| 
 
13 
    -  
    BİRİNCİ CİLD - 164.MEKTÛB
      
                      
                      (İmâm-ı Rabbânî Ahmedî Fârûkî Serhendî) 
    
    Allahü teâlânın 
    ni’metleri, dünyâda herkesedir  
Süâl: 
Allahü teâlâ, nefsi yaratmasaydı, insanlar onun aldatmasından kurtulurdu. Kimse 
kötülük yapmaz, herkes Cennete giderdi. İyi olmaz mı idi? 
Cevâb:
Bu dünyâda, her mahlûkda, herşeyde, Allahü 
teâlânın hem rahmet sıfatı, hem de kahr, gadab sıfatı tecellî, zuhûr etmekdedir. 
Su, insanların, hayvanların ve nebâtâtın yaşamaları için, temizlik için, yemek, 
ilâc yapmak için lâzım olduğu gibi, denizde binlerce insan boğulmakda, sel 
suları evleri yıkmakdadır. Soğuk su içen, hasta olmakdadır. Ateş, ekmek, yemek 
pişirmek için, kışın ısınmak için lâzım olduğu gibi, içine düşeni yakmakdadır. 
Elektrik, çok yerde işimize yaradığı hâlde, yangına sebeb olmakda, insana 
çarpınca, hemen öldürmekdedir. Her ilâc, bir derde devâ olduğu hâlde, fazlası 
zararlı olmakdadır. Herşey de böyledir. Nefs de bunlar gibidir. Hem fâideli, hem 
zararlı tarafları vardır. Nefsin yaratılması, insanların yaşaması, üremesi ve 
dünyâ için çalışmaları ve âhıret için cihâd sevâbı kazanmaları içindir. Allahü 
teâlâ, nefsi böyle nice fâideler için yaratdı. Fekat, nefs, tegaddî ve tenâsül 
lezzetlerine doymaz. Allahü teâlâ bütün insanlara merhamet ederek, acıyarak, 
nefse hâkim olup, zararlı arzûlarını önlemeleri için, akl da yaratdı. Akl, insan 
dimâgı vâsıtası ile, his uzvlarından, şeytândan ve nefsden kalbe gelen arzûları 
inceliyerek, iyilerini kötülerinden ayıran bir kuvvetdir. Ayırırken yanılmazsa (Akl-ı 
selîm) denir. Allahü teâlâ, ayrıca Peygamberler göndererek, hangi şeylerin 
fâideli, iyi ve hangi şeylerin zararlı, fenâ olduklarını ve nefsin bütün 
arzûlarının kötü olduğunu bildirdi. Akl, nefsin isteklerini, Peygamberlerin iyi 
dedikleri şeylerden ayırıp, kalbe bildirir, kalb de, aklın bildirdiğini ihtiyâr 
ederse, ya’nî tercîh ederse, nefsin arzûlarını yapmağı irâde etmez. Ya’nî dimâg 
[beyin] vâsıtası ile, hareket uzvlarına bunu yapdırmaz. Kalb, islâmiyyetin iyi 
dediklerini, ihtiyâr ve irâde eder ve yapdırırsa, insan se’âdete kavuşur. 
Kalbin, iyiden, kötüden birini ihtiyâr ve irâde etmesine (Kesb) denir. 
İnsanın hareket organları, dimâgına, dimâg da kalbine tâbi’dir. Kalbin emrine 
uygun hareket ederler. Kalb, dimâg vâsıtası ile his organlarından ve rûh 
vâsıtası ile taraf-ı ilâhîden ve akldan, melekden, hâfızadan, nefsden ve 
şeytândan gelen te’sîrlerin toplandığı bir merkezdir. Kalb, akla uyunca, nefsin 
yaratılmış olması, insanların sonsuz ni’metlere kavuşmalarına mâni’ olmaz. 
(Herkese Lâzım Olan Îmân) 64.cü sahîfeye bakınız! Kalbin nefse aldanmaması, 
ona uymaması, nefs ile (Cihâd-ı ekber) olur. Allahü teâlâ, cihâd 
edenlere, Cennetde yüksek dereceler vereceğini bildiriyor. Nefs, insanların 
cihâd sevâbına kavuşmalarına, meleklerden üstün olmalarına sebeb olmakdadır.] 
                                                |