44
-
İSRÂF, FÂİZ, TÜTÜN İÇMEK
BİRİNCİ BAHS
-
İsrâfın kötülüğü ve zararları: İsrâfın harâm
olduğu muhakkakdır. Kalbin hastalığıdır. Kötü bir huydur. Dînimizin, hasîsliği,
cimriliği, isrâfdan dahâ çok kötülemesi, isrâfın cimrilik kadar kötü olmadığını
göstermez. Hasîsliğin dahâ çok kötülenmesi, insanların çoğu yaratılışdan, mal
birikdirmeği sevdiği içindir. Bunun gibi, âlimlerimiz, idrârın şerâbdan dahâ pis
ve dahâ çok harâm olduğunu söyledikleri hâlde, dînimiz bevli, şerâb kadar
kötülememiş, şerâb içenlere, had denilen seksen sopa vurulması emr edildiği
hâlde, bevl için, had emr edilmemişdir. Çünki, insanlar şerâb içmeğe düşkün
oluyor. İdrâr içmek ise, kimsenin hâtırına gelmiyor. İsrâfın kötülüğünü
göstermek için, Allahü teâlânın, (İsrâf etmeyiniz! Allahü teâlâ, isrâf
edenleri sevmez) meâlindeki kelâmı yetişir. İsrâ sûresindeki âyet-i kerîmede
de meâlen, (Tebzîr etme! Tebzîr edenler, şeytânların kardeşleridir)
buyuruyor. Şeytânın kardeşi de, şeytân olur. Şeytân isminden dahâ kötü bir ism
yokdur. İsrâfı, bundan dahâ çok kötüleyen birşey düşünülemez. Allahü teâlâ,
mallarını isrâf edenlere birşey vermeyiniz diye emr ederken, bunları en kötü bir
ism ile adlandırıyor. Nisâ sûresindeki âyet-i kerîmede meâlen, (Mallarınızı
sefîhlere, alçaklara vermeyiniz!) buyuruyor. Kur’ân-ı kerîmde Fir’avnı
kötülerken, (O, isrâf edenlerden idi) buyuruyor. Lût aleyhisselâmın
kavmini de, (Belki siz, isrâf eden kavmsiniz!) diye kötülüyor.
Doğru oldukları
herkesce bilinen iki temel hadîs kitâbında, [(Buhârî) ve (Müslim)de]
Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, (Malı boş yere saçmayınız!)
buyuruyor. İmâm-ı Tirmizînin “rahmetullahi teâlâ aleyh”, Ebî Berzeden
“radıyallahü anh” getirerek yazdığı hadîs-i şerîfde, Peygamberimiz “sallallahü
aleyhi ve sellem” buyurdu ki, (Kıyâmet
günü herkes, dört süâle cevâb vermedikce hesâbdan kurtulamıyacakdır: Ömrünü
nasıl geçirdi. İlmi ile nasıl amel etdi. Malını nereden, nasıl kazandı ve
nerelere harc etdi. Cismini, bedenini nerede yordu, hırpaladı?).
İsrâfın
kötülüğünü gösteren delîllerden biri de, fâizin harâm olmasıdır. Fâiz alıp
vermek, büyük günâhdır. Buna da sebeb, insanların malını alış veriş yaparken
ziyân olmakdan korumakdır. Fâizin dîn-i islâmdaki kötü derecesini göstermek
için, Hamza efendinin “rahmetullahi teâlâ aleyh” türkçe, (Bey’ ve şirâ)
risâlesinin şerhinden, aşağıya birkaç misâl yazmak fâideli görüldü:
(On şey, son
nefesde îmânsız gitmeğe sebeb olur: 1- Allahü teâlânın emrlerini ve yasaklarını
öğrenmemek, 2- Îmânını, Ehl-i sünnet i’tikâdına göre düzeltmemek, 3- Dünyâ
malına, rütbesine, şöhretine düşkün olmak, 4- İnsanlara, hayvanlara, kendine
zulm, eziyyet etmek, 5- Allahü teâlâya ve iyilik gelmesine sebeb olanlara şükr
etmemek, 6- Îmânsız olmakdan korkmamak, 7- Beş vakt nemâzı vaktinde kılmamak, 8-
Fâiz alıp vermek, 9- Dînine bağlı olan müslimânları aşağı görmek. Bunlara gerici
gibi şeyler söylemek, 10- Fuhş sözleri, yazıları ve resmleri söylemek, yazmak ve
yapmak.)
Allahü teâlâ
fâizi harâm etdi. Kur’ân-ı kerîmin birçok yerinde, fâiz alanları ve verenleri
şiddetle korkutdu. Bekara sûresi, ikiyüzyetmişbeşinci âyetinde meâlen, (Fâiz
yiyenler, kıyâmet günü mezârlarından, sar’a hastası gibi perişân kalkacaklardır)
buyuruldu. Bundan sonraki âyet-i kerîmede meâlen, (Allahü teâlâ, fâiz
alan ve verenlerin mallarının hepsini yok eder. İzini, eserini de bırakmaz.
Zekât verenlerin malını elbette artdırır) buyurdu. Fârisî (Riyâd-un-nâsıhîn)
kitâbında fâizin kırk nev’i ve zararları yazılıdır. Fâiz hakkında fazla bilgi
almak için, üçüncü kısm, ondokuzuncu maddeyi okuyunuz.
İsrâfın
zararları: İsrâf edenlerin şeytâna, Fir’avna ve Lût aleyhisselâmın kötü kavmine
benzetilmesi ve Allahü teâlânın bunları sevmemesi ve bunlara sefîh demesi ve
âhıretde azâb çekmeleri, dünyâda aşağı, muhtâc duruma düşmeleri ve pişmân
olmalarıdır.
|