Yine
Allahü teâlâ buyurdu ki:
(Beni
sevenin sevgilisiyim. Beni gerçekten seveni, herkesten üstün tutarım. Beni
arayan bulur; başkasını arayan ise beni bulamaz. Öyle kullarım vardır ki, ben
onları severim, onlar da beni sever. Onlar bana müştak, ben onlara müştakım.
Onlar beni anarlar, ben de onları anarım. Onların yolunda olanı severim.
Onların yolundan ayrılana buğzederim. O kullarım, gece olup, herkes sevdiği ile
baş başa kaldığı zaman, onlar yatıp uyumaz, bana münacâtta bulunur, namaz
kılar, nimetlerime şükreder, gözyaşı dökerler. Bütün sıkıntılara beni
sevdikleri için katlanırlar. Onlara büyük ihsanlarda bulunurum.)
Ömer
bin Abdülaziz’in bir hizmetçisi vardı. Gündüz hizmet eder, gece olunca bir köşeye
çekilir, dua eder, gözyaşları içinde Allahü teâlâdan
bir şeyler isterdi. Ömer bin Abdülaziz hazretleri hizmetçinin neler söylediğini
merak etti. Bir gün dinledi. Hizmetçi, (Ya Rabbi, bana olan sevgin hürmetine,
beni mağfiret eyle, bana rahmet et) diyordu. Hizmetçinin duasına hayret edip,
(Ey hizmetçi, bu ne cüret) diye sordu. Hizmetçi, (Allahü
teâlâ beni sevmeseydi, sen uykuda iken, beni uyanık tutar,
kendisiyle meşgul eder miydi? Kur’an-ı kerimde, (Allah onları sever, onlar da
Allah’ı sever) buyuruyor. Önce kendi sevgisini bildiriyor. Sonra da sevdiğinin
sevgisini bildiriyor. Sevmek için sevilmek gerekir) dedi.