Hile-i şeriyye, harama düşmemek için kurtuluş çaresini bulmak
demektir. Haramı helal veya helali haram yapmak için hile-i şeriyye yapılmaz.
Yahut birinin hakkına mani olmak veya haksız mal ele geçirmek için hile yapmak
caiz olmaz. Farzdan kurtulmak veya haram işlemek için hile yapmak haramdır.
Buna hile-i şeriyye değil, hile-i bâtıla denir. Bir şey, farz veya haram
olmadan önce, farz veya haram olmasını önlemek caizdir. Buna hile-i şeriyye
denir.
Muteber eserlerde buyuruluyor
ki:
Haramdan kurtulmak ve helale kavuşmak için hile-i
şeriyye yapmak caiz ve iyidir. Böyle hilenin caiz olmasına senet, Sad suresinin
44. âyetidir. Bu âyet-i kerime, Eyüp aleyhisselam, hanımına yüz sopa vurmaya
yemin edince, bu yemini yapmaktan kurtulması için yapılacak hile-i şeriyyeyi
bildirmektedir. (Hindiyye)
Said bin Sa’d hazretleri
anlatır:
"Babam Sa’d, Resulullahın
yanına, hasta, sarsak birini getirdi. Suçunu söyleyip ceza verilmesini istedi. Peygamber efendimiz, (Buna
üzerinde yüz filiz bulunan bir dal ile bir kere vurunuz!) buyurdu.
Böylece bir vurmakla, yüz sopa vurulmuş, had cezası yapılmış oldu. (Eşiat-ül-lemeat)
Âyet-i kerime ve hadis-i şerifte bildirilen hususlar
da, hile-i şeriyyenin caiz ve iyi olduğunu göstermektedir. İmam-ı a'zam hazretleri
de hile-i şeriyyenin caiz olduğunu bildirmiştir.
Zaruret olmadıkça; hiçbir sebep ile ödünç para alıp, faiz
ödemek caiz değildir. Zaruret başkadır, ihtiyaç başkadır. Zaruret, kendinin
veya nafakası lazım olanların aç, susuz, çıplak veya sokakta kalarak hasta
olması demektir. Zaruret olunca, yani ölümden veya hastalıkla, bir uzvun yok
olmasından korku olunca, helal yol bulunamazsa, faizle ödünç alınıp, bununla
zaruret giderilir.
Nafakaya muhtaç olup, çalışamayan ve faizsiz ödünç
bulamayan kimsenin nafaka için, faiz ile ödünç alması caiz olur ise de, böyle
kimsenin, krediyi muamele satışı yolu ile alması iyi olur. Mesela, on altın
alıp, üç ay sonra on iki altın ödemek isterse, on altını alırken, kalem,
defter, kitap gibi herhangi bir şeyi de iki altına satın alıp, on iki altın
borçlanır. Bunun gibi haram işlemekten kurtuluş yolu aramaya hile-i şeriyye
denir. Zarurete düşenin, ibadetini kaçırmaması veya haram işlememesi için
hile-i şeriyye yapması lazım olur. İslamiyet’e uymaktan kaçmak için çare
aramaya hile-i bâtıla denir ki, haramdır.
Zekâtı fakire veya vekiline, altın olarak verip sonra
bunu kağıt paraya çevirmek, hile-i şeriyye olur. Zekâtı, sadaka-i fıtrı, nezri
ve kurbanı, kaza etmeden fakir olan, hile-i şeriyye denilen kolaylıkla, bunları
kaza edebilir.
Eşini üç talakla boşayan müslümanın, nikahı kendi
mezhebine uygun, fakat diğer üç mezhepten birine uygun değil idiyse, o mezhebi
taklit ederek yeniden nikah yapar. Bu da hile-i şeriyye olur.
100 gram bileziği olan muhtaç bir kadın, dinen zengin
sayılır. Zekât vermesi ve kurban kesmesi gerekir. Eğer bu muhtaç kadın, kurban
kesmemek için, kurban bayramında sefere çıksa, bayramdan sonra memleketine
gelse, artık kurban kesmesi vacip olmaz. Zekât vermemek için de, bileziklerinin
yarısını çocuğuna hediye etse, zekât vermekten kurtulur. Fakat zekât farz
olmadan önce yapılan böyle hile, imam-ı Muhammed’e
göre mekruh, imam-ı Ebu Yusuf’a göre caiz
olur.