| 
 
44 
- 
İSRÂF, FÂİZ, TÜTÜN İÇMEK 
ÜÇÜNCÜ BAHS 
- 
İsrâfın çeşidleri: İsrâf, malı helâk etmek, 
fâidesiz hâle getirmek, dîne ve dünyânın mubâh olan işlerine fâideli olmıyacak 
şeklde sarf etmekdir. Malı denize, kuyuya, ateşe ve elden çıkmasına sebeb olan 
yerlere atmak, onu helâk etmekdir. Kullanılmıyacak hâle sokmak, kırmak, kesmek, 
ağaçdan meyveyi toplamayıp çürütmek, tarlayı hasâd etmeyip, ekinin helâk olması, 
hayvanları soğukdan, düşmandan korunacak yere koymamak ve soğukdan, sıcakdan ve 
açlıkdan ölmelerini önliyecek kadar yidirmemek ve örtmemek de, helâk etmekdir. 
Bunların isrâf olduğu meydândadır. 
(Hadîka)da 
el âfetlerinde buyuruyor ki, (Başkasının malını helâk etmek, zulm olur. Ödemek 
lâzım olur. Kendi malını helâk etmek, isrâf olur. Günâh işlemek için ve günâh 
işlenilmesi için verilen mal ve paralar da isrâf olur). 
Herkesce 
bilinmiyen, hâtırlatılması lâzım olan isrâflar da vardır. Meselâ, meyve ve ekin 
toplandıkdan sonra, bunları iyi saklamayıp kendiliklerinden bozulmaları veyâ nem 
alarak, çürümeleri veyâ kurd, güve, fâre, karınca ve benzeri canlıların yimeleri 
hep isrâfdır. Ekmek, et, etsuyu, peynir gibi gıdâların ve hurma, karpuz, soğan 
gibi meyvelerin ve kuru incir, kuru üzüm, zerdâli gibi kuru meyvelerin ve 
buğday, arpa, mercimek gibi hubûbâtın ve elbise, kumaş, kitâb gibi eşyânın, 
böylece, isrâf edildikleri çok görülmekdedir. 
Yemek 
artıklarını dökmek, çatalı, kaşığı, tabağı, tası ekmekle veyâ parmakla sıyırıp 
yimeden önce, kapları ve parmakları yıkamak ve silmek isrâfdır. Sofra bezi ve 
masa üstüne düşen ekmek ve yemek kırıntılarını toplamayıp atmak da isrâfdır. Bu 
kırıntıları toplayıp kedi, köpek, koyun, sığır, karınca, kuş, tavuk gibi 
hayvanlara yidirmek isrâf olmaz. (Müslim) kitâbında, Câbir bin Abdüllah 
“radıyallahü anh” diyor ki, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, 
(Tabakları parmakla, parmağı ağızla siliniz!) buyurdu. Bir kerre de, 
(Şeytân, her işinizde sizinle berâber bulunur. Hattâ, yimekde bile. Birinizin 
lokması düşerse, onu alıp tozunu temizleyip yisin. O lokmayı şeytâna bırakmasın! 
Yemek sonunda parmağını yalasın! Çünki, bereketin hangi lokmada olduğu bilinmez)
buyurdu. Yine (Müslim)de, Enes bin Mâlik “radıyallahü anh” diyor ki, 
(Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, yemek sonunda üç parmağını mubârek 
ağzı ile silerdi. Parmağı yalamak ve düşen lokmayı alıp yimek, insanı isrâfdan 
kurtardığı gibi, kibr ve riyâyı giderir. Berekete kavuşdurur. Bilhâssa 
Peygamberlerin “aleyhimüsselâm” efendisine uymak ve emrini yapmak şerefini 
kazandırır. Mevcûddan istifâdeye ve gelecek ni’metin artmasına sebeb olur. 
Fasülye, pirinç, nohud gibi şeyleri yıkarken dökmek ve dökülenleri toplamamak 
isrâfdır. Elbise, sarık, çorab, ayakkabı gibi giyim eşyâsını iyi kullanmayıp, 
çabuk eskitmek, onları yırtmak, yıkarken suyu, sabunu çok harcamak, lâmbayı, 
mûmu [elektriği, hava gazını] boş yere yakmak, hep isrâfdır. 
Malı 
kıymetinden aşağı fiyâtla satarak veyâ kirâya vererek ve kıymetinden yukarı 
fiyatla satın alarak veyâ kirâlıyarak aldanmak isrâf olur. Aldanarak alış verişe 
zarûrî ihtiyâc olursa veyâ yardım, sadaka gibi niyyet ile böyle yaparsa isrâf 
olmaz. Meyyitin kefenini mikdâr ve cins bakımından, ahkâm-ı islâmiyyede 
bildirilenden fazla yapmak isrâfdır. Abdestde ve guslde, suyu sünnet olandan 
fazla kullanmak isrâfdır. Ahmed ibni Hanbel “rahmetullahi teâlâ aleyh”, Abdüllah 
ibni Ömerden haber veriyor: Sa’d “radıyallahü anhüm” abdest alırken, Resûlullah 
“sallallahü aleyhi ve sellem” gördü. (Yâ Sa’d! Suyu niçin isrâf ediyorsun?)
buyurdu. Abdest alırken de isrâf olur mu dedikde, (Büyük nehrde de olsa, 
abdestde fazla su kullanmak isrâf olur) buyurdu. 
Doydukdan sonra 
fazla yimek de isrâfdır. Yalnız, müsâfir utanmasın diye, ta’âm sâhibinin fazla 
yimesi ve orucu râhat tutmak için sahûrda fazla yimek isrâf değildir. 
Acıkmadan önce, 
günde ikinci def’a yimek, isrâfdır. Ahmed Ebû Bekr-i Beyhekî “rahmetullahi 
aleyh” kitâbında, Âişe “radıyallahü anhâ” buyuruyor ki, günde ikinci def’a yemek 
yiyordum. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” görünce, (Yâ Âişe! Yalnız 
mi’deni doyurmak, sana her işden dahâ tatlı mı geliyor? Günde iki kerre yimek de 
isrâfdandır. Allahü teâlâ, isrâf edenleri sevmez!) buyurdu. 
Hâdimî merhûm 
“rahmetullahi teâlâ aleyh”, burayı şöyle açıklıyor: (Resûlullah “sallallahü 
aleyhi ve sellem”, Âişenin “radıyallahü anhâ” ikinci yemeği, acıkmadan yidiğini 
anlayarak böyle buyurmuşdu. Yoksa, keffâretler için, günde iki kerre yidirmek 
lâzım olduğu meydândadır). 
Her istediğini 
yimek de isrâfdır. İbni Mâce ve imâm-ı Beyhekî ve Abdüllah ibni Ebiddünyâ 
“rahimehümullah” kitâblarında, Enes bin Mâlikden “radıyallahü anh” haber 
veriyorlar ki, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, (Her istediğini 
yimek isrâfdandır) buyurdu. Günde iki kerre yimek ve her istediğini yimek 
isrâf olması, doydukdan sonra veyâ hazm olmadan, acıkmadan tekrâr yimek isrâf 
olur demekdir. Çünki, gündüz ikinci olarak yimek, hele kısa günlerde ve 
çalışmıyan kimseler için, çok kerre, tam acıkmadan yimek olur. Bir sofrada, her 
istediğini yimek de, doydukdan sonra yimek olur. Bildirilen iki hadîs-i şerîfde, 
isrâf olduğunu açıkca anlatmadığından, isrâfa, harâma teşbîh buyurulması da 
mümkindir. 
Sofrada yemek 
çeşidlerini lüzûm yok iken artdırmak isrâfdır. Fekat, bir yemekden usanıp 
herbirinden biraz yiyerek ibâdet yapmak [meselâ oruc tutmak, halâl kazanmak için 
çalışmak veyâ müslimân kardeşlerine yardım etmek gibi ibâdetler] için 
kuvvetlenmek düşüncesi ile veyâ sofrada müsâfir bulundurmak niyyeti ile olursa, 
isrâf olmıyacağı, (Hulâsa) kitâbında ve başka kitâblarda yazılıdır. 
Kitâbların sözü, yemek çeşidleri, yalnız bu iki sebeble artdırılabilir demek 
değildir. Ziyân etmedikce ve başka bozuk niyyet ile olmadıkça, lezzet ve zevk 
için artdırmak da câiz olduğunu, A’râf sûresinin otuzbirinci âyeti ve Mâide 
sûresinin doksanıncı âyeti göstermekdedir. [Bu âyet-i kerîmeler ve ma’nâları, 
ikinci kısm, kırkbirinci maddede yazılıdır.] Bu iki âyet-i kerîmeye dayanarak, 
âlimlerimiz, her çeşid meyve yiyerek lezzet almağa câiz demişler ve Resûlullahın 
“sallallahü aleyhi ve sellem” çeşidli meyve yidiğini haber vermişlerdir. 
Abdüllah ibni Abbâs “radıyallahü anhümâ” için buyurulan, (İstediğini yi, 
istediğini giyin! İnsanı yanlış yola götüren, isrâf ve tekebbürdür) hadîs-i 
şerîfi, (Buhârî)de yazılıdır. 
Ekmeğin pişkin 
yerini ve içini yiyip, kenâr ve kabuklarını atmak isrâfdır. Bırakılan kısmları 
başkası veyâ hayvan yirse, isrâf olmaz. 
Sofraya 
lüzûmundan fazla ekmek koyup, sonra bunları, tekrâr yimek için kaldırmamak 
isrâfdır. Ya’nî, yinmiyen ekmek parçalarını atmak ve riyâ, gösteriş, şöhret için 
fazla ekmek koymak isrâf olur. 
Nefîs yemekleri 
yimek, kıymetli, yeni elbise giymek, yüksek, büyük binâlar yapmak ve dînin 
sâhibinin harâm etmediği dahâ bu gibi şeyler, halâldan kazanıldığı, kibr ve 
öğünmek için olmadığı zemân isrâf değildir. Lüzûmundan fazla olunca tenzîhen 
[hafîf] mekrûh olurlar. Âhıreti kazanmak istiyenlere, lâzım olan ile kanâ’at 
edip, fazlasını sadaka vermek yakışır. 
                                                |