| 
 
    
    28 
    -  
    BİRİNCİ CİLD - 231.MEKTÛB
      
                      
                      (İmâm-ı Rabbânî Ahmedî Fârûkî Serhendî) 
    
    Sünnet-i müekkede, 
    sünnet-i zevâid  
28 — 
Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” yapdığı ve kaçındığı şeyler iki 
kısmdır: 
Birisi, ibâdet 
olarak yapdığı ve kaçındığı şeylerdir. Her müslimânın bunlara tâbi’ olması 
lâzımdır. Bunlara uymayan şeyler bid’atdir. İkincisi, âdet olarak ya’nî, 
bulundukları şehrin ve o memleketlerdeki insanların yapmakda oldukları 
şeylerdir. Bunları da beğenmiyen, çirkin diyen, kâfir olur. Fekat, bunları 
yapmak, mecbûrî değildir. Bunlara uymayan şey, bid’at değildir. Bunları yapıp 
yapmamak, memleketlerin ve insanların âdetlerine bağlıdır. Mubâh 
kısmındandırlar. Din ile bağlılıkları yokdur. Her memleketin âdeti, başka 
başkadır. Hattâ, bir memleketin âdeti, zemânla değişir. 
[İbni Âbidîn 
“rahmetullahi aleyh” abdestin sünnetlerini anlatırken, buyuruyor ki, (Meşrû’ât, 
ya’nî ibâdetler, ya’nî müslimânlara yapılması emr olunan şeyler, dört kısmdır: 
Farz, vâcib, sünnet, nâfile. Allahü teâlânın açık olarak bildirdiği emrlerine 
(Farz) denir. Açık olmayıp, zan ederek anlaşılan emrlerine (Vâcib) 
denir. Farz veyâ vâcib olmayıp, Resûlullahın “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” 
kendiliğinden emr etdiği veyâ yapdığı ibâdetlere (Sünnet) denir. Bunları 
devâmlı yaparak, nâdiren terk etmiş ve terk edenlere birşey dememiş ise, 
(Sünnet-i hüdâ) veyâ (Müekked sünnet) denir. Bunlar, islâm dîninin 
şi’ârıdır. [Ya’nî, bu dîne mahsûsdurlar. Başka dinlerde yokdurlar.] Vâcibleri 
terk edeni görünce, terk etmesine mâni’ olurdu. Kendisi ara sıra terk etmiş ise,
(Sünnet-i gayr-ı müekkede) denir. Müekked sünneti, özrsüz olarak devâmlı 
terk etmek mekrûh olur. Küçük günâh olur. Allahü teâlâ, bütün ibâdetlere sevâb 
vereceğini va’d etdi. Söz verdi. Fekat, ibâdete sevâb verilmesi için, niyyet 
etmek lâzımdır. Niyyet, emre itâat ve Allahü teâlânın rızâsına kavuşmak için 
yapdığını kalbinden geçirmek demekdir. [Bu üç kısm ibâdeti belli zemânlarda 
yapmağa (Edâ etmek) denir. Zemânında yapmayıp, zemân geçdikden sonra 
yapmağa (Kazâ etmek) denir. Edâ veyâ kazâ etdikden sonra, kendiliğinden 
tekrâr yapmağa (Nâfile ibâdet) denir.] Farzları ve vâcibleri nâfile 
olarak yapmak, müekked sünnetleri yapmakdan dahâ çok sevâb olur. Resûlullahın 
“sallallahü aleyhi ve sellem” ibâdet olarak değil de, âdet olarak, devâmlı 
yapdığı şeylere (Sünnet-i zevâid) denir. Elbiseleri, oturması, kalkması, 
iyi şeyleri yapmağa sağdan başlaması böyledir. Bunları yapanlara da sevâb 
verilir. Bunlara sevâb verilmesi için, niyyet etmek lâzım değildir. Niyyet 
edilirse, sevâbları çoğalır. Zevâid sünnetleri ve nâfile ibâdetleri terk etmek 
mekrûh olmaz.)] 
Bunlarla 
berâber, âdete bağlı şeylerde de Resûlullaha “sallallahü aleyhi ve sellem” tâbi’ 
olmak, dünyâda ve âhıretde, insana çok şey kazandırır ve çeşidli se’âdetlere yol 
açar. 
                                                |