Zevkler
anlayışlara bağlıdır. Herkes her şeyden aynı zevki alamaz, yaratılışına uygun
şeylerden zevk alır. Mesela, gazap ehli, intikam almak ve galip gelmekten zevk
alır. Her organın zevki de ayrıdır.
Kalb,
beş duyunun bilemediği manaları anlar. Mesela, âlemin yaratıldığını, yani
sonradan meydana geldiğini ve bunu yaratan bir Halıka muhtaç olduğunu anlar.
Bunlar beş duyu ile bilinmez.
Akıl,
insanı hayvandan ayıran bir kuvvettir. Eşyanın hakikati akılla bilinir. Akıl da
marifet ve ilimden zevk alır. Bu, âdi, faydasız, hatta zararlı bir ilim bile
olsa, bunu başkasına öğretmekten zevk alır. Mesela, bir kumar oyununu bilen,
onu başkasına öğretmek ister. Bu da her çeşit bilginin zevkli olduğunu
gösterir.
İlmin
zevki, ilmin şerefi nispetinde kıymetli olur. İlmin zevki de bilinen şeylerin
kıymetine göre değer kazanır. Mesela insanların gizli hallerini bilip onu
anlatmak zevklidir. Bir valinin sırlarını bilip açıklamak daha zevklidir. Hele
dünyanın en büyük hükümdarının sırlarını bilip açıklamak çok daha zevklidir.
Görüldüğü gibi ilmin şerefi, malumun [bilinen şeylerin] şerefine bağlıdır.
Kâinatı
yoktan yaratan, süsleyen, devam ettiren Allahü teâlânın
ilminden daha yüce, daha şerefli, daha büyük, daha olgun ilim olamaz. O halde
en çok arzu edilen bu ilimdir. Bu ilmin zevki; şehvet, gazap ve diğer
duyulardan elde edilen zevklerden çok daha fazladır. Allahü teâlâyı tanımak, Onun cemalini temaşa etmek,
emirlerindeki sırları anlamak, zevklerin en büyüğüdür. Zevk veren öyle şeyler
var ki, hayal etmek bile mümkün değildir. Allahü teâlâ,
(Salihler için, gözlerin görmediği, kulakların duymadığı ve insanların
hatırından geçmeyen şeyler hazırladım) buyurdu.
Evliya,
üst olmanın sıkıntılarla dolu olduğunu ve ölümle de sona ereceğini bildiği
için, baş olmaya değer vermez. Ahiret nimetleri sonsuz ve sıkıntısız olduğu
için hep onlarla meşgul olur. Ölüm de buna mani değildir. Çünkü Allahü teâlâyı bilen yok olmaz. Ölüm onun halini
değiştirir. Ruh, beden kafesinden kurtulur. Beden ölür, fakat ruh ölmez. Ölüm
yok olmak değildir.
Bâtıni
olan baş olma zevki, zahiri olan 5 duyunun zevkinden daha üstündür. Bâtıni
zevkleri, hayvan ve bunak anlayamaz. Allahü teâlânın
işlerinin sırlarını bilmek, baş olmak gibi bütün zevklerden çok üstündür.
Manevi
zevkler anlatılmakla bilinmez, tatmayan anlayamaz. Çocuk, önce oyundan,
oyuncaktan zevk alır. Sonra süslenmek, vasıtalara binmekten zevk alır. Erginlik
çağına girince evlenmek ister. Daha sonra da baş olma sevdasına düşer. Bir
çocuk, oyuncakları bırakıp da, makam sevdasına düşenlere güler. Makam
sevdasında olanlar da, marifetullah ile uğraşan evliyaya güler. Kişi
bilmediğinin düşmanıdır.
Ahiret
nimetleri, sevginin kuvvetiyle ölçülür. Sevgi ne kadar kuvvetli olursa, zevk de
o nispette artar. Her müminde sevgi bulunur. Çok sevebilmek için iki sebep
vardır:
1-
Bir bardaktaki hava çıkmadıkça içine su girmez. İçine su koyunca da, bu suyu
çıkarmadan başka şey konulmaz. Kalb de bardak gibidir. Kalbi Allah sevgisiyle
doldurmak için, başka her şeyi temizlemek gerekir. İhlâs, kalbde Allah
sevgisinden başka şeye yer bırakmamak, başka şeyleri temizlemek demektir. Kalbi
başka sevgilerden temizleyenin imanı kuvvetlenir.
2-
Kalbi masivadan [yani Allah sevgisinden başka her sevgiden] temizledikten
sonra, Allah sevgisini kalbe iyice yerleştirmek gerekir. Toprağı sürüp yabancı
otlardan temizledikten sonra temiz tohum atmaya benzer. Bu tohumdan sevgi ağacı
büyür. Bunun için de salih amel gerekir. Amel için de ilim gerekir. Demek ki,
istenilen sevgiye kavuşabilmek için ilim, amel ve ihlâs şarttır.