Bütün
kitaplar, (kağıt liraların zekâtı, altın olarak
verilir. Kağıt olarak verilmez) diyor. Kağıt liraların zekâtını
verebilmek için, (Hile-i şeriyye) yapılır.
Borçlusuna zekât vererek onu borçtan kurtarmak için, (Sana zekat vereceğim. Fakat, senden alacağımı, vereceğim
zekâtıma karşılık sayıyorum. Sen de kabul et!) demek caiz olmaz. Zekâtı
fakire vermesi, fakirin de aldığını zengine geri vererek borcunu ödemesi
lazımdır. Fakirin geri vermesine güvenemeyen alacaklı için, Fetava-yı
Hindiyye’nin altıncı cildi sonunda diyor ki:
Alacaklı, güvendiği bir kimseyi borçlusuna göstererek,
sana vereceğim zekâtı teslim almak ve sonra senin bana olan borcunu ödemek
için, bunu vekil yap der. Fakir de o kimseyi böylece vekil yapar.
O kimse zekâtı alınca, aldığı mal, fakirin mülkü olur. Sonra, bunu zengine geri
vererek, fakirin borcunu ödemiş olur.
İki kimsenin bir fakirden alacakları olsa, bunlardan
biri, fakire alacağı kadar zekât verip, onu kendine olan borcundan kurtarmak
istese, fakire o kadar zekât verir. Sonra, alacağını fakire sadaka eder. Yani
helal eder, bağışlar. Sonra fakir, elindeki zekâtı bu zengine hediye eder.
Yahut fakir, borcu kadar altını birinden ödünç alıp zengine hediye eder. Zengin
bunu zekât niyeti ile bu fakire geri verir. Sonra, fakiri borcundan ibra eder.
Yani, ona bağışlar. Fakir, zekât olarak aldığı altınları, evvelce ödünç almış
olduğu kimseye geri verir. Zekât ile [ve nezr edilen mal ile] hayrat ve hasenat
yapılamaz. Yapmak için, bunları tanıdığı bir fakire verir. Fakir de, bunlar ile
o hayırlı işleri yapar.)
Bunlardan anlaşılıyor ki, kağıt para ile zekât
verebilmek için, vereceği kağıt paranın değeri kadar altın lira
ağırlığındaki altın ziynet eşyasını hanımından veya bir tanıdığından ödünç
alır. Altınları, tanıdığı veya akrabasından bir fakire zekât niyeti ile verir.
Böylece kağıt paraların zekâtı verilmiş olur. Sonra, fakir bu altınları bu
zengine hediye eder. Zengin de alıp, sahibine geri vererek borcunu öder.
Zekâtı verilmiş olduğundan, zengin zekât vermek için ayırmış olduğu elindeki kağıt
paraların bir kısmını bu fakire verir. Geri kalanı her türlü hayrata ve
hasenata verir. Ancak, fakir de bu hayratın sevaplarına kavuşmak isterse, zekât
olarak aldığı altınları geri hediye etmez, bu zengine satar. Sonra, hayırlı
işler yapması için zengini vekil edip, kağıt paraları zengine geri verir.
Dört mezhep ilimlerinde mütehassıs, büyük âlim, seyyid
Abdülhakim Arvasi hazretleri buyurdu ki:
(Kağıt paraların kıymeti, kıymeti
itibariyyedir. İtibardan düşünce, kıymeti kalmadığı için, fıtra ve zekâtı,
kağıt para ile vermek caiz olmaz. Kağıt ile, önce verilmiş zekâtlar, altın ile
devredilerek, kaza edilmeli. Hacdan başka, diğer mali ibadetlerin kazası devir
yolu ile yapılır.) (Cennet
Yolu İlmihali)