27
-
İSLÂM DÎNİ
(Râbıta-i
şerîfe) kitâbının elliyedinci sahîfesi açıklanarak aşağıda yazılmışdır:
İslâm dîni,
Allahü teâlânın, Cebrâîl ismindeki melek vâsıtası ile, sevgili Peygamberi
Muhammed aleyhisselâma gönderdiği, insanların, dünyâda ve âhıretde râhat ve
mes’ûd olmalarını sağlıyan, üsûl ve kâidelerdir. Bütün üstünlükler, fâideli
şeyler, islâmiyyetin içindedir. Eski dinlerin, görünür, görünmez bütün
iyiliklerini, islâmiyyet, kendinde toplamışdır. Bütün se’âdetler,
muvaffakıyyetler ondadır. Yanılmıyan, şaşırmıyan aklların kabûl edeceği
esâslardan ve ahlâkdan ibâretdir.
Yaratılışında
kusûrsuz olanlar, onu red etmez ve nefret etmez. İslâmiyyetin içinde hiçbir
zarâr yokdur. İslâmiyyetin dışında hiçbir menfe’at yokdur ve olamaz.
İslâmiyyetin hâricinde bir menfe’at düşünmek, serâbdan şerâb beklemek gibidir.
İslâmiyyet, insanların sevişmelerini, yardımlaşmalarını, kardeşce yaşamalarını,
memleketleri i’mâr, insanları terfîh etmeği emr eylemekde, Allahü teâlânın
emrlerine saygı göstermeği ve mahlûklara merhameti, toprağını, bayrağını
sevmeği, kanûnlara itâ’at etmeği, vergilerini vaktinde ve dürüst olarak ödemeği
istemekdedir. Her mahlûka karşı mes’ûliyyet taşımakdadır. Nefsin temizlenmesini
te’mîn etmekde, kötü huyları, iyi huylardan ayırmakdadır. İyi huylu olmağı emr
edip, kötü huyları, şiddet ile red ve yasak eder. Gayr-ı müslim vatandaşlarla,
bid’at sâhibleri ile ve başka mezhebden olanlar ile iyi geçinmeği, her cihetden
iffeti ve hayâyı emr eder. Tâm sıhhatli olmağa cebr eder. Tenbelliği, boş vakt
geçirmeği red ve men’ eder. Zirâ’ati, ticâreti ve san’ati, kat’î olarak emr
eder. İlme, fenne, tekniğe, endüstriye, lâyık olduğu üzere, ehemmiyyet verir.
İnsanların yardımlaşmasını, birbirlerine hizmet etmesini ehemmiyyet ile
istemekdedir. Dîni, vatanı, mezhebi ve inanışı başka olanların, canlarını,
mallarını ve nâmûslarını korumağa cebr edip, bunlara saldırmağı, herhangi bir
örgüt kurmayı, siyâsete, devlet işlerine karışmağı kesinlikle men’ eder.
Ferdlerin, evlâdın, âilenin ve milletlerin haklarını ve vazîfelerini öğretmekde,
dirilere, geçmişlere, geleceklere, herkese karşı bir hak ve mes’ûliyyet
gözetmekdedir. (Se’âdet-i dâreyn)i, ya’nî dünyâ ve âhıret se’adetini
câmi’dir.
Başka dinler,
böyle değildir. Başka dinlerin hepsi bozulmuş, ilâhî hükmler yerine, insan
kafasından çıkan fikrler, düşünceler yer almışdır. Bunun için, lâyetegayyer
olamamış, ilerliyen, değişen hayât karşısında, şekller ve ölü kelimeler hâlinde
kalmışlardır. Allahü teâlâ, islâm dînini, hayâtın yürümesini, ihtiyâcların
değişmesini karşılıyacak, terakkîleri sağlıyacak esâslar üzerine kurmuşdur.
İslâmiyyete, orta çağın ihtiyâcları üzerine kurulmuş, değişmez hükmlerdir demek,
islâm dînine iftirâ etmekdir.
[13 Hazîran
1962 Çarşamba günü İstanbuldaki sabâh gazeteleri şöyle yazıyordu:
[m. 1953]
yılında, Afrikanın 215 milyon nüfûsunun 105 milyonu müslimândı. Bu sayı, bugün,
çok dahâ fazla artmış bulunmakdadır. İslâm dîni, ırk, milliyet, siyâsî inanç,
lisân ve tahsîl seviyesi ayırd etmeksizin, her insanın şeref ve i’tibârına
hurmet etdiği için, büyük başarı sağlamakdadır.
Gel aldanma bu dünyâya, sonu vîran olur,
birgün,
senin bu sürdüğün demler, elbet yalan olur,
birgün.
Mâla, mevki'e güvenme, sana kalacak
kefendir,
o da çürür, kalır yere, tenin yeksân olur
birgün.
Mezârından kalkacak halk, kimi açık kimi
çıplak,
yalın ayak, başı kabak, herkes uryân olur
birgün.
Yağar kar gibi defterler, görünce onu
titrerler,
cümle halkın teni terler, ulu divân olur
birgün.
Kimininki hep kararmış, dînini hiç
kayırmamış,
şerî’ata uyan kimse, şâd-ü handân olur
birgün.
|