Eğer kâinatın
yaratıcısının, (Sabah akşam Rablerine, O’nun rızasını
dileyerek dua edenlerle birlikte ol) mealindeki âyet-i kerimesiyle
iltifat etmiş olduğu kimselerden olmak istersen, namaza kalk! Tahrime
tekbirinden önce, Allahü teâlânın, ruh ve madde âlemlerinden olan bütün
mahlûklarını tasavvur ederek, zihninde ve nefsinde hazırla! Buna da önce,
nefsinden başlayarak, bütün uzuv ve kuvvetlerini düşün! Sonra bu âlemin
içindeki madenleri, bitkileri ve hayvanları, insan ve diğer mahlûkları aklında
tut! Sonra denizleri, küçük ve büyük dağları, sahraları ve bunlardaki acayip
şekildeki otları ve hayvanları ilave et! Sonra kâinatın büyüklüğünü ve
genişliğini tasavvur et!
Ondan sonra gökten
göğe çık! Madde âleminden ruhlar âlemine intikal et! Dünyada bulunan bütün kötü
insanları ve insanlardan başka canlıları, dağları ve denizlere ait olan
canlıları düşün ki, Resul-i Ekremin “sallallahü aleyhi ve sellem”
hadis-i şerifinde bildirdiği gibi, cinlerin insanlardan on misli fazla olduğunu, yeryüzü hayvanlarının
insanlardan ve cinlerden on misli fazla olduğunu,
uçan hayvanların yerdeki hayvanlardan, insanlardan ve cinlerden on misli fazla olduğunu, denizdeki hayvanların
uçan hayvanlardan, yerdeki hayvanlardan, insanlardan ve cinlerden on misli fazla olduğunu, yerdeki meleklerin
denizdeki hayvanlardan ve uçan hayvanlardan, yerdeki hayvanlardan, insanlardan
ve cinlerden on misli fazla olduğunu zihninde
tut!
Birinci
gökteki meleklerin, yerdeki meleklerden,
denizdeki hayvanlardan, uçan hayvanlardan, yerdeki hayvanlardan, insanlardan ve
cinlerden on misli fazla olduğunu,
İkinci
gökteki meleklerin, birinci gökteki
meleklerden, yerdeki meleklerden, denizdeki hayvanlardan, uçan hayvanlardan,
yerdeki hayvanlardan, insanlardan ve cinlerden on misli
fazla olduğunu,
Üçüncü
gökteki meleklerin, birinci ve ikinci gökteki
meleklerden, yerdeki meleklerden, denizdeki hayvanlardan, uçan hayvanlardan,
yerdeki hayvanlardan, insanlardan ve cinlerden on misli
fazla olduğunu,
Dördüncü
gökteki meleklerin, birinci, ikinci ve üçüncü
gökteki meleklerden, yerdeki meleklerden, denizdeki hayvanlardan, uçan
hayvanlardan, yerdeki hayvanlardan, insanlardan ve cinlerden on misli fazla olduğunu,
Beşinci
gökteki meleklerin, birinci, ikinci, üçüncü,
dördüncü gökteki ve yerdeki meleklerden, denizdeki hayvanlardan, uçan
hayvanlardan, yerdeki hayvanlardan, insanlardan ve cinlerden on misli fazla olduğunu,
Altıncı
gökteki meleklerin, birinci, ikinci, üçüncü,
dördüncü, beşinci gökteki meleklerden ve yerdeki meleklerden, denizdeki
hayvanlardan, uçan hayvanlardan, yerdeki hayvanlardan, insanlardan ve cinlerden
on misli fazla olduğunu,
Yedinci
gökteki meleklerin, birinci, ikinci, üçüncü,
dördüncü, beşinci, altıncı gökteki meleklerle, yerdeki meleklerden, denizdeki
hayvanlardan, uçan hayvanlardan ve yerdeki hayvanlardan, insanlardan ve
cinlerden on misli fazla olduğunu;
Bütün
bunların, Arş, Kürsi, Levh-i mahfuzdaki meleklerin
miktarları yanında ise bir denizin bir damlası
gibi olduğunu zihninde tut!
Âdem
aleyhisselamdan beri yaşayan insanlar arasında, âhiret işlerini inkâr ve
taşıdığı aklına istinaden inkârda ısrar edenlerle, vehim ve şek edip tereddüt
âleminde kalanlar, âhiret işlerini ikrar ve tasdik edenlere nispeten hiç mesabesindedirler.
Nitekim Server-i
âlem “sallallahü aleyhi ve sellem” şöyle buyurmuştur:
(Göklerde,
melek bulunmayan bir karış yer yoktur. Kimi kıyamda ve kadede, kimi secdede,
kimi de rükûdadır. Bunlar Allahü teâlâyı tesbihle
meşgul ve bir kısmı da, cemal-i ilahide kendilerinden geçmiş bir hâlde
bulunmaktadır.)
Bunları da aklında
hazır tut! Arş-ı ilahinin halleri ve onun etrafında mevcut olup, bütün işleri takdis
ve tahmid olan melekleri dahi zihninde tut!
Sonra, bu âlemin
haricindeki Allahü teâlânın mahlûklarını düşün! Nitekim Allahü teâlâ kelam-ı
kadiminde buyurmuştur ki:
(Ey
Habibim! Rabbinin emrine tâbi ve itaatkâr olan mahlûkatının sayısını ancak O
bilir.)
Bunların da cismanî
ve ruhanî olarak tamamını kalbinde ve aklında tutup, göz önüne getirdiğin
zaman, (Allahü ekber) de! Derken de şöyle düşün:
Allahü teâlâ, öyle
bir Hallâk-ı âlemdir ki, bu eşyaları yoktan var etmiştir. Öyle Allah ki, bu
eşyanın kemalatı, tertibi ve işleri Onun icadıyla hâsıl olmuştur. Allahü teâlâ
ki, yarattıklarının hiç birine benzemez ve hiçbir şey Ona benzemez.
İşte namazın
başlangıcında farz olan ve iftitah tekbiri denilen Allahü Ekber’den
maksat budur. Yani bu şekilde azamet ve kudret-i ilahiyyeyi düşünerek, ondan
sonra namaza başlamalıdır. Server-i âlemin “sallallahü aleyhi ve sellem” (Namaz müminin miracıdır) buyurduğu, müminin miracı
olan namaz, işte böyle kılınan namazdır. Eğer bu şekilde kalb huzuruyla ve
bütün edeplerine, şartlarına riayet ederek namaz kılınırsa, mirac gecesinde,
Server-i âleme “sallallahü aleyhi ve sellem” hâsıl olan tecelliler hâsıl olur
ki, o zaman namaz, müminin miracı olur.