Soru:
Fıkıh kitaplarında, (Terk edilen namazları kaza
etmek, nafile kılmaktan daha iyi ise de, beş vakit namazın sünnetlerini
ve hadis-i şerifte övülmüş olan Duha, Tesbih,
Tehıyyet-ül-mescit, Evvabin, Teheccüt gibi sünnet namazları kılmak,
kaza kılmaktan evladır) dendiğine göre, niye kazası olanın sünnet
kılamayacağını söylüyorsunuz?
CEVAP
Fıkıh kitaplarda, (terk edilen namazlar)
denmiyor, (fevt edilen namazlar)
deniyor. Bu ifadeler, beş vakit namazın farzlarını fevt eden, yani
elinde olmayarak, özürle kaçırmış olanlar içindir. Böyle, kaçırılmış
birkaç vakit farzın kazalarını sünnet yerine kılmamalı, ayrıca kılmalı
deniyor. Özürle kaçırılan birkaç vakit farzın kazalarını, sünnetler
yerine kılmaya lüzum yoktur. Çünkü namazları özürle kazaya bırakmak
günah olmadığı gibi, bunların kazalarını, sünnetleri kılacak kadar
geciktirmek de günah olmaz. Fakat namazı özürle kılamamak yani fevt
etmek başkadır; kasten, mazeretsiz, tembellikle kılmamak yani terk etmek
başkadır. Birincisi hiç günah değilken, ikincisi büyük günahtır. İkisi
arasında dağlar kadar fark vardır. İkisini aynı kefeye koymak çok
yanlıştır.
Hanefi fıkıh kitapları, (Fâite
[fevt edilen, bir özürle kaçırılan] namazların kazası) diyor.
(Terk edilmiş namazların kazası)
demiyor. Çünkü Müslüman, namazını bilerek terk etmez. Ancak gaflet, uyku
ve unutmak gibi özürle fevt eder. Namazı terk eden Müslüman, Şâfiî
ve Mâlikî'de ceza olarak öldürülür. Hanbelî'de ise mürted
olduğu için öldürülür. Hanefi'de ise, hapsedilir, kılıncaya kadar
dayak atılır. Bu, farz namazın ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.
Farz borcu varken, sünnet veya nafile
kılarak farzı geciktirmek de, asla caiz değildir. Farz namaz hakkında
hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Farz namazı kasten terk eden kâfirdir.)
[Taberani]
(Beş vakit namazı terk eden, Allah'ın hıfz ve emanından mahrum olur.) [İbni Mace]
(Namaz kılmayanın, terk edenin dini yoktur.)
[Bezzar, İbni Nasr]
(Namazı terk edenin, diğer ibadetlerini Allahü teâlâ kabul etmez.) [İsfehani, Ebu Nuaym]
Terk edilen farzın günahı böyleyken, nafilelerle nasıl kıyaslanabilir
ki? Dört mezhepte de, kazası olan, sünnet ve nafile kılamaz. Sünnetlerin
de nafile olduğu bütün muteber eserlerde bildirilmektedir.
Bir kimse, hadis-i şerifle kılınması çok övülen Kuşluk, Evvabin,
Teheccüt gibi namazları ömründe hiç kılmasa, âhirette niye kılmadın diye
sorguya çekilmez. Fakat bir farzı yapmazsa, büyük günah işleyeceği için
sorguya çekilir. Âlimlerimizin bildirdiği gibi, kılınması şart olan
farzı geciktirip, nafile kılmak ahmaklıktır.
Yolculuğa çıkarken iki rekât namaz kılmalıdır! Kazaya kalmış namazı
varsa kaza kılmalı, çünkü kaza borcu varken nafile kılmak ahmaklıktır.
(Bey ve Şir'a risalesi)
Seyyid Abdülkadir-i Geylani
hazretleri buyurdu ki:
Hazret-i Ali'nin rivayet ettiği, (Farz namaz
borcu olanın nâfile kılması, doğumu yaklaşmışken, çocuğunu düşüren
hâmileye benzer. Artık bu kadına, hâmile de, ana da denmez. Bu kimse de
böyle olup, farz namazlarını ödemedikçe, Allahü teâlâ, onun nâfile
namazlarını kabul etmez.) hadis-i şerifi gösteriyor ki, farz
borcu varken nafileyle meşgul olmak ahmaklıktır. Kaza borcu olanın
nafile kılması, alacaklıya, borçlunun hediye götürmesine benzer ki,
elbette kabul olmaz. Mümin, bir tüccara benzer. Farzlar sermayesi,
nafilelerse kazancıdır. Sermaye kurtarılmadan kâr olmaz.
(Fütuh-ul-gayb)
Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Farz namaz borcu olanın, nafile namazı kabul olmaz.) [Dürret-ül fahire]
Hazret-i Ebu Bekir, Hazret-i Ömer'e yaptığı vasiyette buyurdu ki:
Gece yapılması gereken Allah'ın bir emrini gündüz yapsan ve gündüz
yapılmasını emrettiğini de gece yapsan, Allah kabul etmez. Allahü teâlâ,
farz olan ibadetleri ödemeden nafile ibadetini kabul etmez.
(Kitab-ül Harac)