Hicri
4. asırdan sonra mutlak müctehid olarak meşhur olan görülmedi. Mutlak müctehide
ihtiyaç da kalmadı. Çünkü Allahü teâlâ ve
onun Resulü Muhammed aleyhisselam,
kıyamete kadar, hayat şekillerinde ve fen vasıtalarında yapılacak
değişikliklerin, yeniliklerin hepsine şamil olan hükümlerin hepsini bildirdi.
Müctehidler de, bunların hepsini anlayıp, açıkladı. Sonra gelen âlimler, bu
ahkamın, yeni olaylara nasıl tatbik edileceğini tefsir ve fıkıh kitaplarında
bildirdi. Müceddid denilen bu âlimler kıyamete kadar mevcuttur.
İctihad
kapısı açık diye herkes destursuz girerse, birbirine zıt gibi görünen hadis-i
şerifleri görünce ne yapacaktır? Mesela imam arkasında Fatihanın okunacağına
dair de, okunmayacağına dair de hadis var. İcazetsiz bir kimse, bunları
okuyunca ya Peygambere suizan edecek,
yahut hadis âlimine iftira edecektir. Ehli olmayanların hüküm çıkarmak
niyetiyle hadis okuması, elbette doğru olmaz.
Dünya
işlerinde bile işinin ehli olmayan bir kimse, yaptığı şeyi başaramaz. Mesela,
(Ehliyeti olan şoför olmalıdır) demek yanlış mıdır? (Herkes araba kullansın)
demek doğru olur mu? (Herkes göz ameliyatı yapmalıdır) demek ne kadar
saçmalıktır. (Herkes hadis kitabı okumalı, hadisten hüküm çıkarmalı, Kur'an
meali okuyup ondan hüküm çıkarmalı) demek daha tehlikelidir. Araba kullanmasını
bilmeyen, bir kaza yapabilir ve canından olabilir. Fakat hadisi, Kur'anı
anlamayan kimse, bunlarla amel edeceğim derken dininden olur.
Her
işi ehline bırakmak kadar tabii ne olabilir? Biz, (İş ehline verilmeli)
diyoruz. O, (hayır herkes hadis okumalı, herkes meal okumalı, anladığı gibi
amel etmelidir) demek istiyor. Bu, ilme düşmanlıktır. Herkesin âlim olmasını,
müctehid olmasını istemek, akla da, ilme de aykırıdır. Müctehid olmanın birçok
şartları vardır. Bunlardan biri de ilâhi mevhibeye sahip olmak yani evliya
olması da gerekir. Fakat her evliya da müctehid değildir. İctihad, ayağa
düşürülmemelidir.