52 - NEMÂZIN FARZLARI (ABDEST
ALMAK)
ABDESTİ
BOZAN ŞEYLER:
(Halebî)
kitâbında diyor ki, (Hanefî mezhebinde yedi şey,
abdesti bozar: Birincisi, önden ve arkadan çıkan şeyler, meselâ yellenmek,
abdesti bozar. Yalnız, erkeğin ve kadının önünden çıkan yel, abdesti bozmaz. Bu,
az kimsede olur. Ağızdan, kulakdan ve derideki yaradan çıkan kurdlar, bozmaz.
İhtikan, ya’nî lâvman âletinin ucu ve insan parmağı, arkadan sokup çıkarılınca,
etrâfı yaş ise bozar. Kuru ise, yine abdesti tâzelemek iyi olur. Bir parçası
sokulup, bir parçası dışarda kalan herşey de, böyledir. Birşeyin hepsi girip
çıkarsa, abdesti de, orucu da bozar. Bâsur memesi çıkan, eli ile veyâ bez gibi
birşey ile sokarsa, abdesti bozulur.
Erkek, idrâr
yoluna yağ sokup, sonra dışarı akarsa, İmâm-ı a’zama göre bozulmaz. Kadın,
vajinal lâvaj yapınca, çıkan sıvı, abdesti bozar.
Erkek, idrâr
kaçırmamak için, idrar yoluna nebâtî pamuk koyması câizdir. Sızdığında vesvese,
şübhe ederse, koyması müstehab olur. Sızmağa mâni’ olursa, koyması vâcib olur.
Sun’î pamuk kullanmamalıdır. Pamuğun dışarda kalan kısmı ıslanmadıkca, abdesti
bozulmaz. Pamuk, kuru olarak çıkarsa, yine bozulmaz. Kadınların önlerine
sokduğu, kürsüf denilen bez de böyledir. Fekat sokmayıp, aralığa koyarsa, iç
tarafı ıslanınca, bozulur. Pamuğun hepsi girmişse, yaş olarak çıkınca, bozar.
Arkaya sokulup, gayb olan nebâtî pamuk, kuru çıkınca da bozar. Bâkire kızların
yalnız hayz zemânında, evli ve dul olanların ise, her zemân kürsüf kullanmaları
müstehabdır. İstincâdan sonra, çamaşırında leke olanlar, iki kaba eti arasına
uzunca pamuk koyarak, mak’adı örtmeli, abdest alacağı zemân pamuğa bakıp, temiz
ise tekrâr yerine koymalı, kirlenmiş ise, değişdirmelidir.
İdrâr kaçıran,
çamaşırının kirlenmemesine çok dikkat etmelidir. Kenâr uzunluğu onbeş santimetre
kadar murabba’ [kare] şeklinde bir bezin bir köşesine elli santimetre kadar ip
bağlanır. İpin diğer ucu halka yapılıp, dona takılı olan çengelli iğneye
geçirilir. Bez zekerin ucuna sarılır. Kenârları üzerine ipi sarılıp, ilmik
yapılır. İdrâr, fazla sızıyorsa, bezin içine pamuk konur. İdrâr kaçırınca, yaş
pamuk atılır. Beze de bulaşmış ise, ipin ucundan çekilir, ilmik açılır. Bez
yerinden çıkar. İpin diğer ucu, iğneden çıkarılıp, bez yıkanıp ve kurutulup,
tekrâr kullanmak için saklanır. Bir bez, bağı ile birlikde aylarca
kullanılabilir. İhtiyârlarda zeker küçülüp, ucuna bez sarılamıyor. Bunlar, küçük
bir naylon torbaya bez koyup, zekeri ve husyeleri torbaya sokar. Ağzını bir ip
ile bağlar. İdrâr yapacağı zemân, ipi çözer. İçindekileri çıkarır. Bez ıslanmış
ise değişdirir. Böyle temizlik yapan, prostat hastalığına yakalanmaz. 158. ci
sahîfeye bakınız!
Abdesti
bozanların ikincisi, ağızdan çıkan necs şeylerdir. Bunlardan kay ve katı kan,
kan, safra, mi’deden gelen yemek, su, ağız dolusu olunca, abdesti bozarlar.
Hepsi kaba necsdirler. Süt emen çocuğun kusduğu şey de, kaba necsdir. Balgam
kusmak bozmaz. Başdan gelen sıvı kanı kusunca, tükrükden az ise bozmaz. Ağzın
içi, abdestin bozulmasında, iç organ sayılır. Orucun bozulmasında, bedenin dışı
sayılır. Bunun için, dişden ve ağızdaki yaradan çıkıp ağızdan dışarı çıkmıyan
kan abdesti bozmaz. Ağızdan dışarı çıkınca, tükrükden çoksa bozar. Başdan gelen
katı kan, çok olsa dahî bozmaz. Mi’deden, ciğerden gelen kan sıvı ise, Şeyhayna
göre “rahmetullahi aleyhimâ”, az olsa dahî abdesti bozar. Kulağa damlatılan yağ,
kulakdan veyâ burundan çıkınca bozmaz. Ağızdan çıkarsa bozar. Buruna çekilen
şey, burundan, günlerce sonra da, geri gelirse bozmaz.
Üçüncüsü,
deriden çıkan kan, cerâhat, sarı su, ağrılı çıkan renksiz su, hanefîde bozar.
Bunların, mâlikîde ve şâfi’îde abdesti bozmadıkları, fârisî (Menâhic-ül-ibâd)
kitâbında yazılıdır. Çiçek hastasından ve herhangi bir çıbandan, kulakdan,
burundan, yaradan çıkan kan, sarı su ve elem ile, ağrı ile akan renksiz su, gusl
abdestinde yıkanması lâzım olan yere yayılırsa bozar. Meselâ, burundan gelen
kan, kemikleri geçerse, kulakdan gelen, kulak deliğinden çıkarsa bozar.
Çıbandaki, yaradaki kanı, sarı suyu pamukla emerse bozar. Bunlardan elemsiz,
ağrısız olarak çıkan, akan renksiz su bozmaz [Tahtâvî]. Birşeyi ısırınca,
o şey üzerinde kan görürse, bozulmaz. Misvâk, kürdan üzerinde kan görünce,
ağzına bulaşmadı ise, bozulmaz. Ya’nî oraya parmağını koyunca, parmağında kan
görürse bozulur. Gözü ağrıyan kimseden, hep yaş akarsa, özr sâhibi olur. Ağrı
olmadan, herhangi bir sebeble ağlamakla ve soğan, duman, gazlar te’sîri ile, göz
yaşı akınca bozmaz. Şâfi’îde ikisi de bozmaz. Kadın, çocuğunu emzirince bozmaz.
Çok da olsa, terlemekle bozulmaz. Kulak, göbek, memeden ağrı, hastalık ile gelen
sıvı bozar. Sülük, çok kan emerse, bozar. Sinek, sivrisinek, pire, tahta biti
gibi haşereler, çok emseler de bozulmaz. Az olup yayılmıyan derideki kan ve
ağızda hâsıl olup, ağız dolusu olmıyan kan ve dışarı çıkan az kay, abdesti
bozmadıkları için, necs değildirler.
Abdesti
bozanların dördüncüsü, uyumak, dört mezhebde de bozar. Hanefîde, mak’adın gevşek
olacağı bir hâlde, meselâ yan veyâ sırt üstü yatarak veyâ dirseğine yâhud
birşeye dayanıp uyumakdır. Dayandığı şey çekilince düşmezse, bozulmaz. Nemâzda
uyumak, dizleri dikip, başını dizlerine koyarak, diz çökerek, bağdaş kurarak,
teverrük ederek uyursa, bozulmaz. Teverrük, kadınların nemâzda oturdukları gibi
oturmakdır. Bir dizini dikip, diğer uyluğu üzerine oturup uyursa bozulur. Çıplak
hayvan üstünde uyursa, hayvan yokuş çıkıyor veyâ düz yerde gidiyorsa, bozulmaz.
Palan ve eğer üzerinde uyursa hiç bozulmaz.
Beşincisi,
bayılmak ve deli olmakla ve sar’a tutmakla bozulur. Yürürken sallanacak kadar
serhoş olmak da bozar.
Altıncısı,
rükü’ ve secdeleri olan nemâzda kahkaha ile gülmek, abdesti de bozar. Çocuğun
bozulmaz. Nemâzda tebessüm, nemâzı da, abdesti de bozmaz. Yanındakiler işitirse,
kahkaha denir. Kendi de işitmezse, tebessüm denir. Yalnız kendi işitirse
(Dahk) denir. Dahk, yalnız nemâzı bozar.
Yedincisi,
(Mübâşeret-i fâhişe) ya’nî çıplak olarak, (Sev’eteyn)i, ya’nî çirkin
yerlerini sürtünmek, erkeğin de, kadının da abdestini bozar). Kadının derisine
şehvet ile dokunmak, hanefîde abdesti bozmaz.
Saç, sakal,
bıyık, tırnak kesmek abdesti bozmaz. Kesilen yerleri yıkamak lâzım olmaz.
(Fıkh-i Gîdânî)nin fârisî şerhinde diyor ki, (Tırnak kesince, abdest
bozulmaz. Elleri yıkamak müstehab olur). Yara kabuğunun düşmesi ile de bozulmaz.
Abdest alırken,
deri üzerindeki yarık yıkanır. Su değdiremezse, mesh eder. Mesh edemezse, terk
olunur. Ayağındaki yarığa merhem sürmüş ise, merhemin üstünü yıkar. Yıkamak
yaraya zarar verirse, mesh eder. Yıkadıkdan sonra merhem düşerse, altı iyi olmuş
ise, altını yıkar. İyi olmamış ise, yıkamaz. [55. ci maddeye bakınız!] İki
elinde yarık, yara olup su zarar verirse teyemmüm eder. Bir eli sağlam ise,
bunun ile abdest alır. Eli dirsekden, ayağı topukdan kesilmiş ise, kesik yeri
yıkar.
(Halebî-i
kebîr)de
diyor ki, (Abdest aldığını bilip, sonra bozulduğunda şübhe ederse, abdesti var
kabûl edilir. Abdesti bozulduğunu bilip, sonra abdest aldığında şübhe ederse,
abdest alması lâzım olur. Abdest arasında, ba’zı yerini yıkadığında şübhe
ederse, orasını yıkar. Abdest aldıkdan sonra şübhe ederse, yıkamak lâzım
değildir. Abdest aldıkdan sonra, üzerinde yaşlık gören, idrâr mı, su mu şübhe
etse, ilk olarak başına geldi ise, yeniden abdest alır. Birkaç def’a, böyle
şübhe etdi ise, şeytânın vesvesesi olduğu anlaşılır ve abdesti tâzelemez.
Vesveseyi önlemek için, abdest aldıkdan sonra, donuna, peştemalına su serpilmesi
(Kimyâ-yı se’âdet)de de yazılıdır. Veyâ nebâtî pamuk kullanmalıdır. Kab,
kacak, elbise, bedenin, suyun, kuyunun, havuzun ve câhillerin, kâfirlerin
hâzırladığı yağ, ekmek, elbise, yemek ve sâirenin pis olmasında şübhe etse,
temiz kabûl edilir.)
Kur’ân-ı kerîmi
abdestsiz tutmak harâmdır. Ezberden okumak câizdir. Yatağa abdestli girmek
sünnetdir. (Şir’at-ül-islâm) şerhinde diyor ki, (Kur’ân-ı kerîmi yatakda,
yatarak ezberden abdestsiz okumak câizdir ve sevâbdır. Fekat, başını yorgandan
dışarı çıkarmalı ve bacakları bitişdirmelidir.)
Vedî, mezî
çıkınca dört mezhebde de abdest bozulur. Hanbelîde gusl abdesti de lâzım olur.
(İnâye). Cünüb ve hayzlı olarak câmi’e girmek harâmdır. Abdestsiz girmek
mekrûhdur. (Dürer Gurer). Önden, arkadan çıkarak abdesti bozanlar,
hastalıkla çıkar, sızarsa ve abdest almakda, şiddetli soğuk, hastalık,
ihtiyârlık gibi sebeblerle, harac [güçlük] olursa, Mâlikîde abdest bozulmaz.
(Kitâbürrahme)de
diyor ki, (Devâmlı idrâr kaçırmağa (silis-ül-bevl) denir. Bundan korunmak için,
bir kaba bir fincan nohud ve iki fincan sirke konur. Üç gün sonra, her gün üç
kerre üçer nohud yinir ve birer çay kaşığı sirke içilir. Yâhud, bir kaşık
yüzerlik tohmu ve zencefil ve tarçın ve karabiber, ince toz edilip karışdırılır.
Sabâh aç karna ve yatarken bir çay kaşığı toz, su ile yutulur.) 986 da yazılmış
olan türkçe (Menâfi’ unnâs) da, silis-ül-bevl için muhtelif ilâclar
vardır. Bunlardan biri, iki dirhem günnük, iki dirhem çörek otu, dört dirhem bal
ile karışdırıp, sabâh akşam birer ceviz mikdârı yinir. Günnük, bir ağaç
zamkıdır. Sakız gibidir. Kokusundan belli olur.
|