Altıncı kısım olan vehme gelince, mürsel veya munkatı olan bir hadisin muttasıl olarak rivâyeti, yahut bir hadisin bir başka hadise idhali ve bunun gibi hadisi za’fa uğratan ve ancak çok tetebbuda bulunmak ve pek çok isnad toplamak suretiyle bilinebilen bir takım rivâyet vehimlerinde bunların delalet eden karineler yardımıyle râvinin vehmi anlaşılacak olursa, bu hadise muallel denir.

Mu’allel, hadis ilimlerinin en karışık ve en ince kısımlarından biridir. Bunu ancak Allahü teâlâ’nın, parlak bir anlayış, geniş bir hafıza, râvilerin mertebeleri hakkında tam bir bilgi, isnad ve metinler hakkında kuvvetli bir meleke bahşettiği kimseler anlayabilir. Bu sebeple, hadisçiler arasında pek az kimes bu sahada şöhrete ulaşabilmiştir. Ali İbnu’l Medini, Ahmed İbn Hanbel, el-Buhârî, Ya’kub İbn Şeybe, Ebu Hatim er-Razi, Ebu Zur’a ve ed-Darakutni bunlardandır.

Nasıl bir sarraf altın veya gümüşten yapılmış paraların sağlamını sahtesinden ayırt ederken bu sahadaki bilgisine ve alışkanlığına dayanır, paranın sahte olduğunu nereden anladın, diyenlere her hangi bir delil ileri süremezse, mu’allil de kendi davasını isbat için delil ikame etmekten aciz kalır.