         
                                                        
                                                        19 - 
                                                        
                                                        İSLÂMİYYETDE FÂİZ, BANKA 
                                                        VE VAKF 
                                                        
                                                        
                                                        Satışdaki ve ödünc 
                                                        vermekdeki fâiz için, 
                                                        Ömer Nesefînin 
                                                        “rahmetullahi teâlâ 
                                                        aleyh” (Erba’în-i 
                                                        Selmânî) kitâbındaki 
                                                        otuzüç misâli aşağıya 
                                                        yazıyoruz: 
                                                        
                                                        
                                                        1 - Kile ile satılan 
                                                        birşey, kendi cinsine 
                                                        [meselâ buğdayı buğdaya] 
                                                        peşin satılırken, 
                                                        birinin hacmi ziyâde 
                                                        olursa, fâiz olur. 
                                                        
                                                        
                                                        2 - Hacmleri müsâvî, 
                                                        fekat biri veresiye [ya’nî 
                                                        söz kesilen yerden 
                                                        ayrılıncıya kadar 
                                                        te’ayyün etmez] ise, 
                                                        yine fâiz olur. 
                                                        
                                                        
                                                        3 - Dartarak satılan 
                                                        birşey, kendi cinsine 
                                                        [meselâ beşibiryerdeyi, 
                                                        altın liralar karşılığı] 
                                                        peşin satılırken, 
                                                        verilen ile alınanın 
                                                        ağırlığı müsâvî olmazsa, 
                                                        fâiz olur. 
                                                        
                                                        
                                                        4 - Veznleri müsâvî, 
                                                        fekat biri veresiye ise, 
                                                        fâiz olur. Vezn veyâ 
                                                        hacmleri müsâvî olmıyan 
                                                        peşin satışda, fâizden 
                                                        kurtulmak için, vezni 
                                                        veyâ hacmi az olan malın 
                                                        yanına, aynı cinsden 
                                                        olmıyan, başka az birşey 
                                                        de ilâve edip, iki şey 
                                                        bir arada iken, pazarlık 
                                                        etmelidir. Böylece 
                                                        fâizden kurtulunur ise 
                                                        de, ilâve edilen şeyin 
                                                        kıymeti az ise, harâma 
                                                        yakın mekrûh olur. O 
                                                        şeyi, pazarlıkdan sonra 
                                                        ilâve ederse câiz olmaz. 
                                                        
                                                        
                                                        5 - Kile ile satılan 
                                                        şeylerden, aynı cinsden 
                                                        olmıyanlar, birbiri ile 
                                                        [meselâ, arpayı buğdaya] 
                                                        satılırken, hacmleri 
                                                        aynı olsa da, veresiye 
                                                        satmak, ribâ [ya’nî 
                                                        fâiz] olup, hacmleri 
                                                        farklı olsa da, her 
                                                        ikisi peşin câizdir. 
                                                        
                                                        
                                                        6 - Dartılarak satılan 
                                                        şeylerden aynı cinsden 
                                                        olmıyanlar, birbiri ile 
                                                        [altın, gümüş ile] 
                                                        satılırken, ağırlıkları 
                                                        eşit olsa da, biri 
                                                        veresiye olunca fâiz 
                                                        olur. Ağırlıkları farklı 
                                                        olsa da, ikisi peşin 
                                                        [eline teslîm etmek] 
                                                        câiz olur. Altınlı ve 
                                                        gümüşlü eşyâyı, birbiri 
                                                        karşılığı veresiye 
                                                        satmak fâiz olur. 
                                                        
                                                        
                                                        7 - Vezn ile ve kile ile 
                                                        ölçülen ve ölçülmeyen 
                                                        herşey, kendi cinsi ile, 
                                                        veresiye satılınca, 
                                                        mikdârı aynı olsa da, 
                                                        fâiz olur. 
                                                        
                                                        
                                                        8 - Kile ile veyâ vezn 
                                                        ile ölçülen birşeyi, 
                                                        kendi cinsi karşılığı, 
                                                        ölçmeden topdan satmak 
                                                        fâiz olur. Mikdârları 
                                                        müsâvî ise de, fâiz 
                                                        olur. Çünki, böyle 
                                                        şeylerin satışında, söz 
                                                        kesilirken, ölçülerek, 
                                                        mikdârlarının aynı 
                                                        olduğunu bilmek, bey’in 
                                                        sahîh olması için, 
                                                        şartdır. 
                                                        
                                                        
                                                        9 - Birkaç kimse 
                                                        arasında müşterek olan, 
                                                        kile veyâ vezn ile 
                                                        ölçülen bir malı, 
                                                        ölçmeden paylaşmak fâiz 
                                                        olur. [Çünki, üçüncü 
                                                        kısm, yirminci maddede 
                                                        bildirildiği gibi 
                                                        herbiri, kendi payında 
                                                        bulunan diğerinin 
                                                        mülkünü, diğerinde kalan 
                                                        kendi mülkü ile 
                                                        değişdirmiş olur. Ya’nî 
                                                        bunları birbirlerine 
                                                        ölçmeden satmış olurlar. 
                                                        Herbiri diğerlerine bir 
                                                        defter, ikincisi bir 
                                                        mendil gibi şeyler de 
                                                        verip halâllaşmalıdırlar.] 
                                                        
                                                        
                                                        10 - Hacm ile veyâ vezn 
                                                        ile ölçülen bir malı, 
                                                        ölçmeden ödünc vermek ve 
                                                        almak fâiz olur. 
                                                        
                                                        
                                                        11 - Başakdaki buğdayı, 
                                                        buğday ile, müsâvî 
                                                        mikdârda dahî satmak 
                                                        fâiz olur. 
                                                        
                                                        
                                                        12 - Başakdaki buğdayı, 
                                                        başakdaki buğdaya aynı 
                                                        mikdârda dahî satmak 
                                                        fâiz olur. Çünki, 
                                                        buğdayları başaksız 
                                                        ölçmek lâzımdır. 
                                                        
                                                        
                                                        13 - Ağaçdaki meyveyi, 
                                                        kopmuş aynı meyveye 
                                                        satmak fâiz olur. 
                                                        
                                                        
                                                        14 - Ağaçdaki meyveyi, 
                                                        ağaçdaki aynı meyve ile 
                                                        satmak fâiz olur. 
                                                        
                                                        
                                                        15 - Buğdayı, buğday 
                                                        ununa ve kavrulmuş 
                                                        buğdaya, aynı hacmde 
                                                        dahî satmak fâiz olur. 
                                                        Çünki, buğdaydan, aynı 
                                                        hacmde un hâsıl olmaz. 
                                                        
                                                        
                                                        16 - Unu ve buğdayı, 
                                                        ekmeğe satmak fâiz 
                                                        olmaz. Çünki ekmek, 
                                                        başka cinsden olmuşdur 
                                                        ve sayı ile ölçülür. 
                                                        
                                                        
                                                        17 - Menşe’leri veyâ 
                                                        kullanış yerleri aynı 
                                                        olmıyan veyâ insanlar 
                                                        tarafından sıfatları 
                                                        değişdirilen şeyler, 
                                                        aynı cinsden değildir. 
                                                        Meselâ hurma sirkesi ile 
                                                        üzüm sirkesi ve koyun 
                                                        eti ile sığır eti ve 
                                                        sütleri ve koyun yünü 
                                                        ile keçi kılı ve buğday 
                                                        ile ekmek aynı cinsden 
                                                        değildirler. Keçi ve 
                                                        koyun eti ve sütleri, 
                                                        fâiz bakımından aynı 
                                                        cinsdendir. 
                                                        
                                                        
                                                        18 - İmâm-ı Muhammede 
                                                        göre, ekmeği aded ile ve 
                                                        vezn ile ödünc vermek 
                                                        fâiz olmaz. İmâm-ı Ebû 
                                                        Yûsüfe göre yalnız dartı 
                                                        ile fâiz olmaz. 
                                                        
                                                        
                                                        19 - Susam, zeytin, cevz 
                                                        gibi, yağ çıkarılan 
                                                        cismler, kendi yağları 
                                                        ile satıldığı zemân, 
                                                        yağ, cismdeki yağ 
                                                        mikdârından ziyâde ise 
                                                        câizdir ve yağın aynı 
                                                        mikdârı yağ karşılığı 
                                                        olup, ziyâdesi posa 
                                                        karşılığı olur. Ziyâde 
                                                        değilse, az veyâ müsâvî 
                                                        ise veyâ belli değilse 
                                                        fâiz olur. 
                                                        
                                                        
                                                        20 - Üzümü, şırası 
                                                        karşılığı ve koyunu yünü 
                                                        karşılığı ve meyveli 
                                                        ağacı aynı meyve 
                                                        karşılığı ve ekilmiş 
                                                        toprağı, çıplak toprak 
                                                        karşılığı ve başakda 
                                                        yetişmiş buğdayı, 
                                                        yetişmemiş buğday 
                                                        karşılığı, taşlı küpeyi 
                                                        taşsız küpe karşılığı, 
                                                        altınlı kılıncı veyâ 
                                                        kemeri altınsız aynı 
                                                        kılınc ve kemer 
                                                        karşılığı ve kabuklu 
                                                        pirinci kabuksuz pirinc 
                                                        ile satmak da, müsâvî 
                                                        veyâ az ise fâiz olur. 
                                                        
                                                        
                                                        21 - Bir malı, kendisi 
                                                        veyâ vekîli, meselâ on 
                                                        liraya satıp, müşterîye 
                                                        teslîm etdikden sonra, 
                                                        parayı teslîm almadan, 
                                                        malı müşterîden, meselâ 
                                                        dokuz liraya geri satın 
                                                        almak fâiz olur. Parayı 
                                                        temâm alınca, satın 
                                                        alabilir. Bir malı 
                                                        satdıkdan sonra, 
                                                        parasının hepsini temâm 
                                                        teslîm almadan, o mal 
                                                        ile birlikde başka 
                                                        birşeyi, aynı fiyâtla 
                                                        geri satın almak fâiz 
                                                        olur. Çünki, aynı 
                                                        fiyâtın bir kısmı, o 
                                                        başka şey için olup, o 
                                                        malı dahâ ucuza almış 
                                                        olur ve fâiz olur. O 
                                                        başka şeyi alması ise 
                                                        câizdir. 
                                                        
                                                        
                                                        22 - Bir malı, meselâ 
                                                        iki ay sonra teslîm 
                                                        etmek üzere satdıkdan 
                                                        sonra, noksân olarak, 
                                                        dahâ önce vermeği 
                                                        karârlaşdırmak fâiz 
                                                        olur. 
                                                        
                                                        
                                                        23 - İki kişi, birer 
                                                        çuval buğdayı, hacmini 
                                                        ölçmeden, karışdırıp un 
                                                        yapdırdıkdan sonra, unu 
                                                        ikiye taksîm etmeği 
                                                        karârlaşdırmak fâiz 
                                                        olur. 
                                                        
                                                        
                                                        24 - Unları karışdırıp, 
                                                        ekmek yaparak ekmeği 
                                                        ikiye bölmek de fâiz 
                                                        olur. Unların hacmini 
                                                        önceden ölçmek lâzım 
                                                        idi. 
                                                        
                                                        
                                                        25 - Cevzleri veyâ 
                                                        bâdemleri yâhud 
                                                        zeytinleri ölçmeden 
                                                        karışdırıp, yağ 
                                                        çıkardıkdan sonra yağı 
                                                        taksîm etmek de fâiz 
                                                        olur. 
                                                        
                                                        
                                                        26 - İki kişinin 
                                                        müşterek bir ineği olsa, 
                                                        sütü birgün senin, 
                                                        birgün benim diye taksîm 
                                                        etseler, fâiz olur. 
                                                        
                                                        
                                                        27 - İki kişi, meselâ 
                                                        bir öküz veyâ bir at 
                                                        veyâ bir otomobil veyâ 
                                                        bir dükkân veyâ 
                                                        tarlalarını veyâ 
                                                        tezgâhlarını, herbiri 
                                                        kullanmak üzere, 
                                                        mu’ayyen bir zemân için 
                                                        değişseler fâiz olur. 
                                                        
                                                        
                                                        28 - İçinde oturmak 
                                                        şartı ile bir evi, ekmek 
                                                        şartı ile tarlayı, kendi 
                                                        kullanmak şartı ile bir 
                                                        otomobili borcludan rehn 
                                                        istemek fâiz olur. Çünki, 
                                                        rehn alınırken, bunu 
                                                        kullanmağı şart etmek, 
                                                        rehnde fâiz olur. 
                                                        
                                                        
                                                        29 - Birşeyi ucuz satın 
                                                        almak veyâ ona pahâlı 
                                                        satmak şartı ile ödünc 
                                                        vermek fâiz olur. 
                                                        
                                                        
                                                        30 - Mahsûlün yarıdan 
                                                        fazlasına ortak olmak 
                                                        şartı ile, köylüye para 
                                                        veyâ tohm veyâ toprak 
                                                        verip onu çalışdırmak 
                                                        veyâ ona ödünc vererek 
                                                        tarlasını alıp işletip, 
                                                        mahsûlün yarıdan azını 
                                                        ona bırakmak fâiz olur. 
                                                        Çünki, kirâ mikdârının 
                                                        belli olması ve ödünc 
                                                        verilen malın aynı 
                                                        mikdârda benzerinin 
                                                        ödenmesi lâzımdır. 
                                                        
                                                        
                                                        31 - Az ücretle 
                                                        çalışdırmak, ondan 
                                                        hediyye almak, ziyâfet 
                                                        istemek üzere ödünc 
                                                        vermek fâiz olur. 
                                                        
                                                        
                                                        32 - Birşeyi, aldatarak 
                                                        pahâlı satmak veyâ ucuz 
                                                        almak da fâiz olur. [Gaben-i 
                                                        fâhişe bakınız!]. 
                                                        
                                                        
                                                        33 - Satılan şeyin 
                                                        aybını ve satın alınan 
                                                        şeyin kıymetini 
                                                        gizleyerek aldatmak fâiz 
                                                        olur. 
                                                        
                                                        
                                                        34 - Libya büyük müftîsi 
                                                        şeyh Tâhir-uz-Zâvî, 
                                                        fetvâsında diyor ki: (Hükûmet, 
                                                        me’mûrlara ödünc mesken 
                                                        parası vererek, yüzde 
                                                        dört fazlası ile 
                                                        aylıklarından kesiyor. 
                                                        Bu, % 4 fazla aldığı, 
                                                        fâiz olur. Harâm olur. 
                                                        Müslimân olan hükûmetin 
                                                        bunu alması, 
                                                        vatandaşların da 
                                                        vermeleri harâmdır. Bu 
                                                        ödünc paranın, fâizsiz 
                                                        olarak, Allah rızâsı 
                                                        için verilmesi 
                                                        lâzımdır). Bu fetvâ, 
                                                        Libyada çıkan 1973 Nisan 
                                                        târîhli (Hedy-ül-islâmî) 
                                                        mecmû’ası sonunda 
                                                        yazılıdır. Yâhud, 
                                                        oturacak evi olmıyan, 
                                                        mesken parası almak 
                                                        için, bütün mu’âmeleleri 
                                                        yapdıkdan sonra, parayı 
                                                        alırken (Vekîliniz 
                                                        olarak, bu para ile ev 
                                                        yapdırmağı kabûl etdim) 
                                                        demeli. Parayı veren 
                                                        (Ben de kabûl etdim) 
                                                        demeli. Tapuyu alırken 
                                                        (Her ay ...... lira 
                                                        ödemek üzere ...... 
                                                        liraya bu evi satın 
                                                        aldım) demeli. Tapuyu 
                                                        veren de (Bu evi sana 
                                                        satdım) demelidir. 
                                                        Böylece halâl olur. 
                                                        
                                                        
                                                        
                                                        (Dâr-ül-harb)de, 
                                                        ya’nî ahkâm-ı 
                                                        islâmiyyenin tatbîk 
                                                        edilmediği İtalya, 
                                                        Fransa gibi putlara 
                                                        tapınılan yerlerde, 
                                                        müslimânın, kâfirlere 
                                                        ödünc vererek, onlardan 
                                                        fâiz almasının câiz 
                                                        olduğu bütün kitâblarda, 
                                                        fâiz bahsinin sonunda 
                                                        yazılıdır. Meselâ: 
                                                        
                                                        
                                                        İbni Âbidîn diyor ki, 
                                                        (Dâr-ül-harbde, 
                                                        kâfirlerin mallarını 
                                                        fâiz, kumar, fâsid bey’ 
                                                        ile almak halâldir. Bu 
                                                        yollarla müslimânın 
                                                        zarar etmesi halâl 
                                                        değildir). 
                                                        
                                                        
                                                        
                                                        (Mültekâ) 
                                                        kitâbında, (İmâm-ı a’zam 
                                                        ile imâm-ı Muhammed 
                                                        “rahmetullahi teâlâ 
                                                        aleyhimâ” buyurdu ki, 
                                                        Dâr-ül-harbde, müslimân 
                                                        ile kâfir arasında fâiz 
                                                        olmaz). (Mecmâ’ul-enhür)de 
                                                        diyor ki, (Hadîs-i 
                                                        şerîfde, (Dâr-ül-harbde, 
                                                        müslimân ile kâfir 
                                                        arasında fâiz yokdur) 
                                                        buyuruldu. Orada, 
                                                        onların malını almak 
                                                        mubâhdır. Gönül rızâsı 
                                                        ile, gadr yapmadan almak 
                                                        câizdir. Diğer üç 
                                                        mezhebde hiç câiz 
                                                        değildir). 
                                                        
                                                        
                                                        
                                                        (Dürer ve Gurer) 
                                                        
                                                        
                                                        kitâbında da bu hadîs-i 
                                                        şerîf yazılarak, Dâr-ül-harbde 
                                                        bir müslimânın fâiz ile 
                                                        ve fâsid bey’ ile 
                                                        [meselâ ikrâmiyyeli, 
                                                        piyangolu satış yaparak] 
                                                        kâfirden ve orada 
                                                        müslimân olandan mal 
                                                        çekmesi câizdir. Çünki, 
                                                        onların malını rızâları 
                                                        ile almak mubâhdır 
                                                        diyor. Fekat, mallarına 
                                                        saldırmak, zorla almak 
                                                        câiz değildir diyor. 
                                                        Şernblâlî, bunu 
                                                        açıklarken, (Kumar ile 
                                                        alması da câizdir) 
                                                        diyor. (Kudûrî), 
                                                        (Cevhere), (Vikâye), (Dürr-ül-muhtâr) 
                                                        ve (Redd-ül-muhtâr)da 
                                                        ve (Fetâvâyı Hindiyye)de 
                                                        de böyle yazılıdır. 
                                                        (Dâr-ül-harb)de 
                                                        bulunan müslimânların 
                                                        birbirleri ile ve zimmî 
                                                        kâfir ile yapdıkları 
                                                        sözleşmelerin ahkâm-ı 
                                                        islâmiyyeye uygun olması 
                                                        lâzımdır. 
                                                        
                                                        
                                                        Kâdîzâde, (Feth-ul-kadîr)
                                                        tekmilesinde 
                                                        yukarıdaki hadîs-i 
                                                        şerîfi açıklarken diyor 
                                                        ki: (Hicretden önce 
                                                        Kureyş müşrikleri, ehl-i 
                                                        kitâb olan rumların acem 
                                                        kâfirlerine 
                                                        yenilmelerine 
                                                        sevinmişlerdi. Rum 
                                                        sûresi nâzil olup, 
                                                        acemlerin az zemân sonra 
                                                        yenilecekleri 
                                                        bildirilince, Ebû Bekr-i 
                                                        Sıddîk, Kureyş kâfirleri 
                                                        ile sözleşme yapdı. 
                                                        Acemler yenildi. Ebû 
                                                        Bekr-i Sıddîk da 
                                                        sözleşilen develeri 
                                                        Kureyş kâfirlerinden 
                                                        aldı. Bu sözleşme kumar 
                                                        idi. Mekke şehri de, 
                                                        müşrik memleketi idi. 
                                                        Resûlullah, bu kumar 
                                                        sözleşmesine ve şart 
                                                        edilen develerin 
                                                        kâfirlerden alınmasına 
                                                        izn verdi). 
                                                        
                                                        
                                                        Bütün bunlardan 
                                                        anlaşılıyor ki, Dâr-ül-harbde 
                                                        ya’nî Avrupada, 
                                                        Amerikada, kâfirlerin 
                                                        kurduğu ve yalnız 
                                                        kâfirlerden fâiz alan 
                                                        bir bankaya para yatıran 
                                                        bir mü’minin, bu paranın 
                                                        fâizini bankadan alarak 
                                                        ihtiyâclarına harc 
                                                        etmesi halâldir. Bankaya 
                                                        para yatıran bir kimse, 
                                                        banka ile ortaklaşa, 
                                                        parasını fâiz ile 
                                                        işletmeğe vermiş oluyor. 
                                                        Bu bankadan ödünc para 
                                                        alıp fâiz verenlerin 
                                                        hepsi müslimân veyâ 
                                                        zimmî ise, bankaya 
                                                        yatırılan paranın 
                                                        fâizini almak harâm 
                                                        olur. Bankadan para alıp 
                                                        fâiz verenler, müslimân 
                                                        ve harbî kâfir karışık 
                                                        ise, o bankadan alınan 
                                                        fâiz ve hizmet karşılığı 
                                                        alınan ma’âş mekrûh 
                                                        olur. Müslimân veyâ 
                                                        zimmî müşterîsi çok ise, 
                                                        harâma yakın, harbî 
                                                        kâfir müşterîsi çok ise, 
                                                        halâle yakın mekrûh 
                                                        olur. Meşîhat-i 
                                                        islâmiyyenin İstanbulda 
                                                        çıkardığı (Ceride-i 
                                                        ilmiyye) kitâbının 
                                                        29 Şubat 1336 ve 9 
                                                        Cemâzil-uhrâ 1338 târîh 
                                                        ve ellibeşinci sayısının 
                                                        binyediyüzkırkdördüncü 
                                                        sahîfesinde yazılı 
                                                        fetvâda da, (Dâr-ül-harbde 
                                                        kâfir bankasına para 
                                                        yatırıp, bankadan fâiz 
                                                        almak, şer’an halâl 
                                                        olur) buyurulmuşdur. 
                                                        Bankada çalışarak ma’âş 
                                                        almak da, böyledir. 
                                                        
                                                        
                                                        Hiçbir memleketde, 
                                                        hiçbir kimseden ve 
                                                        bankadan ve 
                                                        kooperatifden, zarûret 
                                                        olmadıkca, hiçbir sebeb 
                                                        ile ödünc para alıp fâiz 
                                                        ödemek câiz değildir. 
                                                        Zarûret başkadır, 
                                                        ihtiyâc başkadır. 
                                                        Zarûret, kendinin veyâ 
                                                        nafakası lâzım olanların 
                                                        aç, susuz, çıplak veyâ 
                                                        sokakda kalarak hasta 
                                                        olması demekdir. Zarûret 
                                                        olunca, ya’nî ölümden 
                                                        veyâ hastalıkla, bir 
                                                        uzvun yok olmasından 
                                                        korku olunca, halâl 
                                                        yollardan, fâizsiz 
                                                        olarak, zarûretin 
                                                        giderilmesine çalışılır. 
                                                        Halâl yol bulunamazsa, 
                                                        fâizle ödünc alınıp, 
                                                        bununla zarûret 
                                                        giderilir ise de, sonra, 
                                                        ihtiyâcdan fazla birşeye 
                                                        para sarf etmeyip, 
                                                        borcunu bir ân önce 
                                                        ödiyerek fâizden 
                                                        kurtulması farzdır. Kirâ 
                                                        ile ev tutmak varken, ev 
                                                        satın almak zarûret 
                                                        değildir. Ticâret, 
                                                        san’at için sermâye 
                                                        bulmak da zarûret 
                                                        değildir. Zarûret 
                                                        hâlinde olana da fâiz 
                                                        ile ödünc vermek 
                                                        harâmdır [Eşbâh]. 
                                                        Harâmdan kurtulmak için, 
                                                        buna mu’âmele ve îne 
                                                        yolları ile ödünc 
                                                        verilir, denilmişdir. 
                                                        Böyle, farzı yapmamakdan 
                                                        veyâ harâm işlemekden 
                                                        kurtuluş yolu aramağa 
                                                        (Hîle-i şer’ıyye) 
                                                        denir. 
                                                        
                                                        
                                                        Din câhilleri, gençleri 
                                                        aldatmak için, burada da 
                                                        yalan söylüyorlar. 
                                                        İslâmiyyetde fâiz vermek 
                                                        olmadığı için, 
                                                        müslimânlar, 
                                                        ecnebîlerden fâizle para 
                                                        alıp, millî servetimiz 
                                                        yabancılara gidiyordu 
                                                        diyorlar. Hâlbuki, 
                                                        müslimânlar, kimseden, 
                                                        fâizle ödünc almazdı. 
                                                        Bunun, zinâdan dahâ 
                                                        kötü, büyük günâh 
                                                        olduğunu bilirdi. 
                                                        Müslimânlar, 
                                                        birbirlerine, fâizsiz 
                                                        ödünc verirlerdi. 
                                                        Böylece, büyük şirketler 
                                                        ve fabrikalar kurulurdu. 
                                                        Kimse fâizle para almağa 
                                                        mecbûr kalmaz ve 
                                                        hâtırından bile 
                                                        geçirmezdi.  |