Müslümanlar,
imanın aslında müşterek olduğu gibi, sevginin aslında da müşterektir. Her
mümin, imanın altı esasına inandığı halde, kiminin imanı çok parlak, kimininki
ise çok sönüktür. İnsanlar, Allah’ı tanımakta farklı olduğu için, sevgide de
farklıdır. Bunu bir misalle açıklayalım:
İmam-ı
Gazali hazretlerini her Müslüman sever. Çünkü hepsi onun büyük bir âlim
olduğunu bilir. Onun ilmini bilen âlimler, onu halk tabakasından daha çok
sever. Âlimi, âlim olan anlar. Âlimin güzel bir eseri okununca, ona karşı sevgi
duyulur. Ondan daha güzel bir eseri okununca, bu sevgisi artar. Eserini tetkik
edip, orada bulunan ince bilgilere vakıf olunca, ona karşı olan hayranlık ve
sevgi daha da artar.
Kâinatta
bulunan her şey Allahü teâlânın eseridir.
Halk, her şeyi Allah yarattığı için Onu sever. Fakat âlimler, basiret
sahipleri, Allahü teâlânın eserindeki,
sanatındaki inceliklere, harikalara vakıf olduğundan, halktan daha çok sever.
Mesela bir doktor, insan vücudundaki harikaları ve akıllara durgunluk veren
incelikleri görürse, sevgisi kat kat fazlalaşır. Bu sevgi, Onun eserindeki
incelikleri bildiği ölçüde fazlalaşır. Onun için âlimlerin, âriflerin sevgisi
fazla olur. Çok bilen çok sever.
Allahü teâlâyı zatı için değil de, verdiği nimetleri için sevenin,
ihsanındaki değişiklik sebebiyle sevgisi de değişir. Bolluk ve refahtaki
sevgisi ile, darlık ve beladaki sevgisi aynı olmaz. Fakat zatı için, sırf her
şeyin maliki, Rabbi olduğu için sevenin sevgisi, ihsanın azalıp çoğalması ile
değişmez. Zenginlik-fakirlik, hastalık-sağlık onun sevgisini etkilemez.
Müslüman, Allahü teâlâya olan sevgisi
nispetinde, ahirette nimetlere kavuşacaktır.
İbrahim
bin Edhem hazretleri, (Ya Rabbi, seni seven bu kulunun kalbini huzura kavuştur)
diye dua edince, rüyasında, (Ey İbrahim, bana kavuşmadan nasıl huzur istersin?
Sevgiliye kavuşmadan huzura hiç erilir mi?) buyuruldu.
Hazret-i
Musa, (Ya Rabbi, sevdiğin ve buğzettiklerini nasıl ayırabiliriz) diye sual
edince, Allahü teâlâ buyurdu ki:
(Sevdiğim
kulun iki alameti vardır. O beni anar ve günahlardan sakınır. Ben de onu,
meleklerin yanında anar ve günah işlemekten muhafaza ederim. Buğzettiğim kulun
da iki alameti vardır. Beni unutup, hiç anmaz, günah, isyan içinde yüzer.
Buğzettiğim kimsenin gönlü kibirli, dili kötü söyler, gözü kötülüktedir, eli de
cimridir. Böyle kimseye gazaplanır, azap ederim.)