| 
 
23 - 
İKİNCİ CİLD - 96.MEKTÛB  
                      
                      (İmâm-ı Rabbânî Ahmedî Fârûkî Serhendî) 
Dördüncü 
önsöz - 
Hazret-i Ömer, hattâ öteki üç halîfe de 
“radıyallahü teâlâ anhüm”, Cennet ile müjdelenmişdir. Kur’ân-ı kerîm ve hadîs-i 
şerîfler, bunların Cennete gideceklerini bildiriyor. Bunların Cennete 
gidecekleri, o kadar çok söylenmişdir ki, tevâtür derecesine gelmişdir. Buna 
inanmamak, yâ kara câhillik veyâ koyu inâddır. Hadîs imâmlarımız, bu haberleri, 
hocaları olan Sahâbe ve Tâbi’înden alarak, kitâblarına yazmışdır. Yetmişiki 
fırkadan hadîs söyliyenlerin hepsi, bir araya toplansa, Ehl-i sünnetin hadîs 
âlimlerinin yüzde biri kadar olamaz. Kitâblarında bulunmaması, yok olmasını 
göstermez. Kur’ân-ı kerîmdeki müjdelere ne diyecekler? Meselâ, Tevbe sûresinin 
yüzüçüncü âyetinde meâlen, (Önce îmâna gelenlerden, her fazîletde öne 
geçenlerden, hem Mekkeden gelen Muhâcirlerden, hem de Medînede bunları 
karşılayıp yardım eden Ensârdan, önde olanlardan ve iyilikde bunların izinde 
gidenlerden Allahü teâlâ râzıdır. Hepsini sever. Onlar da, Allahü teâlâdan 
râzıdır. Allahü teâlâ, Onlara Cenneti hâzırladı. Cennetde sonsuz kalacaklardır)
ve Hadîd sûresinin, onuncu âyetinde meâlen, (Mekke şehri alınmadan önce, 
din düşmanları ile harb edenler ve mallarını, Allah yolunda harc edenler ile, 
Mekke alındıkdan sonra, bunları yapanlar, müsâvî, eşit değildir. Birinciler 
elbette dahâ yüksekdir. Allahü teâlâ, hepsine Hüsnâyı, ya’nî Cenneti söz verdi) 
buyuruldu. Mekke-i mükerreme şehri alınmadan ve alındıkdan sonra harb edenler ve 
mallarını fedâ edenler Cennet ile müjdelenmiş olunca, mal fedâ etmekde ve cihâd-ı 
fî sebîlillahda ve muhâcir olmakda hepsinden önde olan Eshâbın büyükleri için 
acabâ ne denir? Bunların büyüklüklerinin derecesini kim anlıyabilir? Bu âyetdeki 
(müsâvî değildir) kelimesinin, hazret-i Ebû Bekr-i Sıddîk “radıyallahü anh” için 
geldiğini tefsîr kitâbları yazmakdadır. Çünki, mal fedâ etmekde, cihâd etmekde, 
öncelerin öncesi odur. Feth sûresi, onsekizinci âyetinde meâlen, (Ağaç 
altında, sana söz veren mü’minlerden, Allahü teâlâ elbette râzıdır) 
buyuruldu. Muhyissünne imâm-ı Begavî “rahmetullahi teâlâ aleyh”, (Me’âlimüttenzîl) 
ismindeki tefsîr kitâbında, ma’nâ verirken diyor ki: Câbir bin Abdüllah 
“radıyallahü anh” dedi ki, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, (Ağaç 
altında benimle sözleşenlerden hiçbiri Cehenneme girmez!) buyurdu. Bu 
sözleşmeye, (Bî’at-ür-rıdvân) denir. Çünki, Allahü teâlâ, bunlardan 
râzıdır. [Bunlar, bindörtyüz kişi idi. Yedinci senedeki Hayber gazâsından bir 
sene evvel, Hudeybiyede (Bî’at-ür-rıdvân) yapıldı ve sekizinci senede Mekke feth 
edildi.] Kur’ân-ı kerîmde ve hadîs-i şerîfde Cennet ile müjdelenen kimseye kâfir 
demek, küfre sebeb olur ve en çirkin şeydir. 
                                                |