19 -
İSLÂMİYYETDE FÂİZ, BANKA
VE VAKF
2 - Rehnde fâiz:
Rehn vermek, ya’nî
ipotek (hypotéque) etmek
demek, bir sebebden
dolayı, birşeyi habs
etmek, alıkoymak
demekdir. İslâmiyyetde
ise, ödenecek mal
karşılığı olarak, bir
malı, alacaklıda veyâ
başka âdil bir kimsede,
emânet bırakmak demekdir.
Rehn ancak, mal borcu
için verilir. Öldürmek,
yemîn hakları, işçinin
iyi çalışması, müsâfirin
hırsızlık etmemesi için
rehn istenmez. Rehn zor
ile alınmaz. Rehn, akd
ile, ya’nî îcâb ve kabûl
ile, ya’nî sözleşme veyâ
mektûblaşma ile yapılır.
Rehni verip, almaları,
ya’nî malın teslîm
olunması da lâzımdır.
Teslîm olunmadan önce,
borclu rehni vermekden
vazgeçebilir. Rehn
bırakılan malın,
satılmağa elverişli
olması şartdır. Dartı
ile, hacm ile ölçülen
herşey, altın, gümüş
eşyâ, para, rehn
verilebilir. Ortak olan
birşeydeki kendi payını
rehn vermek câiz
değildir. Ağacdaki
meyveyi ağacsız olarak,
tarladaki ekini tarlasız
olarak rehn vermek ve
meyveli ağacı meyvesiz
olarak, ekinli tarlayı
ekinsiz rehn vermek câiz
değildir. Evi, eşyâsı
ile de rehn vermek
câizdir. Hayvân, üzüm
şırası rehn verilir.
Alacaklı, rehnden
vazgeçebilir. Borclu
vazgeçemez. Rehn, borc
ödeninceye kadar habs
olunur. Önce, borc
ödenir. Sonra, rehn geri
verilir. Borclu ölürse,
bunun vârisi, rehni
satarak, parası ile
borcu öder. Sonra, rehni
alıp, müşterîye teslîm
eder. Geri kalan parası,
başka alacaklılara
verilir. Satış semeninin
ödeme zemânı gelince
borclu, rehni satmak
için, alacaklıyı veyâ
başka bir âdil kimseyi
vekîl edip satdırır veyâ
kendi satar. Semenden
borcu ödeyip, sonra rehn
kurtarılır. Borclu,
rehndeki malını,
alacaklının izni olmadan
satamaz. Satmak için,
istiyemez. Alacaklı,
rehni alırken, bunu
ileride satmağa
kendisinin vekîl
edilmesini şart
edebilir. Borclu bunu
kabûl edince, sonra azl
edemez. Borclu ölürse
de, azl olmaz. Rehn
helâk olursa, kıymeti az
ise, aradaki farkı
borcludan ister. Rehn,
alacaklının borcu
istemesine mâni’ olamaz.
Malı olup da ödünc
aldığını ödemezse, onu
habs etdirmesine de
mâni’ olamaz.
Alacaklı, rehnin,
borclunun mülkünden
çıkmasına sebeb olamaz.
Satamaz, kirâya veremez.
Rehni, ancak borclunun
izni ile kullanabilir.
İkisinden biri, ötekinin
izni ile, rehni
başkasına âriyet
verebilir. Sonra herbiri,
onu yine rehn yapabilir.
Alacaklı, kendisindeki
rehni, rehni veren
borclusuna da âriyet
verebilir. Saklamıyarak
veyâ kullanarak rehn
helâk olursa, kıymetini
öder. Bir kimsenin,
rehnde bulunan malı
satın alması sahîhdir.
Alacaklı, elindeki rehn
malı müşterîye
vermiyebilir. Müşterî,
borcun ödenerek, rehnin
kurtarılmasına kadar
bekler. Yâhud, bey’i,
mahkeme ile fesh etdirir.
Ödünc verirken,
alacaklının rehnden
istifâde etmesi için,
izn verilmesi şart
edilirse, fâiz olur.
Meselâ, hayvânı veyâ
tarlayı, elbiseyi
kullanması, sütünü
içmesi şart edilirse
fâiz olur. Sonradan
verilen izn ile,
alacaklının rehni
kullanması câiz olur. |