04 -
ADÂLET, AKL, ÎMÂN, KAZÂ VE
KADER
HALÂL VE HARÂM
Herşeyi,
Allahü teâlâ yaratdı. Herşeyin sâhibi, mâliki Odur. Kullanmamız için izn verdiği
şeyler, halâl olur. İzn vermediği şeye de, harâm denir. Meselâ, bir erkeğe, iki
kız kardeşden birini nikâhla almağı halâl eyledi. İkincisini de almağı harâm
etdi. Harâm demek, sâhib ve hâlık olan Allahü teâlânın, bir şeyi kullanmağa izn
vermemesi demekdir. Halâl ise, o yasak düğümünü çözmek demekdir.
Birşey,
bir kimseye halâl, başka bir kimseye harâm olabilir.
Dünyâda harâm
işliyen kimse, âhıretde ondan mahrûm kalır. Burada halâl şeyleri kullananlar,
orada, o şeylerin hakîkatine kavuşur. Meselâ, bir erkek, dünyâda harâm olan
ipeği giyerse, âhıretde ipek giymekden mahrûm edilir. İpek ise, Cennet
elbisesidir. O hâlde, bu günâhdan temizlenmedikce, Cennete giremez demekdir.
Cennete girmiyen de Cehenneme girer. Çünki, âhıretde, bu ikisinden başka yer
yokdur.
Âhıret
işleri, hiçbir bakımdan dünyâ işlerine benzemez. Bu dünyâ, yok olmak için
yaratıldı. Yok olacakdır. Âhıret, sonsuz kalmak için ve sonsuz kalacak şeklde
yaratıldı. Sonsuz kalacak şey ile çabuk yok olacak şey arasında ne kadar fark
varsa, dünyâ ile âhıret yapısı ve işleri arasında da o kadar fark vardır. Yalnız
ismleri, anlatılması benzemekdedir. Meselâ Cennet kelimesi, dünyâda bostân,
âhıretde ise, Cennet denilen, sonsuz ni’metlerin bulunduğu yer demekdir.
Cehennem de, burada derin ateş kuyusu, orada ise Cehennem denilen azâb dolu yere
denir.
|