İmansız amel
Soru: Bir hoca, oruç tutan Hristiyan için, (Tuttuğu orucun
sevabını alır) diyor. Delil olarak da şu iki âyet-i kerimeyi söylüyor:
(Zerre kadar hayır yapan sevabını, zerre kadar şer
yapan cezasını görür.) [Zilzal 7, 8]
(Allahü teâlâ
zerre kadar haksızlık etmez, zerre kadar bir iyiliğin sevabını da kat kat
artırır, kendinden de büyük ecir verir.) [Nisa
40]
Bir Hristiyan yaptığı ibadetlerin, iyiliklerin
sevabını alır mı?
CEVAP:
Asla alamaz. İmansız amel olmaz. Yani ibadet ve sevap,
imana bağlıdır. İman da İslamiyet’e bağlıdır. Yani iman İslâmiyet'e uygun
olmalıdır. Ancak bu imana kavuştuktan sonra yapılan ibadetler iyilikler geçerlidir.
Şartsız bildirilen hükümlerin, bazı şartları bulunur. Mesela (Cömerdin yeri
cennettir) hadis-i şerifi, düzgün imana sahip olan Müslümanlar içindir.
Kâfirler için değildir. Kâfirler, kitaplı kâfir ve kitapsız kâfir diye ikiye
ayrılır. Hristiyanlar, kitaplı kâfirdir. Kitaplı olsun, kitapsız olsun veya
müslüman iken mürted olsun, hiçbir kâfirin iyiliğine sevab verilmez. Birkaç
âyet-i kerime meali:
(Kâfir olarak ölenlerin işleri, dünyada da, âhirette
de boşa gider.) [Bakara 217]
(İmansızın ameli boşa gider.) [Maide 5]
(Kâfirlere âhirette yalnız Cehennem vardır. Emekleri
boşa gider.) [Hud 16]
(De ki: Size en çok ziyana uğrayanları haber verelim
mi? Onlar dünya hayatında iyi işler yaptıklarını sandıkları hâlde, çabaları
boşa giden kimselerdir. İşte onlar, Rablerinin âyetlerini ve Ona kavuşmayı
[dirilmeyi, hesabı, ceza ve mükâfatı] inkâr eden, bu yüzden amelleri boşa giden
kimselerdir. Onlar için, Kıyamet günü, hiç terazi kurmayız. [İyilikleri ile
kötülüklerini ölçmeyiz çünkü amelleri boşa gitmiştir, tartıya girecek makbul
şeyleri kalmamıştır.]) [Kehf 103, 104, 105]
Bir hadis-i şerif:
(İmanı olmayan [her çeşit kâfir] Cennete girmez.)
[Tirmizî]
Küfür, öyle büyük günahtır ki, sevabları yakıp yok
ediyor. İtikatta bid’at sahiplerinin de günahları sevablarını yok ediyor. Din
kitaplarında da deniyor ki:
İmanı olmayanlara âhirette af ve mağfiret yoktur ve
küfürlerinin karşılığı olarak Cehennem azabında sonsuz kalacaklardır. (İbni Âbidin)
İmanı olmayanın kötülükten sakınmasını veya
kötülüklerden, haramlardan sakınmayanın farzları yapmasını yahut farzları
yapmayanın, sünnetleri, nâfile ibadetleri yapmasını, Allahü teâlâ beğenmez, kabul etmez. İman, Muhammed aleyhisselamın bildirdiklerine
inanmaktır. (İslam Ahlakı)
Kâfirlerin ve bid’at sahibi olanların, yani itikadı
bozuk olan müminlerin iyilikleri reddedilir, şerleri için de ceza görürler.
(Cevap Veremedi kitabı)
Yalnız imanla Cennete girilirse de, yalnız amelle
Cennete girilmez. Amelsiz iman makbul, imansız amel ise makbul değildir. Peygamber efendimiz, (Hiç kimse, ibadeti
sebebiyle Cennete girmez) buyurmaktadır. Yalnız imanla Cennete girilir. Fakat
yalnız amelle, Cennete girilmez. İmanı olmayanların yaptıkları ibadetler,
hayırlı işler, sadakalar, Kıyamette hiçbir işe yaramaz. (Miftah-ül-Cennet)
Hak olan din hangisidir?
Soru: Bakara suresinin
62. âyetini delil gösterip, (Muhammedün
Resulullah demeye lüzum yok, La ilahe
illallah diyen herkes Cennete girer. Allah’ın rahmeti her şeyi kuşattığı için
Ehl-i kitap olan Yahudi ve Hristiyanlar da Cennete gidecektir. Zaten
Müslümanların Ehl-i kitapla iman birliği vardır. Bu bakımdan onlara yakınlık
gösterip kiliselerine gitmek ve ayinlerine katılmak lazımdır) diyenler oluyor.
Müslüman olmayanlar da Cennete gidecek midir?
CEVAP:
Müslüman olmayanın, getirdiği din kabul edilmiyor ki,
işlediği salih amel kabul edilsin. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
([Senden önce peygamberlere] iman edenler, Yahudi,
Hristiyan ve sabiinlerden Allah’a ve ahirete inanıp salih amel işleyenler için
elbette Rablerinin katında mükâfatlar vardır.) [Bakara
62, Maide 69]
[Hazret-i Musa zamanında, ona inanan Yahudiler ve
Hazret-i İsa zamanında ona inanan Hristiyanlar, elbette Cennete gidecektir,
çünkü bütün peygamberler gibi, Hazret-i İbrahim gibi, Hazret-i Musa da,
Hazret-i İsa da Müslüman idi.]
Diğer dinler bozulduğu için Allahü teâlâ, en son olarak İslam dinini gönderdi. Başka
dinleri kabul etmediğini açıkça bildirdi.
Hristiyan ve Yahudiler, bizim Peygamberimiz dâhil bütün Peygamberlere inanmadıkça kâfirlikten
kurtulamazlar. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Onlardan kimi, ona [Muhammed
aleyhisselama] iman etti, kimi de, ondan yüz çevirdi. Bunlara da çılgın ateşli
Cehennem yetti. Âyetlerimizi inkâr ederek kâfir olanları elbette ateşe
atacağız.) [Nisa 55–56]
(İbrahim ne Yahudi, ne de Hristiyandı. O Allah’ı
tanıyan doğru bir Müslüman idi.) [Al-i İmran
67] [Her Peygamber gibi Hazret-i
İbrahim de Müslüman idi. Ehl-i kitap hak olsa idi, böyle denmezdi.]
(Yahudiler, Üzeyr’e, Hristiyanlar da Mesih’e Allah’ın
oğlu dediler. Daha önceki kâfirlerin [“melekler Allah'ın kızlarıdır”
diyenlerin] sözlerine benziyor. Allah onları kahretsin! Nasıl da sapıtıyorlar)
[Tevbe 30] [Ehl-i kitap, diğer kâfirleri taklit ettikleri için
kötülenmektedir.]
(Ehl-i kitap [İslam’a] iman edip, [kötülükten]
sakınsalardı, kötülüklerini örter ve onları nimetleri bol Cennete sokardık.)
[Maide 65] [İslam’a inanmadıkları için iman etmiş olmazlar.]
(Ey iman edenler, Yahudi ve Hristiyanları dost
edinmeyin! Onlar, [İslam düşmanlığında] birbirinin dostudur. Onları dost edinen
de onlardan [kâfir] olur. Allahü teâlâ,
[kâfirleri dost edinip, kendine] zulmedenlere hidâyet etmez.) [Maide 51] [Ehl-i
kitap kâfir olduğu için dost olmaz.]
(Müminler, kâfirleri dost edinmesinler! Onları dost
edinenler, Allah’ın dostluğunu bırakmış olur.) [Al-i
İmran 28] [Kâfirlere kucak açanlar da, Allah’ın dostluğunu bırakmış
olur.]
(Sen, onların dinine uymadıkça, Hristiyanlar ve
Yahudiler senden hoşnut olmazlar. De ki "Doğru yol, ancak Allah’ın
[bildirdiği İslamiyet] yoludur.") [Bakara
120] (Yani, Ehl-i kitap, doğru yolda, [Allah’ın yolunda] değildir. Ehl-i
kitabın bozuk dinine girmedikçe, Resulullahtan
hoşnut olmazlar. Kiliseye gitmekle, Papa’nın elini öpmekle, Hristiyanlar,
Müslümanlardan hoşnut olmaz.)
Amentü’deki altı esastan birini inkâr eden kâfir olur.
Sadece Allah’a inandım ve la ilahe illallah demek kâfi değildir. Hristiyan ve
Yahudiler, bizim peygamberimiz dâhil bütün peygamberlere inanmadıkça
kâfirlikten kurtulamazlar.
Ehl-i kitapla iman birliğimiz yoktur. Amentü’deki altı
esasa inanmayanlarla iman birliği olur mu? Ehl-i kitap, bütün peygamberlere
[mesela bizim peygamberimize] inanıyor mu ve bütün kitaplara [mesela Kur’an-ı
kerime] inanıyor mu? Onların Allah’a inançları bile farklıdır. Hristiyanlar
teslise [üç tanrıya] inanırlar, Hazret-i İsa’ya Allah’ın oğlu derler. Böyle
iman birliği mi olur?
Cennete girmek için Müslüman olmak, yani Amentü’deki
altı esasa inanmak şarttır. Ehl-i kitap, onların istemesiyle Cennete, bizim
istememizle Cehenneme girmez. Müslüman olmadıkları için Cehenneme girer. Mülkün
sahibi Allahü teâlâdır. Cennetine girmek
için Müslüman olma şartını koymuştur. Müslüman olsunlar, onlar da girsin.
Tek hak din vardır
Soru: Bazıları, semavi dinlerin hepsinin hak olduğunu,
onlara inananların da Cennete gideceklerini söylüyorlar. Semavi dinler
bozulmadı mı? Yalnız Müslümanlığın hak din olduğuna dair âyet ve hadis yok
mudur?
CEVAP:
Semavi dinler hiç bozulmamış olsaydı bile, onlarla
amel edilmez. Onlar yürürlükten kalktı. Dini tabir olarak, onlar nesh edildi.
Bunları nesh eden ise, Allahü teâlâdır.
Bu konuda, diğer maddelerde de yeterli bilgi vardır.
Bugün herhangi bir kâfirin imana gelmesi için,
Kelime-i şehadeti söylemesi ve imanın altı şartını bildiren Amentü’ye inanması
lazımdır. Birini bile kabul etmese Müslüman olamaz.
Hristiyan olmak
Soru: Bir arkadaş, (Müslümanlığın namaz, oruç, zekât, hac
gibi zor görevleri bulunduğu ve haramlardan sakınmak zor olduğu için
Hristiyanlığa geçeceğim, çünkü Hristiyanlıkta sadece pazardan pazara kiliseye
gidiliyor. Öyle haram çeşidi de çok değildir) dedi. Hristiyan da cennete
gidecek mi?
CEVAP:
Hristiyan, gayrimüslimdir, gayrimüslimlerin
hepsi cehenneme gidecektir. Hristiyanlık batıldır. Hak din yalnız İslam’dır.
İki ayet-i kerime meali:
(Allah indinde hak din ancak İslam’dır.) [Al-i İmran 19]
(Kim İslam’dan başka din ararsa, bilsin ki, o din asla
kabul edilmez.) [A.İmran 85]
Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Beni duyup da iman etmeyen Yahudi ve Hristiyan
şüphesiz Cehenneme girecektir.) [Hâkim]
Hakiki kâfir
Soru: Bazıları (Hakiki Hristiyan) tâbirini çok kullanıyor.
(Hakiki Hristiyanlarla hakiki Müslümanlar, omuz omuza verip ateistliği yok
etmeye çalışmalıdır) diyorlar. Hakiki Hristiyanlar kimdir?
CEVAP:
Hakiki Hristiyan, hakiki kâfir yani tam kâfir
demektir. Hakiki Hristiyanların sonsuz olarak cehennemlik olduğu Kur’an-ı
kerimde bildiriliyor. Ateistler, zaten Hristiyanlar gibi Cehennem ehlidir.
Ateisti hakiki Hristiyan yapmak için çalışmadaki gizli maksat nedir? Belki
Hristiyanların da Cennete gideceğine inananlar, ateistleri Hristiyan yaparak
Cennete sokmaya çalışıyorlardır. Yahut bu işi yapanlar, Hristiyan
misyonerleridir. Müslüman görünüp de, son birkaç asırdır böyle taktikler
uyguluyorlar. Başka bir ihtimal olabilir mi?
Hakiki Müslüman, Ehl-i
sünnet itikadında olan kimsedir, hakiki Hristiyanlarla, tam
kâfirlerle omuz omuza gelmez.
Başka hak din var mı?
Soru: Almanya’da hoca denilen biri, (Namaz kılmak veya
İslamiyet’in diğer emirlerini yapmak zor geliyorsa, Hristiyanlığa
geçebilirsiniz. Bir mezhepten diğer bir mezhebe geçmek caiz olduğu gibi, bir
dinden başka dine geçmek de caizdir. Hristiyanlığa geçerseniz çok rahat
edersiniz. Zorlanacağınız hiçbir ibadet yoktur. Yasaklar da yok gibidir. Takva
sahibi papazlar, size yol gösterir, doğruları öğretir) diyerek Hristiyanlığa
geçmemizi söylüyor. Hristiyanlık hak din midir?
CEVAP:
Kur'an-ı kerimde, hak dinin ancak İslamiyet olduğu ve
İslam’dan başka din arayanın bulacağı dinin asla kabul edilmeyeceği
bildiriliyor. (Âl-i İmran 19 ve 85)
Hristiyanlığı hak ve cazip bir din olarak
gösterenlerin, Müslüman görünen papazların tuzağına düşmekten çok sakınmalıdır.
Peygamberimize inanmayan mümin olamaz
Soru: “Kelime-i tevhidin La ilahe illallah kısmını
söyleyen, fakat Muhammedün Resulullah kısmını söylemeyen insanlara da
merhametle bakmalı, çünkü ahirette onlar da Allah’ın sonsuz rahmetine
kavuşacak” diyenler çıkıyor.
Böyle inanan Müslüman olur mu, Cennete girer mi?
CEVAP:
Allah’ın rahmeti, dünyada herkesedir. Ahirette, gayrimüslimlere zerresi yoktur. Allahü teâlâ, (Rahmetim her şeyi kaplamıştır)
dedikten sonra, (Rahmetim, benden korkup, haramdan kaçan, zekâtını veren ve
Kur'ana inananlar içindir) buyuruyor. Daha sonra da resule iman edip uymamızı
emrediyor. (Araf 156–158)
Resulullaha inanmayan Müslüman olamaz, Cennete giremez. Resulullaha inanmak demek, Onun
bildirdiklerinin tamamını kabul etmek, inanmak ve hepsini beğenmek demektir.
Kur’an-ı kerim baştan sona kadar Muhammed aleyhisselama iman edip uymayı
emrediyor, uymayan Müslüman olamaz, kâfir olur buyuruyor. İşte bazı âyet-i
kerime mealleri:
(Allah’a ve Resulüne itaat edin!) [Enfal 20]
(Allah ve Resulüne itaat eden, en büyük kurtuluşa
ermiştir.) [Ahzab 71]
(Resule itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur.) [Nisa 80]
(Biz her peygamberi kendisine itaat edilsin diye
gönderdik.) [Nisa 64]
(Allah ve Resulüne itaat eden Cennete, isyan eden
Cehenneme gider.) [Nisa 13,14]
(Allah’a ve Resulüne karşı gelen, apaçık bir
sapıklıktadır.) [Ahzab 36]
(Aralarında hüküm verilmek üzere Allah’a ve Peygambere çağırıldıkları vakit: Müminler,
“İşittik, itaat ettik” derler, işte kurtuluşa erenler bunlardır.) [Nur 51]
(Allah’a ve Resulüne karşı gelen, bilsin ki, Allah’ın
azabı çok şiddetlidir.) [Enfal 13]
(O Peygamber,
güzel, temiz şeyleri helal, çirkin, pis şeyleri haram kılar.) [Araf 157]
(Kendilerine kitap verilenlerden, Allah'a ve ahiret
gününe inanmayan, Allah'ın ve Resulünün haram ettiği şeyi haram tanımayan ve
hak dini [İslamiyet'i] din edinmeyen kimselerle; zelil bir halde kendi
elleriyle [boyun eğerek] cizye verinceye kadar savaşın.) [Tevbe 29]
(Resulümün verdiğini alın, yasakladığından da
sakının!) [Haşr 7]
(O, [Resulüm] vahiyden başkasını söylemez.) [Necm 3,4]
Mümin olmak için bütün peygamberlere inanmak gerekir.
Yahudiler ve Hristiyanlar, diğer küfürleri bir yana, Muhammed aleyhisselama inanmadıkları için de kâfir
oluyorlar. İbni Âbidin hazretleri buyuruyor
ki: İman edilecek şeylerden birine bile inanmayan kimse, (La ilahe illallah Muhammedün Resulullah)
dese de, Müslüman olmaz. Amentü’deki altı şeye inanan ancak Müslüman olur.
(Redd-ül-muhtar)
Resulullaha uymakla ilgili hadis-i şeriflerden birkaçı da
şöyledir:
(Allah’tan başka ilah olmadığına ve benim de, Onun
kulu ve resulü olduğuma şehadet eden, Cennete girer.) [Deylemi]
(Allah’ın Rab, benim de peygamber olduğuma kesin
olarak inanana, Cehennem haram olur.) [Hâkim]
Hakiki Hristiyan
Soru: Bir arkadaşa niçin Kiliseye gittiğini sordum, (Ben
hak yolda olan, bizim Peygamberimize
de inanan hakiki Hristiyanlarla görüşüyorum, küfre karşı onlarla omuz omuza
cihat ediyoruz) dedi. Hak yolda olan Hristiyan olur mu?
CEVAP:
Hakiki Yahudi gibi, hakiki Hristiyan da gayrimüslimdir, yani Müslüman
değildir, şeksiz, şüphesiz kâfirdir. Resulullahın,
sadece peygamber olduğunu kabul etmek yetmez; bildirdiklerinin hepsine de iman
etmek şarttır. Resulullahı sevip,
onun düşmanlarını sevmemek ve İslamiyet geldikten sonra, diğer bütün dinlerin,
bozulmamış olsalar bile artık geçersiz olduğunu yani Hristiyanlığın batıl
olduğunu bilmek de, şarttır. Bir kimse Lenin veya Mao için, (O vardır,
komünizmin büyük lideridir) dese; fakat komünizmi kabul etmese, komünistler
için bunun önemi olmaz. Peygamber
efendimizi kabul etmek demek, İmanın altı şartını da kabul etmek demektir.
Birini kabul etmeyen kâfir olur. Hristiyanlar, Kur’an-ı kerimi de, Peygamber efendimizin bildirdiği İslamiyet’i
de kabul etmiyor. Hak din yalnız İslamiyet’tir. Bir âyet-i kerime meali:
(İslam’dan başka din arayanın, o dini asla kabul
edilmez.) [Al-i İmran 85]
Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Cennete ancak Müslüman girer.) [Buhari]
Bu âyet-i kerime ve hadis-i şerife de, ancak Müslüman
olan inanır, hakiki Hristiyanlar inanmaz.
La ilahe illallah diyen Cennete girer mi?
Soru: İhlâsla bir defa La ilahe illallah diyerek imanla
ölen herkesin Cennete gireceğine, Resulullahın
şefaat edeceğine dair hadis yok mu? Yine bir hadiste (İhlâsla "La ilahe
illallah" diyen Cennete girer) denmiyor mu? Hiçbir ibadeti yapmasak da,
hiçbir haramdan kaçmasak da, Resulullahın
bu sözlerine göre Cennete girmeyecek miyiz? Hâşâ Resulullah
yalan mı söylüyor? La ilahe illallah diyen İsevi ve Musevi Müslümanlar da
Cennete girmeyecek mi?
CEVAP:
Yazdığınız hadis-i şerifler doğrudur ama bunların
açıklaması vardır. İmam-ı Rabbani hazretleri, (Şartsız bildirilen bir hüküm
şartlı olarak anlaşılır) buyuruyor. Mesela koyun eti yemek caizdir. Hüküm
şartsız bildirilmiştir. Koyun eti caiz diye canlı bir koyunun bir budunu kesip
yiyemeyiz. Ehl-i kitap hariç, gayrimüslim keserse veya kendiliğinden ölürse, leş olur, yenmez.
Besmelesiz kesilirse de yenmez. Bu anlaşılınca hangi şartlar altında Cennete
girileceği anlaşılır.
Mesela Resulullah
efendimiz, (İhlâsla La ilahe illallah diyen Cennete girer) buyurunca (İhlâsla
ne demektir?) diye sual ettiler. Cevaben, (Söyleyeni haramlardan alıkoymasıdır)
buyurdu. (Taberani)
Cennete girebilmek için birkaç şart var:
1- Birincisi kelime-i tevhidi ihlâsla söylemek
gerekiyor. İhlâs ise ibadetleri yaparak haramlardan kaçmaktır. Namaz kılmayan,
oruç tutmayan, zekât vermeyen, hacca gitmeyen de haram işlemiş oluyor. İçki,
zina, kumar, yalan, gıybet, hırsızlık, kul hakkına girmek de zaten haramdır.
2- Sadece La ilahe illallah demek yetmez. Peygamber efendimize de iman etmek, son Peygamber olduğuna şehadet getirmek şarttır.
Yani Muhammedün Resulullah demek de gerekir.
Birkaç hadis-i şerif meali şöyledir:
(İhlâs ile Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve Resulühü diyen Cennete
girer.) [Taberani, Deylemi]
(La ilahe illallah, Muhammedün
Resulullah diyene Cehennem ateşi
haramdır.) [Müslim]
(Allah'tan başka ilah olmadığına Allah'ın bir ve
ortağı olmadığına ve Muhammed'in Onun
kulu ve Resulü olduğuna, keza Cennet ve Cehennemin hak olduğuna şehadet ederse,
Allahü teâlâ onu Cennetine koyar.) [Buhari, Müslim, Tirmizi]
(Rab olarak Allah’ı, din olarak İslam’ı, Resul olarak Muhammed'i seçen yani kabul edip beğenene
Cennet vacip olur.) [Ebu Davud]
(Kitap ehli olan bir kavme [İsevi veya Musevilere]
görevle gidince, önce, La ilahe illallah Muhammedün
Resulullah demeye davet et. Bunu
kabul ederlerse, günde beş vakit namazın farz olduğunu bildir. Bunu da kabul
ederlerse, Allah’ın Müslümanların zenginlerinden alınıp fakirlerine verilen
zekâtı farz kıldığını söyle.) [Buhari, Müslim, Ebu Davud]
(Size şu beş şeyi emrediyorum. Birincisi Allah’a
imandır. Allah’a iman nedir biliyor musunuz? Allah’tan başka mabut olmadığına
ve benim son Peygamber olduğuma
şehadet etmektir.) [Buhari, Müslim, Tirmizi, Nesai, Ebu Davud,
İbni Hibban, Taberani]
Netice:
Müslüman olan Allah’a inanır. Allahü teâlâ Kur'an-ı kerimde mealen buyuruyor ki:
(Allah indinde hak din ancak İslam’dır.) [Al-i İmran 19]
(Sizin için din olarak İslam’ı beğendim.) [Maide 3]
(İslam’dan başka din arayan, bilsin ki, o din asla
kabul edilmez.) [Al-i İmran 85]
(Allah’a itaat edin, Peygambere
itaat edin. İşlerinizi boşa çıkarmayın.) [Muhammed
33]
Kelime-i tevhidin fazileti
Soru: İslam Ahlakı kitabında, Kelime-i tevhidin sevabının,
bütün günahlardan ağır geldiği bildirilerek, (Mahşer günü bir kişi gelecek, 99
amel defteri olup, her bir defterin yaprağı göz gördüğü kadar geniştir. Hiç
birinde iyiliği olmayıp, yalnız bir parmak kadar, o kimsenin dünyada söylediği
bir kelime-i tevhid bulunur. O 99 defter terazinin bir kefesine ve bir kelime-i
tevhidi diğer kefesine koyarlar. Kelime-i tevhid tarafı ağır gelir) mealindeki
hadis bildiriliyor. O zaman, La ilahe illallah diyerek bir kelime-i tevhid
söyledikten sonra, günahlardan sakınmaya ve ibadet etmeye gerek var mıdır?
CEVAP:
Akıl mantık yürütmekle din olmaz. Bizim gibilerin
hadis-i şeriften mana çıkarması yanlış olur. Allah saklasın, günahlardan
kaçmaz, ibadeti lüzumsuz görebiliriz.
Dinimizde bir şey şartsız bildirilirse, onun bir çok
şartlarının olduğu anlaşılır. La ilahe illallah diyenin Cennete gidebilmesi
için birçok şartları var. Birkaçını bildirelim:
1- Kelime-i tevhidi inanarak söylemek şarttır.
İnanmadan söylenirse faydası olmaz. Müslüman olarak söylemek gerekir. Kâfirliği
bırakmadan bir gayrimüslim
söylese hiç kıymeti yoktur.
2- Amentü’deki altı esasa inanması ve beğenmesi
şarttır. İnanmadan La ilahe illallah demenin hiç önemi yoktur. İnansa fakat
beğenmese yine kıymetsizdir. Bu altı esastan birine inanmasa yine kıymetsizdir.
Mesela Muhammedün Resulullah demese yine ebedi Cehennemliktir.
3- İtikadının düzgün olması şarttır. İtikadı bid’at
olanlar, muhakkak Cehenneme gider.
4- Haramlardan kaçması lazım. Namaz, oruç gibi
ibadetleri yapmamak haramdır. (Haramlardan kaçıp, ihlasla, la ilahe illallah
diyen Cennete girer) hadis-i şerifindeki (İhlasla) ifadesi için Resulullah efendimiz, (Söyleyeni haramlardan
alıkoymasıdır) buyurdu. (Taberani)
Demek ki haramlardan kaçmadan la ilahe illallah
demenin insanı Cehennemden kurtarması çok zordur.
5- Meşhur bir harama helal dese, mesela şarap veya
domuz eti helaldir dese, la ilahe illallah demesi onu Cehennemden kurtarmaz.
Meşhur bir farzı inkâr etse, mesela namaz, oruç farz değil dese, la ilahe
illallah demesi onu Cennete sokmaz.
Bir kimse, haramlardan kaçmaz, ibadetlerini yapmazsa,
o kimsenin ölürken imanını muhafaza etmesi çok zordur. O halde haramlardan
kaçmak ve ibadetleri yapmak, insanın imanlı ölmesine sebep olmaktadır.
Hazret-i İbrahim’e iftira ediyorlar
Soru: Son günlerde İbrahimi dinler diye bir şey söyleniyor.
Din kitaplarında böyle bir tabir var mı?
CEVAP:
Böyle bir tabir yoktur. Sadece semavi dinler tabiri
geçer. Bunlar Hristiyanlığı ve Yahudiliği hak din gibi göstermeye çalışan
misyonerlerin sinsi bir oyunudur. İbrahimi dinler diye milleti toptan gayrimüslim yapmaya çalışıyorlar. Allahü teâlânın, İslamiyet’i göndererek
yürürlükten kaldırdığı bozuk dinleri [Hristiyanlıkla Yahudiliği] yürürlüğe
koymaya ve ehl-i kitap denilen gayrimüslimleri Müslüman göstermeye gayret ediyorlar.
Allahü teâlâ, o dinler bozulduğu için, son olarak İslam dinini
göndermiştir. O dinler bozulmamış bile olsa, sonraki gelen din önceki dini nesh
eder, yürürlükten kaldırır. Onun için Hristiyanlığı, Yahudiliği hak din gibi
göstermeye çalışmakta, bir art niyet yoksa misyonerlerin tuzağına düşmekten
başka şey değildir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(İbrahim, ne Yahudi, ne de Hristiyan idi; o, Allah’ı
bir tanıyan doğru bir Müslüman idi; müşriklerden de değildi.) [Al-i İmran 67]
Allah böyle buyuruyor, misyonerlerin uşakları,
Hristiyanlık ve Yahudilik için, İbrahimi din diyor. İbrahim aleyhisselam
Hristiyan veya Yahudi mi idi? Değilse ne diye ona böyle iftira ediliyor?
İbrahimi dinler perdesi altında gayrimüslimlere kucak açanlar, şu âyete
de aykırı hareket etmiş olur:
(Sen, onların dinine uymadıkça, Hristiyanlar ve
Yahudiler senden hoşnut olmazlar. De ki "Doğru yol, ancak Allah’ın
[bildirdiği İslamiyet] yoludur.") [Bakara
120]
Şimdiki Yahudi ve Hristiyanlar, Muhammed aleyhisselama inanmadıkça, yani
Müslüman olmadıkça ebedi Cehennemliktir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Beni duyup da Peygamber
olduğumu kabul etmeyen Yahudi ve Hristiyan, mutlaka Cehenneme girecektir.) [Hâkim]
Bozulan dinler
Soru: İslamiyet gelmeden önce Hicaz’daki insanların, mesela
Peygamber efendimizin mübarek ana
babalarının, İbrahim aleyhisselamın dini üzerine oldukları kitaplarda
yazılıdır. Niye İsa aleyhisselamın veya Musa aleyhisselamın diniyle değil de,
bunlardan önce gelen İbrahim aleyhisselamın diniyle amel ediliyordu?
CEVAP:
Bunun iki sebebi var:
1- Hazret-i Âdem’den beri gelen dinlerde, dinin adı,
gönderilen peygamberin adıyla söylenirdi. Mesela, Hazret-i Musa’nın dinine
Musevilik, Hazret-i İsa’nın dinine İsevilik denirdi. Her peygamber, bir
bölgeye, bir kavme gelirdi. O bölgenin, o kavmin peygamberi olurdu. Mesela
Hindistan’a gönderilen bir peygamber, Amerika’daki veya Afrika’daki insanlara
peygamber olarak gönderilmiyordu. Her ülkenin peygamberi ayrıydı. İslamiyet
ise, cihanşümul [evrensel] olarak geldi. Bir bölgeye, bir ırka değil, bütün
insanlığa, bütün dünyaya geldi.
Hicaz halkı bu yüzden Musa aleyhisselamın veya İsa
aleyhisselamın dinine tâbi olmadılar, İbrahim aleyhisselamın dini üzerine devam
ettiler.
2- İkinci bir sebep de, az da olsa, Musevilik
Yahudilik olarak, İsevilik de, Hristiyanlık olarak Hicaz’a ulaştığında, bunları
incelediler, bozuk olduğunu gördüler. Dini bilen insanlar, (Hak din böyle
olmaz) dediler. Bu yüzden Hicaz halkı gibi, Peygamber
efendimizin annesi ve babası da, İbrahim aleyhisselamın dinindeydi. Daha sonra
diriltilerek, Muhammed aleyhisselamın
ümmetinden de oldular. Bu konudaki hadis-i şerif, Kurtubi’den naklen İbni
Hacer-i Mekki hazretlerinin Nimet-ül-kübra kitabında da yazılıdır.
Cennete Müslüman olan girer
Soru: İnsanlara da hizmet etmek sevab mıdır? Sevapsa, bazı
kâfirlerin hizmetleri pek çoktur. Onların da Cennete gitmesi gerekmez mi?
Sayısız iyilikleri, cami yaptırmak gibi ibadetleri ve insanlığa büyük
hizmetleri olan çok cömert bir kâfir, zulüm ve işkence görüp, mazlum olarak
öldürülse, Cennete gitmez mi?
CEVAP:
İmanı olmayanın hiçbir amelinin kıymeti yoktur.
İbadetler ve bütün iyi işler kıymetli ise de, bunları yapmak, imanın yanında
ikinci derecede kalır. İman temel, iyi işleri yapmak, ikinci derecededir,
imandan sonra gelir. İmanın ve iman ile birlikte olan iyi işlerin dünyada da,
ahirette de faydaları vardır. İnsanı saadete ulaştırırlar. İmansız olan iyi
işler, insanı, dünyada saadete kavuşturabilir. Ahirette faydası olamaz.
İyi işlere, ibadetlere sevap verilebilmesi için düzgün
iman sahibi olmak gerekir. Bir kâfirin yaptığı hiçbir iyiliğin Allah katında
kıymeti yoktur, hatta cami, çeşme yaptırsa, namaz kılsa, oruç tutsa hiç kıymeti
olmaz. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(İmansızların yaptıkları faydalı işler, fırtınalı bir
günde rüzgârın savurduğu kül gibidir. Ahirette o işlerin hiçbir faydası olmaz.)
[İbrahim 18]
(Kıyamette onların yaptıkları her işi toz duman
ederiz.) [Furkan 23]
(Kıyamette en çok ziyana uğrayanlar, iyi işler
yaptıklarını sanıp da, bütün çabaları boşa gidenlerdir.) [Kehf 103–104]
(Kâfir olarak ölenlerin yaptıkları işler, dünyada da,
ahirette de boşa gider, Cehennemde devamlı kalırlar.) [Bakara
217]
Kâfirlerin azapları hafiflemez. Birkaç âyet meali
şöyledir:
(Onlar, Cehennemin bekçilerine, “Rabbinize yalvarın da
hiç değilse bir gün, azabımızı hafifletsin” derler. Halbuki kâfirlerin
yalvarması boşunadır.) [Mümin 49, 50]
(Hak din yalnız İslam’dır.) [Al-i
İmran 19]
(İslam dininden başka din isteyenlerin, dinlerini
Allah kabul etmez. Bunlar ahirette en büyük zarara uğrayacaklardır.) [Al-i İmran 85]
Kâfirlerin iyilikleri, Müslüman olmalarına sebep
olabilir. Fakat iman etmedikçe, kâfirlerin hiçbir iyiliğine sevap verilmez.
Müslümanların yaptığı iyilikler de, günahlarının affına sebep olur. Hadis-i şerifte bildiriliyor ki, Müslüman bir
kadın, susuz bir köpeğe pabucu ile kuyudan çıkarıp su verdiği için, Allahü teâlâ onun günahlarını affetmiştir.
Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(İman edip, salih amel işleyenler Cennete girer.) [Kehf
107]
İman doğru olmazsa, ibadetlerin, hizmetlerin hiç
kıymeti olmaz. Bunun için Ehl-i sünnet
âlimlerinin bildirdikleri gibi iman etmek, ibadetleri yapıp haramlardan
sakınmak lazımdır. Kalbde doğru imanın bulunmasına alamet, dinin emirlerini
seve seve yapmak ve kâfirleri düşman bilmektir.
Mülk Allah’ındır. Mülkün sahibi Odur. Allahü teâlâ, Cennete girmek için, sadece imanlı
olma şartını koymuştur. Suç ve günah işlese de, iman kaydı bulunan mümin
Cennete gider. İman kaydı bulunmayan kâfir de, yararlı işler yapsa da Cehenneme
gider.
Şimdi ilk suale cevap verelim. Muhammed Masum hazretleri buyurdu ki:
Allahü teâlânın kullarına hizmet etmek için çalışmalı! Rabbimizin
kullarına hizmet etmekle dünyada ve ahirette nimetlere kavuşulacağını
düşünmeli! İnsanlara karşı yumuşak olmanın, onlara iyilik etmenin, onların
işlerini güler yüzle ve tatlı dille ve kolaylıkla yapmanın, Allah sevgisine
kavuşturan yol olduğunu bilmeli! Ahiretin azaplarından kurtulmaya ve Cennet
nimetlerinin artmasına sebep olacağında, hiç şüphe etmemelidir! İnsanlara
hizmet etmek ve onların ihtiyaçlarını karşılamak, dünya ve ahiret derecelerine
kavuşmaya sebeptir.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Seferde, topluluğun efendisi, onlara hizmet edendir.
Şehitlik hariç, hiçbir amel onun sevabına erişemez.) [Hâkim]
(İnsanlar, Allah’ın ıyali [çoluk çocuğu gibi] dir, Allahü teâlâya en sevimli olan, Onun ıyâline iyilik
edendir.] [Bezzar]
(Din kardeşine yardım edenin yardımcısı, Allahü teâlâdır.) [Müslim]
(Müslümanın işini gören, hac ve umre yapmış gibi
sevaba kavuşur.) [Hatib]
(Bir Müslümana elbise veren, o elbiseden bir parça
kalsa da, Allahü teâlânın hıfzı emanında
olur.) [Hâkim]
Cennete girmenin şartlarının ne olduğunu, Allahü teâlâ açıkça bildirdi. Cennete gitmenin
şartı imanlı, yani Müslüman olmaktır. İmanlı olmayan, yani kâfir olan Cennete
giremez. Kâfirlerin gideceği ve sonsuz kalacağı yer cehennemdir.
Şu halde, bir kâfir haksız olarak, işkence ile zulüm
ile öldürülse, bütün dünyaya hizmet etse, Cennete giremez.
Bazıları da, (çok temiz olan, yalan dolan bilmeyen,
hırsızlık etmeyen, yol köprü, çeşme gibi insanlığa hizmet eden kâfirler de var.
Bunlar da mı cennete girmeyecek) diyorlar. Cennete girmenin çaresini, yolunu
Cennetin, Cehennemin ve kâinatın sahibi olan Allahü
teâlâ bildirdi. Bizim istememizle kimse Cennete veya Cehenneme
girmez. Zengin-fakir, zenci-beyaz, köylü-şehirli, kadın-erkek, temiz-kirli,
tembel-çalışkan, cimri-cömert, cahil-bilgin, zalim-mazlum benzeri hiçbir ayrım
yapılmaz. Sadece imanlı ve imansız ayrımı yapılır. Yani Müslüman olan Cennete
girer, ebedi nimetlere kavuşur. İmansız olan da, Cehenneme gider, ebedi azaba
maruz kalır.
Ehl-i kitap Cennete girer mi?
Soru: Bir yazar, (Allah’a inanıp barışa yönelik hizmetler
veren herkes, ister Yahudi, ister Hristiyan olsun Cennete girecek) diyor. Doğru
mu?
CEVAP:
Elbette doğru değildir. Cennete yalnız Müslüman
olanlar girer. Hud suresi 16. ve Tevbe suresi 17. âyet-i kerimelerinde, gayrimüslimlerin iyi amellerinin hiç
fayda vermeyeceği, Muhammed
aleyhisselama tâbi olmadıkları için Cehennemde sonsuz kalacakları
bildirilmektedir. İyi işlere, ibadetlere sevap verilebilmesi için düzgün iman
sahibi bir Müslüman olmak şarttır. (Kitab-üt-tevhid)
Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Eğer Ehl-i kitap [Kur'ana ve Muhammed aleyhisselama] iman edip [kötülükten]
sakınsaydı, günahlarını örter, nimetleri bol Cennetlere koyardık.) [Maide 65]
([Ehl-i kitap] "Yahudi ve Hristiyanlar hariç hiç
kimse Cennete girmeyecek" dediler. O iddia, onların kuruntusudur. Onlara
de ki "Doğru söylüyorsanız delilinizi getirin.") [Bakara 111]
(İbrahim, ne Yahudi, ne de Hristiyan idi; fakat o,
Allah’ı bir tanıyan hanif, doğru bir Müslüman idi; müşriklerden de değildi.) [Al-i İmran 67]
Hazret-i İbrahim, Hazret-i Musa, Hazret-i İsa da her Peygamber gibi Müslüman idi. Hazret-i Musa’ya
ve Hazret-i İsa’ya o zaman inanan kimseler de Müslüman idi. Şimdiki Yahudi ve
Hristiyanlar, Muhammed aleyhisselama
inanmadıkça, yani Müslüman olmadıkça ebedi Cehennemliktir.
Diyalogcuyu sollayan kişi
Soru: Bir yazar, sanki azap âyetleri yokmuş gibi, hep
rahmet âyetlerini yazarak, Hristiyanlara kucak açan diyalogcuları geride
bırakıyor. Kitap, sünnet, icma ve kıyasa aykırı olarak, mazlum olarak ölen
Hristiyanların şehit olduklarını söylüyor. Şöyle diyor: (Şirke girmemiş, fakat
zulümle ölmüş Hristiyanların bir nevi şehit olduklarını söylemek âyet ve
hadislere aykırı değildir. Çünkü Allah’ın rahmeti her şeyi kuşatmıştır.)
CEVAP:
Yazarın bu sözü dindeki dört delile [Kur’ana, sünnete,
icmaya ve kıyas-ı fukahaya] aykırıdır. Şirke girmemiş Hristiyan demek, Müslüman
bir kâfir demektir. Kâfirse Müslüman denmez, Müslümansa kâfir denmez. Bu söz,
necasete [pisliğe], temiz necaset demeye benzer. Yani temiz necaset denmez,
temiz ise, o zaman necaset değildir. Hristiyan gayrimüslimdir, kâfirdir. Her kâfir şirke girmiştir.
Şirke girmemiş olana gayrimüslim
veya Hristiyan denmez, o Müslümandır. Şirke girerse kâfir olur. Hangi Hristiyan
Amentü’deki altı esasın hepsine inanıyor ki? Diyalogcu bir yazar da,
(Hristiyanlarla iman birliğimiz, Amentü’de ittifakımız var) diyordu. Ama o
mazlum ölen Hristiyana şehit demiyordu.
Hristiyanlarla aramızdaki inanç farklılıkları çok ise
de birkaçını bildirelim:
1- Biz bir Allah’a inanırız. Onlar üç ilaha inanırlar.
Hazret-i İsa’ya tanrının oğlu ve tanrı diyorlar. Onlar melekleri kız gibi
görüyorlar, biz ise, meleklerde erkeklik dişilik olmadığını biliyoruz. Kur’an-ı
kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Allah ile birlikte başka ilah edinen Cehenneme
atılır. Rabbiniz oğulları size ayırdı da kendisi için kız olarak melekleri mi
edindi? Elbette vebali çok büyük söz ediyorsunuz.) [İsra 39, 40]
2- Onlar tanrı gökte derler, biz Allah’ı mekândan
münezzeh biliriz.
3- Biz semavi kitapların hepsine inanırız, onlar,
Kur’ana inanmazlar.
4- Biz bütün Peygamberlere
inanırız, onlar, Muhammed
aleyhisselama inanmazlar. Âyet-i kerimede mealen buyuruluyor ki:
(Kimi, Ona [Resulüme] iman etti, kimi de, Ondan yüz
çevirdi. Bunlara da çılgın ateşli Cehennem yetti. Âyetlerimizi inkâr ederek
kâfir olanları elbette ateşe atacağız.) [Nisa
55–56]
5- Biz hayrın ve şerrin Allah’tan olduğuna inanırız,
onlar, (Tanrı kötülükleri takdir etmez) derler.
Amentü’ye inanmayan Cennete gider mi? Yazar, Allah’ın
rahmeti her şeyi kuşatmış diyerek gâvurlara da ahirette rahmet edileceğini
söylüyor. Rahman, dünyadaki her mahlûka acıyan, Rahim, ahirette yalnız
müminlere acıyan demektir. Allahü teâlânın
rahmeti, şefkati dünyada müminlere ve kâfirlere, herkese birlikte yetiştiği
halde, ahirette kâfirlere merhametin zerresi bile yoktur. İşte üç âyet meali:
(Kâfirlerin cami yapmaları ve diğer bütün [iyi]
işleri, boşa gidecek, Cehennemde sonsuz kalacaklar.) [Tevbe 17]
(Bunlara ahirette yalnız Cehennem vardır. Emekleri
ahirette boşa gider.) [Hud 15, 16]
(Kâfirlerin dünyada yaptıkları iyi işler, çölde
görünen seraba benzer.) [Nur 39]
Doğru iman [Ehl-i
sünnet itikadı] şöyledir: Allah’ın azabından emin olmamak,
rahmetinden de ümit kesmemek. Dostlarına dost, düşmanlarına düşman olmak...
Hazret-i Zekeriyya şöyle övülüyor:
(Korku ile ümit arasında dua ederdi.) [Enbiya 90]
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Müslüman havf ve reca [korku ile ümit] arasında
bulunursa, Allahü teâlâ, ona umduğunu
verir ve korktuğundan onu emin kılar.) [Tirmizi]
(İmanın temeli Müslümanı sevmek ve kâfiri
sevmemektir.) [İ. Ahmed]
(İmanın efdali Allah için sevgi, Allah için buğzdur.)
[Taberani]
Cenab-ı Hak, Hazret-i İsa’ya buyurdu ki:
(Yer ve göklerdekilerin ibadetlerini yapsan,
dostlarımı sevmedikçe ve kâfirlere düşmanlık etmedikçe, hiç faydası olmaz.)
[K.Saadet]
Hak din yalnız İslam’dır
Soru: (Hristiyanların mazlumları şehit olarak ölür ve
Cennete gider) deniyor. Niye Yahudilerin veya başka kâfirlerin değil de,
Hristiyan kâfirlerin mazlumları şehit oluyor ve Cennete gidiyor?
CEVAP:
Müslüman olmayan kimse, mazlum da olsa, zalim de olsa
asla Cennete giremez. Zerre imanı olan Müslüman da, çok zalim de olsa, çok
günahkâr da olsa, yine sonunda Cennete gider. Böyle inanmayan kimse Müslüman
olamaz.
Çocuktan al haberi
Soru: Hristiyanlarla irtibat halinde olan Müslüman bir
komşumuzun 9–10 yaşlarında bir kız çocuğuyla konuşuyordum. Namaz kılıyor musun
dedim. Bana dedi ki:
(Hristiyanlık da hak dinmiş. Onlar da Allah’a
inanıyormuş. Müslümanlıkta olduğu gibi emir ve yasaklar yokmuş. Her gün namaz
kılmak gerekmiyormuş. Kadınların örtünmesi de lazım değilmiş. Bunun için, annem
babam, namaz kılmama lüzum olmadığını söylediler.)
Acaba, Allah'a inandıkları için, Hristiyanlar da
Cennete girerler mi?
CEVAP:
İman, sadece Allah’ın varlığına inanmak demek
değildir. Amentü’de bildirilen altı esasın hepsine birden inanmak ve beğenmek
gerekir. Yani Allah’a, meleklere, kitaplara, peygamberlere, ahiret gününe,
öldükten sonra dirilmeye, hayrın ve şerrin Allah’tan olduğuna inanmak şarttır.
Bunlardan birine inanmayan Müslüman olamaz. Peygamber
efendimize iman etmeyen, hangi dinden olursa olsun, kâfirdir. Bir hadis-i şerif
meali şöyledir:
(Beni duyup da iman etmeyen Yahudi ve Hristiyan
elbette Cehenneme girecektir.) [Hâkim]
Hristiyanlar ehl-i kitabdır. Ehl-i kitab kâfirdir. Bir
âyet-i kerime meali şöyledir:
(Elbette, ehl-i kitaptan [Yahudi ve Hristiyan] olsun,
müşriklerden olsun bütün kâfirler Cehennem ateşindedir, orada ebedi kalırlar.
Onlar yaratıkların en kötüsüdür.) [Beyyine 6]
Allah’a inanan gayrimüslim
Soru: Allah’a inanan gayrimüslim, mesela Yahudi ve Hristiyan kâfir mi olur?
CEVAP:
Bu konudaki âyet-i kerimeleri diğer yazılarımızda
bildirmiştik. Şimdi üç âyet meali daha bildirelim:
([Ey Habibim, Yahudi ve Hristiyanlara] de ki: (Eğer
Allah’ı seviyorsanız, bana uyun ki Allah da sizi sevsin.) [Al-i İmran 31] (Demek ki Ehl-i kitap olan
Hristiyan ve Yahudiler, Peygamber
efendimize iman etmedikçe, Allahü teâlâ
onları sevmez.)
(De ki: “Ey Ehl-i kitap, gelin aramızda şu müşterek
söze uyalım: “Ancak Allah’a kulluk edelim, Ona şirk koşmayalım, Allah’ı bırakıp
insanları Rabler edinmeyelim” Yine de, yüz çevirirlerse, “Şahit olun ki, biz
Müslümanız” deyin!) [Al-i İmran 64] (Ehl-i
kitap yani Yahudi ve Hristiyanlar buna yanaşmadı, yani Müslüman olmadılar.)
([Senden önce peygamberlere] iman edenler, Yahudi,
Hristiyan ve sabiinlerden Allah’a ve ahirete inanıp salih amel işleyenler için
elbette Rablerinin katında mükâfatlar vardır.) [Bakara
62] (Hazret-i Musa zamanında, ona inanan Yahudiler ve Hazret-i İsa zamanında
ona inanan Hristiyanlar, elbette Cennete gidecektir, çünkü bütün peygamberler
gibi, Hazret-i İbrahim gibi, Hazret-i Musa da, Hazret-i İsa da Müslüman idi.)
Diğer dinler bozulduğu için Allahü teâlâ, en son olarak İslam dinini gönderdi. Başka
dinleri kabul etmediğini açıkça şöyle bildirdi:
(Allah indinde hak din ancak İslam’dır.) [Al-i İmran 19]
Bu konudaki birkaç hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Yahudi ve Hristiyanlara selam vermeyiniz!) [Müslim]
(Ehl-i kitap size selam verdiği zaman “ve aleyküm”
deyin.) [Buhari]
(Yahudi ve Hristiyanlar sakal boyamaz. Onlara
benzemeyin, boyayın!) [Müslim]
(Saçlarınızı kırmızı veya sarıya boyayın, ehl-i kitaba
muhalefet edin!) [İ. Ahmed]
Amentü’deki altı esastan birini inkâr eden kâfir olur.
Sadece Allah’a inandım demek kâfi değildir. Hristiyan ve Yahudiler, bizim
peygamberimiz dahil bütün peygamberlere inanmadıkça kâfirlikten kurtulamazlar.
Yahudiler, Hazret-i İsa’ya, Hristiyanlar da, Muhammed
aleyhisselama inanmadıkları için kâfir oldular. Amentü’de bildirilen altı
husustan birini, mesela kaderi inkâr eden, kâfir olur, bütün iyi amelleri yok
olur. (Redd-ül-muhtar)
İsevi Müslüman olur mu?
Soru: (Hazret-i İsa, kıyamete yakın yere inecek, teslis
inancını kaldıracak, hakiki Hristiyanlığı getirecek, Hristiyanlıkla İslamiyet’i
yaklaştıracak, böylece İsevi Müslümanlar ortaya çıkacaktır) deniyor. İsevi
Müslüman olur mu? Yani ahir zamanda, iki dinli insanlar mı çıkacak?
CEVAP:
Hayır, İsevi Müslüman veya Müslüman İsevi olamaz!
Sütlü idrar veya idrarlı süt denmez, ikisi de necistir. Bu ifade, Müşrik
Müslüman veya Temiz necaset yahut Namuslu fahişe tabirine benziyor. Bunlardan
biri kötü ise, ötekini de kötü eder. Biri necis ise veya kâfir ise ikisi de,
aynı hükme girer. Kâfirlik kelime oyunlarıyla gizlenmeye çalışılıyor. Süte
idrar karıştırınca, bunu İdrarlı süt diye övmekle, İsevi Müslüman demek
arasında ne fark vardır ki?
Bir Hristiyan, İsevi Müslüman’ım veya Müslüman
İsevi’yim demekle Müslüman olmuş olmaz. Dinine, putuna zarar vermez, batıl
dininden çıkmış olmaz. Yani bir gayrimüslim, ben Müslüman’ım dese de Müslüman olmuş olmaz; fakat bir
Müslüman şakadan bile, ben Hristiyan’ım dese, onun kâfir olacağı fıkıh
kitaplarında yazılıdır. Yani, Müslüman İsevi’yim diyen kâfir olduğu gibi,
Müslüman Musevi’yim diyen de kâfir olur.
Musevilik ve İsevilik hiç bozulmamış olsa yahut hakiki
halini getirme imkânı olsa da, onlarla amel etmek caiz olmaz. Zira İslamiyet’in
gelmesiyle, eski dinlerin hepsi nesh edildi yani yürürlükten kalktı. Eski
dinlerin kiminde içki haram değildi, kiminde iç yağı haramdı. Kiminde yakın
akrabayla evlenmek caizdi. Bunların hepsi nesh edildi; yalnız İslamiyetle amel
etmek emredildi. İki âyet-i kerime meali:
(Sizin için din olarak İslam’ı beğendim.) [Maide 3]
(İslam’dan başka din arayanın bulacağı din, asla kabul
edilmez.) [Al-i İmran 85]
Allahü teâlâ, hak dinin yalnız İslam olduğunu, İslam’ı beğendiğini
ve İslam’dan başka dini kabul etmeyeceğini açıkça beyan ederken, Müslümanlığı
Hristiyanlığa yaklaştırmak ne demektir?
İsa aleyhisselam, kıyamete yakın geldiğinde,
İslamiyet’le hükmedecek yani bu ümmetten biri olarak, İseviliği tamamen
kaldıracaktır. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(İsa inince İslamiyet’le hükmedecektir. O zaman Allahü teâlâ, Müslümanlardan başka herkesi helak
edecektir.) [Ebu Davud]
Buhari ile Ebu Davud, Kütüb-i sitteye dâhil iki kıymetli hadis kitabıdır. Bu
sahih hadis-i şeriflerde, (İslam’dan başka her şeyi yasak edecek,
Müslümanlardan başka herkesi helak edecek) buyuruluyor. Musevilere, İsevilere
dokunmayacak denmiyor ki.
Yukarıda bildirilen âyet-i kerimeler ile bu hadis-i
şerifleri inkâr etmek, dini inkâr etmek olmaz mı?
Takva sahibi olmak
Soru: (Papazlar bizden daha çok takva sahibi) diyenler
oluyor. Papaz takva sahibi olur mu?
CEVAP:
Müslüman olup da, dinimizin bildirdiği haramlardan
sakınmaya takva, sakınan Müslümana da takva sahibi denir. Müslüman olmayan,
içki içmese, zina etmese, kumar oynamasa, gıybet etmese, her gün oruç tutsa da
buna yine takva sahibi denmez. Gayrimüslimlere, emirleri yapmak ve yasaklardan sakınmak
emredilmemiştir. Onlara, tek bir şey emredilmiştir. O da iman etmek, Müslüman
olmaktır. Ancak Müslüman olduktan sonra, Allahü
teâlânın emir ve yasaklarına muhatap olabilir.
Allahü teâlânın rahmeti, şefkati dünyada mümin kâfir herkese
yetiştiği ve herkesin çalışmasına dünyada karşılığını verdiği hâlde, ahirette
kâfirlere merhametin zerresi bile yoktur. Allahü
teâlâ Cennete girmek için iyilik etmek, kötülükten sakınmak değil,
iman etmek şartını koydu. Bir ayet-i kerime meali:
(Kimi, ona [Muhammed
aleyhisselama] iman etti, kimi de, ondan yüz çevirdi. Bunlara da çılgın ateşli
Cehennem yetti.) [Nisa 55–56]
Müslüman olmayanlar
Soru: (Allah’a inanmayana kâfir denir. Bâtıl da olsa, başka
bir dine inanana kâfir denmez. Kâfir olmayan da Cehenneme gitmez) demek doğru
mudur?
CEVAP:
Doğru değildir. Kâfir, Müslüman olmayan demektir.
Hatta Müslüman olduğunu söylese, ama dinin bir emrini inkâr etse, yine kâfir
olur. Her ateist kâfirdir, ama her kâfir ateist olmayabilir. Deist olabilir.
Deistler de kâfirdir. Deist, deizm yanlısı demektir. Deizm, kâinatı bir
yaratıcının yarattığına inanmakla beraber, yaratıcının kâinata hiçbir
müdahalesi olmadığını ve olmayacağını savunan, vahyi reddeden felsefî görüştür.
Müslüman olmayan herkes kâfirdir ve kâfir olarak
ölenlerin hepsi Cehennemdedir.
Allahü teâlâ bizzat Kur’an-ı kerimde, kullarını küfürden
korunmaları için ikaz etmekte ve kâfirlerin akıbetinin ne olacağını
bildirmektedir. İki âyet-i kerime meali şöyledir:
(Allah, Meryem oğlu Mesih’tir diyenler kâfir olmuştur.
Allah, kendine ortak koşana Cenneti haram kılar, artık onun yeri ateştir ve
zalimler için yardımcı yoktur.) [Maide 72]
(Yahudiler, Üzeyr’e, Hristiyanlar da Mesih’e Allah’ın
oğlu dediler. Daha önceki kâfirlerin [“melekler Allah'ın kızlarıdır”
diyenlerin] sözlerine benziyor. Allah onları kahretsin! Nasıl da sapıtıyorlar.)
[Tevbe 30]
Ehl-i kitabın durumu
Soru: Kur’anda ehl-i kitabın kâfir olduğu bildirilmiyor mu?
CEVAP:
Kur’an-ı kerimde, Ehl-i kitabın kâfir olduğunu
bildiren âyet-i kerimelerden bazıları şöyledir:
(İbrahim ne Yahudi, ne de Hristiyandı. O Allah’ı
tanıyan doğru bir Müslüman idi.) [Al-i İmran
67] (Her peygamber gibi Hazret-i İbrahim de Müslüman idi. Ehl-i kitap hak olsa
idi, böyle denmezdi.)
(“Yahudi veya Hristiyan olun ki, doğru yolu bulasınız”
diyenlere de ki: “Aksine biz, hanif [doğru olan] İbrahim’in dinine uyarız.”) [Bakara 135] (Ehl-i kitap hak olsa idi, sözleri
reddedilmezdi. Hazret-i İbrahim’in dini olan İslam’a uyan kurtulur.)
([Ehl-i kitap] "Yahudi ve Hristiyanlar hariç hiç
kimse Cennete girmeyecek" dediler. Bu, onların kuruntusudur. De ki:
"Doğru söylüyorsanız delilinizi getirin." Hayır onların dedikleri
gibi değildir.) [Bakara 111,112] (Şu halde
Ehl-i kitabın iddiaları kuruntudur, gerçek değildir.)
(Yahudiler, Üzeyr’e, Hristiyanlar da Mesih’e Allah’ın
oğlu dediler. Daha önceki kâfirlerin [“melekler Allah'ın kızlarıdır”
diyenlerin] sözlerine benziyor. Allah onları kahretsin! Nasıl da sapıtıyorlar.)
[Tevbe 30] (Ehl-i kitap kâfir olduğu için lanete uğradı.)
(Ehl-i kitap [İslam’a] iman edip, [kötülüklerden]
sakınsalardı, kötülüklerini örter ve onları nimetleri bol Cennete sokardık.)
[Maide 65] (Ehl-i kitap hak olsa idi, imana davet edilmezdi.)
(Ey iman edenler, Yahudi ve Hristiyanları dost
edinmeyin! Onlar, [İslam düşmanlığında] birbirinin dostudur. Onları dost edinen
de onlardan [kâfir] olur. Allah, [kâfirleri dost edinip kendine] zulmedenlere
hidayet etmez.) [Maide 51] (Ehl-i kitap hak olsa, onlara dost olana kâfir denir
miydi?)
[Ey habibim, Ehl-i kitaba] de ki: (Eğer Allah’ı
seviyorsanız, bana uyun ki Allah da sizi sevsin.) [Al-i
İmran 31] (Yani Ehl-i kitap, Resulullaha
iman etmedikçe, Allah onları sevmez.)
(De ki: “Ey Ehl-i kitap, gelin aramızda şu müşterek
söze uyalım: “Ancak Allah’a kulluk edelim, Ona şirk koşmayalım, Allah’ı bırakıp
insanları Rabler edinmeyelim” Yine de, yüz çevirirlerse, “Şahit olun ki, biz
Müslümanız” deyin!) [Al-i İmran 64] (Ehl-i
kitap kâfir olduğu için, onlara biz Müslümanız deyin buyuruluyor.)
([Senden önce peygamberlere] iman edenler, Yahudi,
Hristiyan ve sabiinlerden Allah’a ve ahirete inanıp salih amel işleyenler için
elbette Rablerinin katında mükafatlar vardır.) [Bakara
62] (Hazret-i Musa zamanında, ona inanan Yahudiler ve Hazret-i İsa zamanında
ona inanan Hristiyanlar, elbette Cennete gidecektir. Çünkü, bütün peygamberler
gibi Hazret-i Musa da, Hazret-i İsa da Müslüman idi.)
Bu vesikalara rağmen, (Muhammedün
Resulullah demeye lüzum yok) diyenler
çıkarsa, bunların cahil değil, sinsi birer misyoner olduklarında şüphe kalmaz.
Soru: Bir Yahudi’ye veya Hristiyan’a hacı demek caiz midir?
Bir de, Müslümanlığı kötülemeyen bir Hristiyan’a, İsevi Müslüman denir mi?
CEVAP:
Hacı, İslam’ın hac şartını eda eden Müslümana denir,
gayrimüslime hacı denmez.
Müslümana kâfir demek küfür olduğu gibi, gayrimüslime de Müslüman demek küfür olur. Bir insan ya
Müslümandır veya kâfirdir. Hem kâfir, hem Müslüman olmaz. Müslüman Hristiyan
veya Hristiyan Müslüman olmaz. Hristiyanlar için de, İsevi demek yanlıştır.
Şimdi İsevi ve Musevi yoktur.
İnsanların en kötüsü
Soru: Beyyine sûresinin altıncı âyetinde, ehl-i kitabın
[Yahudilerle Hristiyanların] insanların en kötüsü olduğu bildiriliyor? Ehl-i
kitab, ateistlerden de mi kötüdür?
CEVAP:
Sadece ehl-i kitab değil, o âyet-i kerimede müşrikler
de geçiyor. Şirk, Allahü teâlâya ortak
yapmak, benzetmek demektir. Benzeten kimseye müşrik denir. Küfrün çeşitleri
vardır. Hepsinin en kötüsü, en büyüğü şirktir. Bir şeyin her çeşidini bildirmek
için, çok defa, bunların en büyüğü söylenir. Bunun için, âyet-i kerimelerde ve
hadis-i şeriflerde geçen şirk, her çeşit küfür demektir.
Bütün küfürler şirkin içine girdiği gibi, Ehl-i kitab
da, müşriklerin içine girmektedir. Böyleyken, onların kâfir olduklarının ayrıca
bildirilmesinin elbette hikmetleri vardır. Belki Ehl-i kitab kâfirlerini, mümin
zanneden çıkabilir. Nitekim (Ehl-i kitabın içinde takva sahipleri de vardır)
diyenler de vardır.
Ehl-i kitab ve hak din
Soru: (Kur’anı ve onun Peygamberini
dışlayarak tevhid inancına ve salih amele ulaşmak imkânsız gibi olduğu için,
bir kısmı hak yolda ise de, bugün Ehl-i kitabın büyük çoğunluğu, tevhitten veya
salih amelden uzaklaşmıştır) diyenler oluyor. Ehl-i kitap bâtıl yolda değil
midir?
CEVAP:
Ehl-i kitab, tek bir yaratıcıya inansa da, salih
ameller işlese de, mesela namaz kılsa, oruç tutsa ve cami yapsa da, Müslüman
olmadıkça hiç faydası olmaz. İşte bir âyet-i kerime meali:
(Kâfirlerin cami yapmaları ve [hayır olarak
yaptıkları] diğer bütün amelleri, boşa gidecek, Cehennemde sonsuz kalacaklar.)
[Tevbe 17]
Müslümana kâfir diyenin kendisi kâfir olduğu gibi,
kâfire de Müslümandır, cennetliktir demek küfürdür. İslamiyet gelince, önceki
bütün dinler yürürlükten kalktı. Hiç değişmemiş, bozulmamış bile olsa, artık
bunlarla amel etmek caiz değildir. Üç âyet-i kerime meali de şöyledir:
(İslam’dan başka din arayan, bilsin ki, o din asla
kabul edilmez.) [Âl-i İmran 85]
(Kimi, ona [Muhammed
aleyhisselama] iman etti, kimi ondan yüz çevirdi. Bunlara da çılgın ateşli
Cehennem yetti. Âyetlerimizi inkâr edip kâfir olanları ateşe atacağız.) [Nisa 55, 56]
Gayrimüslimlerin
yeri
Soru: (Hristiyanların cehenneme mi, yoksa cennete mi
gideceğini bilemeyiz. Bu Allah’ın takdirine kalmıştır, dilerse cennetine koyar)
diyenler oluyor. Dinimiz kimlerin cennete, kimlerin cehenneme gideceğini açıkça
bildirmemiş midir?
CEVAP:
Elbette bildirmiştir. Gayrimüslim için (Allah dilerse cennete koyar) veya (Resulullahın sözü geçersizdir) denmez. Yahut
(Allah’ın Kur’andaki sözleri tarihseldir, o zamanki kâfirler içindi) denmez. Allahü teâlâ, gayrimüslimleri yani Müslüman olmayan herkesi cehenneme
koyacağım diyor. Resulullah da
aynısını bildiriyor. Buna inanmamak küfür olur. Allahü
teâlâ gayrimüslimlerin
cehenneme gideceğini bildirdiğine göre, Allah’ın takdirine kalmış denemez. Bu
Allah’ın verdiği sözden dönebileceği anlamına gelir. Hâlbuki Allahü teâlâ verdiği sözden dönmez. İki âyet-i
kerime meali:
(Allah asla sözünden dönmez.) [Âl-i İmran 9, Zümer 20, Rad 31]
(Allah vaadinden dönmez.) [Rum 6]
Gayrimüslimlerin
de cennete girebileceğini söylemek şu âyet-i kerimeyi de inkâr olur:
(Elbette, ehl-i kitap olsun, müşrik olsun, bütün
kâfirler Cehennem ateşindedir. Orada ebedi kalırlar. Onlar yaratılmışların en
kötüsüdürler.) [Beyyine 6]
Şu hadis-i şerifi de inkâr etmiş olur:
(Cennete sadece Müslüman olan girer.) [Buhari, Müslim]
Kâfirlikte şüphe
Soru: Gayrimüslimlerin
kâfir olduklarında şüphe eden de kâfir olur mu?
CEVAP:
Evet, bütün gayrimüslimlerin, Cehennemde sonsuz azap çekeceğinde şüphe eden de
kâfir olur. Bir Hristiyan’ı, bir Yahudi’yi ve başka bir gayrimüslimi kâfir kabul etmeyen
kimsenin kâfir olacağında şüphe eden kimsenin de kâfir olacağını, İslam
âlimleri söz birliğiyle bildirdiler. (Bezzaziyye,
Dürr-ül-muhtar, Şifa-i şerif, Ravda,
El-A’lam)
Kâfir olmasında şüphe eden de kâfir olunca, onu [gayrimüslimlerin Cennete gideceğini
söyleyeni] Müslüman bilenin nasıl olacağını ve hele onu, İslam âlimlerini öven
kelimelerle övenin nasıl olacağını düşünmelidir. Böyle kimseleri İslam âlimi
sananların ve bunların küfür saçan sözlerini, yazılarını övenlerin, yayanların
kâfir olacaklarını iyi anlamalıdır. Övmek, yaymaya çalışmak ve reklamını
yapmak, razı olmayı, beğenmeyi gösterir. Küfre rıza, küfür olur. Küfre rıza
demek, kâfirin küfür üzere kalmasını istemek değildir. Onun küfrünü beğenmek
demektir. (F. Bilgiler)
Ehl-i kitabın kurtulması
Soru: Maide suresinin 68. âyetinde mealen, (Ey Ehl-i Kitab!
Siz Tevrat’a, İncil’e ve Rabbinizden size indirilen Kur’ana uymadıkça, doğru
yol üzerinde değilsiniz. And olsun, sana Rabbinden indirilen bu Kur’an,
onlardan birçoğunun azgınlığını ve küfrünü artırır. O halde kâfirlerin
azgınlığına karşı üzülme!) deniyor. Burada Ehl-i kitaba kendi kitaplarına
uymaları bildirilmiyor mu?
CEVAP:
Hayır. Aksine Kur’an-ı kerime iman edip, ona uymaları
emrediliyor.
Kur’an-ı kerimin muhatabı Peygamber
efendimizdir. Onu doğru açıklayan da, hadis-i şeriflerdir. İşte Peygamber efendimiz Kur’an-ı kerimi
açıklayarak, (Beni duyup da iman etmeyen Yahudi ve Hristiyanlar, elbette
Cehenneme girecektir) buyuruyor. (Hâkim)
İmam-ı Kurtubi hazretleri de buyuruyor ki:
İbni Abbas hazretlerinin bildirdiğine göre,
Yahudilerden bir topluluk Resulullah
efendimize gelip, (Sen, Tevrat’ın Allah’tan gelmiş hak bir kitap olduğunu kabul
etmiyor musun?) diye sordular. Peygamberimiz,
(Elbette, kabul ediyorum) diye cevap verdi. Bunun üzerine Yahudiler, (Biz de
ona iman ediyoruz, fakat onun dışındakilere iman etmiyoruz) dediler. Bunun
üzerine, bu âyet-i kerime nazil oldu. Burada, (Her iki kitapta [Tevrat’ta ve
İncil’de] yer alan ve geleceği bildirilen Muhammed
aleyhisselam’a iman edip, her iki kitabın belirttiği bu hüküm gereğince de amel
etmedikçe, iman etmiş olmazsınız) deniliyor. Ebu Ali el-Farisi de, (Bu âyet-i
kerime, Tevrat ve İncil’in nesh edilmeden önceki halleri hakkındadır) demiştir.
(Cami’ul Ahkâm)
Âyet-i kerimenin sonunda, Ehl-i kitab kâfir olduğu
için, (Kâfirlerin azgınlığına karşı üzülme!) deniyor. Ehl-i kitabın kâfir
olduğu başka âyet-i kerimelerde de bildiriliyor.
Takva sahibi (!) papaz
Soru: Bir tanıdık, (Ben Avrupa’ya gittim. Papazlarla ve
rahiplerle görüştüm. Haramlardan sakınıyorlar, yani çok takva ehli zatlardır.
Hayırlarına ve hasenatlarına diyecek yoktur. Bizde öyle Müslümanlara
rastlanmaz) diyor. Takva ehli olmak için Müslüman olma şartı yok mu?
CEVAP:
Elbette vardır. Müslüman olmayana gayrimüslim denir. Bütün gayrimüslimlerin kâfir olduğunu
bizzat Allahü teâlâ ve Resulü bildiriyor.
Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Ehl-i kitab [Yahudi ve Hristiyan] olsun veya müşrik
olsun bütün kâfirler, Cehennemde ebedî kalırlar.) [Beyyine 6]
Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Beni duyup da, bana inanmayan Yahudi ve Hristiyanlar,
muhakkak Cehenneme girecektir.) [Hâkim]
Kâfir içki içmese de, zina etmese de, hattâ namaz
kılsa, oruç tutsa da, çok büyük camiler yaptırsa da, zerre kadar faydası olmaz.
Üç âyet-i kerime meali şöyledir:
(Kâfirlerin iyi işleri engin çöllerde görünen seraba
benzer. Susayan kimse onu uzaktan su sanır, ama yanına varınca, umduğunu
bulamaz.) [Nur 39]
(Kâfirlerin faydalı işleri fırtınalı bir günde rüzgârın
savurduğu küller gibidir. Âhirette o işlerin hiç faydası olmaz.) [İbrahim 18]
(Kâfirlerin [iyi olarak] yaptığı bütün işler,
Kıyamette boşa gider.) [Tevbe 17]
(Papazlar takva ehlidir) diyenler, ya İslamiyet’i
bilmiyorlar veya art niyetli kimselerdir.
Ehl-i kitabın seçkin yeri
Soru: (Kur’an-ı kerimde, Ehl-i kitabın yani Yahudilerle
Hristiyanların, diğer gayrimüslimlere
göre daha seçkin yeri vardır. Bunun için, imamların, papaz ve hahamlarla
diyalog kurarak bir araya gelmeleri, ateizme yani dinsizliğe karşı mücadele
için işbirliği yapmaları farzdır) deniyor. Kâfilerle nasıl bir işbirliği
yapılabilir? Kur’anda, Ehl-i kitabın nasıl seçkin bir yeri vardır?
CEVAP:
Kur’an-ı kerimde Ehl-i kitabın seçkin yerinden kasıt,
onlar için seçilen yer denmek isteniyorsa, bu konuda bir âyet-i kerime meali:
(Elbette, Ehl-i kitabdan [Yahudi ve Hristiyan] olsun,
müşriklerden olsun bütün kâfirler Cehennem ateşindedir, orada ebedi kalırlar.
Onlar mahlûkların en kötüsüdür.) [Beyyine 6]
Demek ki Ehl-i kitab için Allahü
teâlâ tarafından seçilen yer, Cehennemdir. Onlar için sıfat olarak
da, “kâfir” ve “mahlûkların en kötüsü” tabirlerini seçmiştir. Dolayısıyla,
adına (Ehl-i kitab) denilen kâfirlerle işbirliği içine girmek kadar tehlikeli
ne olabilir?
Kur’an-ı kerimde, mahlûkların en kötüsü denirken,
onlarla yakınlaşmanın ne faydası olacak? Yani kâfirlerle işbirliği yapıp,
ateistleri Ehl-i kitap [Yahudi veya Hristiyan] yapmanın Müslümanlığa faydası
ne? Bir hadis-i şerif:
(Beni duyup da, bana inanmayan Yahudi ve Hristiyanlar,
muhakkak Cehenneme girecektir.) [Hâkim]
Yine din kitaplarında bildiriliyor ki:
Ehl-i kitabın hepsi kâfirdir. (Fetava-i Hindiyye)
Gayrimüslimleri
sevmek
Soru: Bazı kimseler, kiliseye gidip âyinlere katıldığımız
için, onlarla yakınlık ve dostluk kurduğumuz için bizi eleştiriyorlar. Eğer
kâfirleri sevmek yasak olsaydı, onlara hoşgörüde bulunmak yasak olsaydı dinimiz
kitaplı kâfirlerle evlenmeye izin vermezdi. Çünkü insanın hanımını sevmemesi
mümkün değil. Yoksa Ehl-i kitapla evlenmek yasak mı?
CEVAP:
Ehl-i kitap zimmi ise tenzihen mekruh, harbi ise
tahrimen mekruhtur. Bugün zimmi olan Ehl-i kitap yoktur. Hepsi harbidir.
Tahrimen mekruh olsa da caizdir. Ancak evlenmekle kâfiri sevmeyi aynı kefeye
koymak ne kadar yanlıştır. İnsan muzu da sever ama bunu yemek için sever. Gayrimüslim kızının kaşını, gözünü
sever. Dinini sevmesi asla caiz olmaz.
Muhammed Masum hazretleri buyurdu ki:
Kâfirleri sevmemek Kur'an-ı kerimde açıkça
emredilmiştir. Kur'ana uymak ise farzdır.
Kâfirleri sevmenin haram olduğunu bildiren âyet-i
kerimelerden birkaçının meali şöyledir:
(Kâfirleri dost edinen, Allah’ın dostluğunu bırakmış
olur.) [Al-i İmran 28]
(Ey iman edenler, benim ve sizin düşmanınız olanları
dost edinmeyin.) [Mümtehine 1]
(Ey Nebi, kâfirlerle [silahla] ve münafıklarla
[öğütle, delille, belgeyle] cihad et, [öğüt de kâr etmezse] onlara sert davran!
Onların gidecekleri Cehennem, ne kötü yerdir.) [Tevbe 73, Tahrim 9]
Eshab-ı kiram (Kâfirlere gazap ederler, birbirlerine
merhametlidirler) diye övülüyor. (Feth 29)
Hakiki imana kavuşmak
Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:
(Allah’ın dostunu seven, düşmanını düşman bilenin
imanı kâmil olur.) [Ebu Davud]
(İsyan edenlere düşmanlık ederek, Allah’a yaklaşın!) [Deylemi]
(Kâfirlerle mal, can ve dilinizle cihad edin!)
[Redd-ül-muhtar] (Kâfirleri sevmek cihad değildir.)
Halife Hazret-i Ömer'e, (Hireli bir Hristiyan var. Çok
zeki, yazısı da çok güzel, bunu kendine kâtip yap) dediler. Kabul etmedi.
Aşağıdaki âyeti okuyup, (Mümin olmayan birini dost edinemem) dedi.
Ebu Musel Eşari hazretleri anlatır:
Halife Ömer'e (Hristiyan kâtibim çok işe yarıyor)
dedim. “Niçin bir Müslüman kâtip almadın? (Ey müminler, Yahudi ve Hristiyanları
sevmeyin) âyetini işitmedin mi sen?” dedi. Ben de, “Onu dini için değil,
kâtipliği için aldım” dedim. “Allahü teâlânın
hakir ettiğine ikram etme! Onun zelil ettiğini aziz eyleme! Allah’ın
uzaklaştırdığına yaklaşma” dedi. “Ama Basra’yı onunla idare edebiliyorum” dedim.
“Hristiyan ölürse ne yapacaksan, şimdi onu yap! Hemen onu değiştir” dedi.
Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ,
hakkı Ömer’in diline ve kalbine yerleştirdi.) [Tirmizi]
Soru: Bazı kimseler, hoşgörü adı altında gayrimüslimlerle arkadaşlık kuruyorlar,
Kiliselerine gidiyorlar, ayinlerine katılıyorlar. Bu dinen caiz midir?
CEVAP:
Asla caiz değildir. Aşağıdaki âyet-i kerimeler,
kâfirleri sevmenin haram olduğunu bildiriyor:
(Ey müminler, mümin olmayan kâfirlerle dost olmayın!)
[Âl-i İmran 118]
(Ey iman edenler, benim ve sizin düşmanınız olanları
dost edinmeyin.) [Mümtehine 1]
(İbrahim ve Onunla beraber olan müminlerin sözlerinden
ibret alın! Onlar, kâfirlere dediler ki: Biz sizden ve putlarınızdan uzağız.
Dininizi beğenmiyoruz. Allah’a inanıncaya kadar, aramızda düşmanlık, nefret
vardır.) [Mümtehine 4]
Eshab-ı kiram, (Kâfirlere karşı çok çetin, sert davranırlar) diye
övülüyor. (Feth 29)
Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Allahü teâlâ,
bir Peygambere vahy etti ki, şu âbide
söyle: Benim için ne yaptı?) Âbid dedi ki: Yâ Rabbi! Senin için ne yapılır? Allahü teâlâ buyurdu: (Düşmanıma, benim için
düşmanlık ettin mi ve sevdiğimi benim için sevdin mi?) [Mektubat-ı Rabbani
3/55]
Kâfirler ve fâsıklar, Allahü
teâlânın düşmanı olmasalardı, Buğz-ı fillah farz olmazdı. İnsanı Allahü teâlânın rızâsına kavuşturacak şeylerin en
üstünü olmaz ve imanın kemaline sebep olmazdı.
Şeyhülislam Abdullah-ı Ensâri hazretleri buyuruyor ki:
Falancayı sevmiyorum; çünkü hocamı üzmüştü. Bir kimse, hocanı üzer de sen
üzülmezsen, köpekten aşağı olursun.
Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Müminler, müminleri bırakıp da, kâfirleri dost
edinmesinler! Onları dost edinenler, Allah’ın dostluğunu bırakmış olurlar.) [Al-i İmran 28]
Hadis-i şerifte de buyuruldu ki:
(Bir kavmi sevip de onlarla dostluk kuran, kıyamette
onlarla haşrolur.) [Taberani]
Yani bir milletin, âdete, tekniğe ait işlerini değil
de, onların dinlerini, ibadetlerini, günah olan işlerini seven kimseler,
kıyamette onlarla birlikte Cehenneme giderler. Fenne ait işlerini ve günah
olmayan âdetlerini yapmak caiz ve lazımdır; çünkü fen, müminin kaybettiği
malıdır, nerede bulursa alması lazımdır. Gayrimüslimler ile ticaret yapılır. Aldatılmaz, kötülük
yapılmaz. Herkese olduğu gibi onlara da iyi davranılır. Müslüman olmaları için
dua da edilir. Fakat onları kâfir iken şerefli kabul etmek caiz değildir.
Cenab-ı Hak buyurdu ki:
(Kâfirleri dost edinenler, onların yanında izzet,
şeref mi arıyorlar? Bilsinler ki, bütün izzet yalnızca Allah’a aittir.) [Nisa 139]
(İzzet ve şeref isteyen, bilsin ki, izzet ve şerefin
hepsi Allah’ındır.) [Fatır 10]
(Münafıklar, “Eğer bu savaştan Medine’ye dönersek,
andolsun ki, şerefliler, alçakları oradan çıkaracak” diyorlardı. Oysa, şeref
Allah’ın, Resulünün ve müminlerindir; ama münafıklar bunu bilmezler,
anlamazlar.) [Münafikun 8]
Hazret-i Ömer, kölesi ile nöbetleşe deveye
biniyorlardı. Şam’a girerken deveye binme sırası köleye geldiği için, köle deve
üzerinde idi. Şam ordusunun kumandanı olan Ebu Ubeyde bin Cerrah, bir heyetle
karşılayıp, (Ya Halife! Böyle ne yapıyorsun? Bütün Şamlılar, bilhassa Rumlar,
Müslümanların halifesini görmek için toplandılar. Sana bakıyorlar. Bu yaptığını
beğenmezler) der.
Hazret-i Ömer buyurur ki:
(Ya Eba Ubeyde, senin bu sözün, çok zararlıdır.
İşitenler, şerefi, vasıtaya binip gitmekte ve süslü elbise giymekte sanacaklar.
Şerefin, Müslüman olmakta olduğunu anlamayacaklar. Biz aşağı insanlardık. Allahü teâlâ Müslüman yapmakla bizleri
şereflendirdi. Onun verdiği bu şereften başka şeref ararsak, Allahü teâlâ bizi yine zelil eder. Her şeyden
aşağı eder. İzzet, İslam’dadır. İslam’ın ahkâmına uyan, aziz olur. Bu ahkâmı
beğenmeyip, izzeti, şerefi başka şeylerde arayan zelil olur.)
Dünya kardeşliği mi?
Soru: Hazret-i Mevlana’nın veya Yunus Emre hazretlerinin
ismini kullanıp, (Dünya kardeşliği) veya (Evrensel din birliği) gibi isimler
altında yayınlar yapılıyor. (Herkes kardeştir. Bütün dinler aynıdır. İleride
tek kutsal kitap olacak) gibi şeyler söyleniyor. Bunların dinimizdeki yeri
nedir?
CEVAP:
Bu açıkça dinsizliktir. Hakla bâtıl birleşmez.
Mezhepsizler de, bid’at yani sapık mezhepleri hak mezheple birleştirip, tek
mezhep haline getirmek için çalışıyorlar. Domuz sütüyle inek sütü aynı kaba
konursa, inek sütü de necis olur. Bid’at mezheplerle, hak mezhep birleşirse
bâtıl bir mezhep ortaya çıkar. Hristiyanlık, Yahudilik ve Mecusilik gibi batıl
dinlerle İslamiyet birleştirilmeye kalkılırsa, inek sütünün içine, idrar, kan
ve zehir katmaya benzer. Allahü teâlâ, (Hak
din İslamiyet’tir. Başka dini kabul etmem) buyuruyor. (Âl-i İmran 19, 85)
Allahü teâlânın emrine aykırı hareket etmek, dinsizlik olur.
Dünya kardeşliği demek çok yanlıştır. Batıl din
mensuplarıyla müminler kardeş olamaz. Allahü teâlâ,
(Ancak müminler kardeştir) buyuruyor. (Hucurat 10)
Masonların ve bazı başka grupların da bunlara benzer
çalışmaları vardır. Sözün özü, İslamiyet’e aykırı olan her şey dinsizliktir.
Saplantının böylesi
Soru: Bir arkadaş, (Biz, hocamıza çok bağlıyız. Bizim
hocamız bana Hristiyan ol dese, tereddütsüz olurum) dedi. Böyle söylemek küfür
olur mu?
CEVAP:
Evet, küfür olur. Bu söz, hocaya bağlılığını göstermek
için söylenmiş gibi görünse de, bu sözden o hocanın talebelerine Hristiyanlığı
ne kadar cazip ve şirin gösterdiği de anlaşılmaktadır. İçki içerim, filan
günahı işlerim yahut Yahudi veya başka dinden olurum demiyor da, özellikle
Hristiyan olurum diyor.
Bir kimse, filan şey, filan kimsededir yahut yoktur,
kâfir olayım, Yahudi olayım diye, yemin etse, o şey, onda olsun veya olmasın, o
kimse, kendi rızasıyla küfre varmıştır. İmanını ve nikâhını yenilemesi gerekir.
(İslam Ahlakı)
Bir kâfir için, başka kâfirden daha hayırlıdır demek
küfür olur. (Redd-ül muhtar)
Mesela Hristiyan olmak Yahudi olmaktan daha iyidir
veya Yahudi olmak Hristiyan olmaktan iyidir demek küfür olur, çünkü böyle
söylemekle bu bâtıl dinlere iyi denmiş oluyor. Bu konu bu kadar hassasken,
sebebi ne olursa olsun, Hristiyan olurum demenin ne kadar tehlikeli olduğu
meydandadır. İhtiyaç olunca, biri diğerinden daha kötüdür demek gerekir. Hak
din, iyi din, yalnız İslam'dır.
Ancak müminler kardeştir
Soru: Evrensel din kardeşliği ismi altında, gayrimüslimlere kardeşlerimiz demek
doğru mudur?
CEVAP:
Çok yanlıştır. Böyle bir düşünce, Kur’an-ı kerimi
yalanlamak olur. Dinimiz, kâfirlerle de iyi geçinmeyi emreder, fakat iyi
geçinmek ayrı, onları dost ve kardeş bilmek ayrıdır. Allahü teâlâ, (Ancak müminler kardeştir) buyururken, mümin
olmayanları, gayrimüslimleri
kardeş bilmek, bu âyet-i kerimeye de aykırıdır. Mümin, İslamiyet’e inanan
demektir. Ehl-i kitaba inananlara mümin denmez. Müslüman olmayan herkes
kâfirdir. Nelere inanırsa inansın, kâfirlere mümin denemez.
İmam-ı Kurtubi hazretleri, Bakara
suresinin, (Müslüman olarak can verin) mealindeki 132. âyet-i kerimesinin,
(Müminler olarak can verin) demek olduğunu bildiriyor. Hücurat suresinin,
(Ancak Müminler kardeştir) mealindeki onuncu âyet-i kerimenin tefsirinde ise,
bunun (Müslümanlar kardeştir) anlamında olduğunu bildiriyor. Peygamber efendimiz de bu âyet-i kerimeleri,
aynı şekilde açıklamıştır. Mümin ve müslüman olanlar için din kardeşiniz
tabirini kullanmıştır. Bu konudaki hadis-i şeriflerden birkaçı şöyledir:
(Din kardeşinize rastlayınca selam verin!) [İ. Sünnî]
(Mümin geçim ehlidir. O, din kardeşine rahatlık
verir.) [Dare Kutnî]
(Mümin beş çeşit şiddet arasındadır: Müslüman kardeşi
onu çekemez, münafık ona buğzeder, sevmez onu, kâfir onun canına kasteder,
kendi nefsi onunla uğraşır ve şeytan onu şaşırtmaya uğraşır.) [İbni Lâl]
(Bir Müslüman, bir din kardeşine, onun hidayetinin
artmasına vesile olacak hikmetli bir söz veya kendisini tehlikeden kurtaracak
bir söz kadar iyi hediye veremez.) [Ebu Ya’la]
(Bir müminin, Müslüman din kardeşine, hayırla,
sevgiyle ve şefkatle bakması, benim şu mescidimde bir yıl itikâf etmesinden
daha sevabdır.) [İbni Lâl]
(Bir Müslümanın din kardeşine üç günden fazla dargın
durması helâl değildir.) [Ahmed]
Gayrimüslimlerle
dostluk
Soru: Hristiyanlar düşman bilinip, (Siz kâfirsiniz)
denirse, savaşılırsa, onlara dinimizi anlatamayız. Onlara hoş davranıp,
dinlerine saygı göstermek gerekmez mi?
CEVAP:
Dinimizi anlatmak için, diğer kâfirler değil de, niye
özellikle Hristiyanlar tercih ediliyor? Sanki aralarında iş bölümü yapılmış
gibi, başkaları da Yahudileri şirin göstermeye çalışıyor. Gayrimüslimlerin Müslümanların dostu
olamayacağını Allahü teâlâ bildiriyor.
Onları dost bilmeden, uygun şekilde emr-i maruf yapılır.
İslam dini yeni gelmedi. 1400 yıldır dünyada
Müslümanlarla gayrimüslimlerin
aynı ülkelerde beraber yaşadıkları da olmuştur. Osmanlılar ve onlardan önceki
Müslümanlar, gayrimüslimleri
dost bilmediler, fakat hepsiyle iyi geçinerek, onlara güler yüz göstererek,
aynı yerde yaşadıkları gayrimüslimlere
yaşayışlarıyla örnek oldular. Onlara kötü davranmadılar. Merhametli davranarak
çoğunun Müslüman olmasına sebep oldular. Zaten yüzlerine karşı siz kâfirsiniz
diye hakaret etmek, günah olur.
Cihad da, kâfirlerin şahsına karşı yapılmadı. Cihad,
İslam devletinin, insanların İslam dinini işitmelerine, Müslüman olmalarına
mani olan zalim diktatörlerin ordularıyla savaşması demektir. Böylelikle
fethedilen yerlerdeki gayrimüslimlerden
bir kısmı, İslamiyet’in adaletini, güzelliğini, Müslümanların örnek hayatını
görerek Müslüman oldular. Müslüman olmayanlar bile, bu adalet sayesinde dünyada
rahat ve huzur içinde yaşadılar.
Kâfiri sevmek
Soru: Kâfirleri sevmek küfür müdür?
CEVAP:
Bu husus, sevginin durumuna göre değişir. Muhammed Masum hazretleri buyuruyor ki:
Kâfirleri sevmek, onlarla dostluk kurmak haramdır.
Müminin kâfiri sevmesi üç türlü olur:
1- Onun küfrünü beğenirse imanı gider.
2- Herkesle iyi geçinmek için, kâfire dost görünmesi
yasak değildir. Dost olmakla dost görünmek farklıdır.
3- İkisinin ortasıdır. Kâfire meyleder, yardım eder.
Akrabalık, iş arkadaşlığı sebebiyle dostluk kurar. Bu dostluk, küfre sebep
olmazsa da, caiz değildir. Âyet-i kerimeler, bu sevgiyi yasaklamaktadır. (M.
Masumiyye 3/55)
Enes bin Malik hazretleri buyuruyor ki: (İnsan,
dünyada kimi seviyorsa, âhirette onun yanında olacaktır) hadis-i şerifi,
Müslümanları sevindirdiği kadar, hiçbir şey sevindirmemiştir. Müslümanları
seven, Müslümanlarla birlikte Cennete; kâfirleri seven ise, kâfirlerle birlikte
Cehenneme gidecektir. (Berika)
(Kâfirlerle muaşeret ve mübaşeret edene Allahü teâlâ lanet eder) hadis-i şerifini düşünüp
kâfirlerle dostluktan uzak durmalıdır. (K. Yazılar)
Yani, kâfirlerle dostluk kurup, onları seven
lanetleniyor. Bu kadar açıkça yasak edilmesine rağmen, bir kimse kâfirleri
severse, zamanla bu emre önem vermez. Yukarıda da bildirildiği gibi, zaruretsiz
onlarla görüşmemek gerektiği anlaşılıyor. Zaruretsiz olan bu dostluk ve
sevginin küfre sürükleyeceği anlaşılıyor.
Bid’at ehli olan Müslümanları bile sevmek çok tehlikelidir.
Fudayl bin İyad hazretleri buyuruyor ki: Bid’at ehlini sevenlerin ibadetlerini,
Allahü teâlâ kabul etmez, kalblerinden
imanlarını çıkarır. (Gunye)
Bid’at ehline sevgi besleyenin kalbinden iman nuru
çıkar. (Seyf-ül Ebrar)
İmam-ı Rabbani hazretleri, (Bid’at sahibine kıymet
veren İslamiyet’i yıkmaya yardım etmiş olur) buyuruyor.
(Bid'at sahibine hürmet eden, İslamiyet’i yıkmaya
yardım etmiş olur) hadis-i şerifi de, bid’atin tehlikesini göstermektedir. (Taberanî) (İslamiyet’i yıkmaya yardım etmek küfür olur.)
Bid’at Ehl-i, Müslüman olduğu hâlde, onu sevmek bu
kadar tehlikeli olursa, kâfiri sevmenin dehşeti daha kolay meydana çıkar.
Kâfirleri, münafıkları ve mürtedleri sevmemek dinin emridir. Bunun için, hubb-i
fillah ve buğd-i fillah imanın şartı oldu.
Hubb-i fillah, Allah'ı sevenleri sevmek, buğd-i fillah
Allah’ın düşmanlarını sevmemektir. Bir hadis-i şerifte, (İmanın temeli, hubb-i
fillah, buğd-i fillahtır) buyurulmuştur. (Ebu Davud)
İmanın temeli, şartı yoksa o kişi nasıl mümin kalır?
Bu hadis-i şerifi her Müslüman kendine düstur edinmeli. Kâfirleri Müslüman
yapmak için onlarla dost olup, kendi imanını tehlikeye atmamalıdır.
Fıkıhta (Kızını kâfire veren kimsenin kendisi de, kızı
da kâfir olur) buyruluyor. Kızı kâfirle evlendirmekle, Allah'ın emri beğenilmemiş
oluyor. Allah'ın emrine önem vermediği için evlenmiş veya evlendirmiş oluyor.
Allah'ın emrine önem vermeyen de kâfir oluyor.
Kıyamet ve Âhiret kitabında, (Allahü teâlânın sevmediklerini sevmek yasaktır,
küfürdür) buyuruluyor. Burada da aynı incelik var. Allahü
teâlâ, (Dinsizle evlenilmez) buyurduğu gibi, (Düşmanlarım sevilmez)
de buyuruyor. Bir dinsizle evlenince veya onu sevince, Allah'ın emri
beğenilmemiş oluyor. Hem Allah'ın emrini beğenmek, hem de dinsizle evlenmek
mümkün değildir. Burada küfür olan, günah işlemek değil, emri beğenmemektir.
Kâfirle zina küfür olmaz. Ama onunla evlenmek küfür
oluyor. Küfür olmasının sebebi, Allah’ın, (Dinsizle evlenilmez) emrini hiçe
saymak oluyor. Günah olduğunu bilerek zina edilince, haram işleniyor, fakat
evlenince, Allah'ın emrine önem verilmemiş oluyor. Günaha önem vermemek de
böyle küfür oluyor. Mesela içki içtiğine veya namaz kılmadığına üzülmeyen
kimse, içki içtiği veya namaz kılmadığı için değil, dinin emir ve yasaklarına
önem vermediği için küfre giriyor.
İlmin dehaları
Soru: Gaflarıyla meşhur olan bir hoca, (İlmin dehaları olan
Dekart, Kant ve Aristo gibi büyük zatlara insanlık tarihinde yetişen
olmamıştır) diyor. Bu filozoflar ne yaptılar da, insanlık yetişemedi?
CEVAP:
Bu övgü, gayrimüslimleri üstün gösterme çabasıdır. O hoca, hiçbir İslâm âlimini
böyle övmemiştir. Hepsine bir kulp takmıştır. Aynı hoca, (İmam-ı Gazâlî
Arapçayı iyi bilmezdi) diyor. İmam-ı Rabbânî hazretlerini feci şekilde
suçluyor. Kâfirlere toz kondurmuyor. Hristiyanların Cennete gideceğini
söylüyor. Gayrimüslimleri
övüyor. (Muhammedün Resulullah demeye gerek yok) diyor. Âyetlere
tarihsel diyor. Müslümanları Hristiyan yapmaya çalışıyor. Sözlerine itibar
edilmez.
Âyinlere katılmak
Soru: Almanya’da bazı Türklerin Hristiyanlarla ilişkileri
çok sıkıdır. Kiliseye gidiyorlar, orada namaz kılıp Kur’an okuyorlar, sonra
Hristiyan âyinlerine katılıyorlar. İncillerin dördünü de okuyorlar, haç
çıkarıyorlar. Papazların çok takva sahibi olduklarını söyleyerek çocuğunu hattâ
kendini vaftiz yaptıranlar da oluyor. Bunlar uygun mudur? Haç çıkarmak ve
vaftiz nedir?
CEVAP:
Önce haç çıkarmak ve vaftiz yapmanın Hristiyanlıktaki
yerini açıklayalım. Sonra bunları yapan Müslümanın akıbetini bildirelim:
Haç [istavroz] çıkarmak nedir?
Haç, Hristiyanlara göre, İsa aleyhisselamın, çarmıha
gerilmiş hâlini temsil ettiğine inandıkları artı işaretine benzeyen semboldür.
Haça, salip ve istavroz da denilir. Haç, Hristiyanlığın simgesidir.
Hristiyanların bildirdiğine göre, haç, önceleri
Hristiyanlık uğruna ölenlerin mezarlarına konulurdu. Daha sonra bütün
Hristiyanların mezarlarına konulmaya başlandı. Boyunlara kolye olarak da
takılır. Dua sırasında da, haç işareti yapılır. Sağ elin parmaklarıyla göğse
haç biçimi çizilerek kutsama yapılır. Haç çıkaran kimse, elini önce alnına,
sonra göğsüne, sonra sol omzuna ve en sonunda da sağ omzuna dokundurur. Bu
işaret, aynı zamanda (Baba - Oğul - Kutsal Ruh) teslisini, üçlemeyi yani üç
tanrı inancını simgeler.
İstavroz veya haç çıkarmak, Katolik ve Ortodoks
mezheplerinde var, Protestanlıkta yoktur. Protestanlar, haç çıkarmanın,
Hristiyanlıkta yeri olmadığını, dört incilin hiçbirinde böyle bir şey
yazmadığını, Katolik papazlarının uydurduğunu söylerler.
Haç çıkaran kimse, daha önce Müslümansa, kâfir olur.
Daha önce de kâfirse, kâfirliğini perçinlemiş olur. İsteyerek, zaruretsiz
boynuna haç takan veya beline zünnar kuşanan da kâfir olur.
Vaftiz nedir?
Hristiyanlar, vaftiz için şöyle diyorlar:
(Günahkâr doğan çocukların ve Hristiyanlığa giren
büyüklerin günahlarını silmek ve onu Hristiyanlaştırmak maksadıyla yapılan
kutsal işlemdir. Vaftiz, şaraplı suya batırıp çıkarmaktır. Kişinin doğuştan
meydana gelen eski günahlarını temizleyip yeni günahsız bir hayata
kavuşturmaktır. Ancak İsa'nın Tanrı ve Tanrı’nın oğlu olduğuna inanıp, incilleri
Tanrı sözü olarak kabul eden kişi vaftiz olur. Bu törenin herkesin gözü önünde
gerçekleşmesi gerekir. Vaftiz, “Eski kötü hayatımı bırakıp üç tanrı ile
birlikte iman hayatımı sürdürmek için bu kararımı sizlerle paylaşıyorum”
anlamını taşır. Matta İncil'inde, İsa Mesih, ölüp dirilişinden sonra ve göğe
alınmadan az önce şöyle demiştir:
Gökte ve yeryüzünde bütün yetki bana verildi. Bunun
için gidin, bütün milletleri bana öğrenci olarak yetiştirin; onları (Baba, Oğul
ve Kutsal Ruh)'un adıyla vaftiz edin; size buyurduğum her şeye uymayı onlara
öğretin. Ben, dünyanın sonuna dek her an sizinle birlikteyim. (Matta 28.18-20)
Vaftiz edilen kişi, Mesih İsa ile birleşmek istediğini
ifade eder. Mesih İsa öldü ve tekrar dirildi. O'na iman eden insanın eski
günahlı hayatı ölür ve yeni kutsal bir hayat başlar. Vaftiz töreninde eski
hayatın gömüldüğü ve yeni hayatın dirildiği simgesel bir anlamda gösteriliyor.
(İnciller, Romalılar 6: 3-6)
Hristiyan kaynaklarından aldığımız yukarıdaki
bilgilere göre, haç çıkaran gibi vaftiz olan kimse de, Müslümansa kâfir olur.
Hristiyanlara jest olsun diye, dinimizden taviz verilmez. Onlar, (Müslümanların
bir olan ilah inancına saygımız vardır) deseler de, biz onların üç ilah
inancına saygı duyamayız. Onlar bizim verdiğimiz zemzemi içtiler diye, biz de
onların verdiği şarabı içemeyiz. Onlarla (Haftada bir kiliseye, haftada bir de
camiye gidelim) diye anlaşma yapılmaz. Müşrikler, Peygamber
efendimize, (Gel sen bizim dinimize, biz de senin dinine tâbi olalım. Bir yıl
sen bizim putlarımıza ibadet et, bir yıl da biz senin ilahına ibadet edelim.
Eğer tanrılarımıza ibadet etmek sûretiyle bir hayra ulaşırsan, bize katılırsın.
Yok, eğer biz senin tanrına ibadet ederken bir hayra ulaşırsak, biz sana
katılırız) dediler. Resulullah
efendimiz, (Şirk koşmaktan Allah’a sığınırım) buyurdu. Sonra (Sizin dininiz
size, benim dinim banadır) mealindeki Kâfirun sûresi indi.
Hristiyan âyinlerine giden kimselere, (Kâfirun)
sûresini okuyup, böylece (Sizin dininiz size, bizim dinimiz bize) demeliyiz.
Zulüm ve küfür
Soru: Hristiyanları öven biri, kiliseyi gölgeliyor diye,
Müslüman birinin evini dinamitlemek için hazırlık yaparken, Müslüman onu görür
ve hemen polise haber verir. Polisler gelip suçüstü yakalayıp götürmek isterken
polislere direnir. Polis de götürmek için zorlar, bunun canı yanar ve kendisini
ev sahibinin şikâyet ettiğini anlayınca, (Bu evi hırsızlıktan kazandığı parayla
yaptığı için yıkacaktım, şikâyet etmekle bana zulmediyor, ama yukarıda Allah’ın
olduğunu unutuyor. Hem hırsız, hem yolsuz, hem de zâlimdir o) der. Bunu duyan
ev sahibi de, (Ben zulmetmedim, evimi de helâl parayla yaptırdım. Şikâyette de,
meşru hakkımı kullandım. Diyelim ki benim yaptığım zulüm olsa bile, en fazla
günahtır. Ama senin, Hristiyanlar gibi Allah'ın gökte olduğunu söylemen küfürdür.
Küfrün cezası, zulüm ve hırsızlığın cezasından çok ağırdır, ebedî Cehennemde
kalmaktır) der.
Bu olayda şikâyet eden mi, yoksa şikâyet edilen mi
haklıdır?
CEVAP:
Biz haklıyı haksızı bilemeyiz. Ancak söylenen sözlerin
dine aykırı olup olmadığına bakarız. Hristiyanları övenler, Hristiyanlık
inançlarından ne kadar çok etkilenmişler ki, onlar gibi, (Allah göktedir)
diyorlar. Allahü teâlâ, mekândan
münezzehtir, yani Allah yerde, gökte, yukarıda, aşağıda veya Arş’ta demek de
mekân tayin etmek olur. Hattâ (Allah her yerdedir) de denmez. Her yer denince
de mekân tâyin edilmiş olur. Allah'a mekân isnat etmek caiz olmaz. Her yeri O
yaratmıştır. Yaratılan şey mahlûk olur. Mahlûk Hâlıka, yani yaratıcıya mekân
olamaz.
Her fırsatta Hristiyanlığı öven böyle kimseler için,
(Kendi gözündeki merteği görmez, başkasının gözünde saman çöpü arar) denir.
İyiye, doğruya ve güzele muhalif olan basında da böyle garabetler çok oluyor.
Dinlerin ortak noktası olur mu?
Soru: Dünyada Müslümanlara karşı oluşan önyargıları
gidermek için, (Bütün dinlerin mensupları olarak, dinlerin ortak noktasında,
kardeşçe buluşalım) denilerek toplantılar yapılıyor. Gayrimüslimle hangi ortak noktada,
nasıl kardeş olacağız?
CEVAP:
Böyle demek, Allah’a inanmamak, Onun hükmünü
beğenmemek demektir. Zira Allahü teâlâ
öyle buyurmuyor, (Müslüman olun) buyuruyor, (İslamdan başka dini kabul etmem)
buyuruyor. İslamda buluşmayı emredip, (Ancak, müminler kardeştir) buyuruyor.
Kardeşçe buluşmanın yolu, Müslüman olmaktır. Bu konudaki âyet-i kerimelerden
bazıları şöyledir:
(Allah indinde hak din ancak İslam’dır.) [Al-i İmran 19]
(Sizin için din olarak İslam’ı beğendim.) [Maide 3]
(İslam’dan başka din arayan, bilsin ki, o din asla
kabul edilmez.) [Al-i İmran 85]
(Allah’a ve Onun ümmi nebi olan Resulüne iman edin,
Ona tâbi olun ki doğru yolu bulasınız.) [Araf
158]
(Kimi, ona [Resulüme] iman etti, kimi de, ondan yüz
çevirdi. Bunlara da çılgın ateşli Cehennem yetti. Âyetlerimizi inkâr ederek
kâfir olanları elbette ateşe atacağız.) [Nisa
55–56]
(Allah’a itaat edin, Resulüne itaat edin. İşlerinizi
boşa çıkarmayın!) [Muhammed 33]
(Allah ve Resulüne itaat edin.) [Enfal 1]
(Ancak müminler kardeştir.) [Hucurat 10]
Onlar da Müslüman olurlarsa, hem bizimle kardeş
olurlar, hem de dünya ve ahiret saadetine kavuşurlar. İslamiyet’i tanımalarına,
Müslüman olmalarına engel olan yahut Müslümanlara düşmanca yaklaşmalarına sebep
olan önyargıları varsa da, bunu gidermenin yolu dinimiz hakkında onları doğru
bir şekilde bilgilendirmektir. Onların istediği anlamda diyalog yapmak, çözüm
değildir. Zaten onların diyalogdan anladıkları şeyin, misyonerlikten başka bir
şey olmadığını, kendileri de açıkça itiraf ediyorlar.
Vatikan yetkilisi Kardinal Jean-Louis Tauran da, 20
Ekim 2007 tarihinde yaptığı açıklamada, diyalogun şartı olarak, Kur’an-ı
kerimin tartışmaya açılmasını teklif ederek şöyle demiştir:
(Müslümanlarla gerçek anlamda dini tartışma yapılamaz;
çünkü Müslümanlar Kur’anı, Allah’ın kelamı olarak görüyorlar ve Kur’an üzerinde
derinlemesine tartışmayı kabul etmiyorlar.)
Kardinal, yeni bir konuşmasında şunu rahatça söylerse
şaşmayız:
(Reformcu Müslümanlar, Kur’anda tarihsel âyetlerin
olduğunu bildiriyorlar. Bizimle omuz omuza verebilmeleri için, tarihsel olan bu
âyetlerin Kur’andan çıkarılması lazımdır.)
Kardinalin zaten Kur’anı tartışmaya açalım demesi de
budur.
Ortak payda, ortak inanç
Soru: (Hristiyanlık ve İslâm diniyle büyümüş insanlar,
Allah’ın birliği, Ona olan sevgi ve inancı gibi, iki ortak temel düşünce
benimsenmeli ve bu ortak payda, gelecekteki ortak inancın temellerini
oluşturmalı) diyenler oluyor. Buradaki ortak inançtan maksat ne ki? Acaba bu
zihniyetteki insanlar İslamiyet’le Hristiyanlığı birleştirip, yeni bir din mi
oluşturmaya çalışıyorlar?
CEVAP:
İki dinin ortak paydası yoktur. İmanın altı esasında
bile, müşterek inanç yoktur. Mesela, aynı Allah’a bile inanmıyoruz. Onlar
teslise inanırlar. Vaftiz yaparlar, haça taparlar. Hazret-i İsa’ya bizim gibi
inanmazlar, bazen tanrı, bazen tanrının oğlu derler. Kitaplara da bizim gibi
inanmazlar. Zaten ellerindeki, İncil’in değil, İncillerin hâli malumdur.
Kur’an-ı kerime ve Peygamber
efendimize inanmazlar. Masum çocukların günahkâr doğduğuna ve meleklerin kız
olduğuna inanırlar. O halde, balla sirke, zemzemle şarap birleşmeyeceği gibi,
hak olan İslamiyet’le, batıl olan Hristiyanlık da birleşemez. Birleştirilmeye
kalkılırsa, netice de batıl olur. Zaten Hristiyanlar böyle bir şeye razı
olmazlar. (Ortak payda, gelecekteki ortak inanç) gibi ifadeler, Müslümanları
Hristiyanlaştırmak için yapılan sinsi gayretlerden kaynaklanmaktadır.
Domuz ve inek sütü
Soru: Şimdi bazı gençler, (Ben Protestan Müslümanım, yarı
Hristiyan, yarı Müslümanım) diyorlar. Bazıları da, (Ben şii, vehhabi ve ehl-i
sünnetim) diyor. Böyle söylemek caiz mi?
CEVAP:
Bir kural var: İki zıt şey bir arada bulunmaz. Mesela
ateşle barut veya ateşle su. Ateş barutu yakar, su da ateşi söndürür. İnek sütü
ile koyun sütü karıştırılabilir. Fakat domuz sütü ile inek sütü karışmaz.
Karışınca hepsi necis olur, artık koyun sütü var denmez. Bir teneke temiz suya,
bir bardak idrar konsa, artık o su necis olmuştur. Temiz suyun hiç önemi
kalmaz.
Bunlar gibi, biraz Müslüman biraz da Hristiyan
olunmaz. Böyle kimse kâfir olur. Bunun gibi, ehl-i sünnet olan, biraz şii,
biraz da vehhabi olamaz. Ne olur? Ehl-i sünnet
dışı olur.
Bu tür sözleri din düşmanları uyduruyor, Müslümanlar
bu tuzağa düşmemelidir.
Kilisede Resulullah’ı
anmak
Soru: Kilisede (Resulullah’ı
anma programı) düzenlemek uygun mudur?
CEVAP:
İbni Âbidin hazretleri buyuruyor ki: Kilisede namaz kılınmaz ve Kur’an okunmaz,
çünkü kilisede şeytanlar toplanır. Kilise putlardan temizlenirse namaz kılmak
mekruh olmaz. (Redd-ül-muhtar)
Eğer Hristiyanlar böyle bir şeye izin veriyor, hattâ
destekliyorlarsa, burada bir art niyet var demektir, çünkü Hristiyanlığı kabul
etmedikçe sadece kiliseye gitmek onları hoşnut etmez. Bir âyet-i kerime meali
şöyledir:
(Sen, onların dinine uymadıkça, Hristiyanlar ve
Yahudiler senden asla hoşnut olmazlar.) [Bakara
120]
Âyet-i kerimenin yanlış olması mümkün olmadığına göre,
Hristiyanların bir çıkarı olmasa buna izin vermezler.
İmanda ortak nokta
Soru: (Hristiyanlarla iman birliğimiz olduğu için, ortak
olan kelimede buluşuyoruz. Onlar da, Allah'a inanıyorlar) deniyor. İmanda
birliğimiz var mı? Allah inancında ortak mıyız?
CEVAP:
Hayır, iman birliğimiz olmadığı gibi, Allah inancında
bile ortak noktamız yoktur.
Biz, (Allah birdir) deriz; onlar teslise inanırlar,
(Tanrı üçtür) derler.
Biz, (Allah mekândan münezzehtir) deriz; onlar, (Tanrı
göktedir) derler.
Biz, (Allah insana veya hayâl edilen hiçbir şeye
benzemez, oğlu kızı yoktur, doğmamıştır ve doğurmamıştır) deriz; onlar (Tanrı
baba) ve (Tanrının oğlu vardır, melekler tanrının kızlarıdır) derler. Melek
diye kanatlı kız resimleri yaparlar.
Biz, (Allah hiçbir şeyi yapmaya mecbur değildir)
deriz; onlar (Tanrı, günahkâr doğan insanların kurtuluşu için biricik oğlunu,
suçsuz kuzusunu kurban etmek zorunda kaldı) derler. Hâşâ (Oğlunu kurban etmeden
insanları affedemezdi) derler.
Biz, (Allah madde değildir, onunla birleşme olmaz)
diyoruz. Hristiyanlar ise şöyle diyor: (İlahımız İsa, havarileriyle son akşam
yemeğinde, ekmeği bölüp, "Alın yiyin, bu benim bedenimdir" demiş ve
şarabı verip, "İçin, bu benim kanımdır, benden sonra bunu hatırlayın"
demiş.)
Bunun için kiliselerde, papazların bir ekmek üzerine
dua okuyunca, bu ekmeğin Hazret-i İsa'nın eti olacağına, ekmeği parçalara
ayırınca onun kurban edilmiş sayılacağına, bir tastaki şaraba okuyunca, onun
kanına dönüşeceğine ve ekmek parçalarını alıp şaraba batırarak yiyenin,
tanrıyla birleşeceğine inanırlar. Görüldüğü gibi, imanın altı şartı olan iman
birliğinde değil, sadece Allah inancında bile bir birliğimiz yoktur.
Allah'ın istediği ortak söz
Soru: (Âl-i İmran sûresindeki, Hristiyanlara, “Aramızda
ortak olan bir söze gelin” emri, “Aramızda, iki tarafın da kabul edebileceği
ortak esaslar belirleyip, bu esaslara inanmalı” demektir) deniyor. Bu âyette
Ehl-i kitaba yani hem Yahudilere, hem de Hristiyanlara hitap edildiği hâlde,
niye misyonerler gibi davranıp da, sadece Hristiyanlarla ortak söz bulunmaya
çalışılıyor? Bir de, ortak sözü Allah belirlemedi mi? Hristiyanların da kabul
edebileceği ortak bir sözün Allah katında, bir değeri olur mu?
CEVAP:
Elbette, değeri olmaz. Allahü
teâlâ, o âyette, (Allah'a şirk koşmayın!) buyuruyor. Bu ise, (Üç
tanrıya inanmayın, Allah'tan gayrısına ibadet etmeyin, Hazret-i İsa’ya veya
Üzeyr nebiye Allah'ın oğlu diyerek şirke girmeyin, bunların putlarına tapmayın,
hak din olan İslamiyet’e gelin!) demektir. Bir âyet-i kerimede mealen,
(Yahudiler, Üzeyr’e, Hristiyanlar da Mesih’e Allah’ın oğlu dediler. Daha önceki
kâfirlerin [“Melekler Allah'ın kızlarıdır” diyenlerin] sözlerine benziyor.
Allah onları kahretsin! Nasıl da sapıtıyorlar) buyuruluyor. (Tevbe 30)
Ortak sözle ilgili âyeti kerimenin meali:
(De ki, “Ey Ehl-i kitap [Yahudi ve Hristiyanlar],
bizimle sizin aranızda ortak bir söze gelin: Allah’tan başkasına ibadet
etmeyelim. O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım ve Allah’ı bırakıp da birbirimizi
rab edinmeyelim.” Eğer yüz çevirirlerse, “Şahit olun, biz Müslümanız” deyin.)
[Âl-i İmran 64]
İmam-ı Kurtubi hazretleri bu âyet-i kerimeyi
açıklarken buyuruyor ki: Allahü teâlâ, bu
ortak sözün ne olduğunu, (Allah'tan başkasına ibadet etmeyelim) emriyle
açıklamıştır. Tevbe sûresinin 31. âyetinde mealen, (Onlar Allah’ı bırakıp
rahiplerini rab edindiler) buyurmuştur. Yani onlar, Allah'ın haram ve helâl
kıldığını değil, rahiplerinin haram ve helâl kıldıklarını kabul edip, onları
rab makamında tuttular. Bu âyette, Ehl-i kitap olan Yahudi ve Hristiyanlar,
sadece Allah'a ibadet etmeye, şirkten uzak kalmaya, Müslüman olmaya davet
edilmektedir. (Cami-ul-ahkâm)
Peygamber efendimizin, Rum imparatoru Herakliyüs’e gönderdiği
mektup da şöyledir:
(Seni İslâm’a davet ediyorum. Müslüman ol, selâmeti
bul! Allah da ecrini iki kat verir. Yüz çevirirsen, bütün tebaanın günahı
üzerine olur.) [Buhari, Müslim, Tirmizi]
Bu ifadelerden sonra mektuba, Âl-i İmran sûresinin,
64. âyet-i kerimesi yazılmıştır. Bu âyet-i kerimede de, Peygamber efendimizin açıklamasında da, ortak
sözün, İslamiyet olduğu açıkça bildirilmiştir. Ehl-i kitabın Müslüman olmadan
bulacakları ortak sözün, Allah indinde hiçbir değeri olmaz. İki âyet-i kerime
meali şöyledir:
(Allah indinde hak din ancak İslam’dır.) [Âl-i İmran
19]
(Sizin için din olarak İslam’ı beğendim.) [Maide 3]
Âl-i İmran sûresinin, (İslam’dan başka din arayanın
bulacağı din asla kabul edilmez) mealindeki 85. âyet-i kerimesi, ortak sözün
İslamiyet olduğunu, İslamiyet’e aykırı olan ortak bir sözü, Allahü teâlânın kabul etmeyeceğini bildirmektedir.
Allah’ın azabı çok şiddetlidir
Soru: Bir yazar, Allah’ın rahmeti her şeyi kuşatmış diyerek
mazlum Hristiyanların Cennete gideceklerini, hatta şehit olacaklarını
bildiriyor, rahmet âyetlerini yazıyor, azap âyetlerinden hiç bahsetmiyor. Böyle
yapmak uygun mu?
CEVAP:
İslamiyet, ifrat ve tefritten [aşırılıklardan] uzak
bir dindir. Allahü teâlânın rahmeti bol
olduğu gibi azabı da şiddetlidir. Mümin havf ve reca arasında olmalıdır. Havf,
Allah’tan korkmak, reca da Allah’ın rahmetini ümit etmek demektir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Havf ve reca [korku ile ümit] arasında bulunan mümin,
umduğuna kavuşur, korktuğundan emin olur.) [Tirmizi]
Hep Allah’ın azabından bahsedip insanları korkutmak
doğru olmadığı gibi, hep Allah’ın rahmetinden bahsedip azabından hiç
bahsetmemek de yanlıştır. Mümin, ikisi arasında olmalıdır! Yaşarken, havfı,
ölürken recası daha fazla olmalıdır! Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Kullarıma haber ver ki, ben gafururrahim olduğum
gibi, azabım da çok acı, çok şiddetlidir.) [Hicr 49-50]
(Allah’ın azabı şiddetlidir.) [Bakara 211, Yunus 70, Rad 6,13, 34, Taha 127, Mümin 22, Haşr 7]
(Allah’ın azabının şiddetli olduğunu bilebilselerdi!)
[Bakara 165]
(Elbette azabım çok şiddetlidir.) [İbrahim 7]
(İşte o gün, hükümranlık çok merhametli olan
Allah’ındır. Kâfirler için de pek çetin bir gündür. O gün, zalim kimse ellerini
ısırıp, “Vay başıma gelene, keşke Peygamberin
yoluna uysaydım da falancayı [bâtıl yoldakini] dost edinmeseydim.) [Furkan
26-28]
(Allah ve Resulüne karşı gelen, bilsin ki Allah, azabı
şiddetli olandır.) [Enfal13]
(Kurtuluşa erenler, Allah’a ve Resulüne itaat edip
Allah’tan korkan ve sakınanlardır.) [Nur 52]
(İşlediklerinin cezası olarak, artık az gülüp, çok
ağlasınlar.) [Tevbe 82]
(Allah katında en kıymetliniz, Ondan çok korkup
sakınanınızdır.) [Hucurat 13]
(Allah’tan nasıl korkmak gerekiyorsa, öylece korkun.)
[A.İmran 102]
(Sizden öncekilere de, size de Allah’tan korkmanızı
tavsiye ettik.) [Nisa 131]
Müminun suresinin, (Rablerinin huzuruna
çıkacaklarından kalbleri korku ile çarpar) mealindeki 60. âyetinde bildirilen
kimselerin hırsız mı, zani mi olduğu sorulunca, Peygamber
efendimiz buyurdu ki: (Bunlar, namaz, oruç ve zekat gibi ibadetlerini yerine
getirdikleri halde “acaba ibadetlerimiz kabul olmadı mı” diye korkan
kimselerdir.) [Tirmizi]
Yine buyurdu ki: (Allah korkusu, her hikmetin
başıdır.) [Taberani]
Hristiyanlara kucak açıp kiliselere gidip âyinlerine
iştirak edenler, onların Cennete gideceklerini, hatta mazlumlarının şehit
olacaklarını söyleyenler, şu âyeti bilmiyorlar mı?
(Müminler, kâfirleri dost edinmesinler! Onları dost
edinenler, Allah’ın dostluğunu bırakmış olur.) [A. İmran 28] [Kâfirlere kucak
açanlar da, Allah’ın dostluğunu bırakmış olur.]
Eski ve yeni Hristiyanlar
Soru: Yahudilerle Hristiyanların kâfir olduğunu, hatta
onları dost edinenlerin de kâfir olacağını bildiren âyetler hakkında deniyor
ki:
“Kâfir olan Yahudi ve Hristiyanlar, Asr-ı saadetteki
kitap ehli idi. Şimdikiler, Cennete gidecektir. Çünkü dinsizliği yok etmek için
onlarla omuz omuza çalışıyoruz.”
Bu iddia hakkında açıklama yapar mısınız?
CEVAP:
Zırva tevil götürmez diye demek ki böyle sözler için
söylenmiş.
Şimdiki Hristiyanların çoğu müşrik olup, kestikleri
hayvan bile yenmez. Bir kimsenin, mümin olup Cennete gidebilmesi için imanın
altı esasının hepsine de inanması gerekir. Birine bile inanmayan kâfirdir.
Hristiyanlar, imanın altı esasından kaçına inanıyorlar?
İmanın altı esası şunlardır:
1- Allah’ın varlığına, bir olduğuna ve ortağının
bulunmadığına inanmak.
[Hristiyanların Allah inancı bile yanlıştır. Eflatunun
uydurduğu teslis [trinite yani üç tanrı] fikrine inanıyorlar. Baba tanrı, oğul
tanrı, kutsal ruh gibi değişik üç tanrıya inanıyorlar.
Hazret-i İsa böyle sözler söylememiştir. Kur’an-ı
kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Allah, “Ey İsa, insanlara ‘Beni ve anamı Allah’tan
başka iki ilah bilin” diye sen mi dedin?” diye sorunca, o da, “Hâşâ, seni
tenzih ederim. Bu söz bana yakışmaz” dedi.) [Maide 116]
(İsa dedi ki: “Allah, benim de, sizin de
Rabbinizdir.”) [Zuhruf 63, 64]
(Meryem oğlu İsa, “Ben Allah’ın resulüyüm. Benden önce
gelen Tevrat’ı doğrulayıcı, benden sonra gelecek Ahmed isimli peygamberi müjdeleyici
olarak geldim” demişti.) [Saf 6]
(İsa’ya, Allah diyenler kâfirdir. Halbuki Mesih,
“Rabbim ve Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin” dedi. “Allah üçün üçüncüsü”
diyenler de kâfirdir.) [Maide 72, 73]
Bir de tanrı gökte diyorlar. Bu da küfürdür. Böylece
bu birinci maddeye inanmamış oluyorlar.]
2- Meleklerin varlığına, onlarda erkeklik ve dişilik
olmadığına inanmak.
[Hristiyanlar, melekleri kız olarak kabul ediyorlar.
Hatta “Onlar tanrının kızlarıdır” diyorlar. Melekleri kız olarak bildikleri
için meleklere imanları da yanlıştır. Kur’an-ı kerimde mealen, (Allah ile
birlikte başka ilah edinen Cehenneme atılır. Rabbiniz oğulları size ayırdı da
kendisi için kız olarak melekleri mi edindi? Elbette vebali çok büyük söz
ediyorsunuz) buyuruluyor. (İsra 39, 40) Bu âyet-i kerime, birinci ve ikinci
maddeye yanlış inanan Hristiyanların kâfir olduklarını açıkça gösteriyor.]
3- Semavi kitapların hepsine inanmak.
[Halbuki Ehl-i kitap, Kur’ana inanmaz. Kur’anda,
(Âyetlerimize ancak kâfirler inanmaz) buyuruluyor. (Ankebut
47).
Bir âyet meali de şöyledir:
(Ey ehl-i kitap, resulümüz [Muhammed aleyhisselam] kitaptan gizlediğiniz şeyleri
açıklamak üzere geldi. Size Allah’tan bir nur ve apaçık bir kitap geldi.)
[Maide 15]
Kitaplara imanları da yanlıştır. Kur’ana inanmadıkları
için de kâfir oluyorlar.]
4- Bütün Peygamberlere
inanmak.
[Onlar, Muhammed
aleyhisselama inanmazlar. Peygamberlerden
bazısını kabul edip, bazısını inkâr ederek ayrım yapanlar kâfirdir. (Bakara 285)
Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Biz seni âlemlere rahmet olarak gönderdik.) [Enbiya
107]
(Âlemlere [Cin ve insanlara ilahi azap ile] korkutucu
[uyarıcı] olarak Furkanı [Kur’anı] kuluna [Muhammed
aleyhisselama] indiren [Allah’ın şanı] ne yücedir.) [Furkan 1]
(Kimi, ona [Resulüme] iman etti, kimi de, ondan yüz
çevirdi. Bunlara da çılgın ateşli Cehennem yetti. Âyetlerimizi inkâr ederek
kâfir olanları elbette ateşe atacağız.) [Nisa
55-56]
Bir hadis-i şerifte de, (Bana iman etmeyen Yahudi ve
Hristiyan, mutlaka Cehenneme girecektir) buyuruldu. Peygamberlere
imanları da yanlıştır. Muhammed
aleyhisselamı hak peygamber bilip ona tâbi olmadıkları için kâfir oluyorlar.]
5- Hayrın ve şerrin Allah’tan olduğuna inanmak.
[Onlar, “Tanrı kötülükleri takdir etmez” derler.
Acaba, takdir etmeyen, üç tanrıdan hangisi?]
6- Öldükten sonra dirilmeye, ahirete, Cennet ve
Cehenneme inanmaktır.
[Hristiyanlar, İsa gökte krallık kuracak diyerek
Cennete de inanmıyorlar. Bu altıncı maddeye aynen Müslümanlar gibi inansalar
bile, diğer maddelere İslamiyet’in bildirdiğinin zıddına inandıkları için kâfir
oluyorlar.]
Kur’anda kâfir olarak bildirilen Hristiyanların eski
Hristiyan olduğunu, yenilerinin Cennetlik oldukları nasıl söylenebilir ki? Bu,
Kur’anda mümin olarak bildirilen müslümanların eski Müslüman olduğunu,
yenilerinin Cehennemlik olduğunu iddia etmeye benziyor. Yahut Kur’anda
bildirilen hususların ilk müslümanlar veya ilk kâfirler için olduğunu,
sonrakiler için bu hükümlerin geçersiz olduğunu iddia etmeye benziyor. Her
ikisi de İslam’ı tanımıyorum demenin başka şeklidir.
Yeni Hristiyanlar imanın bu altı şartına inanıyorlar
mı da Cennetlik olsunlar? Cennetlikse hepsine inanmıştır, tevbe edip Müslüman
olmuştur, buna artık Hristiyan denmez. Hristiyansa kâfirdir, Allah ve Resulünün
düşmanıdır, buna Müslüman denmez.
Yeni Hristiyanların eskilerden farkı nedir? Farkları
şirkte daha ileri gitmeleri değil midir?
(Hristiyanlarla dinsizliği yenmek için omuz omuza
çalışıyoruz) diyorlar. Misyonerlerle omuz omuza çalıştıkları doğrudur. Bütün
Müslümanları Hristiyan yapmak için omuz omuza çalışıyorlar.
Allahü teâlâ, kitap ehli gayrimüslimlerle dinsizliği yok etmek için bile olsa, onlarla omuz
omuza çalışmayı istemiyor. Onların Müslüman olmasını istiyor. Müslüman olana
kadar onlarla mücadele etmeyi emrediyor. Bir âyet meali şöyledir:
(Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, Allah ve
Resulünün haram kıldığını haram saymayan ve hak dini [İslamiyet’i] kendilerine
din olarak kabul etmeyen kitap ehli [Yahudi ve Hristiyanlar] ile, küçülerek
boyun büküp kendi elleriyle cizye verinceye kadar savaşın.) [Tevbe 29]
Ehl-i kitap Allah’ın âyetlerini gizliyordu. Şimdi
bazılarına ne oluyor da Allah’ın âyetlerini Ehl-i kitap gibi gizliyorlar?
Allah’ın âyetlerini kim gizler? Niçin bu bildiğimiz âyetleri gizlemeye
çalışıyorlar?
Hak olan sadece İslam dinidir. Bu husustaki âyet-i
kerimelerden birkaçının meali şöyledir:
(Allah indinde hak din ancak İslam’dır.) [Al-i İmran 19]
(Sizin için din olarak İslam’ı beğendim.) [Maide 3]
(Kim İslam’dan başka din ararsa, bilsin ki, bulacağı o
din, asla kabul edilmez.) [A.İmran 85]
(Sen, onların dinine uymadıkça, Hristiyanlar ve
Yahudiler senden hoşnut olmazlar. De ki: Doğru yol, ancak Allah’ın [bildirdiği
İslamiyet] yoludur.) [Bakara 120]
([Ehl-i kitap] “Yahudi ve Hristiyanlar hariç hiç kimse
Cennete girmeyecek” dediler. Bu, onların kuruntusudur. De ki: “Doğru
söylüyorsanız delilinizi getirin.”) [Bakara
111]
İzzet ve şeref isteyen
İzzet ve şeref isteyen
Soru: Birbirlerine izzet şeref vermek, insanların elinde
midir?
CEVAP:
Şeref kelimesi sözlükte, yükseklik, büyüklük, yüksek
mertebe, insanlar arasında geçerli ve makbul olma, cenab-ı Hakka itaat ve
yüksek hizmeti ile çok ihsana kavuşma demek olup, gerçek şeref, yalnız
Müslümanlıktadır. Âyet-i kerimelerde mealen buyuruluyor ki:
(İzzet ve şeref isteyen, bilsin ki, izzet ve şerefin
hepsi Allah’ındır.) [Fatır 10]
(Kâfirleri dost edinenler, onların yanında izzet,
şeref mi arıyorlar? Bilsinler ki, bütün izzet yalnızca Allah’a aittir.) [Nisa 139]
(“Eğer bu savaştan Medine’ye dönersek, andolsun ki,
şerefliler, alçakları oradan çıkaracak” diyorlardı. Oysa, şeref Allah’ın, Peygamberinin ve Müminlerindir.) [Münafikun 8]
(Allah indinde en üstününüz, en şerefliniz takvada en
ileri olandır.) [Hucurat 13] (Takva, Allah’a ve Resulüne inanıp, emirlerine
riayet etmektir.)
(Kur’an-ı kerim, şerefli bir elçinin getirdiği
sözdür.) [Hakka 40, Tekvir 19]
(Yasaklandığınız büyük günahlardan kaçınırsanız, küçük
günahlarınızı örter ve sizi şerefli bir yere [Cennete] koyarız.) [Nisa 31]
(De ki, mülkün gerçek sahibi olan Allah’ım! Sen mülkü
dilediğine verir, dilediğinden geri alırsın. Dilediğini aziz, şerefli;
dilediğini de zelil edersin.) [Al-i İmran
26]
Allahü teâlâ, son âyet-i kerimede insanları dört sınıfa
ayırmıştır:
1- Hem mülk, hem de şeref verdikleri. [Süleyman
aleyhisselam gibi]
2- Mülk verip, şeref vermedikleri. [Firavun, Nemrut
gibiler]
3- Şeref verip, mülk vermedikleri. [Mülk sahibi
olmayan her Müslüman böyledir]
4- Şeref ve mülk vermedikleri. [Mülk sahibi olmayan
her kâfir böyledir]
Peygamber efendimiz de, (Şeref ve üstünlük, mal ile değil, ilim
ve irfan iledir) buyuruyor. Üstünlük, şeref, büyük bir zatın yakını olmakta da
değildir. Kan bakımından daha yakın olan, daha üstün olsaydı, Hazret-i Abbas,
Hazret-i Ali’den daha üstün olurdu. Kan bakımından çok yakın olan Ebu Leheb’de
ise, şeref ve üstünlük hiç yoktur.
Hazret-i Ömer, kölesi ile nöbetleşe deveye
biniyorlardı. Şam’a girerken deveye binme sırası köleye geldiği için, köle deve
üzerinde idi. Şam ordusunun kumandanı olan Ebu Ubeyde bin Cerrah, bir heyetle
karşılayıp, (Ya Halife! Böyle ne yapıyorsun? Bütün Şamlılar, bilhassa Rumlar,
Müslümanların halifesini görmek için toplandılar. Sana bakıyorlar. Bu yaptığını
beğenmezler) der. Hazret-i Ömer buyurur ki:
(Ya Eba Ubeyde! Senin bu sözün, buradaki insanlar için
çok zararlıdır. İşitenler, insanın şerefini, vasıtaya binerek gitmekte ve süslü
elbise giymekte sanacaklar. Şerefin, Müslüman olmakta ve ibadet yapmakta
olduğunu anlamayacaklar. Biz aşağı insanlardık. Allahü
teâlâ Müslüman yapmakla bizleri şereflendirdi. Allahü teâlânın verdiği bu şereften başka şeref
ararsak, Allahü teâlâ bizi yine zelil
eder. Her şeyden aşağı eder. İzzet, İslam’dadır. İslam’ın ahkâmına uyan, aziz
olur. Bu ahkâmı beğenmeyip, izzeti, şerefi, saadeti başka şeylerde arayan zelil
olur.)
İnanca saygı
Soru: Her dine, her inanca saygılı olmalı deniyor. Doğru
mudur?
CEVAP:
Akaid kitaplarında deniyor ki:
Tazim edilmesi emredilen bir şeyi tahkir etmek ve
tahkir edilmesi emredilen bir şeyi tazim etmek küfürdür. (Birgivi vasiyetnamesi
şerhi)
Tahkir edilmesi ve buğz edilmesi emredilen bir şeye
saygı göstermek, doğru olmaz. Saygı göstermek, onu yüceltmek anlamına gelir.
Müslüman elbette kimseye kötülük etmez, kimseye zor ile kendi inancını kabul
ettirmeye çalışmaz. Dost düşman, kimse ile münakaşa etmez. Herkese karşı güler
yüzlü ve tatlı sözlü olur. Fakat, saygı göstermek ayrıdır, iyi geçinmek,
kalbini incitmemek ayrıdır. Bu ikisini karıştırmamalıdır.
Saygı ne demek?
Soru: Bizim ibadetlerimize saygı gösteren, bayramlarımızı
tebrik eden gayrimüslimlerin
ibadetlerine, dini bayramlarına saygılı olmamız, Noellerini tebrik etmemiz
gerekmez mi?
CEVAP:
Gayrimüslim,
ibadetlerimize saygılı olsa, kâfirliğine asla bir zararı olmaz. Hatta
Müslümanlara saygı için cami yaptırsa, Ramazanda oruç tutsa, bayramlarımızı
tebrik etse, dinlerine, inançlarına bir zarar gelmez. Fakat bir Müslüman,
onlara mahsus ibadetleri yaparsa, mesela haç takarsa, zünnar kuşanırsa, Noel’i
kutlarsa kâfir olur.
Saygı duymak, kıymet vermek demektir; fakat günümüzde
farklı anlamda kullanılabiliyor. Mesela, oruçlu bir kimse rahatsız olmasın
diye, yanında yiyip içmeyen için, Müslümanın orucuna saygı gösterdi deniyor. Bu
anlamda, Müslümanlar da, hiçbir gayrimüslimin ibadetine, bayramına karışmaz. Dinimiz, herkese din ve
ibadet hürriyeti vermiştir. Fakat onların kiliselerine, haçlarına ve dini
bayramlarına hürmet edilmez. Bu ikisini karıştırmamalıdır.
Papanın jesti imiş!
Soru: Papa jest olsun diye Sultanahmet Camii'nde dua
etmişti. Bunu örnek alan imamların, papanın jestine karşılık vermeleri gerekmez
mi? Mesela, kilisede haç çıkaramazlar mı?
CEVAP:
Her şeyde fedakârlık olur, dinde ve namusta fedakârlık
olmaz. Bu, jest için değil, misyonerlik içindir. Bir gayrimüslim jest olsun diye karısını
teklif etse, Müslümanın da, buna karşılık aynı şeyi yapması haç çıkarmaktan
daha hafif olur, çünkü karısını peşkeş çekmek haram, haç çıkarmaksa küfürdür.
Bir kâfir, camiye girip dua ederse, kendi bâtıl dinine
hiçbir zarar gelmez, ama bir Müslüman, Hristiyanların ibadetlerine mahsus olan
bir şeyi yaparsa, mesela haç çıkarırsa, haç takarsa, vaftiz olursa, imanını
kaybeder, kâfir olur. İki dinli olmak, mesela hem Hristiyan, hem de Müslüman
olmak da küfürdür. İki dinli görünüp jeste karşılık verilmesini söyleyenler,
misyoner veya din cahili kimselerdir.
Kilisede namaz
Soru: Amerika'da âyinlere katılarak Hristiyanları hoşnut
etmeye kalkan Müslümanlar, kiliselerde de, namaz kılıyorlarmış. Kilisede namaz
kılmak caiz olur mu?
CEVAP:
Âyinlere katılmak caiz olmadığı gibi, kilisede namaz
kılmak da caiz olmaz. Bunlar, misyonerlik faaliyetlerinin yeni şeklidir.
Kiliseyi Müslümanlara şirin göstermeye çalışıyorlar. İbni
Âbidin hazretleri buyuruyor ki:
Kilisede namaz kılınmaz ve Kur'an-ı kerim okunmaz,
çünkü kilisede şeytanlar toplanır. Kilise putlardan temizlenirse, namaz kılmak
caiz olur. (Redd-ül-muhtar)
Âyinlerine katılmakla veya kilisede namaz kılmakla,
Hristiyanlar, Müslümanlardan hoşnut olmazlar. Çünkü bir âyet-i kerimede mealen
buyuruluyor ki:
(Sen, onların dinine uymadıkça, Hristiyanlar ve
Yahudiler senden hoşnut olmazlar. De ki: Doğru yol, ancak Allah'ın [bildirdiği
İslamiyet] yoludur.) [Bakara 120]
Yani Ehl-i kitap, doğru yolda [Allah'ın yolunda]
değildir. Ehl-i kitabın bozuk dinine girmedikçe, istavroz çıkarılsa da, haç
altında âyin yapılsa da, Hristiyanlar Müslümanlardan hoşnut olmaz. Zaten
Hristiyanlar, maksatlarının, Müslümanları Hristiyanlaştırmak olduğunu da gizlemiyorlar.
Beddua etmek
Soru: Okul arkadaşım, (Biz ehl-i kitaba hiç beddua ve lanet
etmeyiz, Allah kahretsin demeyiz, Allah ıslah etsin deriz. Özellikle, “Allah
Yahudileri ve Hristiyanları ıslah etsin” diye dua ediyoruz. Bunların Müslüman
olma ihtimalleri olduğu için bedduadan kaçıyoruz. Peygamberimiz
de kâfirlere beddua etmedi ve onlardan, daha sonra Müslüman olanlar oldu.
Beddua etseydi, onlar Müslüman olamazdı. Peygamberimize
uyarak, biz de beddua etmiyoruz) dedi. İslam düşmanlarına, kahrolsun demek caiz
olmuyor mu?
CEVAP:
Önce şu hususu açıklayalım. Böyle düşünenler, Ehl-i
Kitabın ebedi Cehennemlik olduğunu bildiren âyetleri tarihsel kabul ediyor,
yani onları kâfir bilmiyor. Bu bakımdan, onların ıslah olmaları için niye dua
etsin ki? Bu işte bir gariplik yok mu?
Allah ve Resulü ile İslam âlimleri, zalimlere,
kâfirlere beddua etmiştir, lanetlemiştir, kahrolsunlar demişlerdir. Onlar hâşâ
bunların Müslüman olabileceğini, onun için beddua etmemek gerektiğini
bilememişler mi?
Birkaç âyet-i kerime meali şöyledir:
(Allah onları [Yahudi ve Hristiyanları] kahretsin!)
[Tevbe 30]
(Allah’ın laneti inkârcıların üzerine olsun.) [Bakara 89]
(Allah, inkârları yüzünden onlara [Yahudilere] lanet
etmiştir.) [Nisa 46]
(Allah’ın eli sıkı diyen Yahudilere lanet olsun!)
[Maide 93]
(Allah’ın laneti zalimlerin üzerine olsun!) [Araf 44]
(Bozgunculara lanet olsun.) [Rad 25]
(Koyu bir cehalet ve gaflet içinde olan o yalancılar
kahrolsun!) [Zariyat 10,11]
Peygamber efendimiz de, bazı gruplara beddua etmiştir. Birkaç
hadis-i şerif meali:
(Yahudileri Allah kahretsin, iç yağını Allah haram
edince, onu eriterek satıp parasını yediler.) [Müslim]
(Allah Yahudi ve Hristiyanları kahretsin! Peygamberlerinin kabirlerini mescid edindiler.
Siz Arap topraklarında iki din bırakmayın!) [Beyhekî]
(Karşı cinsin elbisesini giyene lanet olsun!) [Hâkim]
(Lutilere Allah lanet etsin!) [Beyheki]
(Bid’at ehline lanet olsun!) [Deylemi]
(Paraya tapana lanet olsun!) [Tirmizi]
(Kızını fâsıkla evlendirene lanet olsun.) [Şir’a]
Küfürle iman birleşmez
Soru: Bir arkadaşa, (Niye kiliseye gidiyorsun?) dedim. (Ben
Müslüman Hristiyanlarla görüşüyorum. Ehl-i kitabın, yani Yahudi ve
Hristiyanların içinde hak yolda olanların da bulunduğunu Kur’an haber veriyor)
dedi. İşte o âyet: (Ehl-i Kitabın hepsi bir değildir. Kitap ehli içinde
doğruluk üzere bulunan bir ümmet vardır ki, gecenin saatlerinde onlar secdeye
kapanarak Allah'ın âyetlerini okurlar.) [Al-i İmran
113]
“Müslüman kitap ehli” veya “Müslüman Hristiyanlar”
diye bir şey var mı?
CEVAP:
Elbette, öyle bir şey olamaz. Bir insan, Müslümandır
veya gayrimüslimdir.
Müslüman Yahudiler veya Müslüman Hristiyanlar, Müslüman Protestanlar olmaz.
Tersi de olmaz. Yani Protestan Müslümanlar, Hristiyan Müslümanlar da olmaz.
Başka bir ifadeyle iki zıt şey bir arada olmaz, imanla küfür zıttır, bir arada
olmaz.
(Müslüman Hristiyan) tabiri dinimize zıttır; çünkü
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
İslam’la küfür birbirinin zıttı, tersidir. Birinin
bulunduğu yerde, öteki bulunamaz, gider. Bu iki zıt şey bir arada bulunamaz.
Birine kıymet vermek, ötekini aşağılamak olur. (1/163)
Allahü teâlâ, birçok âyette, hatta bu âyetten üç âyet önce, ehli
kitabın kâfir olduğunu bildiriyor. Bu âyette de onların doğruluk üzere bulunduklarını
bildirir mi hiç? Hâşâ, böyle çelişkili olur mu?
O arkadaş, ne diye 110, 111, 112. âyeti almıyor da
sadece 113. âyeti alıyor? Âyetin dördü birlikte alınınca mesele ortaya çıkıyor.
Kurtubi, Beydavi ve diğer tefsirlerde bildirilen olay şudur:
Orada bahsedilen ehl-i kitaptan kasıt Hristiyanlar
değil, Yahudilerdir. Hak yolda olup namaz kılanlar da, Yahudilerden Müslüman
olanlarıdır; yoksa Hristiyan veya Yahudi secdeye kapanıp namaz kılar mı? Kılsa
da, iman etmedikçe faydası olmaz. Âyet-i kerimenin sebeb-i nüzulünde
buyuruyorlar ki:
Yahudi hahamları, Müslüman olan Yahudiler için, (Bizim
ırkımızdan olduğu halde, Muhammed’e
iman edenlerde hayır yoktur, eğer hayır olsaydı ecdatları olan benî İsrail’in
dinini bırakıp da Müslüman olmazlardı) dediler. Bunun üzerine bu âyetler indi.
O âyetlerin mealleri:
(Siz [Müslümanlar], insanların iyiliği için ortaya
çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten men eder ve
Allah'a inanırsınız. Ehl-i kitap da [Yahudiler de] inansaydı, elbet bu,
kendileri için çok iyi olurdu. İçlerinde iman edenler, [Müslümanlığı kabul
edenler] varsa da, çoğu yoldan çıkmıştır. Onlar [Yahudiler] size, incitmekten
başka zarar veremezler. Sizinle savaşacak olsalar, arkalarını dönüp kaçarlar.
Sonra kendilerine yardım da edilmez.) [Al-i İmran
110, 111]
(Onlar [Yahudiler], nerede bulunurlarsa bulunsunlar
[öldürülmek, esir edilmek, malları elinden alınmak, cizye vermek, her yerde,
Müslümanlar ve Hristiyanlar arasında hakir olmak gibi] üzerlerine zillet
[damgası] vurulmuştur [kurtulamazlar]. Meğerki Allah’ın ipine [dinine] ve
[inanan] insanların ahdine [sığınmış] olsunlar. Onlar döne dolaşa, Allah’ın
hışmına uğradılar. Üzerlerine de bir miskinlik vuruldu. Bunun sebebi, onlar
Allah’ın âyetlerini inkâr etmişler, Peygamberleri
haksız yere öldürmüşler, isyan etmişler ve aşırı gitmişlerdi. Ehl-i kitabın
[Yahudilerin] hepsi bir değildir, onlardan [Müslüman olanlar] dimdik ayakta
[iman edip İslam’ın emirlerini yerine getiren] bir ümmet [hak yolda olan bir
topluluk] vardır ki, geceleyin secde ederler [namaz kılıp, namazda] Allah’ın
âyetlerini okurlar.) [Al-i İmran 112, 113]
Beydavi tefsirinde diyor ki: Ehl-i kitaptan olup da,
iman eden Müslümanlar, diğer Müslümanlar gibi gece vaktinde Kur’an-ı kerimi
yatsı namazlarında okurlardı. Resulullah
efendimiz, bir gün yatsı namazına, her günkünün aksine geç geldi, cemaatin
beklediğini görünce yukarıdaki âyetleri okuyarak buyurdu ki:
(Bu vakitte, siz Müslümanlardan başka Allah’ı zikreden
[namaz kılan] hiçbir din ehli yoktur.)
Müslüman olmayanların içinde, hak yolda olan olur mu
hiç? Yani Cennetlik Yahudi, Cennetlik Hristiyan olmaz. Allah indinde hak din
yalnız İslam’dır. Birkaç âyet-i kerime meali şöyledir:
(Allah indinde hak din ancak İslam’dır.) [Al-i İmran 19]
(Sizin için din olarak İslam’ı beğendim.) [Maide 3]
(İslam’dan başka din arayan, bilsin ki, o din asla
kabul edilmez.) [Al-i İmran 85]
Bu konudaki bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Beni duyup da iman etmeyen Yahudi ve Hristiyan
elbette Cehenneme girecektir.) [Müslim]
Çünkü gayrimüslimler, imansızdır. Amentü’deki altı esastan birini inkâr eden
kâfir olur. Sadece Allah’a inandım demek kâfi değildir. Hristiyan ve Yahudiler,
bizim peygamberimiz dâhil bütün Peygamberlere
inanmadıkça kâfirlikten kurtulamazlar. Yahudiler, Hazret-i İsa’ya, Hristiyanlar
da, Muhammed aleyhisselama
inanmadıkları için kâfir oldular. Amentü’de bildirilen altı husustan birini,
mesela kaderi inkâr eden, kâfir olur, bütün iyi amelleri yok olur.
(Redd-ül-muhtar)
Ehl-i kitabın durumu
Soru: (Gerçek bir Hristiyan, “Hazret-i Muhammed peygamberdir, Kur’an da Allah
kelamıdır” diye inansa, Cennete girer) deniyor. Hristiyanlıktan ayrılıp
Müslüman olmak şart değil mi?
CEVAP:
Öyle demekle ve inanmakla bir Hristiyan Müslüman olmuş
olmaz. Önce küfrünü terk etmesi, sonra Müslümanlığı kabul etmesi ve sevmesi de
şarttır. Müslüman olmayanlar cehennemliktir. Bir âyet-i kerime meali:
(Ehl-i kitab [Yahudi ve Hristiyan] olsun, müşrik olsun
bütün kâfirler, muhakkak Cehennemdedir, orada ebedi kalırlar. Onlar
yaratıkların en kötüsüdür.) [Beyyine 6]
Tahrif edilmemiş İncil ortaya çıksa, her Hristiyan ona
inansa bile, Müslüman olmadığı sürece, onun dinî kabul edilmez. İslamiyet’in
gelmesiyle, önceki bütün dinler nesh edilmiştir. Bir âyet-i kerime meali:
(İslam’dan başka din arayan, bilsin ki, o din asla
kabul edilmez.) [Âl-i İmran 85]
Bu konudaki bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Beni duyup da iman etmeyen Yahudi ve Hristiyan
Cehenneme girecektir.) [Hâkim]
İmam-ı Rabbani hazretleri de buyuruyor ki: Hem
Müslümanlığı, hem de kâfirlik ibadetlerini yapan, müşriktir. Kâfirliği beğenen
de müşriktir. Mümin olmak için, şirkten sıyrılmak şarttır. (3/41)
Mason Abduh taraftarı
Soru: Bir ilahiyatçı, (Son devir İslam âlimlerinden Abduh
ve talebesi Reşit Rıza’nın, “Son peygamberden sonra yaşayan ve Müslüman
olmayanlardan, Allah’a, ahiret gününe iman eden ve salih amel işleyen kimseler
de kurtuluşa erecekler” sözü savunulabilir) diyor. İmanın şartı altı değil mi?
Sadece Allah var, ahiret var demekle iman olur mu? Bir de, salih amel deniyor.
Amel imandan parça mı da, böyle söyleniyor?
CEVAP:
Sicilli mason Abduh’la çömezi mezhepsiz Reşit Rıza,
İslam âlimi değil, birer İslam düşmanıdır. Kahire mason locası reisi olan
Cemaleddin Efgani’nin İslam’ı içeriden yıkma propagandalarına aldanan mason
Abduh hakkında önce kısaca bilgi verelim:
Beyrut mason locası başkanı, (Mısır’da Efgani’den
sonra mason locası başkanı olan imam Abduh, masonluk ruhunu yayarak çok hizmet
etti) diyor. (Daire-tül-mearif-ül-masoniyye s. 197)
Efgani’den sonra, Abduh da, masonluğa çok yardım etti.
(Les franco-maçons s. 127)
(Salih amel işleyen kâfir de olsa, Cennete girer)
diyor. Hayranı Seyyit Kutup bile, (Üstad Abduh, düşünüşünü nakzeden âyetleri
hatırlamıyor) diyerek tenkit ediyor. [Nisa
124. âyetinin tefsirinde]
Fil suresindeki kuşlara sivrisinek, attıkları taşlara
da mikrop diyor. Elmalılı Hamdi, tefsirinde buna gerekli cevabı vermiştir. (s.
84, 87)
(İslamiyet ve nasraniyet) kitabında, (Bütün dinler
birdir. Dış görünüşleri değişiktir) diyor. Londra’daki papaza yazdığı mektupta,
(İslamiyet ve Hristiyanlık gibi iki büyük dinin el ele vererek kucaklaşmasını
beklerim) diyor. (F. Bilgiler) [Hristiyanlığa büyük din diyor.]
Mehmet Sofuoğlu, (Abduh faize helal der, Kur’anı
mahlûk kabul eder) diyor. (Tefsir kitabı s.41)
Yüksek İslam enstitüsü eski müdürü Ahmed Davudoğlu,
Din Tahripçileri kitabında diyor ki:
1- Şeyh-ül-islam Mustafa Sabri efendinin (Mevkıful
akl) kitabında dediği gibi, Abduh, Efgani vasıtasıyla Ezhere masonluğu sokup
kadınların açılmasını destekledi. (s. 81)
2- Ezher Mecellesinde, (Mısır’da ilk mason locasını
kuran Abduh’tur) diyor. (s. 81)
3- Şeytan, cin gibi şeyleri kabul etmez. Mucizeler,
ona göre İslam için birer kara lekedir. Mesela Hazret-i Musa’nın denizi yarma
mucizesine, med-cezir olayı der. (s. 82, 83)
4- Kur’anda bulunan her şeye doğru demek gerekmediğini
söyler. (s. 82)
5- Teselsülün batıllığına inanmaz. (s. 82) [Sırf bu
bile, Abduh’un küfrünü gösteren bir delildir.]
Seyyid Abdülhakim
Arvasi hazretleri buyuruyor ki:
(Abduh, İslam âlimlerinin büyüklüğünü anlayamamış,
İslam düşmanlarına satılmış, sonunda mason olarak İslamiyet’i içerden yıkan
azılı mülhidlerden olmuştur.)
Mezhepsiz Reşit Rıza, hocası mason Abduh’un dinde
reformcu fikirlerini yaymak için Mısır’da El-Menar dergisini çıkardı. (Eldavetü
vel-irşad) medresesinde hocalık yaptı. El-Muhaverat kitabında, Ehl-i sünnet mezhebine ve fıkıh kitaplarına
saldırdı.
Mezhepsizler kitabında Dr. Hasib Es-Samirai [Ali Nar
tercümesinde] diyor ki:
Reşit Rıza ne aldıysa, M. Abduh’tan aldı. O da bütün
sermayesini, şarkın filozofu denilen Efgani’den devşirdi. Yani bu iki zatın,
özü ve fikrî hüviyeti üstadlarına bağlıdır. (s. 45)
Reşit Rıza, Efgani’nin fikir mirasçısı ve çömezi
Abduh’la beraber olmuştur. (s. 80)
El-Menar dergisinde Vehhabiler hakkında çeşitli
makaleler yayımlayan Reşid Rıza, Vehhabi hareketini yerinde ve lüzumlu
görmüştür. [Prof. Yusuf Ziya Yörükan, "Vahhabilik", A.Ü. İlahiyat
Fakültesi Dergisi, Sayı 6]
Eserleri incelendiğinde bozuk mutezile fırkasının
fikirlerinin hâkim olduğu görülür. Yaymaya çalıştığı düşüncelerinden bir kısmı
şunlardır:
1- Mucizeleri kendi düşüncesine göre tevil etmekte ve
birçoğunu inkâr etmektedir.
2- Hazret-i Musa ve Hazret-i İsa’nın
peygamberliklerine dil uzatmaktadır. İsa aleyhisselamın diri olarak göğe
kaldırıldığı Kur’an-ı kerimde bildirildiği ve Ehl-i
sünnet âlimleri bunu açıklayıp izah ettikleri halde o, (İsa
aleyhisselam öldü) demektedir.
3- Cinlerin varlığını kabul etmeyip, onlara zararlı
mikroplar der. (Tefsir-i Menar 3/s.95,96) Hâlbuki cinlerin varlığı, yaratıldığı
Kur’an-ı kerimde ve hadis-i şeriflerde açıkça bildirilmektedir.
4- Ehl-i sünnetin
dört hak mezhebini kabul etmiyor, mezhepler birleştirilmeli diyor. Bu konuda
yazdığı (Muhaverat) veya (Telfık-ı mezahib) kitabının propagandası, yandaşları
tarafından yapılmaktadır. Bu kitabında, üstadı Abduh gibi dört mezhebi tenkit
etmiş, mezhepleri şahsi tartışmalar şeklinde göstererek, (İslam birliğini
bozmuşlardır) diyecek kadar ileri gitmiştir. Bin yıldan beri dört mezhepten
birine uyan halis Müslümanlarla alay etmiştir.
Muhaverat kitabında, dört mezhebe çatılmakta, İslam
bilgilerinin dört kaynağından biri olan (icma-ı ümmet) inkâr edilmekte, herkes
kitaptan, sünnetten kendi anladığına göre amel etmeli denilmektedir. Böylece,
İslam bilgilerini ve İslam birliğini kökünden yıkmak istemektedir. Maalesef
yandaşları bu kitabı Türkçeye tercüme ederek bozuk fikirlerini her tarafa
yaymaya çalışıyorlar.
Mezhepsiz Reşit Rıza
Reşit Rıza’nın resmi, geçtiği an elime,
Neler geçti içimden, neler geldi dilime.
Sakalını kısaltmış, sünnete hiç uymamış,
Kulağını tıkamış, hak sözleri duymamış.
Doğru yola girmedi, dolaştı hep kenarda,
Ne zehirler kusmuştu, Mecelle-i Menar’da.
(Muhaverat) adıyla, düzdü sayısız yalan,
Okuyan afyonlandı, sapıttı nice insan.
Hocası Abduh gibi, ne naneler yemişti,
İslam’ı kendisine uydurmak istemişti.
Sayısız hurafeler soktu din-i İslam’a,
Haince saldırmıştı mübarek dört imama.
Büyük bir insan diye Firavun’u övmüştü,
Hazret-i Musa için, (O bir kâhin) demişti.
Lakin peygamber dedi, kral Hammurabi’ye,
Reformu örnek oldu bugünkü Vehhabi’ye.
Ölçü aldı kendine, mezhepsiz Şevkani’yi,
Büyük bir üstat bildi, farmason Efgani’yi.
Ne kadar sapık varsa, hepsine kucak açtı,
Dört mezhebin üstüne, telfîk zehrinden saçtı.
Dil uzattı selefe, büyük küçük bilmedi,
Mezhebi bid’at saydı, taklide haram dedi.
Şer’i delil dört iken, ikisini kaldırdı,
İcma ile kıyasa, pek sinsice saldırdı.
Mucizelerin hepsi, görünmüşken aşikâr,
Kimini tevil etti, kimini ise inkâr.
İnanmadı hadise, mütevatir habere,
Şüphe gözüyle baktı, meşhur Şakk-ul kamere.
Sözde din adamıydı, düşmanlık etti dine,
İctihadlar yapmıştı, hiç bakmadan haddine.
Âlimlere küfretti, gayet edepsiz idi,
Ehl-i sünnet düşmanı, koyu mezhepsiz idi.
Sakın aldanmayalım, Mısırlı bu fellaha!
Küfre varan sözünden, sığınalım Allah’a!
Şimdi de, Reşit Rıza’nın, (Son peygamberden sonra
yaşayan gayrimüslimlerden,
Allah’a, ahiret gününe iman eden ve salih amel işleyenleri de kurtuluşa
ereceklerdir) sözüne cevap veriyoruz:
Amentü’de bildirilen imanın şartı altıdır. Bunlardan
birini bile kabul etmeyen nasıl kurtuluşa erer ki? Peygamber
efendimiz, Buhari ve Müslim gibi en sahih iki hadis kitabında,
(Cennete sadece Müslüman olan girer) buyuruyor. Reşit Rıza, Müslüman olması
şart değil diyerek, Resulullah
efendimizi yalanlıyor. Peygamberlere
inanma, melekleri inkâr et, kitapları kabul etme, imanın diğer şartlarını hiçe
say ve kurtuluşa er! Bu kadar saçmalık olur mu? Reşit Rıza’nın amentüsünde,
salih amel de geçiyor. Kime göre salih amel? Kur’an-ı kerimi iman esasları
arasından çıkarınca, dört hak mezhepten birine uymayınca, neye göre salih amel
işleyeceksin? Dört mezhepten birine uymadıkça dine uygun sahih namaz kılınamaz.
Sonra, imanı olmayanın amelini, Allahü teâlâ
kabul eder mi?
Mezhepsiz Reşit Rıza’nın böyle saçma inançlarını
gündeme getirip savunmak kadar büyük tehlike var mıdır? Amentü’deki altı esasa
inanmayan, mümin olamaz. İslamiyet’ten başka hak din yoktur. Kur’an-ı kerimde
mealen buyuruluyor ki:
(Allah indinde hak din ancak İslam’dır.) [Âl-i İmran
19]
(Kim İslam’dan başka din ararsa, bilsin ki, o din asla
kabul edilmez.) [Âl-i İmran 85]
(Yahudiler, Üzeyr’e, Hristiyanlar da Mesih’e Allah’ın
oğlu dediler. Daha önceki kâfirlerin [“melekler Allah'ın kızlarıdır”
diyenlerin] sözlerine benziyor. Allah onları kahretsin! Nasıl da sapıtıyorlar.)
[Tevbe 30] (Ehl-i kitap, diğer kâfirleri taklit ettikleri için
kötülenmektedir.)
(Ey iman edenler, Yahudi ve Hristiyanları dost
edinmeyin! Onlar, [İslam düşmanlığında] birbirinin dostudur. Onları dost edinen
de onlardan [kâfir] olur. Allahü teâlâ,
[kâfirleri dost edinip, kendine] zulmedenlere hidayet etmez.) [Maide 51] (Ehl-i
kitap, kâfir olduğu için dost olmaz.)
(Sen, onların dinine uymadıkça, Hristiyanlar ve
Yahudiler senden hoşnut olmaz. De ki: Doğru yol, ancak Allah’ın [bildirdiği
İslamiyet] yoludur.) [Bakara 120] (Yani,
Ehl-i kitap, doğru yolda, [Allah’ın yolunda] değildir. Ehl-i kitabın bozuk
dinine girmedikçe, Resulullahtan
hoşnut olmazlar.)
Müşriklerle işbirliği
Soru: (Dünyadaki dinsizliği, şirki yok etmek için,
Hristiyanlarla el ele, omuz omuza vermek şarttır) deniyor, Noelleri kutlanıyor.
Kitapsız kâfirleri, kitaplı kâfir yapmak için çalışmak, Hristiyanlığa hizmet
olmuyor mu?
CEVAP:
Bugün dünyada, şirksiz [müşrik olmayan] Hristiyan yok
gibidir. Müşrik olmayıp Ehl-i kitab olsalar da, yine hepsi kâfirdir. Bu kitaplı
kâfirlere hizmet etmek, dinimize düşmanlık olur. Dinsiz Türkleri Hristiyan
[Ehl-i kitab] yapınca elimize ne geçecektir? Ehl-i kitabın kendisi
Cehennemliktir. Bir âyet-i kerime meali:
(Elbette, ehl-i kitap olsun, müşrik olsun, bütün kâfirler
Cehennem ateşindedir. Orada ebedi kalırlar. Onlar yaratılmışların en kötüsü, en
şerlileridir.) [Beyyine 6]
Şu hâlde yaratılmışların en kötüsü olan Ehl-i kitabla
omuz omuza verip, diğer şerli olan müşrikleri Ehl-i kitab yapmak ne büyük
gaflettir! Dinsizin Müslüman olma ihtimali vardır; ama Hristiyan olunca bu
ihtimal çok zayıflar. Üstelik bugün omuz omuza verilmesi istenen
Hristiyanların, büyük ekseriyeti müşriktir. Hristiyanlar, üç ilaha inanıp,
(İsa’da ilahlık sıfatları var. Babası gibi, her dilediğini yaratır. Ebedi,
ezeli olarak diridir) diyorlar. Bunun için, böyle bilenleri müşriktir. Böyle
inanmaya şirk, böyle inanana da müşrik denir.
Din kitaplarında bildiriliyor ki: Bir Müslüman, müşrik
olan bir kızla evlenemez, müşriklerin kestikleri hayvan leş olur, yenmez.
Müşrik bir kadınla evlenen Müslüman kâfir olur. (Eşbah, Hadika)
Âyet-i kerimede bildirildiği gibi, insanların en
kötüsü olan müşriklerle, Ehl-i kitabla işbirliği içinde olmak büyük gaflettir,
hatta İslamiyet’e hıyanettir. Bu gafletten uyanmalıdır. Noel gibi gayr-i Müslimlerin bayramlarını
kutlamanın küfür olduğu da din kitaplarında yazılıdır.
Müminin dostu kimdir?
Soru: (İmanda ittifak halinde olduğumuz Yahudilerle
Hristiyanlar, dinsizliğe karşı bizim dostumuzdur) deniyor. Gayrimüslimlerden dost olur mu?
CEVAP:
Müminlerin dostlarının kimler olduğunu, Allahü teâlâ mealen şöyle bildiriyor:
(Sizin dostunuz ancak, Allah ve Resulüyle, namazlarını
kılan, zekâtlarını veren ve Allah’ın emirlerine boyun eğen müminlerdir.) [Maide
55]
Hristiyanlar, başta Allah’ın Resulü Muhammed aleyhisselama inanmazlar, diğer
emirlerine de zaten riayet etmezler. Riayet etseler bile Amentü’deki altı esasa
inanmadıkça hiç kıymeti yoktur.
Misyonerlerle işbirliği yapmak
Soru: Bir ilahiyat öğrencisi, (İbrahimî dinlerle kardeş
olmalı, çünkü âhir zamanda Hristiyanlık İslamiyet’le kol kola olacak, Hazret-i
İsa’nın dini yeniden canlanacak, Hazret-i İsa da kıyamete yakın gelerek hakiki
Hristiyanlığı yayacak. İşte bu hakiki Hristiyanlarla işbirliği yapmalıyız)
diyor Bu öğrencinin maksadı ne olabilir?
CEVAP:
Maksadını, niyetini kendisine sormalı. Biz bilemeyiz.
Ama söyledikleri dinimize aykırıdır. Çünkü Hazret-i İsa geldiği zaman, nesh
edilmiş, yürürlükten kaldırılmış olan hakiki İsevîliği değil, İslamiyet’i
yayacaktır. İki hadis-i şerif:
(İsa, benim dinim [İslamiyet] üzerine gelir.) [İ. Ahmed]
(İsa, âdil bir hakem olarak gökten inecek, haçı
kıracak [Hristiyanlığı kaldıracak], domuz etini ve İslam’a aykırı her şeyi
yasaklayacaktır.) [Buhârî]
Görüldüğü gibi açıkça, (Haçı yani Hristiyanlığı
kaldıracak) deniyor. Hakiki Hristiyanlıkta içki içmek gibi Müslümanlığa aykırı
çok şey vardır. Hazret-i İsa, hâşâ İslâmiyet'e aykırı olan böyle şeyleri mi
yayacaktır?
(İbrâhimî dinler) tâbiri de çok yanlıştır. Bunlar,
tepki çekmemek için, (Hak dinler) diyemeyip, (İbrâhimî dinler) diyorlar. Hak
dinler dememesinin sebebi şudur: Müslümanlar, Hak dinin de, İbrâhimî dinin de
tek olduğunu, yani İslam dini olduğunu bilir. İki âyet-i kerime meali:
(İbrahim, ne Yahudi, ne de Hristiyan’dı; o, Allah’ı
bir tanıyan doğru bir Müslümandı.) [Âl-i İmran 67]
(Sen, onların dinine uymadıkça, Hristiyanlar ve
Yahudiler senden hoşnut olmazlar. De ki “Doğru yol, ancak Allah’ın [bildirdiği
İslamiyet] yoludur.”) [Bakara 120]
Demek ki, Hristiyanlar hoşnut ve memnun olup bu
kitapları övüyorlarsa, bir maksatları var demektir. Müslüman olmayan herkes
gayrimüslimdir yani
kâfirdir. Kâfir, bize ne yardım edebilir? Onlarla işbirliğinin, ateistleri
Hristiyan yapmanın Müslümanlığa ne faydası olur?
Ehl-i kitab olan Hristiyan ve Yahudiler,
cehennemliktir. Bir âyet-i kerime meali:
(Ehl-i kitab [Yahudi ve Hristiyan] olsun, müşrik olsun
bütün kâfirler, muhakkak Cehennemdedir, orada ebedî kalırlar. Onlar
yaratıkların en kötüsüdür.) [Beyyine 6]
Böyle ebedî cehennemlik olan kâfirlerle işbirliği
yapmanın arkasındaki niyeti anlamaya çalışmalıdır.
Hoşgörülü olmak
Hoşgörülü rumuzlu birinin sorguları:
Sorgu: Hoşgörüye karşı çıkmakla ittihad-ı İslam’a ve
(Müminler kardeştir) âyetine uyulmamış olur. Kiliseye gitmeye, âyinlere
katılmaya tepki göstermek hoşgörüyü baltalamaz mı?
CEVAP:
Bu tepkinin ittihad-ı İslam’la ve müminlerin kardeş
olmasıyla ne alakası vardır ki? Hristiyanlar Müslüman mı da onlarla ittihad-ı
İslam için çalışacağız? Hristiyanlara kucak açmakla ittihad-ı İslam nasıl
gerçekleşir ki? Hristiyanlarla Müslümanları birleştirmek için çalışmak, domuz
sütüyle koyun sütünü karıştırmaya benziyor. Bu karışıma da süt denir, ama koyun
sütü denmez. Domuz sütüne koyun sütü katılırsa, domuz sütüne zarar gelmez. Ama
koyun sütüne domuz sütü katılırsa, artık o, koyun sütü olmaktan çıkar, hepsi
necis olur. İttihad-ı İslam, Müslümanlar arasında olur. Mümkünse, önce yetmiş
parçaya bölünmüş Müslümanları tek doğru fırkada birleştirmek gerekir.
Müslümanlar arasında birlik sağlamadan nasıl gayrimüslimlerle birlik sağlanacak ki? Hem onlarla ne
birliği sağlanır ki?
Sorgu: Artık internetle kötülüğe ulaşmak çok kolay, bu
kötülükler dinlere hayat hakkı tanımadığı için, ayakta kalmak isteyen dinler,
hoşgörüden yana olmak zorunda değil midir?
CEVAP:
Dikkat edin, dinler deniyor. Hak din bir tane değil
mi? Bâtıl dinlerin ayakta kalması bizi neden ilgilendiriyor ki? Hristiyanlar,
Müslümanlığı yok etmek için, dinsizlerden daha çok çalışıyorlar. Hristiyanların
misyoner teşkilatı var, ateistlerin böyle bir teşkilatı yok. Eskiden zimmî
olanlar vardı. Devletin gölgesinde yaşadıkları için, hoşgörü önem taşırdı.
Zimmî olmayanlara o şekilde bir hoşgörü zararlı olur. İyi geçinmek ayrı, onun
küfrünü hoş görmek ayrıdır.
Sorgu: Dini, imanı yok eden TV programları yok mu?
İçki ve fuhuş moda hâline gelmedi mi?
CEVAP:
Hoşgörü olunca bu programlar kalkacak mı? Misyonerlik
bitecek mi? Papaz, günah çıkarttığına göre, içkinin, fuhşun onlar için ne
sakıncası olur ki? Hem kâfire günah yoktur. Önce iman etmesi gerekir. Acaba
onlar bu günahlardan vazgeçirmeye mi, yoksa Müslümanları onlardan yapmaya mı
çalışıyorlar?
Sorgu: İçki, fuhuş gibi olumsuzluklar, dinlerden
uzaklaşmayı göstermiyor mu?
CEVAP:
Hâlâ dinler deniyor. Bâtıl dinlerin bizimle ne ilgisi vardır?
Allahü teâlâ o dinleri nesh etti, Hak din
olarak İslam’ı getirdi. Hâşâ o dinleri nesh etmeyip, lüzumsuz yere mi
İslamiyet’i getirdi? İslam’la diğer dinler mukayese kabul eder mi? İnsan, diğer
dinlerden ne kadar uzaklaşırsa, o kadar iyi olur. Bir dinsizin Müslüman olması
mümkün, fakat Hristiyan’ın senelerdir alıştığı bâtıl dinini bırakıp da,
Müslüman olması daha zordur.
Sorgu: Kiliseler, havralar gibi camiler de boşaldı.
Hurafeler dinleri sardı. Bunun için, dinler arasında yardımlaşma şart değil mi?
CEVAP:
Diğer dinlerde hurafe olması bizi niye ilgilendirir
ki? Kendisi hak değil ki, içindeki bâtılları, hurafeleri temizleyelim? Domuz
sütüne şarap katılsa, o şarabı çıkarabilsek, o süt temiz olur mu hiç? Domuz
sütünü necis yapan şarap değildir, sütün kendisi necistir. Bir Hristiyan açık
gezmese, içki içmese, zina etmese, yalan söylemese, kumar oynamasa, diğer
kötülüklerin hiçbirini yapmasa, üstelik dünyanın her yerine cami yaptırsa Allah
indinde makbul olur mu? Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Kâfirlerin cami yapmaları ve diğer bütün [iyi]
işleri, boşa gidecek, Cehennemde sonsuz kalacaklar.) [Tevbe 17]
Sorgu: Hristiyanlarla anlaşıp omuz omuza çalışmamıza
niye tepki gösterilir ki?
CEVAP:
Ne anlaşması, hangi prensiplerde mutabık kalınacak?
Belki sadece tek Allah inancı denebilir. Hristiyan, üç tanrı varken tek Allah’a
inanır mı? İnansa bile Peygamberimizi,
kitabımızı ve imanın diğer şartlarını kabul eder mi? Onlar, bize gölge etmesin,
başka ihsan istemeyiz. Misyoner faaliyetlerini durdursunlar yeter, ama
hoşgörülü bunu istemez. Çünkü onların misyonerlik faaliyetlerini tasvip ederek,
bunu hizmet kabul ediyorsunuz. Biz de onlarla omuz omuza çalışalım diyorsunuz.
Hristiyanlar bize ne yardımı yapacak? Tarihte görüldüğü gibi, hizmet perdesi
altında Hristiyanlık propagandası yapacaklar. Zaten açıkça, (Esas gayemiz,
dünyayı Hristiyan yapmaktır) diyorlar.
Sorgu: Ne o beni Hristiyan yapabilir, ne de ben onu
Müslüman yapabilirim, bizim gayemiz, Hristiyanlarla el ele verip dinsizliği yok
etmektir. Bunun neresi yanlış?
CEVAP:
Bir insan Müslüman değilse, hangi dinden olursa olsun
ne önemi olur ki? Bir insan ister Hristiyan, ister ateist olsun, ikisi de
Cehenneme gidecektir. Yoksa bu husustaki âyetlere inanmayıp tarihsel mi
diyorsunuz?
Hristiyan’la el ele verip, birkaç dinsizi Hristiyan
yapınca faydası ne olacak? Onların tek gayesi, herkesi Hristiyan yapmaktır. Siz
de onlarla el ele verip, dinini bilmeyen Müslümanları kurban ederek, Hristiyan
dostlarınıza peşkeş mi çekeceksiniz? Yoksa reformcuların dediği gibi,
Hristiyanlığa hak din mi diyorsunuz?
Hak din İslam’dır
Soru: (Herkesin Müslüman olması dinin, Kur'anın hedefi
değildir) diyenler çıkıyor. Hedef, bütün insanların Cennete gitmesi değil
midir? Cennete de yalnız Müslüman gireceğine göre, bu söz yanlış değil mi?
Diğer dinler de hak ise, hâşâ Allah İslamiyet'i lüzumsuz yere mi gönderdi?
CEVAP:
Elbette yanlıştır. Hâşâ, Allahü
teâlâ lüzumsuz iş yapmaz. Yarattığı bütün varlıkların, arıdan deveye
kadar, taştan toprağa kadar, yerden göğe kadar, hepsinin bir hikmeti vardır.
Faydasız ve hikmetsiz bir şey yaratmamıştır. Gönderdiği İslamiyet ise, bütün
insanları iki cihan saadetine kavuşturacak en büyük nimettir.
Allahü teâlâ cihadı, bütün insanların sonsuz saadete kavuşması
için emretmiştir. Cihadı farz kılmakla, kâfirleri Müslüman olmakla
şereflendirmeyi, onlardan cizye alarak İslamiyet'in himayesi altına girenlerin
çalışmalarına, ibadetlerine karışmayıp, canlarını, mallarını, namuslarını
korumayı emrediyor.
Müslüman olmayanların, huzura, barışa kavuşmaları,
ancak Müslüman olmak veya cizyeyi kabul etmekle mümkündür. Kur'an-ı kerime
uyulan yerlerde huzur, barış ve adalet kendiliğinden hâsıl olur. Allahü teâlâ, zaten bunun için İslamiyet'i
kullarına lütfedip, ihsanda bulunarak gönderdi. Muhammed
aleyhisselamın gönderilmesi, bütün insanlara rahmet oldu.
İşte Müslümanlar, kâfirleri bu tek yoldan huzura,
barışa kavuşturmak için cihad eder. Bütün insanların Müslüman olmakla
şereflenmeleri için canlarını, mallarını feda ederler.
Allahü teâlâ, bütün insanları Müslüman olmaları için yarattığını
bildiriyor. Bütün insanlara, Müslüman olmalarını emrediyor. Kullarını bu
saadete kavuşturmak için cihad edenlere çok sevab vereceğini söz veriyor.
Cihadda ölenlere şehitlik rütbesi veriyor.
Cihad, Kelime-i tevhidi, yani imanı, İslam'ı yaymak
demektir. İnsanlar arasında adaleti, huzuru, barışı ve emniyeti gerçekleştirmek
için tek çıkar yol, dünyanın her yerine kelime-i tevhidi yaymaktır. Dünya
barışı, ancak böyle sağlanabilir.
Cihad, bütün insanları iman etmeye çağırmak, bu
çağrıyı işitmelerine ve kabul etmelerine mani olan diktatörlerle devletin
savaşmasıdır. Fertlerin cihadıysa, malla, fikirle ve dua etmekle, İslam
ordusuna yardım etmektir. Cihad, farz-ı kifayedir. (Dürr-ül-muhtar)
Cihadı emreden âyet-i kerimelerden birkaçının meali
şöyledir:
(İman edenler, [yurtlarını, mallarını bırakıp] hicret
edip, Allah yolunda cihad edenler, Allah’ın rahmetini umarlar.) [Bakara 218]
(Ey müminler, Allah yolunda cihad edin ki, kurtuluşa
eresiniz.) [Maide 35]
(İman edip de hicret edenlerin ve Allah yolunda
mallarıyla, canlarıyla cihad edenlerin, Allah katında dereceleri daha üstündür.
Kurtuluşa erenler de işte onlardır.) [Tevbe 20]
(Mal ve canlarını feda ederek din düşmanlarıyla, Allah
rızası için cihad eden Müslümanlar, oturup ibadet edenlerden üstündür. Hepsine
de Cenneti söz verdim.) [Nisa 95]
(Savaştan geri kalan münafıklar, mallarıyla,
canlarıyla Allah yolunda cihad etmekten hoşlanmayıp, “Bu sıcakta savaşa gidilir
mi?” dediler. Onlara, Cehennem ateşinin daha sıcak olduğunu söyle! Keşke bunu
anlayabilselerdi.) [Tevbe 81]
(Sonradan iman eden ve hicret edip sizinle beraber
cihad edenler de sizdendir.) [Enfal 75]
(Gerçek müminler, Allah yolunda cihad eder, kötülenip
kınanmaktan korkmaz.) [Maide 54]
(Mekke’nin fethinden önce malını veren ve cihad edene,
fetihten sonra malını dağıtan ve cihad edenden daha büyük derece vardır. Allah,
hepsine Cenneti vaat etti.) [Hadid 10]
(Hafif ve ağırlıklı olarak [kuvvetli-zayıf,
genç-yaşlı, zengin-fakir, yaya-atlı, silahlı-silahsız, hepiniz] savaşa çıkın,
malınızla, canınızla Allah yolunda cihad edin! Bu sizin için daha iyidir.)
[Tevbe 41]
(Allah içinizden cihad edenleri belli etmeden,
sabredenleri ortaya çıkarmadan, Cennete gireceğinizi mi sandınız?) [Âl-i İmran
142]
(Hakiki müminler, Allah ve Resulüne iman ettikten
sonra, imanlarında şüpheye düşmeyip Allah yolunda malları ve canlarıyla cihad
edenlerdir.) [Hücurat 15]
(Allah’a ve Resulüne iman edip, malınızla, canınızla
Allah yolunda cihad etmenizin, sizin için çok hayırlı olduğunu bilmelisiniz.)
[Saf 11]
Bir hadis-i şerif de şöyledir: (Cihadla emrolundum.
“La ilahe illallah” dedirtene kadar, onlarla savaşırım.) [Siyer-i kebir]
İslamiyet cihanşümul bir dindir
Hazret-i Âdem'den beri gelen dinlerde, dinin adı,
gönderilen peygamberin adıyla söylenirdi. Mesela, Hazret-i Musa'nın dinine
Musevilik, Hazret-i İsa'nın dinine İsevilik denirdi. Her peygamber, bir
bölgeye, bir kavme gelirdi. O bölgenin, o kavmin peygamberi olurdu. O din belli
bir zaman yürürlükte kalırdı. Sonra yeni bir peygamberle, yeni bir din
gönderilirdi.
İslamiyet ise, cihanşümul [evrensel, üniversal,
küresel] olarak geldi. Bir bölgeye, bir ırka değil, bütün insanlığa, bütün
dünyaya geldi. Hükümleri de, kıyamete kadar geçerli olduğu için, gönderilen
peygamberin ismiyle bildirilmedi. Yani Muhammedilik
denmedi. Muhammed aleyhisselamın
getirdiği dine, İslamiyet dendi. Önceki dinlerin hiçbiri bozulmamış olsaydı
bile, nesh edildiği, yani yürürlükten kaldırıldığı için, artık o dinlerin hiç
biriyle amel etmek caiz olmaz. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Hep birlikte Allah'ın ipine [Kur'ana, İslamiyet'e]
sımsıkı sarılın!) [Âl-i İmran 103] (Herkes İslam’a sarılmalıdır.)
(Allah indinde hak din, yalnız İslam'dır.) [Al-i İmran 19] (Başka dinler hak değildir.) (Başka
dinler hak değildir.)
(İslam'dan başka din arayan, bilsin ki, o din asla
kabul edilmez.) [Al-i İmran 85] (İslam’dan
başkası geçersizdir.)
(Müşrikler istemeseler de, İslam dinini diğer bütün
dinlerden üstün kılmak için resulü Muhammed
aleyhisselamı, [sebeb-i hidayet olan] Kur'an ve İslam diniyle birlikte gönderen
Allah'tır.) [Saf 9]
(Bugün size dininizi ikmal ettim, üzerinize nimetimi
tamamladım ve sizin için din olarak İslam'ı beğendim.) [Maide 3] (Allah'ın
beğendiğini beğenmeyenlere ne demeli?)
Diğer dinler, belli bir bölgeye, belli bir kavme
gönderilmişken, İslamiyet bütün dünyaya gönderildi. Peygamber
efendimiz de bütün dünyadaki milletlere gönderildi. İki hadis-i şerif meali
şöyledir:
(Her nebi kendi kavmine, ben ise, kızıl kara, her
millete gönderildim.) [Buhari]
(Her nebiye üstün kılındığım altı hasletten biri,
bütün insanlara gönderilmemdir.) [Müslim]
Allah’a iman ne demektir?
Soru: (Allah’a iman şarttır, ama Amentü’deki diğer
şartlara, mesela Peygamberlere
inanmak gerekmediği için Ehl-i kitap da Cennete gider) deniyor. Amentü’nün
tamamına inanmak şart değil mi? İnanmayan Müslüman da olsa, Cehenneme gitmez
mi?
CEVAP:
Amentü’deki imanın şartlarından birini bile inkâr eden
kâfir olur. İmanı eksik tarif etmek, Allahü teâlâyı
ve Resulünü yalanlamak olur. Peygamber
efendimiz, imanı şöyle tarif etmiştir:
(İman; Allah’a, meleklere, kitaplara, peygamberlere,
ahiret gününe [Cennete, Cehenneme, hesaba, mizana], kadere, hayrın ve şerrin
Allah’tan olduğuna, ölüme, öldükten sonra dirilmeye, inanmaktır. Allah’tan
başka ilah olmadığına ve benim, Onun kulu ve resulü olduğuma şehadet etmektir.)
[Buhari, Müslim, Nesai]
Âyet ve hadislerdeki (Allah’a iman eden) ifadesi,
mümin içindir. Buradan, imanın diğer şartlarına inanmaya gerek yok denmez.
İmam-ı Kurtubi buyurdu ki: Allah’a iman, vacib-ul-vücud olan Allahü teâlânın varlığını, Resulünün getirdiği
tafsilata göre tasdik etmek demektir. (Cami’u li-Ahkâm)
Bugünkü İncil ve Tevrat’ta bildirildiği gibi inanan,
Allah’a iman etmiş olmaz. Bir âyet-i kerime meali:
(Kendilerine kitap verilenlerden, Allah’a ve ahiret
gününe inanmayan, Allah’ın ve Resulünün haram ettiği şeyi haram tanımayan ve
hak dini [İslamiyet’i] din edinmeyenlerle, zelil bir halde kendi elleriyle
[boyun eğerek] cizye verinceye kadar savaşın!) [Tevbe 29]
Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Kitab ehli bir kavme görevle gidince, La ilahe
illallah Muhammedün Resulullah demeye davet et! Bunu kabul
ederlerse, günde beş vakit namazın farz olduğunu bildir! Sonra da, Müslüman
zenginlerden alınıp fakirlerine verilen zekâtın farz olduğunu söyle!) [Buhari, Müslim]
Yahudiler, Hristiyanlar ve diğer kâfirler, dinimizin
emir ve yasaklarına muhatap değildir. Onlara önce farz olan, iman etmektir.
Müslüman olmadıkça, Cennete gitmeleri de mümkün değildir. Müslüman olmayanın
Cennete gideceğini söylemek küfürdür. İki âyet-i kerime meali:
(Kim İslam’dan başka din ararsa, bilsin ki, o din asla
kabul edilmez.) [Âl-i İmran 85]
(Kimi, ona [Muhammed
aleyhisselama] iman etti, kimi ondan yüz çevirdi. Bunlara da çılgın ateşli
Cehennem yetti. Âyetlerimizi inkâr edip kâfir olanları elbet ateşe atacağız.) [Nisa 55,56]
Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Beni duyup da, bana inanmayan Yahudi ve Hristiyan,
elbette Cehenneme girecektir.) [Müslim]
Mazlum Hristiyanlar
Soru: (Hristiyanların mazlumları ve hak dine kuvvet
verenler, Cennete gidecektir) diyenler oluyor. Ehl-i kitabdan özellikle
Hristiyanların mazlumları Cennete sokuluyor da, Ehl-i kitab olan Yahudilerin
mazlumları niye Cennete konmuyor?
CEVAP:
Yahudiler de kitab ehli olduğu halde, neden
Hristiyanlara bu ayrıcalığın tanındığını bilmiyoruz. Hristiyanların da,
Yahudilerin de, ister mazlum olsun, ister zalim olsun, isterse tek hak din
Müslümanlığa hizmet etsin, hepsi Cehenneme gidecektir. Cennete sadece
Amentü’deki altı esasa inanan Müslüman girecektir. Hristiyan ve Yahudilerin
Cehenneme gideceğini bizzat Resulullah
efendimiz şöyle bildiriyor:
(Beni duyup da Peygamber
olduğumu kabul etmeyen Yahudi ve Hristiyan, mutlaka Cehenneme girecektir.) [Hâkim]
Ehl-i kitab olan Hristiyan ve Yahudilerin Cehennemlik
oldukları hakkında âyet-i kerimeler de vardır. Birinin meali şöyledir:
(Ehl-i kitab [Yahudi ve Hristiyan] olsun, müşrik olsun
bütün kâfirler, muhakkak Cehennemdedir, orada ebedi kalırlar. Onlar
yaratıkların en kötüsüdür.) [Beyyine 6]
Kâfir hak dine kuvvet verse de, ne kıymeti olur ki?
Müslüman olmadıkları müddetçe iyi amellerinin hiçbirinin kabul olmayacağını
Kur’an-ı kerim haber veriyor. Müslüman olmayan herkes gayrimüslimdir yani kâfirdir.
Kâfirin de yaptığı hiçbir iyiliğin, Allah katında kıymeti yoktur; hatta cami,
çeşme yaptırsa, namaz kılsa, oruç tutsa hiç kıymeti olmaz. Bir âyet-i kerime
meali:
(Kâfirlerin cami yapmaları ve diğer bütün [iyi]
işleri, boşa gidecek, Cehennemde sonsuz kalacaklar.) [Tevbe 17]
(Hristiyanların mazlumları Cennete gidecek) diyen
çıksa da, asla Hristiyanlara yaranamaz, o kişi Hristiyan olmadıkça,
Hristiyanları memnun edemez. Bir âyet-i kerime meali:
(Sen, onların dinine uymadıkça, Hristiyanlar ve
Yahudiler senden hoşnut olmaz. De ki: Doğru yol, ancak Allah’ın [bildirdiği
İslamiyet] yoludur.) [Bakara 120]
Bu kadar açık nasslara rağmen özellikle Hristiyanları
Cennete koymaya çalışanların maksatları ne olabilir?
İki dine uymak
Soru: Dinimize de inanan ve birçok İslamî hükmü uygulayan,
fakat kendi dinini bırakmayan bir gayrimüslim, Müslüman hükmüne girer mi?
CEVAP:
Yine gayrimüslimdir. Müslüman olmak için kafirliğe ait bütün inançları
bırakması şarttır. Bırakmadığı sürece, İslamiyet’in bütün emirlerini uygulasa
yine kâfirdir.
Emirleri uygulamak ve kelime-i şehadeti söylemek
yeterli değildir. Münafıklar da, o kelimeyi söyler, namaz kılar, diğer emir ve
yasaklara uyardı veya uymuş görünürdü. Müslüman olmak için İslamiyet’in
bütününe inanmakla birlikte, her çeşit kâfirlikten uzaklaşmak lazımdır.
Kâfirliği bırakmadıkça, ne yaparsa yapsın Müslüman olmuş olmaz. Müslüman
kalabilmek için kâfirliği ve İslamiyet’e uymayan hangi inanış, hangi görüş,
hangi teori olursa olsun, hepsini yanlış bilmek ve zararlı olduğuna inanmak
şarttır.
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Muhammed aleyhisselama uymak için, Onu tam ve kusursuz sevmek
lazımdır. Tam ve olgun sevginin alameti de, onun düşmanlarını düşman bilip
sevmemektir. Sevgiye müdahene [gevşeklik] sığmaz. İki zıt şeyin sevgisi bir
kalbde, bir arada yerleşemez. Cem-i zıddeyn muhaldir. Yani iki zıddan birini
sevmek, diğerine düşmanlığı gerektirir. (1/165)
İman, inanılması zorunlu olan bilgileri kalbin tasdik
etmesi yani inanması demektir. Bu tasdikin alameti, küfürden uzaklaşmak ve
kâfirlikten sakınmaktır. Kâfirlikten sakınmak da, küfre mahsus şeylerden,
mesela zünnar bağlamak, [Noeli kutlamak] gibi küfür alametlerini kullanmaktan
sakınmak ve kâfirlere düşmanlık demektir. Tasdik edip de, zaruret olmadığı
halde, küfürden sakınmayan Müslüman mürted olur. (1/266, 3/16)
Zaruretsiz zünnar bağlayan veya Noel’i kutlayan
Müslüman kâfir olduğuna göre, zünnarlı kâfir, zünnarını kesmeden, kâfirlikten
çıkmadan, nasıl Müslüman olabilir ki?
İki dinli insan
Soru: Bir Müslüman, İslamiyet’le birlikte başka bir dine de
uysa Müslümanlığına zarar gelir mi?
CEVAP:
Müslümanlıktan çıkmış olur. Bir insan, hem Müslüman
hem kâfir olamaz. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Böyle yapan müşriktir, Müslüman değildir, çünkü İslam
ve küfür birbirinin zıttıdır. Birini kabul etmek, diğerini inkâr etmek
demektir. Küfürden uzak durmak, kaçınmak şarttır. (3/40)
Temiz necaset mi?
Soru: Bir yazar, uzun bir makale yazarak, (Hristiyanların
hepsi değil, bir kısmı sapıktır) diyor. Müslümanların ise, bir kısmı değil çoğu
sapıktır. O zaman Müslümanlıkla Hristiyanlık arasındaki fark nedir? Hangisi hak
dindir? İkisine de hak din denmez. O zaman ortada bir hak din varken, Allah
niye Müslümanlığı gönderdi ki? Hâşâ bu lüzumsuz bir şey olmaz mı? İmanın altı
şartından birini inkâr eden gayrimüslimler
veya İsevîler, nasıl mümin olur, nasıl Cennete gider? Gazetenin biri de kocaman
bir manşet atmış, (MÜSLÜMAN İSEVÎLER DUA ETTİ) diyor. İsevîlerin Müslüman olanı
da olur mu?
CEVAP:
Atalarımız, (Zırva tevil götürmez) diye ne güzel
söylemişler. Kâfiri Cennete koyma gayretinin altında yatan ne ki? Dinimizde
imanın altı esası net belli değil mi? Amentü’de açıklanmıyor mu? Bu altı
şarttan birini kabul etmeyen, Müslüman olabilir mi?
Altı şarttan biri, bütün kitaplara inanmaktır.
Hristiyanlar, gavur severlerin tabiriyle İsevî denilen kimseler, Kur'an-ı
kerime inanıyor mu? Elbette inanmıyor. İnanmayanlar nasıl Müslüman olur?
Yine altı şarttan biri de, bütün peygamberlere
inanmaktır. Hristiyanlar veya İsevîler, bizim peygamberimize inanıyor mu?
İnanmıyor. İnanmıyorsa nasıl Müslüman olur?
Onlar bizim inandığımız gibi meleklere de
inanmıyorlar. Allah'a da bizim gibi inanmıyorlar. Üç tanrıya inanıyorlar.
Yazara göre, böyle düşünen Hristiyanlar sapık diyelim.
Sapık olmayanları inanıyor mu? İnansa zaten Müslüman olur. Altı esasa
inanmadığı için gayrimüslimdir.
Hiçbir Hristiyan’la iman birliğimiz yoktur.
Müslüman İsevî diye bir şey olmaz. İsevîler gayrimüslim değil mi? Gayrimüslim demek Müslüman olmayan
demektir. Müslüman, hiç İsevî olur mu? İsevî ise Müslüman değil, Müslümansa
İsevî değildir. Bu tâbir neye benzer açıklayalım:
Müslüman İsevî demek, temiz necaset demeye benziyor.
Temiz necaset tâbirindeki necaset, eğer temizse necaset değildir. Yok,
necasetse, o zaman temiz değildir. Temiz idrar demek de böyledir. Alkolsüz bira
veya alkolsüz şarap da diyenler oldu. Eğer bir sıvı alkolsüz ise ona bira veya
şarap denmez.
Bütün bu hezeyanlar, (Allah katında hak din ancak
İslam’dır) mealindeki âyet-i kerimeyi inkâra çalışmanın başka yolu mudur?
İki dinli olmak
Soru: Gazetenin birinde, (Bir papaz, kelime-i şehadet
getirdi, Hristiyanlığın yanında Müslüman da oldu) diye bir haber çıktı.
(Hristiyanlar da Cennete girecek) diyen bazı Müslümanlar, Hristiyan da
olmuşlar. Böyle iki dinli olmak daha mı garanti oluyor?
CEVAP:
Garanti olmaz, aksine Müslüman olan kimse, başka dini
de kabul ederse, kâfir olur. Çünkü iki zıt şey bir arada bulunmaz. Hakla bâtıl
birleşmez. Sütle idrar karışırsa, idrara bir zararı olmasa da süt, temizliğini
kaybeder. Hristiyan, birkaç dine girse de onun gâvurluğuna bir zarar gelmez.
Ama bir Müslüman, Hristiyanlığı veya Yahudiliği kabul ederse kâfir olur. İki
dinli Müslüman olmaz.
Bir Hristiyanın Müslüman olabilmesi için, kelime-i
şehadet getirmekle birlikte, bâtıl dininden uzak olması da şarttır. Uzak
kalmadıkça İslâmiyet'e girmiş olmaz. (İbni Âbidin)
İmam-ı Rabbânî hazretleri de buyuruyor ki:
İki dinli olan kimse müşriktir, Müslüman değildir,
çünkü İslam ve küfür birbirinin zıddıdır. Birini kabul etmek, diğerini inkâr
etmek demektir. Küfürden uzak durmak, kaçınmak şarttır. (3/40)
Tebliğ nasıl olur?
Soru: Hoşgörülüler diyorlar ki:
1- Maksadımız, ben doğruyum sen yanlışsın değil, benim
dinim de, senin dinin de doğru olabilir, farkında olmadığımız bir noktada ortak
doğrulara sahip olabiliriz demektir.
2- Gayrimüslimleri
dinimize sokmak veya onları dinlerinde şüpheye düşürmek gibi bir düşüncemiz
yoktur.
3- Peygamber,
herkesi İslam’a çağırmıyor; herkes Müslüman olsun demiyor. Dinimizin amacı da,
dinleri teke indirgemek değildir.
Bunlar yanlış değil midir?
CEVAP:
Hepsi yanlıştır. Madde halinde cevap verelim:
1- Allahü teâlâ,
(Hak din islamdır, İslam’dan başka din arayanın bulacağı din asla kabul
edilmez) buyuruyor. O, Ehl-i kitaba (Senin dinin de doğru olabilir) diyor. Allahü teâlâ ise Ehl-i kitabın kâfir olduğunu
bildiriyor. Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Ehl-i kitab [Yahudi ve Hristiyan] olsun, müşrik olsun
bütün kâfirler Cehennemdedir, orada ebedi kalırlar. Onlar yaratıkların en
kötüsüdür.) [Beyyine 6]
Dininden şüphe edenin dini yoktur. Biz doğru din
arayışı içinde miyiz? Allahü teâlâ bize
doğru olanı, hak olanı bildirmedi mi? Onlarla hiç ortak noktamız yoktur.
Diyelim ki sadece, Allah inancında ortak noktamız var. Onlar üç tanrı diyorlar
ya, tek dediklerini kabul edelim. Bu neyi halleder ki? Onları Cehennemden
kurtarır mı? İslamiyet’i kabul etmedikleri sürece Cehennemden kurtulamazlar.
Bir âyet-i kerime meali:
(Kimi, ona [Muhammed
aleyhisselama] iman etti, kimi ondan yüz çevirdi. Yüz çevirenlere çılgın ateşli
Cehennem yetti. Âyetlerimizi inkâr edip kâfir olanları ateşe atacağız.) [Nisa 55, 56]
2- Böyle düşünmemek, dinimize aykırıdır. Allahü teâlâ, kâfirleri dine davet et, gerekirse
onlarla savaş buyuruyor. Hoşgörenler niye Allah'ın bu emrini kabul etmiyorlar
ki? Bir âyet-i kerime meali:
(Ey Nebi, kâfirlerle ve münafıklarla cihad et, onlara
sert davran! Onların gidecekleri Cehennem, ne kötü yerdir.) [Tevbe 73, Tahrim
9]
3- Kâfire, sen kâfirliğinde kal diyerek, tebliğ ve
cihad olur mu hiç? Resulullah,
Rumların lideri olan Herakliyus’a gönderdiği mektubunda, (Hidayete uyup doğru
yolda gidene selam olsun! Sizi İslam’a davet ediyorum. Müslüman olursanız,
selamet bulursunuz. Allah ecrinizi iki kat verir. Bundan yüz çevirirseniz,
dalalette kalan bütün halkın vebali size yüklenir) buyurdu. (Buhari, Müslim, Tirmizi)
Hoşgörenler, kâfirliği niye hoş görüyorlar ki?
Tarihsel âyet olmaz
Soru: Her ne kadar Ehl-i kitabın cehennemlik olduğuna dair
âyetler varsa da, Bakara 62, Maide 69’da
Ehl-i kitabın cennete gideceği bildiriliyor. Bu bir çelişki midir? Yoksa
sapıkların dediği gibi, bu âyetler tarihsel midir?
CEVAP:
Hâşâ Kur’an-ı kerimde çelişki de, tarihsel âyet de
olmaz. Hak din yalnız İslamiyet’tir, Müslümandan başkası cennete giremez. Üç
âyet-i kerime meali şöyledir:
(Allah indinde hak din ancak İslâm’dır.) [Al-i İmran 19]
(Sizin için din olarak İslâm’ı beğendim.) [Maide 3]
(Kim İslâm’dan başka din ararsa, bilsin ki, o din asla
kabul edilmez.) [Al-i İmran 85]
Âyet-i kerimeleri en iyi anlayan Peygamber efendimizdir. Bu âyet-i kerimelerin
açıklamasında buyuruyor ki:
(Beni duyup da iman etmeyen Yahudi ve Hristiyan [ve
her kâfir] elbette cehenneme girecektir.) [Hâkim]
Peygamber efendimiz, imanla ilgili âyetleri açıklayarak imanı
şöyle tarif etmiştir:
(İman; Allaha, meleklere, kitaplara, peygamberlere,
ahiret gününe,[yani cennete, cehenneme, hesaba, mizana], kadere, hayrın ve
şerrin Allah’tan olduğuna ölüme, öldükten sonra dirilmeye, inanmaktır.) [Buhari, Müslim, Nesai]
Amentü’deki altı esastan birini inkâr eden kâfir olur.
Sadece Allah’a inandım demek kâfi değildir. Hristiyan ve Yahudiler, bizim
peygamberimiz dâhil bütün peygamberlere inanmadıkça kâfirlikten kurtulamazlar.
Yahudiler, Hazret-i İsa’ya, Hristiyanlar da, Muhammed
aleyhisselama inanmadıkları için kâfir oldular. Amentü’de bildirilen altı
husustan birini, mesela kaderi inkâr eden kâfir olur, bütün iyi amelleri yok
olur. (Redd-ül-muhtar)
Kur’an-ı kerimde, Ehl-i kitabın kâfir olduğunu
bildiren birkaç âyet-i kerime şöyledir:
(Yahudiler, Üzeyr’e, Hristiyanlar da Mesih’e Allah’ın
oğlu dediler. Daha önceki kâfirlerin [“melekler Allah'ın kızlarıdır”
diyenlerin] sözlerine benziyor. Allah onları kahretsin! Nasıl da sapıtıyorlar.)
[Tevbe 30] (Ehl-i kitap, diğer kâfirleri taklit ettikleri için
kötülenmektedir.)
(Ehl-i kitap [İslâm’a] iman edip, [kötülükten]
sakınsalardı, kötülüklerini örter ve onları nimetleri bol cennete sokardık.)
[Maide 65] (İslam’a inanmadıkları için iman etmiş olmazlar.)
(Ey iman edenler, Yahudi ve Hristiyanları dost
edinmeyin! Onlar, [İslâm düşmanlığında] birbirinin dostudur. Onları dost edinen
de onlardan [kâfir] olur. Allahü teâlâ,
[kâfirleri dost edinip, kendine] zulmedenlere hidâyet etmez.) [Maide 51] (Ehl-i
kitap kâfir olduğu için dost olmaz.)
(Müminler, kâfirleri dost edinmesinler! Onları dost
edinenler, Allah’ın dostluğunu bırakmış olur.) [Al-i
İmran 28] (Kâfirlere kucak açanlar da, Allah’ın dostluğunu bırakmış
olur.)
(Sen, onların dinine uymadıkça, Hristiyanlar ve
Yahudiler senden hoşnut olmazlar. De ki “Doğru yol, ancak Allah’ın yoludur.”) [Bakara 120] (Yani Ehl-i kitap, doğru yolda,
[Allah’ın yolunda] değildir. Ehl-i kitabın bozuk dinine girmedikçe, Resulullahtan hoşnut olmazlar. Kiliseye
gitmekle, Papa’nın elini öpmekle, Hristiyanlar, Müslümanlardan hoşnut olmaz.)
([Ey habibim, Yahudi ve Hristiyanlara] De ki: Eğer
Allah’ı seviyorsanız, bana uyun ki Allah da sizi sevsin.) [Ali İmran 31] (Demek
ki Ehl-i kitap olan Hristiyan ve Yahudiler, Peygamber
efendimize iman etmedikçe, Allah onları sevmez.)
(De ki: “Ey Ehli kitap, gelin aramızda şu müşterek
söze uyalım: “Ancak Allah’a kulluk edelim, Ona şirk koşmayalım, Allah’ı bırakıp
insanları Rabler edinmeyelim” Yine de, yüz çevirirlerse, “Şahid olun ki, biz
Müslümanız” deyin!) [Al-i İmran 64] (Ehl-i
kitap yani Yahudi ve Hristiyanlar buna yanaşmadı, yani Müslüman olmadılar.)
([Senden önce peygamberlere] iman edenler, Yahudi,
Hristiyan ve Sabiinlerden Allah’a ve ahirete inanıp salih amel işleyenler için
elbette Rablerinin katında mükâfatlar vardır.) [Bakara
62] (Hazret-i Musa zamanında, ona inanan Yahudiler ve Hazret-i İsa zamanında
ona inanan Hristiyanlar, elbette cennete gidecektir; çünkü bütün peygamberler
gibi, Hazret-i İbrahim gibi, Hazret-i Musa da, Hazret-i İsa da müslümandı.)
(Kitab ehlinden Allah’a huşu duyarak inanıp, Allah’ın
ayetlerini az bir değere değişmeyenler vardır. İşte onların ecirleri Rablerinin
katındadır. Şüphesiz Allah’ın hesabı çabuktur.) [Ali İmran 199, Maide 69]
Bu âyet-i kerimede, Hristiyan ve Yahudiyken iman eden,
yani müslüman olanlar övülüyor. Müslüman olmadan bir kimse iman etmiş olmaz ki.
Hâşâ ayetlerde çelişki aramak ne kadar çirkindir.
Kur’an-ı kerim tarihsel demek, (Kur’anın hükmü
kıyamete kadar baki değildir) demektir. Ateistlerin iddia ettiği gibi, domuz, o
gün için haramdı. Şimdi eti temizleniyor, yenmesinde sakınca yoktur denir mi?
İçki, o gün için haramdı, şimdi sarhoş olmayacak kadar içmekte sakınca yoktur
denir mi? Gusül, abdest cahiliye Araplarının kirden temizlenmek için emredilmişti,
şimdi buna lüzum yok denir mi?
Bunlar gibi, inkâr etmek için, dini emirlerin hepsine
birer kulp takmak mümkündür. Eski Hristiyanlar cehennemlikti, şimdikiler
cennetlik denir mi hiç?
Hak dinler
Soru: Din ne demektir? Hristiyanlığa ve Yahudiliğe din
denir mi? İslamiyet’ten başka hak din olmadığına göre dinler tabiri yanlış
değil mi?
CEVAP:
Yanlış değildir. Allahü
teâlâ, ilk insan ve ilk Peygamber
olan Âdem aleyhisselamdan beri, her bin senede din sahibi yeni bir Peygamber vasıtasıyla, insanlara dinler
göndermiştir. Bunlar vasıtasıyla, insanların dünyada rahat, huzur içinde
yaşamaları ve ahirette de sonsuz saadete kavuşmaları yolunu bildirmiştir.
Şimdi, dünyada semavî kitabı olan üç din vardır: Yahudilik, Hristiyanlık,
İslamiyet. Yahudiler Musa aleyhisselamın, Hristiyanlar İsa aleyhisselamın
getirdiği dine tâbi olduklarını söylerler. Şimdi, hiçbir yerde, hakiki Tevrat
ve İncil yoktur. Bu kitaplar sonradan tahrif edilmiş, yani insanlar tarafından
değiştirilmiştir. Değiştirilmemiş bile olsalar, o dinler nesh edilmiş, yalnız
hak din olarak İslamiyet bildirilmiştir. Diğer dinlere, bâtıl din denir.
Kur’an-ı kerimde de dinler tabiri geçmektedir. Üç
ayet-i kerime meali şöyledir:
(Kendi dinlerine uymadıkça, Yahudi ve Hristiyanlar
senden asla hoşnut olmazlar. “Doğru yol, ancak Allah’ın yoludur” de! Sana gelen
ilimden sonra onların heveslerine uyarsan, and olsun ki, Allah’tan sana ne bir
dost ve ne de bir yardımcı olur.) [Bakara
120]
(Puta tapanlar hoşlanmasa da, dinini bütün dinlerden
üstün kılmak üzere, peygamberini doğru yol ve hak dinle gönderen Allah’tır.)
[Tevbe 33]
(Bütün dinlerden üstün kılmak üzere, peygamberini,
doğruluk rehberi Kur’an ve hak dinle gönderen O’dur. Şahit olarak Allah yeter.)
[Fetih 28]
Hristiyanlık ve Yahudilik semavi din iseler de, nesh
edilerek yürürlükten kalkmıştır. Allahü teala bütün dinlerden üstün olan
İslamiyet’i göndermiştir. Peygamber
efendimiz de buyuruyor ki:
(Ana baba bir kardeşler farklı dinlerden olmadıkça
kıyamet kopmaz.) [Deylemi]
(Başka dinlere mensup olanlar birbirine mirasçı
olamazlar.) [Tirmizi]
Gayrimüslim
şehit olmaz
Soru: (İster herhangi bir dinden olsun, ister dinsiz olsun,
bir gayrimüslim eğer
ihtiyarsa, fakirse, zayıfsa, belalara maruz kalarak çok sıkıntı çekmişse, zulme
uğramışsa veya iyi huyları varsa mesela mütevazı ise, insanlığa faydalı
buluşlar yapmışsa, bunların hepsi küfrüne kefaret olur, hatta şehitlik
mertebesine yükselir ve Cennete gider) diyenler oluyor. Bir gayrimüslim, ihtiyar genç, fakir
zengin, zayıf kuvvetli olsun, ister sıkıntı içinde, ister refah içinde yaşasın,
zalim veya mazlum olsun, mütevazı yahut kibirli olsun, cami ve çeşme gibi hayır
hasenat yapsın, isterse bilgisayarı bulsun, iman etmedikten sonra bu
yaptıklarına sevab alabilir mi, şehit olmasına ve Cennete girmesine sebep olur
mu? İmanları olmadıktan sonra, bu bildirilen hususların Cennete gitmek ve şehit
olmakla ne ilgisi var? İmansızın iyi amellerinin fayda vermeyeceğine dair âyet
yok mudur?
CEVAP:
Müslüman olmayanların hiçbir iyi ameline sevab
verilmez. Doğruca Cehenneme giderler. Bir âyet-i kerime meali:
(İslamiyet'in hükümlerini tanımayıp imanı inkâr edenin
yaptığı bütün [iyi] işler boşa gitmiştir, o âhirette hüsrana uğrayanlardandır.)
[Maide 5]
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Ahirette Cehennemden kurtulmak, yalnız Muhammed aleyhisselama uyanlara mahsustur.
Dünyada yapılan bütün iyilikler ve keşifler, Onun yolunda bulunmak şartıyla
ahirette işe yarar. Ona uymayanın yaptığı her iyilik dünyada kalır, ahiretinin
yıkılmasına sebep olur. (1/184)
Kâfirin hiçbir iyiliği, hayratı, hasenatı, ahirette
faydalı olmaz. Zulmen öldürülen kâfir, şehit olmaz, Cennete girmez. İmanı
olmayanın hiçbir iyiliğine sevab verilmez. (Berika, İ.Ahlakı)
Allahü teâlâ, Cennete girmek için, önce Müslüman olma, yani iman
etme şartını koymuştur. Müslüman değilse, iyi işleri faydasızdır. İyi işlere,
ibadetlere sevab verilebilmesi için, düzgün iman sahibi olmak gerekir. Bid'at
ehli bile, Müslüman olduğu halde, ibadetlerine sevab alamaz. Nerede kaldı ki,
gayrimüslimler
iyiliklerine sevab alıp da Cennete girsin!
Gayrimüslim,
hangi dinden olursa olsun, "Müslüman olmayan" yani "kâfir
olan" demektir. Kâfirin, hiçbir iyiliğine sevab verilmez; cami, çeşme
yaptırsa, namaz kılsa, oruç tutsa hiç sevab alamaz. Zengin fakir, genç ihtiyar,
zalim mazlum olmasına bakılmaz. İki âyet-i kerime meali şöyledir:
(Kâfirlerin cami yapmaları ve diğer bütün [iyi]
işleri, boşa gidecektir.) [Tevbe 17]
(Kâfir olarak ölenlerin yaptıkları işler, dünyada da,
ahirette de boşa gider.) [Bakara 217]
Gayrimüslim
şehit olur mu?
Soru: Zulümle öldürülen Hristiyanların şehit olduğunu
bildiren bir yazarı destekleyen biri, İngiltere’de savaşta öldürülen bir
Hristiyan’ın mezarı için, (Şehitlik ne büyük nimettir) diye övmektedir. Bu
yazarlar nasıl Müslüman? Neden Hristiyanları Cennete sokmaya çalışıyorlar? Gayrimüslim şehit olur mu?
CEVAP:
Hayır, gayrimüslimler, çok zulüm görseler de, ne kadar çok iyilik etseler de,
dünyayı aydınlatsalar da, Cennete giremeyecekleri Kur’an-ı kerimde açıkça
yazmaktadır. İki âyet-i kerime meali:
(Kâfirlerin faydalı işleri, fırtınalı bir günde
rüzgârın savurduğu küller gibidir. Âhirette o işlerin hiç faydası olmaz.)
[İbrahim 18]
(Ehl-i kitab [Yahudi ve Hristiyan] olsun veya müşrik
olsun bütün kâfirler, Cehennemde ebedî kalırlar.) [Beyyine 6]
Bir hadis-i şerif:
(Beni duyup da, bana inanmayan Yahudi ve Hristiyanlar,
muhakkak Cehenneme girecektir.) [Hâkim]
Savaşta veya zulümle öldürülse de, Ehl-i kitap dâhil,
hiçbir kâfirin [gayrimüslimin]
şehit olmayacağını merhum Hocamız kitaplarında şöyle bildiriyor:
Kâfirin, [Allah’a düşman olanın] hiçbir iyiliği,
hayratı, hasenatı, âhirette faydalı olmaz. [Zulümle öldürülen kâfir, şehit
olmaz. Cennete girmez.] İmanı olmayanın hiçbir iyiliğine sevab verilmez. (İslam
Ahlâkı)
Hristiyan Müslüman mukayesesi
Soru: Avrupa’daki bazı Müslümanlar, din kardeşi gibi,
Hristiyanlarla düşüp kalkıyorlar. (Onlar bizim camimize geliyor, biz de onların
kilisesine gidiyoruz, onlar bizim cemaatimize geliyorlar, biz de onların
âyinlerine katılıyoruz, onlar Kur’an okuyorlar, biz de İncil okuyoruz. Onlar
bizim kutsal değerlerimize saygı duydukları için, bizim de onların kutsal
değerlerine mesela haçlarına, kiliselerine saygı duymamızın ne zararı olur?
Zaten onlarla iman birliğimiz olduğu için teferruatla uğraşmamalı) diyorlar.
Hristiyanlarla aramızda iman birliği var mı?
CEVAP:
Onların Müslümanlara yaptıklarını, Müslümanların
onlara yapması caiz olmayan, haram, hattâ küfür olan çok şey vardır. Onlar
bizim zemzemimizi içse bâtıl dinlerine bir zarar gelmez, bizim onların
şaraplarını içmemiz haram olur.
Hristiyanlar camiye girmekle, bozuk dinlerine bir
zarar gelmez. Cami Allah’ın evidir, kilise şeytanların evidir. Kilisede, putlar
olduğu için namaz kılmak bile tahrimen mekruh olur. (Redd-ül-muhtar)
Onların Kur’an okumaları dinlerine bir zarar getirmez,
bizim bozuk İncilleri okumamız ve onlara inanmamız caiz olmaz. Onlar
cemaatimize gelse, namaz kılsa, dinlerine bir zarar gelmez, fakat Müslüman,
onların âyinlerini beğenirse küfre girer. Onlar bizim kutsal değerlerimize
saygı gösterse, onlara bir zararı olmaz, biz haça saygı göstersek küfür olur.
Onlar bizim bayramlarımızı tebrik etse, sakıncası olmaz, ama biz onların
Noellerini tebrik edersek küfre gireriz. Onların kızları Müslümanlarla evlense,
Hristiyanlıklarına zarar vermez, fakat bizim kızlarımız onlarla evlenirse kâfir
olur.
Geçen gün, bir kilisede, Hristiyanlarla, Hristiyan
hayranı Müslümanlar dua etmişti. Bu haber, (Dinler farklı, ama dua aynı)
şeklinde verilerek, üç tanrıya dua edenlerle, bir Allah’a dua edenler aynı gibi
gösterilmişti.
(Onlarla iman birliğimiz var) denmesi de çok
yanlıştır. Onlar kâfir, biz Müslümanız, onlarla iman birliğimiz yoktur.
Amentü’deki altı esasa inanmayanlarla iman birliği olur mu?
Hristiyanlarla aramızdaki iman birliği yok, ayrılık
ise çoktur. Birkaçı şöyledir:
1- En başta Allah’a imanda birlik yoktur. Biz bir
Allah’a inanırız. Onlar üç tanrıya inanırlar. Hazret-i İsa’ya Tanrı'nın oğlu ve
Tanrı derler. Bir âyet-i kerime meali:
(Allah’la birlikte başka ilah edinen Cehenneme
atılır.) [İsra 39]
Biz, (Allah, mekândan münezzehtir) deriz, onlar (Tanrı
göktedir) derler. Biz, (Allah, insana veya tahayyül edilen hiçbir şeye
benzemez, oğlu kızı yoktur, doğmadı ve doğurmadı) deriz, onlar (Tanrı babamızın
oğlu vardır, melekler Tanrı'nın kızlarıdır) derler. Biz, (Allah hiçbir şeyi
yapmaya mecbur değildir) deriz, onlar (Tanrı insanlığın kurtuluşu için biricik
oğlunu kurban etmek zorunda kaldı) derler. Sanki hâşâ oğlunu kurban etmeden
insanları affedemezmiş gibi, Allah’ı âciz bir varlık gibi gösterirler. Hâşâ
Allah’ın da oğlu olduğunu söylerler. Bu sakat mantıkla, (Tanrı, yeni bir oğul
yaratır, onu da kurban eder, herkesin günahını böylece affeder) diyen biri
çıkarsa ne diyecekler?
2- Onlar, meleklere kız derler. Biz ise, (Meleklerde
erkeklik dişilik yoktur) deriz. Bir âyet-i kerimede mealen, (Rabbiniz oğulları
size ayırdı da, kendisi için kız olarak, melekleri mi edindi? Elbette vebali
çok büyük söz ediyorsunuz) buyuruldu. (İsra 40)
3- Biz semavî kitapların hepsine inanırız, onlar
Kur’an-ı kerime inanmazlar.
4- Biz peygamberlerin hepsine inanırız, onlar Peygamberimize inanmazlar. Bir âyet-i kerime
meali:
(Kimi, Ona [Resulüme] iman etti, kimi de, Ondan yüz
çevirdi. Bunlara da çılgın ateşli Cehennem yetti. Âyetlerimizi inkâr edip kâfir
olanları elbette ateşe atacağız.) [Nisa
55–56]
Bir hadis-i şerifte, (Bana iman etmeyen Yahudi ve
Hristiyan, mutlaka Cehenneme girecektir) buyuruldu. (Hâkim)
5- Biz, (Hayrın da, şerrin de yaratıcısı Allah’tır)
deriz, onlar Mutezile sapıkları gibi,
(Kötülükleri Tanrı yaratmaz) derler. Her şeyin yaratıcısı Allahü teâlâdır.
Amentü’ye inanmayan Cennete gider mi? (Allah’ın
rahmeti her şeyi kuşatmıştır) diyerek gâvurlara da ahirette rahmet edileceği
söylenir mi hiç? Rahman, dünyadaki her mahlûka acıyan; Rahim ise, ahirette
yalnız müminlere acıyan demektir. Allahü teâlânın
rahmeti, şefkati dünyada müminlere ve kâfirlere, herkese birlikte yetiştiği
halde, ahirette kâfirlere merhametin zerresi bile yoktur.
Sadece Hristiyanlarla değil, hiçbir kâfirle iman
birliğimiz yoktur. Bir âyet-i kerime meali:
(Kâfirlerin cami yapmaları ve diğer bütün [iyi]
işleri, boşa gidecek, Cehennemde sonsuz kalacaklar.) [Tevbe 17]
Kâfiri etkilemeyen işler
Soru: Bize, Avrupa’da kiliseye gidip Kur'an okuma imkânı
sağlanıyor. Papazlar da camiye gelip Hristiyanlığı anlatıyor, fes, sarık
giyebiliyor. Biz de, kiliseye gidince haç taksak ne mahzuru olur?
CEVAP:
Hristiyan veya başka bir gayrimüslim, fes, sarık giyse, camiye gelse, Kur'an
dinlese, zemzem içse, bozuk dinine etkisi olmaz. Kâfir, Müslüman olmadıkça, ne
yaparsa yapsın, kendi bâtıl dininden çıkmış olmaz, yani kâfirliğine zarar
gelmez. Ama Müslüman öyle değildir, dinine aykırı ne yapsa zararı olur. Mesela,
onların verdiği içkiyi içse veya onlarla domuz eti yese büyük günah işlemiş
olur. Haçlarını boynuna taksa, zünnarlarını kuşansa kâfir olur. Bunun gibi
gayrimüslim, Müslümanın
bayramını kutlasa, bâtıl dinini etkilemez, ama Müslüman kâfirin Noel’ini
kutlasa kâfir olur. Kâfir olunca, imanı ve nikâhı gider. Bu inceliği iyi
anlamalıdır.
Ehl-i kitaba Cennetlik diyenler
Soru: Bir hoca, (“Hristiyanlar ve Yahudiler Cennet’e
girecek” diyen kâfir olur) diyor. Böyle demesi dinimize uygun mudur?
CEVAP:
Evet, Kur’an-ı kerimde ve hadis-i şeriflerde, Yahudi
ve Hristiyanların Cehennemlik olduğu pek açık yazılıdır. Bu âyet-i kerimelere
inanmayan elbette kâfir olur.
Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Âyetlerimizi yalanlayanlar kâfirdir, ebedî Cehennemde
kalırlar.) [Bakara 39]
Demek ki, Müslüman olmayan herkes kâfirdir.
Hristiyanların çoğu müşriktir. Müşrikler zaten kâfirdir. Ehl-i kitab olanları
da kâfirdir. Bir âyet-i kerime meali:
(Elbette, Ehl-i kitabdan [Yahudi ve Hristiyan] olsun,
müşriklerden olsun bütün kâfirler Cehennem ateşindedir, orada ebedî kalırlar.
Onlar mahlûkların en kötüsüdür.) [Beyyine 6]
Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Beni duyup da, bana inanmayan Yahudi ve Hristiyanlar,
muhakkak Cehenneme girecektir.) [Hâkim]
Yine din kitaplarında bildiriliyor ki:
Hristiyanlar, Ehl-i kitabdır. Ehl-i kitabın hepsi de
kâfirdir. (Fetava-yı Hindiyye)
Dinde zaruri olan şeylerden birine inanmayan kâfir
olur ve Cehennemde sonsuz azap çeker. (Belki kâfir olmaz) diye şüphe edenin de
kâfir olacağı, Bezzaziyye, Dürr-ül-muhtar, Kadı İyad’ın Şifa, İmam-ı
Nevevi’nin Ravda ve İbni Hacer-i Mekki’nin el-A’lam kitaplarında açıkça
bildirilmiştir. Bir Hristiyan’ı, bir Yahudi’yi ve din-i İslam’dan ayrılanlardan
birini kâfir kabul etmeyen kimsenin kâfir olacağından şüphe eden kimsenin de
kâfir olacağını, İslam âlimleri söz birliğiyle bildirdiler. Bu söz birliği adı
geçen kitaplarda yazılıdır. Kâfir olmasından şüphe eden de kâfir olunca, onu
Müslüman bilenin nasıl olacağını ve hele, onu İslam âlimleri için kullanılan
unvanlarla övenin nasıl olacağını düşünmeli. Bu sözümüzden, böyle kimseleri
İslam âlimi sananların ve bunların küfür saçan sözlerini, yazılarını övenlerin,
yayanların, kâfir olacaklarını iyi anlamalı. Övmek, yaymaya çalışmak ve
reklamını yapmak, razı olmayı, beğenmeyi gösterir. Küfre rıza, küfür olur.
Küfre rıza demek, kâfirin küfür üzere kalmasını istemek değil, onun küfrünü
beğenmek demektir. (Fetavel-Haremeyn, Faideli bilgiler)
Bu vesikalardan açıkça anlaşıldığına göre:
1- Ehl-i kitabın tamamı, yani bütün Yahudi ve
Hristiyanlar kâfirdir.
2- Yahudi ve Hristiyanları kâfir kabul etmeyen de
kâfirdir.
3- Yahudi ve Hristiyanları kâfir kabul etmeyenin kâfir
olduğundan şüphe eden de kâfirdir.
Dindar kime denir?
Soru: Bazıları, Yahudi ve Hristiyanların Cennete
gideceğini, hattâ şehit olacağını savunanlara ve kendi görüşünü din diye
bildiren mezhepsizlere, (Dindar, muhafazakâr ve Ehl-i
sünnet) diyorlar. Böyle demek yanlış olmaz mı?
CEVAP:
Elbette yanlıştır. (Dindar) ve (muhafazakâr), dinine
bağlı kimse demektir. Bir Budist de kendi bâtıl dinine bağlı olabilir, ama
İslâmiyet'te ona (dindar) denmez. Mezhepsiz bir kimse de, namaz kılsa,
haramlardan sakınsa, İslamiyet’e hizmet ettiğini zannederek, mezhepsizlik
yolunu yaymak için çok uğraşsa, ona (dindar) denmez. Çünkü (dindar) ifadesi,
övgü ve saygı ifadesidir.
(Ehl-i sünnet)
ifadesi de, imanı doğru olan Müslüman demektir. Ehl-i kitabı yani Yahudi ve
Hristiyanları cennetlik bilene, (Ehl-i sünnet)
denmeyeceği gibi, (Müslüman) bile denmez.
(Hak din) ve (Doğru din) ifadeleri, nasıl sadece
İslamiyet için kullanılıyorsa, (dindar) kelimesi de, sadece Ehl-i sünnet olan Müslümanlar için kullanılır.
İtikadı bozuk olanlara (dindar) veya (muhafazakâr) denmez. Böyle diyenler,
câhil değilse, mutlaka art niyetlidir.
Bazı Hristiyan hayranları da, papazları (takva sahibi)
diyerek övüyorlar. (Takva sahibi), Allah’tan korkup haramlardan sakınan kimse
demektir. Papazların günah işlemediklerini söylemek istiyorlar. Hristiyan
olmak, tek Allah yerine 3 tanrıya inanıp müşrik olmak, putlara tapmak, en büyük
günah değil mi? Küfürden büyük günah olur mu? Takva sahibi olmak için, önce
Müslüman olmak gerekir. Bid’at ehline bile, başka hiç günah işlemese de (takva
sahibi) denmez. Çünkü Ehl-i sünnet
itikadında olmamak, büyük günahtır.
Kâfire, kâfir denmez mi?
Soru: Hristiyanlar, (Hristiyanlıktan başka dinde olanlar,
Cennete giremez) dese, bu söz bizim hoşumuza gider mi? Gitmez elbette, o halde,
(Sadece Müslümanlar Cennete girer) dersek onlar da elbette hoşlanmaz, üstelik
Müslümanlıktan da, uzaklaştırmış olmaz mıyız?
CEVAP:
Hristiyanlar Cehenneme gidecek dersek, Hristiyanlar
elbette hoşlanmaz. Onlar hoşlanmayacak diye biz İslamiyet'i, Allah’ın
âyetlerini ve Resulünün hadis-i şeriflerini inkâr mı edeceğiz? Söylemeyecek
miyiz?
Peygamber efendimiz İslamiyet'i tebliğ ederken hakaretlere
mâruz kalmadı mı? Müşriklere, (Putlara tapmayın) dediği zaman, onlar üzülmedi
mi? Yahudilere, Hristiyanlara (Gelin Müslüman olun) dediği zaman, onlar
üzülmedi mi? Bu yüzden müşriklerle ve Ehl-i kitabla savaşlar olmadı mı?
Kelleler uçmadı mı? Dini tebliğ için ne gerekiyorsa, dinden taviz vermeden
yapılmalıdır.
Allahü teâlâ, Resulullah
efendimiz, Eshab-ı kiram ve Ehl-i
Sünnet âlimleri, dinin emirlerini boşuna mı anlattılar? Onlar, Hristiyanların
ve diğer kâfirlerin üzüleceğini bilmiyorlar mıydı? Biz onlardan daha iyisini mi
yapacağız? Bütün bunlar, Hristiyanlar ve diğer kâfirler üzülsünler diye değil,
iman edip Müslüman olsunlar, böylece Cennet nimetlerine kavuşsunlar, sonsuz
Cehennem azaplarından kurtulsunlar diye yapılıyor. Yani bunlar, onlara merhamet
edildiği için yapılıyor.
Sadece Müslümanların Cennet’e gireceği, âyet-i
kerimelerle sabit olduğu gibi, bunu Allah’ın Resulü de bildiriyor. Bir hadis-i
şerif meali şöyledir:
(Cennete sadece Müslüman olan girer.) [Buhari, Müslim]
Kâfire kâfir demek
Soru: Bir kimseye kâfir demeye hangi insanın yetkisi
vardır? (Şunu işleyen kâfir olur, Cehenneme gider) denilerek Allah'ın işine
niye karışılıyor? Onu bunu Cehenneme gönderme yetkisi hangi insanda olur?
CEVAP:
İnsanların kâfir veya Müslüman demesinin hiç önemi yoktur.
Kâfire kâfir diyen, şunu yapan kâfir olur diyen bizzat Allahü teâlâdır. Allahü
teâlânın veya Resulünün sözleri nakledilince, (Siz kim oluyorsunuz
da kâfirleri Cehenneme yolluyorsunuz) denemez. Hâşâ Cehenneme biz
göndermiyoruz, kitaplarda yazılanı bildiriyoruz. Kur’an-ı kerimde ve hadis-i
şeriflerde olanı bildirmezsek vazifemizi yapmamış oluruz, dinimize ihanet etmiş
oluruz. Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Sizden kim, dininden dönüp kâfir olarak ölürse,
onların yaptıkları [iyi] işler dünya ve ahirette boşa gider. Cehennemlik olarak
orada devamlı kalırlar.) [Bakara 217]
Biz bunları nakledince, kâfirleri biz mi Cehenneme
göndermiş oluyoruz? Kâfirlere böyle lüzumsuz arka çıkmaları anlaşılır gibi
değildir.
Kâfire kâfir dememek
Soru: Muteber bir kitapta, (Bir Hristiyan’ı veya Yahudi’yi
yahut başka bir gayrimüslimi,
kâfir kabul etmeyenin kâfir olduğunda şüphe edenin de, kâfir olacağını, İslam
âlimleri söz birliğiyle bildirdiler) deniyor. Kâfir olup olmadığını
bilmediğimiz kimseye kâfir dersek, o da kâfir değilse kendimiz küfre girmiş
olmaz mıyız?
CEVAP:
Bilmediğimiz kimseye niye kâfir diyeceğiz ki? Hattâ
sebep yokken, kâfire bile kâfir demek gereksiz. Şeytana bile, kâfir demesek hiç
mahzuru olmaz. Ancak, (Şeytan kâfir mi, değil mi bilmiyorum) demek veya (Hristiyanlar,
Mecusîler, ateistler Cennete girecek mi, girmeyecek mi?) diye şüphe etmek
küfürdür. Yoksa kâfirlere kâfir demek gerekmez. Hele şahıs olarak, elimizde
delili olmadan, (Şu kâfirdir) denmez. Sadece, (Müslüman olmayan herkes
kâfirdir) denebilir. Müslüman olmayanların kâfir olduğuna inanmak yeter.
Yahudi hayranlığı
Soru: (Hazret-i İbrahim Yahudi soyundandır. Hazret-i Muhammed de, Hazret-i İbrahim’in soyundan
olduğu için, o da Yahudi soyundandır. O halde Yahudiler bizim kardeşimizdir)
demek doğru mu?
CEVAP:
Yahudi kelimesi iki manada kullanılır: Birincisi din,
ikincisi ırk anlamındadır. Herkes hazret-i Âdem’den geldi. O zaman ırklar
yoktu. Irklar, Nuh aleyhisselamın çocuklarından sonra çıkmaya başladı. Yahudi
ırkı Yakub aleyhisselamdan sonra çıktı. İbrahim aleyhisselam ırk yönüyle de,
din yönüyle de Yahudi değildi. Irk olarak Yahudilere İsrail oğulları denir.
Yahudi denince din anlaşılır. Hristiyanlık gibi Yahudilik de bozulmuştur, fakat
bozulmamış olsa bile, nesh edilmiş, yani yürürlükten kalkmıştır. Ehl-i kitab
olan Yahudiler de, yine Ehl-i kitab olan Hristiyanlar gibi ebedî
Cehennemliktir. Üç âyet-i kerime meali şöyledir:
(Elbette, ehl-i kitaptan [Yahudi ve Hristiyan] olsun,
müşriklerden olsun, bütün kâfirler Cehennem ateşindedir, orada ebedi kalırlar.)
[Beyyine 6]
(Ey iman edenler, Yahudi ve Hristiyanları dost
edinmeyin! Onlar, [İslam düşmanlığında] birbirinin dostudur. Onları dost edinen
de, onlardan [kâfir] olur. Allah, [kâfirleri dost edinip, kendine] zulmedenlere
hidayet etmez.) [Maide 51]
(İman edenlere en şiddetli düşmanlık edenler
Yahudilerle müşriklerdir.) [Maide 82]
İman etmek, Amentü’de bildirilen altı esasa inanmak ve
bunların yerinde ve doğru olduğunu beğenmektir. Amentü’nün içinde, kitaplara ve
resullere iman da vardır. Yahudiler İncil’e ve Kur’an-ı kerime inanmazlar.
Resullerden, İsa aleyhisselamla bizim Peygamberimize
inanmazlar. Yahudileri din kardeşi görmek âyet-i kerimelere aykırıdır.
İbrahim aleyhisselama Yahudi demek de çok çirkindir.
Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(İbrahim, ne Yahudi, ne de Hristiyan idi; o, Allah’ı
bir tanıyan doğru bir Müslümandı, müşriklerden de değildi.) [Âl-i İmran 67]
İbrahim aleyhisselam, Yahudi ırkından olmadığı gibi,
Oğlu İsmail aleyhisselam’ın soyundan gelen Peygamber
efendimiz de Yahudi ırkından değildir.
Müslüman olmayan kimsenin dini ve ırkı ne olursa
olsun, Müslümanın kardeşi olamaz. Ancak Müslümanlar, birbirinin kardeşidir.
Hattâ Cehenneme gideceği hadis-i şerifle bildirilen bid’at ehli Müslümanlara
bile kardeşimiz demek doğru değildir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Bid’at ehline hürmet eden, İslamiyet’i yıkmaya yardım
etmiş olur.) [Taberani]
Yahudiler, Müslümanları severmiş(!)
Soru: (Yahudiler, Hristiyanları cehennemlik, Müslümanları
ise cennetlik görürler. İbrahimî mümin olarak kabul ettikleri için Müslümanları
çok severler ve onlara asla düşmanlık beslemezler. Müslümanların Cennete
gireceğine, ama Cennette Musa peygamberden uzakta kalacaklarına inanırlar)
diyenler çıkıyor. Yahudileri böyle yanlış tanıtıp, onları şirin göstermekteki
maksat ne olabilir?
CEVAP:
Maksadı bilemeyiz. Ancak Yahudilerin Müslümanları çok
sevdiğini söylemek, kasten söylenmiş büyük bir yalandır. Çünkü Allahü teâlâ, Yahudilerin Müslümanlara düşman
olduklarını bildiriyor. İki âyet-i kerime meali:
(İman edenlere en şiddetli düşmanlık edenler
Yahudilerle müşriklerdir.) [Maide 82]
(Dinlerine uymadıkça, Yahudilerle Hristiyanlar senden
asla hoşnut olmazlar.) [Bakara 120]
Yahudilerin Müslümanları sevdiğini söylemek, bu
âyetleri inkâr etmek olur.
Hristiyanların küfrü, Yahudilerin İslâm’a düşmanlığı
daha çoktur. (Redd-ül-muhtar)
Bugün Müslümanlar, üç fırkaya ayrılmıştır:
1- Eshab-ı kiramın
yolunda olan hakiki Müslümanlar. (Ehl-i sünnet
olanlar)
2- Eshab-ı kirama
düşman olanlar. (İbni Sebeciler)
3- Sünnîlere ve Şiîlere düşman olan bid’at sahipleri.
(Vehhâbîler)
Müslümanları böyle parçalayanlar, Yahudilerle
İngilizlerdir.
Fetret ne demektir?
Soru: (Günümüzde fetret devrinde yaşayan kâfirler Cennete
gider) deniyor. Günümüzde fetret devri mi vardır?
CEVAP:
Fetret, aynı cinsten iki olay arasındaki kesinti
devresi demektir. Mesela iki peygamber arasında peygambersiz geçen zamana
fetret devri denir. Fetret devri tabiri daha çok İsa aleyhisselamdan, Muhammed aleyhisselama kadar süren bin yıllık
zamanda peygamberden uzak yaşayan toplumlar için kullanılmıştır. Bazı köy ve
kasabaya nebi gelmişse de, hükmü cihanı kaplamadığı için, bu iki Peygamber arası, fetret devri olarak bilinir.
İslamiyet’in hükmünü duymayan yerlere de, fetret devrinde yaşıyor diyenler
çıkıyor. Buna fetret devri denmez, İslâmiyet'i duymayan yerler demelidir.
Dağda, çölde yaşayıp da, Peygamberleri
işitmeyenler mazurdur. Bunların Peygamberlere
inanmaları emredilmedi. (İsbat-ün-nübüvve)
Allahü teâlânın varlığını, birliğini akılla bilmek gerektiğini söyleyen
âlimler olmuştur. Ancak, hakkı batıldan ayırmak için yaratılan akıl, hak yol
bildirilmedikçe, bunu yalnız başına bulamaz. (Mektubat-ı Rabbanî 1/259)
Peygamberi işitmeyen kimse, Allahü
teâlânın var ve bir olduğunu düşünüp, buna iman ederse, Cennete girer.
(H. L. O. İman)
Dünyanın bir yerinde yaşayıp da, dinden haberi
olmayanlar, imanlı olmadıkları için Cennete girmezler. Allah’ı, Cenneti,
Cehennemi duymadığı ve inkâr etmediği için Cehenneme de girmezler. Dirildikten
ve hesaptan sonra, bütün hayvanlar gibi, bunlar da yok edilir. (Mektubat-ı
Rabbanî, Feraid-ül fevaid)
Buhara âlimleri, İmam-ı Eş’ari’nin bildirdiği gibi, (Peygamber gönderilmeden, tebliğ yapılmadan
önce teklif yapılmaz) dediler. Tercih edilen kavil de budur. Bu âlimler,
(Yerleri ve gökleri ve kendini gören, aklı başında bir kimsenin Allahü teâlânın varlığını anlamaması özür olmaz)
sözünden maksat, Peygamberlerin
sözlerini işittikten sonra, anlamaması özür olmaz demektir, dediler.
(Redd-ül-muhtar)
Bugün İslâmiyet her tarafa yayılmıştır. Fetret devri
diye bir devir veya yer yoktur. Teknolojinin, iletişimin, haberleşmenin çok
geliştiği bir zamanda, İslamiyet’ten hiç haberi olmayan kimseler yok gibidir.
Ormanda, mağarada yaşayıp İslâmiyet'i duymayan birkaç kişi belki olabilir.
Varlığı ihtimal dâhilinde olan bu birkaç kişiyi ileri sürerek, bütün
Hristiyanları Cennete sokmaya çalışmakta, bir art niyet yoksa, çok yanlış bir
düşüncedir.
Muhammedîlik suçlaması
Soru: Yahudi ve Hristiyan hayranlığıyla bilinen bir hoca,
(İslâm, tevhid dinidir. Fakat yanlış olarak hazret-i Muhammed’in getirdiği dine İslam deniyor. Yahudilik de,
Hristiyanlık da tevhid dini iken peygamberlerine isnat edildiği için Musevîlik
ve İsevîlik denmiştir. Hazret-i Muhammed’in
getirdiği dine de, Muhammedîlik, ona
inananlara da Muhammedî demek ve bu
yanlışlıktan kurtulmak gerekir) diyor. Peygamber
efendimizin getirdiği dinin adı İslam, İslâmiyet'e inanan da Müslüman değil
midir? Burada (Yanlış yapılıyor) denilerek suçlanan Allah mıdır?
CEVAP:
Hayır, burada Peygamber
efendimiz suçlanıyor. (Ortaya koyduğun esaslar Muhammedîlik
iken, ne diye İslam diyorsun?) demek istiyor. Böylece zımnen Kur’an-ı kerimi Peygamber efendimizin getirdiği, Allah'ın
kelamı olmadığı anlatılmaya çalışılıyor. Yoksa o hoca da, Peygamber efendimizin getirdiği dinin İslam
olduğunu bilir. Şu mealdeki âyet-i kerimeleri hangi hoca bilmez ki?
(Allah indinde hak din ancak İslam’dır.) [Âl-i
İmran19]
(Sizin için din olarak İslam’ı beğendim.) [Maide 3]
(İslam’dan başka din arayanın bulacağı din asla kabul edilmez.)
[Âl-i İmran 85]
İslamiyet’i kabul edenlere, Muhammedî değil, Müslüman dendiği Kur’an-ı kerimde
bildirilmektedir. Bir âyet-i kerime meali:
(Müslüman erkek ve Müslüman kadınlar, mümin erkek ve
mümin kadınlar, ibadete devam eden erkek ve kadınlar, doğru olan erkek ve
kadınlar, sabreden erkek ve kadınlar, mütevazı erkek ve kadınlar, sadaka veren
erkek ve kadınlar, oruç tutan erkek ve kadınlar, ırzlarını koruyan erkek ve
kadınlar, Allah’ı çok zikreden erkek ve kadınlar var ya; işte Allah, bunlar
için bir mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.) [Ahzab 35]
Hiçbir âyette Muhammedîlik
tâbiri geçmemektedir.
Muhammedîlik tâbirini Hristiyanlar çıkarmıştır. İslamiyet’in
hak din olmadığını, Müslümanlığı kuranın bizim Peygamberimiz
olduğunu söylemek için İslâmiyet'e Muhammedîlik,
Müslümanlara da Muhammedî derler.
Müslümanların, Hazret-i Muhammed’e
taptığını îmâ etmek için, Hristiyan Avrupalılar Müslüman demeyip Muhammedî derler. (Wikipedia)
Müslüman yerine Muhammedî
demek
Soru: Muhammedî
ve Muhammedîlik ifadeleri Hakikat
Kitabevi yayınlarında çok geçiyor. Caiz olmasa geçmezdi. Buna rağmen
İslâmiyet'e Muhammedîlik, Müslümana Muhammedî diyenler, nasıl tenkit edilebilir?
Bir de Wikipedia’dan kaynak vermek gülünç değil mi?
CEVAP:
Muhammedî ve Muhammedîlik
kelimelerini kullanmak başka, İslamiyet’e Muhammedîlik,
Müslümana Muhammedî demek başkadır.
Bu ikisi karıştırıldığından büyük hatalar yapılıyor. Salih Müslüman, fâsık
Müslüman denir. Salih Muhammedî veya
fâsık Muhammedî denmez.
İmam-ı Rabbani hazretlerinin Mektubat’ında geçen, (Muhammedî-meşreb), (Hakîkat-i Muhammedî) ve (Vilâyet-i Muhammedî) gibi ifadeler tasavvufî
tâbirlerdir. Peygamberimize ait
meşrep, hakikat ve vilayet demektir, Müslüman demek değildir.
Mektubat’ta geçen üç ifade daha şöyledir:
Kutb, Muhammed-ül-meşrebdir.
Zâtın tecellîsi Muhammedîler içindir.
(287. mektub)
Muhammedî olmayan bir Velî, rabbi olan sıfata ve o sıfatın
kabiliyetine yetişir. (287. mektub) [Muhammedî
olmayan veli, Müslüman olmayan veli demek değildir. Meşrebi Muhammedî olmayan demektir. Muhammedî, Müslüman demek olsaydı, Muhammedî olmayan veli, kâfir olan evliya gibi
tuhaf bir mânâya gelirdi.]
Muhyiddîn-i Arabî, (Cem’i Muhammedî
Cem’i ilâhîden geniştir) diyor. (95. mektub)
Hakikat Kitabevi’nin kitaplarından birkaç örnek daha
verelim:
Şefaat-i Muhammedî,
Peygamber efendimizin şefaati
demektir.
Ezan-ı Muhammedî,
Peygamber efendimizin okuduğu ve
okutturduğu ezan demektir.
Risâlet-i Muhammedî,
Muhammed aleyhisselamın peygamberliği
demektir.
Nûr-i Muhammedî,
Peygamber efendimizin nuru demektir.
Müslümanın nuru demek değildir.
Envâr-ı Muhammedî,
Peygamber efendimizin nurları
demektir.
Sırat-ı müstekîm-i Muhammedî,
Peygamber efendimizin doğru yolu
demektir.
Dîn-i Muhammedî,
Peygamber efendimizin getirdiği din
demektir.
Hazret-i Ömer, (Hak teâlâ, din-i İslam tacını başımıza
koydu. Şer’i şerîf-i Muhammedî
elbisesini arkamıza giydirdi) diyor.
Bunların hiçbirinde Muhammedî
ifadesi, Müslüman anlamında söylenmiyor.
Faideli Bilgiler kitabındaki ifadede, mezhepsiz Raşit
Rıza’nın, (Adam, Muhammedî olmayı
bırakıyor da, Hanefî veya Şâfiî
oluyor) sözüne cevap veriliyor. Yani mezhepsiz, (Adam Peygamber efendimize değil de, mezhep
imamlarına tâbi oluyor) diye mezhepleri kötülüyor. Kitapta, mezhepsizin
kullandığı dille cevap veriliyor. (Şâfiî olmak, Hanefî
olmak, Muhammedî olmayı [Peygamberimize tâbi olmayı] bırakmak değildir.
Çünkü Şâfiî de, Hanefî de Muhammedîdir. Muhammedî
olmak için, İmam-ı Şâfiî, Hanefî,
Mâlikî veya Hanbelî’den birine tâbi olmak lâzımdır. Muhammedî
olmayan kâfirdir) deniyor. Burada (Muhammedî
olmayan kâfirdir) demek, (Peygamber
efendimize tâbi olmayan kâfirdir) anlamındadır. Öyle olmasa, bütün yayınlarda
Müslüman yerine Muhammedî ifadesi
geçerdi.
Biz kaynak olarak Kur’an-ı kerimden birçok âyet-i
kerime verdik, hak dinin isminin İslam olduğunu Kur’an-ı kerimden kaynak
göstererek ispat etmedik mi? Bu sahih kaynakları göz ardı etmek hangi vicdana
sığar?
Wikipedia’dan aldığımız (Müslümanların, Hazret-i Muhammed’e taptığını îmâ etmek için, Hristiyan
Avrupalılar Müslüman demeyip Muhammedî
derler) haberi için, kaynak olarak âyet veya hadis mi yazmamız gerekiyordu?
Âyetler yazdık, ama hâlâ Müslüman yerine Muhammedî
denmekte ısrar edilmesi, hayra alamet olamaz. Wikipedia’daki ifade, dînî bir
fetva, dînî bir yazı değil, bir haberdir. Bir gazeteden veya ansiklopediden
haber almak gülünç müdür? Böyle bir kaynak vermesek de, Muhammedî ifadesini Hristiyanların bu anlamda
kullandıkları, herkesçe bilinen bir şeydir. Mesela İngiliz Casusu Hristiyan
Hempher diyor ki:
(Hristiyanlığı, Muhammedîlerin
arasında yaymaya çalışmalıyız. Asırlar sonra da, neticeye varabilirsek, çok
iyidir. Zira babalar çocukları için çalışırlar.)
(Ben o kitabı, baştan sonuna kadar itina ile okudum.
Bu sayede, Muhammedîlerle alâkalı
malumatım arttı.)
(İngiliz sekreter sözlerini şöyle bitirdi:
İstanbul’daki büyüklerimiz, çok akıllı ve zeki imişler ki bizim plânımızın
aynını uygulamışlar. Ne yapmışlar: Muhammedîlerin
arasına sokulup, onların çocukları için okullar açmışlar. Kiliseler inşa
etmişlerdir.)
Eshab-ı Kiram kitabındaki bir menkıbede deniyor ki:
Kureyş’in ileri gelenleri, Peygamber
efendimizin öldürülme haberini bekliyorlardı. Bazıları, (Ömer, Muhammedîleri toplamış getiriyor) dediler.
Burada da Muhammedî ifadesini
kullananlar, Mekkeli müşriklerdir. İslamiyet’i hak din olarak kabul etmedikleri
için, Müslümanlar demiyorlar, Muhammedîler
diyorlar.
Bunların hepsinde kullanış maksadı farklıdır. İslam
dini yerine Muhammedîlik veya
Müslüman yerine Muhammedî ifadesi
kullanılmamıştır. Öyle kullanılması gerekseydi, bu çok önemli konu Kur’an-ı
kerimde de açıkça geçerdi. Allahü teâlâ,
(Hak din İslamiyet’tir) yerine (Hak din Muhammedîlik’tir)
demez miydi?
Görüldüğü gibi, Müslümanlar anlamında Muhammedîler tâbirini özellikle Hristiyanlar
kullanmaktadır. (Muhammed’e tâbi
olan, ona tapan, onun kendiliğinden kurduğu dine inanan kimseler) mânâsında
kullanıyorlar. İmam-ı Rabbânî hazretleri ise, bu tâbiri Muhammedî meşrepliler anlamında, tasavvufi
mânâda kullanıyor. Yani Müslümana Muhammedî
demiyor. İslâm mânâsında Muhammedîlik
tâbiri ise Hakikat Kitabevi’nin hiçbir kitabında geçmemektedir.
Hakiki Hristiyanlık uydurması
Soru: Her fırsatta, (Müslüman İsevîler çoğalıyor) diyen bir
yazar, (Madem âhir zamanda Hazret-i İsa hakiki Hristiyanlığı yayacaktır; o
hâlde Hristiyanlarla birlik içinde olmalıyız) diyor. İslamiyet, Hristiyanlığı
nesh etmedi mi? Farklı iki hak din olur mu?
CEVAP:
Asla olmaz. Kısaca cevap verelim:
Müslüman İsevî diye bir şey olamayacağı gibi, Müslüman
Musevî, Müslüman Budist, Müslüman Komünist, Müslüman Mason da olamaz. Çünkü
biri diğerinin zıttıdır. Ateşle su bir arada bulunamayacağı gibi, iki dinli de
insan olmaz. İmam-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki:
Muhammed aleyhisselama uymak için, Onu tam ve kusursuz sevmek
lazımdır. Tam ve olgun sevginin alameti de, onun düşmanlarını [Hristiyanları ve
diğer kâfirleri] düşman bilip sevmemektir. Sevgiye müdahene [gevşeklik] sığmaz.
İki zıt şeyin [Müslümanlıkla Hristiyanlığın] sevgisi bir kalbde, bir arada
yerleşemez. Cem-i zıddeyn muhaldir. Yani iki zıttan birini sevmek, diğerine
düşmanlığı gerektirir. (1/165)
Demek ki, Müslüman olmak için, nesh edilmiş dinleri de
sevmemek gerekiyor.
Hiçbir İslam âlimi, Müslüman İsevî tâbirini
kullanmamıştır. Bu tâbir, Müslümanları Hristiyan yapmak isteyen misyonerlerin
bir oyunudur. İki dinli kimse, Müslüman değildir. İki dine uyan, bir gün
camiye, bir gün kiliseye giden İsevî de olamaz, Müslüman da olamaz.
Hristiyanlık nesh edilmiştir. Hakiki Hristiyan olmaz.
Hakiki Hristiyan, hakiki kâfir demektir. Hristiyan’a dinimiz Ehl-i kitap diyor.
Ehl-i kitap kâfirdir. Bir âyet-i kerime meali:
(Ehl-i kitap [Yahudi veya Hristiyan] olsun, müşrik
olsun, bütün kâfirler Cehennemdedir. Orada ebedî kalırlar. Onlar insanların en
şerlileridir.) [Beyyine 6]
Hristiyanların kâfir oldukları hakkında âyet ve
hadislere inanan, nasıl (Müslüman İsevîler) diyebilir? (İnsanların en kötüsü)
ve (Cehenneme gidecek) denen kimselerle işbirliği yapılır mı? Allahü teâlâ, kâfirlerin birbirinin dostu
olduğunu, onları dost edinmemek gerektiğini bildiriyor. Bir âyet-i kerime
meali:
(Ey iman edenler, Yahudileri de, Hristiyanları da dost
edinmeyin! Onlar, [İslam’a olan düşmanlıklarında] birbirinin dostudur. Onları
dost edinen de, onlardan [kâfir] olur. Allahü teâlâ,
[kâfirleri dost edinip, kendine] zulmedenlere hidayet etmez.) [Maide 51]
İslamiyet gelince, Hristiyanlık ve önceki bütün dinler
nesh edilmiş, yürürlükten kaldırılmıştır. Hakiki Hristiyanlık da olsa, hakiki
İncil ve Tevrat da bulunsa, bunlar artık geçerli değildir. Hakikisi geçerli
olacak olsaydı, Allahü teâlâ İslamiyet’i
göndermez, (Hakiki İsevilîk şudur, İsevî dinine devam edin) derdi. Böyle
demeyip, (Hak din, yalnız İslamiyet’tir) buyurdu. (İslamiyet’ten başka din,
kabul etmem) buyurdu. İslamiyet’in hükmünü ise, kıyamete kadar geçerli kıldı.
Hristiyanlar, tahrif edilmeyen İncil’i bulsalar, aynen
İsa aleyhisselamın bildirdiği gibi ibadet etseler de, Muhammed aleyhisselamı hak peygamber ve
Müslümanlığı hak din olarak kabul edip Müslüman olmadıkları müddetçe, küfür
üzere olurlar. Çünkü imanın altı şartından biri, bütün peygamberlere
inanmaktır. Birini kabul etmeyen kâfir olur. Ehl-i kitab kâfirdir. Hoş gören çıksa
da, kâfirlik asla hoş görülmez.
İsa aleyhisselam gelince, zemzemle şarabı,
Hristiyanlarla Müslümanları birleştirmeyecek, aksine Hristiyanlığı ortadan
kaldıracak, İslamiyet’in bir ferdi olarak Müslümanlığı yayacaktır. Birkaç
hadis-i şerif:
(İsa, benim dinim üzerine gelir.) [İ. Ahmed]
(İsa, gökten inecek, haçı kıracak [Hristiyanlığı
kaldıracak], domuzu öldürecek [domuz etini yasaklayacak], İslam’dan başka şeyi
yasaklayacaktır.) [Buhârî]
(Vallahi Meryem’in oğlu âdil bir hakem olarak inecek,
haçı parçalayacak, domuzu öldürecek, kin, nefret ve haset ortadan kalkacaktır.)
[Müslim]
Hakiki İncil’de Muhammed
aleyhisselamın üstünlüklerini gören Hazret-i İsa, Onun ümmetinden olmak için
çok yalvardı, dua etti ve duası kabul edildi. Allahü
teâlâ, Onu diri olarak, göğe yükseltti. Kıyamete yakın, Muhammed aleyhisselamın ümmeti olmak için yere
inecek, İslamiyeti yayacak, Hristiyanlığı ve Yahudiliği kaldıracaktır. (H. L.
O. İman)