19 -
İSLÂMİYYETDE FÂİZ, BANKA
VE VAKF
1 - Ödünc alıp
vermekde fâiz:
İmâm-ı Rabbânî Ahmed-i
Fârûkî Serhendî “kuddise
sirruh” birinci cildin,
yüzikinci mektûbunda
buyuruyor ki: (Dahâ
fazlasını ödemesi şartı
ile ödünc vermek
fâizdir. Ya’nî böyle
olan sözleşme harâmdır.
Harâm anlaşma ile ele
geçen malın hepsi harâm
olur. Meselâ, oniki kile
ödemesi şartı ile, on
kile buğday ödünc
verilse, alınan oniki
kilenin hepsi harâm
olur. [Fazla olan iki
kilesi kul hakkı olduğu
için geri vermesi vâcib
olur. On kilesi harâm
olduğu için sadaka
vermesi lâzımdır.] Fâiz
ile ödünc vermek ve
almak harâm olduğu,
Kur’ân-ı kerîmde açıkca
bildirilmişdir. İhtiyâcı
olanın da, olmıyanın da,
fâizle ödünc alması
harâmdır. İhtiyâcı olana
fâiz harâm olmaz demek,
Kur’ân-ı kerîmin emrini
değişdirmek olur. (Kınye)
kitâbı, Kur’ân-ı
kerîmin emrini
değişdiremez. Lâhor
şehrinin büyük
âlimlerinden olan
mevlânâ Cemâl, (Kınye)nin
birçok haberleri,
kıymetli kitâblara
uymamakdadır, böyle
haberlerine güvenilmez
buyururdu. [İbni Âbidîn
de, (Kınye)nin
birçok haberi za’îfdir,
güvenilemez
buyurmakdadır. Bu
kitâbı, Zâhidî
“rahmetullahi teâlâ
aleyh” yazmışdır.] (Kınye)nin
bu yazısını doğru kabûl
etsek bile, buradaki
ihtiyâc kelimesine,
zarûret ve ölüm
tehlükesi ma’nâsını
vermek lâzımdır.
Böylece, Mâide
sûresinin, (Ölüme
sebeb olan sıkışık hâle
düşen) meâlindeki
dördüncü âyetinin
izninden istifâde
edilmiş olur. Çünki, bu
âyet-i kerîme harâmdan
afv olunabilecek özrü
beyân buyurmakdadır.
Fâiz ile ödünc almak
için her ihtiyâc özr
olsaydı, fâizin harâm
edilmesine sebeb
kalmazdı. Çünki, fâiz
ödemeği ancak ihtiyâcı
olan kabûl eder.
İhtiyâcı olmıyan kimse,
açıkdan para vermek
istemez. Allahü teâlânın
bu yasak emri, yersiz,
lüzûmsuz olurdu. Allahü
teâlânın kitâbına, böyle
iftirâ edilemez. Abes,
yersiz birşey bulunması
düşünülemez. Her
ihtiyâcı olanın fâiz ile
para alması câiz diye
bir ân düşünsek, ihtiyâc
da, bir nev’ zarûretdir.
Zarûretin dereceleri
vardır. Ziyâfet vermek
için, fâiz ile para
almak ihtiyâc değildir.
Meyyitin bırakdığı malda
meyyitin ihtiyâcı, kefen
ve cenâze masrafı
olduğu, kitâblarda
bildiriliyor. Onun rûhu
için ziyâfet vermeğe
ihtiyâc denilmemişdir.
Meyyit, sadakanın
sevâbına, herkesden çok
muhtâc olduğu hâlde,
onun rûhu için yemek
[helva] dağıtılmasını
islâmiyyet emr
etmemişdir. O hâlde,
bunları yapmak, fâizle
para almak için ihtiyâc,
özr olur mu? Ölünün
ihtiyâcı kabûl edilse
bile, fâizle alınan para
ile pişen yemekleri
yimek halâl olur mu?
Çoluk çocuğun çok
olması, erkeğin askerde
bulunması, özr, ihtiyâc
sanılarak, fâizle para
almak câiz ve halâl olur
demek, bir müslimâna
yakışmaz. Böyle belâya
yakalanmış olanlara, emr-i
ma’rûf ve nehy-i münker
yaparak, doğru yolu
göstermek lâzımdır. Bir
müslimân, nasıl olur da,
böyle harâm işi
yapabilir? İhtiyâcları
halâlden te’mîn edecek
yol çokdur. [Bu yolları
aramak lâzımdır. Arayıp
bulamazsa, ancak nafaka
ihtiyâcı, ya’nî gıda,
elbise ve mesken
ihtiyâcı, zarûret hâlini
alır. Bu da, ancak
mesken için vâkı’
olmakdadır.]
Bu zemânda, şübheli
olmıyan kazanc kalmadı
diyorsunuz. Evet
öyledir. Fekat, elden
geldiği kadar,
şübhelilerden kaçınmak
lâzımdır. Tarlayı
abdestsiz sürmek,
tohumunu abdestsiz
ekmek, rızkın
bereketini, tayyib
[güzel] olmasını giderir
demişlerdir. Hindistânda,
böyle çalışan, hemen yok
gibidir. Fekat, Allahü
teâlâ, kulundan, elinden
geldiği kadar yapmasını
istemekdedir. Fâiz ile
para alıp ziyâfet
vermekden sakınmak,
herkes için çok
kolaydır. Halâle harâm,
harâma halâl diyen kâfir
olur. Fekat bu, kat’î,
meydânda olan halâl ve
harâmlar içindir. [Halâl,
harâm oldukları, Nass
ile açık bildirilmiş
olan yâhud açık Nass yok
ise de, dört mezhebde de
sözbirliği ile
bildirilenler içindir.]
Zan olunanlar için
değildir. Hanefî
mezhebinde mubâh olan
çok şey vardır ki,
Şâfi’î mezhebinde mubâh
değildir. Bunun aksi de
vardır. Muhtâc olduğu
şübheli olan birinin,
fâizle para alması halâl
olur demiyene, açık
bildirilen harâma halâl
diyemiyene dil
uzatılmaz. Sapık, gerici
denilmez. Halâl demesi
için zorlanamaz. Onun
haklı olması dahâ
kuvvetlidir. Hattâ,
haklı olduğu
meydândadır. Ona dil
uzatanlar haksızdır ve
tehlükelidir. Mevlânâ
Abdülfettâh, fâizsiz
borc almak iyidir. Niçin
fâiz ile alıyorlar
demiş. Siz de, böyle
söyleme, Halâli inkâr mı
ediyorsun? diyerek onu
tekdîr etmişsiniz.
Yavrum, bu sözünüz,
kat’î olan halâl için
doğrudur. İhtiyâcı
olanın, fâiz ile borc
almasına halâl deseniz
bile, bunu yapmamak,
yine dahâ iyi olur. Vera’
sâhibleri, ruhsat, izn
verilen şeyleri
yapmamış, herkese,
azîmet yolunu
göstermişlerdir. Lâhor
şehrindeki müftîler,
ihtiyâcı olana câiz olur
demiş ise de, ihtiyâcdan
ihtiyâca fark vardır.
Her ihtiyâc, özr
sayılırsa, fâizin harâm
olacağı yer kalmaz.
Fâizin harâm edilmesi
abes, lüzûmsuz bir emr
olur. Oruc, yemîn
keffâreti niyyeti ile
de, fakîrleri doyurmak
için, fâiz ile borc
almak câiz değildir.
Fakîr doyuramıyan, oruc
tutar). |