44
-
İSRÂF, FÂİZ, TÜTÜN İÇMEK
İKİNCİ BAHS
-
İsrâfın kötü olmasının birinci sebebi, malın
kıymetli olmasıdır. Mal, Allahü teâlânın verdiği bir ni’metdir. Âhıreti
kazanmak, mal ile olur. Dünyâ ve âhıret, mal ile intizâm bulur, râhat olur. Hac,
cihâd sevâbı mal ile kazanılır. Bedenin sıhhat, kuvvet bulması, mal ile olur.
Başkasına muhtâc olmakdan insanı koruyan maldır. Sadaka vermek, akrabâyı
dolaşmak, fakîrlerin imdâdına yetişmek mal ile olur. Mescidler, mektebler,
hastahâneler, yollar, çeşmeler, köprüler yaparak, asker yetişdirerek insanlara
hizmet de mal ile olur. Dînimiz, (İnsanların en iyisi, onlara fâidesi çok
olanıdır) buyuruyor. İnsanlara yardım etmek için çalışıp para kazanmak, nâfile
ibâdet etmekden dahâ çok sevâbdır. Cennetin yüksek derecelerine mal ile
kavuşulur. İmâm-ı Tirmizînin, Ebû Kebşe-i Ensârîden “radıyallahü teâlâ anh”
alarak bildirdiği bir hadîs-i şerîfde, (Allahü teâlâ, bir kuluna mal ve ilm
verir. Bu kul da harâmlardan kaçınır. Akrabâsını sevindirir. Malından, hakkı
olanları bilip verir ise, Cennetin yüksek derecesine gider) buyuruldu. (Buhârî)
ve (Müslim) kitâbları, Abdüllah ibni Mes’ûdün “radıyallahü anh” haber
verdiği şu hadîs-i şerîfi yazmakdadır: (İki şeyden birine kavuşan insana
gıbta etmek, buna imrenmek yerinde olur. Allahü teâlâ bir kimseye islâm
ilmlerini ihsân eder. Bu da, her hareketini, bilgisine uygun yapar. İkincisi,
Allahü teâlâ, birine çok mal verir. Bu kimse de malını, Allahü teâlânın râzı
olduğu, beğendiği yerlere harc eder). Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve
sellem”, Amr ibni Âs “radıyallahü anh” için, (İyi kimseye malın iyisi, ne
güzel yakışır) buyurdu. Enes bin Mâlik “radıyallahü anh” için de, (Yâ
Rabbî! Buna çok mal ve çok çocuk ver ve bunlarla kendisini bereketlendir!)
diye düâ buyurdu. Ka’b “radıyallahü anh” malının hepsini sadaka vereceği zemân,
(Malının bir kısmını kendine bıraksan, dahâ iyi olur) buyurdu. Bunların
hepsi hadîs kitâblarında yazılıdır. Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîmde, mala (Hayrlı
şey) ismini vermekdedir ve Habîbine “sallallahü aleyhi ve sellem”, verdiği
ni’metleri hâtırlatırken: (Sen malsız idin, sana, kimseye muhtâc olmıyacak
kadar, mal verdim) buyurmakdadır.
Mezheb sâhibi
müctehidlerden, büyük âlim Süfyân-ı Sevrî buyuruyor ki, (Bu zemânda mal, insanın
silâhıdır). [Ya’nî, insan cânını, sıhhatini, dînini ve şerefini mal ile korur.]
Medîne-i münevverenin yedi büyük âliminden biri olan Sa’îd bin Müseyyib
buyuruyor ki, (Borclarını ödemek için ve ırzını, nâmûsunu korumak için ve
ölünce, geride kalanlara mîrâs bırakmak için mal kazanmayan kimse, hayrsızdır).
[Ya’nî kendine ve cem’ıyyete zararlıdır.] Büyük âlim ibni Cevzî “rahimehullah”
buyurdu ki, (İyi niyyet ile mal kazanmak, mal kazanmamakdan iyidir).
Malı ve
dünyâlığı kötüliyen haberler de çokdur. Fekat, bu haberler, malı, dünyâlığı
değil, bunların zararlı kullanılmasını kötülemekdedir. Meselâ, insanın azmasına,
Allahü teâlâyı unutdurmasına, ibâdete mâni’ olmasına sebeb olan mal zararlıdır.
Ölümü ve ölümden sonrasını unutduran mal da zararlıdır. Bu zararlar çok
kimselerde kendini göstermekdedir. Bu zararlardan kurtulan az olduğundan, malı
kötüliyen haberler çok olmuşdur. Görülüyor ki, mal, birbirine zıd iki şeye
sebebdir. Hayr ve şer. Hayra, iyiliğe sebeb olduğu için medh edilmekde olup,
şerre, kötülüğe sebeb olduğu için de kötülenmişdir.
Malın büyük bir
ni’met olduğu anlaşıldı. Malı isrâf, Allahü teâlânın ni’metini hakîr görmek,
ni’mete kıymet vermemek, ni’meti elden kaçırmak, kısaca küfrân-ı ni’met etmek,
ya’nî şükr etmemek olur. Bu ise, ni’met verenin düşman mu’âmelesi yapmasına,
azarlamasına ve azâb etmesine sebeb olacak büyük bir suçdur. Ni’metin kıymeti
bilinmeyince, hakkı gözetilmeyince elden gider. Şükr edilince ve hakkı
gözetilince elde kalır ve artar. İbrâhîm sûresi, yedinci âyetinde meâlen, (Şükr
ederseniz, verdiğim ni’metleri elbette artdırırım) buyuruyor.
|