Soru: Bir profesör der ki:
"Farz borcu
olanın nafileleri kabul olmaz hadisini esas alıp, sünnet yerine kaza kılanın,
farzı kazaya bıraktığı için özür dilemesi gerekirken, sünnet kılmayıp kaza
kılması tekrar suç işlemek ve pot kırmaktır."
Bir başka
profesörümüz de der ki:
"Farz
namazlarını terk ederek bir edepsizlik işleyen kimse, sünneti bırakıp farz
kılarsa, ikinci edepsizliği işlemiş olur."
Bu
profesörlere verilecek cevabınız var mıdır?
CEVAP
Birinci profesörü
şahsen tanıyorum, İbni Teymiyecidir. İbni Teymiye’ye göre, farz namaz kaza
edilmez. Bu profesör de aynı fikirde olduğunu bizzat bana söyledi. Özür dilemek
demek, farz borcunu ödemeye başlamak demektir. Farz borcunu ödemeye çalışmayan
nasıl özür dileyecek ki? Sünnet kılarsa farz borcu tehir edilmiş olacak. Bir an
önce kaza edilmesi gereken şeyi tehir etmek özür dilemek midir, yoksa farza
önem vermemek midir?
İkinci profesörü de
tanıyorum. Dikkat edin, farzı terk etmeye edepsizlik diyor, haram demiyor.
Sünnetle farzı aynı kefeye koyuyor. Halbuki ikinci bin yılın müceddidi İmam-ı
Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
(Elbette
nafilenin kıymeti, farzın kıymeti yanında hiç gibidir. Okyanus yanında, bir
damla kadar bile değildir. Sünnet de, farzın yanında, okyanus yanındaki bir
damla su gibidir.) [Müjdeci Mektublar m.260]
Salat, namaz demek değildir, dua demektir. Kur'anda
namaz diye bir şey yok diyen, tesettürü inkâr eden zamane profesörleri çoktur.
(Kazası
olanın sünnet ve nafilelerini Allahü teâlânın kabul etmeyeceği fıkıh
kitaplarında bildirilmiştir.)
(Kazası olanın sünnet
kılarsa kabul olmayacağı hadis-i şeriflerle bildirilmektedir.)