Prof.
Dr. Cevat Babuna konuşmasına şöyle devam etti:
İnançsız
evrimcilere göre, bir organizma veya bunun temsilcisi olan hücreler, bir işi
yapa yapa öğrenirler ve sonunda ona göre uyum sağlarlar. Mesela zürafanın boynu
yüksek dallardan gıda temin etmeye çalışa çalışa uzamıştır. Parmaklarımız sert
cisimlere vura vura koruyucu olan tırnağı geliştirmiştir. Türler ve hücreler
arasında bir hayat savaşı vardır. Bu savaşta kuvvetli olan zayıfı tasfiye eder.
Sadece
hayatın başlama noktası, bütün bu iddiaların ne kadar geçersiz ve saçma
olduğunu ortaya koymaktadır.
Dünya
kurulalı beri hiçbir sperma hücresi, dölleme görevini yaptıktan sonra tekrar
geri dönmek ve ana hücrelerine yaptığı işler hakkında bilgi vermek imkânını
bulamamıştır.
Mademki,
sperma ana hücresinin ve spermanın, kendisini ne gibi görevler beklediğini
önceden bilmesine imkân yoktur. O zaman kendisine özel yapıyı veren ve bir sürü
tedbirler aldıran nedir?
Spermanın
başına koruyucu zırhı yerleştiren, birtakım hücreleri yok edecek eritici
silahları taşıtan hangi kuvvettir?
Bilim
dünyasının bile ancak 20. yüzyılın ikinci yarısında öğrenebildiği insan
hücresinin kromozom sayısının 46 olduğunu sperma nereden biliyor?
46’dan
daha fazla kromozomlu bir insanın sakat olacağını, hatta öleceğini ve bu
sebepten kromozom sayısını yarıya indirmesi gerektiğini nasıl öğrenmiştir? Yola
çıkmadan önce görevinin başka bir hücreyle birleşmek olduğunu da bilmeden,
üstelik bu işlemi 20. asırda değil, onbinlerce yıldan beri kusursuz olarak
yerine getirmektedir.
Bu
bilgileri ne kendisini yapan ana hücreden, ne de dünyadaki antropologlardan
veya jinekolog doktorlardan alması mümkün değildir. O halde bu tedbirler ve
ince mühendislik hesapları hangi kuvvetin eseridir?
Kromozomlarını
indirgeyen sperma hücresi, taşıdığı yüzbinlerce genin kontrolünü hangi
bilgisayarlarla yapmakta ve bunların yeterli olmadığını görerek yarıştan niçin
çekilmektedir?
Çocuğun
cinsiyetini verecek kromozomlar X ve Y harfleriyle adlandırılır. Yumurtacıkta
daima X kromozomu vardır. Sperma ise yarısı X, yarısı Y kromozomlarından oluşan
bir kombinasyona sahiptir. Yumurtacık, X kromozomu taşıyan bir sperma
tarafından döllenirse, döllenmiş hücrede XX kromozomları olur ve çocuk dişi
olur. Y kromozomu taşıyan bir sperma döllerse, çocuk XY kromozomlu olur, yani
erkek olur. Buradan da anlaşılabileceği gibi, cinsiyeti tayin edecek spermadır,
yani babadır.
Bu
bilgilere göre, doğacak çocukların % 50’sinin erkek ve % 50’sinin kız olması
gerekir. Hâlbuki gerçekte bu böyle olmamaktadır.
Normal
hayatta dış şartlara kadınlar erkeklere göre daha dayanıklıdır. Mesela düşük
kilolu bebeklerin kuvözlerde erkek çocukların yaşama şansı, kız çocuklara
oranla daha azdır.
Aynı
şekilde büyüklerde de, çeşitli sebeplerle erkekler kadınlardan daha çok
ölmektedir. Harpler, trafik kazaları vs. ele alındığında, dünya üzerindeki
erkek sayısının gittikçe azalan bir çizgi izlemesi gerekirdi.
Bu
şekilde, sonunda sadece kadınlardan ibaret bir dünya ortaya çıkardı. Hâlbuki
herkes biliyor ki, dünyada kadın erkek sayısında belirli bir denge vardır ve bu
denge değişmemektedir.
Bütün
bunlara rağmen, aklı başında olmak kaydıyla, her şeyin tesadüfen meydana
geldiğini söyleyebilecek bir kişi çıkabilir mi?