Soru:
Bir arkadaşım önceleri, (Allah'a inanırım; ama peygamberlere inanmam) diyordu.
Daha sonra, (Allah'a inanınca peygamberlerine de inanmak gerekir) dedi ve artık
peygamberlere de inanıyor; fakat şimdi de, (Mezheplere inanmam, âlimlere
inanmam. Âlim de insandır, o da hata eder. Din kitaplarındaki bilgilerin
mutlaka doğru olduğu söylenemez. Onlar da insandır, hata edebilir) diyor. Böyle
demesi uygun mu?
CEVAP:
Âlim
diye, günümüzdeki yazarları ve profesörleri değil de, İmam-ı Gazali, İmam-ı
Rabbani gibi yetkili âlimleri ve onların eserlerini kastediyorsa kesinlikle
uygun değildir. Peygamber efendimiz
çeşitli hadis-i şeriflerinde, (Âlimler benim vârislerim, vekillerimdir.
Eshabımın hangisine uyarsanız doğruyu bulursunuz) buyuruyor. Vekilin yaptığı
işin hükmü, aslın yaptığı işin hükmü gibi geçerlidir. Mezhebe uyan Peygamber efendimize uymuş olur.
(Âlimler
de insan, ya hata ederlerse ne olacak?) diye hatıra gelebilir. İctihad makamına
yükselmiş bir âlimin hatasını, ictihad derecesine yükselmiş başka bir âlim bile
bilemez; çünkü (İctihad ictihadla nakzedilemez) yani onun hükmünü bozamaz, o
ictihadı hükümsüz hale getiremez. Onun için müctehidin hatası bilinemez. Onun
Allah indinde bir hatası varsa, yine ictihadı için sevab alır. Sevab alınan bir
ictihad için hata denmez. (Âlim de insandır, o da hata eder) demek yanlış olup,
âlimlere olan itimadı sarsar. Âlimlere itimat sarsılınca hadis-i şeriflere,
zayıf veya uydurma gözü ile bakılmaya çalışılır. Bir âlimin, bir hatasını
bulduk denirse, öteki sözlerine nasıl itimat edilir ki? Artık o âlimin bütün
ictihadlarına şüphe ile bakılır. İslam âlimlerinin kitaplarında uydurma hadis
olmaz. Bir tane var denirse, ötekilere nasıl itimat edilir ki? Hadislere
uydurma damgası basmakla, dine olan itimat sarsılmaya başlar. Hadislere itimat
kalkınca, Kur’an-ı kerimi açıklayan hadis-i şerifler yok olmuş olur ve herkes,
Kur’an-ı kerimi kendi görüşüne göre açıklamaya çalışır. Adı İslam da olsa,
yerini başka bir din alır.
Hele,
Peygamber efendimize kadar hocaları,
silsilesi malum olan ve icazet sahibi, yetkili bir âlim için, (O da insandır,
hata edebilir) demek çok yanlıştır. Bu da, hocaya olan itimadı sarsmak için
söylenmiş bir sözdür. Hocaya itimat sarsılınca, onun vekiline de itimat kalmaz.
Hocayı kabul edenin, vekilini de aynen kabul etmesi gerekir. Kabul etmezse
hocasına da itimat etmediği anlaşılır.
(Hoca,
onu değil de şunu vekil etmeliydi) demek de, hocayı kabul etmemek olur. Vekili
kötülüyor gibi görünse de, aslında itiraz hocayadır. Ebu Cehil de, (Kureyş
büyükleri, zenginler dururken bir yetim nasıl peygamber olur) diyerek Resulullahın peygamberliğini kabul edememişti.
Ebu Cehil, burada Allahü teâlâyı
suçlamaktadır. (Bu işe layık olmayan birini nasıl peygamber yaparsın) demek
istiyordu. İşte bunun gibi, hocanın vekilini kabul etmeyenler de, hocayı kabul
etmemiş olurlar. Resulullahın
vârisleri, vekilleri olan müctehidlerin mezheplerini kabul etmeyenler, Resulullahı kabul etmemiş olurlar. (Niye buna
ictihad etme yetkisini verdin?) demek, aslında Resulullahı
suçlamak olur. Hiçbir zaman unutulmamalı ki, vekil asıl gibidir.