Akıl çok şeyi anlar. Fakat her şeyi anlayamaz.
Anlaması da kusursuz, tam değildir. Çok şeyleri, Peygamberler
bildirdikten sonra anlamaktadır. Akıl, dünya işlerinde bile çok kere
yanılmaktadır. Böyle olduğunu bilmeyen yoktur. Din bilgilerini, böyle bir akıl
ile tartmaya kalkışmak doğru olamaz. Din bilgilerini akıl ile inceleyip, akla
uygun olup olmamasına kalkışmak, aklın hiç yanılmaz olduğuna güvenmek olur ve Peygamberlik makamına inanmamak olur. Dinin
temeli, Peygambere inanmaktır. Akıl,
bu temel bilgiyi kabul edince, Peygamberin
bildirdiklerinin hepsini kabul etmiş olur.
Allahü teâlâ, aklımızdan istifade edebilmemiz için Peygamber ve kitap gönderdiğine göre, artık
bunlara inanmamak için bir mazeret ileri sürülemez. Bugün Kur'an-ı kerimin
büyük bir mucize olduğunu Batılı bilginler bile itiraf etmektedir. Ayrıca
tecrübi ilimlerle de ispat edilmiştir. Bir kelimesi değişse, insan sözü karıştığı
ehlince kolay anlaşılır. Allahü teâlâyı
kabul edip de, emir ve yasaklarını kabul etmemek akla uygun değildir. Güneşe
inanıp da, ışık ve ısısına inanmamak, doğuma inanıp da ölüme inanmamak gibi
abestir.