EVLİYÂ
HAYÂTINDAN SAHÎFELER
Anadolu'da yetişen velîlerden Taşkesenli İbrâhim Efendi (rahmetullahi
teâlâ aleyh) hazretlerini sevenlerden Agıt Bey şöyle anlatır: “Bir akşam bâzı
sürgün arkadaşlarla birlikte İbrâhim Efendiyi ziyârete gittik. Hepimiz sıkıntılı
ve geleceğimizin ne olacağı merâkı ve endişesi içinde sohbeti dinliyorduk. Bir
süre sonra bizlere; “Hiç üzülmeyin, yakında hepiniz evlerinize gideceksiniz.
Çoluk çocuğunuzla refah içinde yaşıyacaksınız. Ben de geleceğim, ancak ne zaman
ve nasıl geleceğimi söyleyemem” dedi. Birkaç gün sonra vefât etti ve Demirci'de
defnedildi. "Ben de gelirim." deyip burada kalışına, hepimiz hayret ettik. Bir
süre sonra biz evlerimize gönderildik. "Ben de gelirim." sözünün mânâsını ancak
yirmi yedi sene sonra naaşının nakli sırasında anladık.”
İbrâhim
Efendi (H.1346) senesinde Demirci’de vefât etti ve buraya defnedildi. Sevenleri
tarafından üzerine bir türbe yaptırıldı. 1954 senesinde türbenin bulunduğu
yerden yol geçeceği için, kabrin nakli gerekti. Durum oğlu Abdülkuddüs Efendiye
bildirildi ve izin istendi. Abdülkuddüs Efendi, babasının naaşını Erzurum’a
nakledeceğini bildirerek, yola çıktı. Kalabalık bir cemâat ile kabir açıldı. 27
sene toprak altında kalan İbrâhim Efendinin kefeninde en ufak bir leke yoktu.
Durum Erzurum ve Demirci'de büyük yankı uyandırdı. Taşkesenli Şeyh Ahmed
Efendinin oğlu Şeyh Mehmed Sırrı Efendinin nezâretinde ve büyük bir cemâatle
Taşkesen köyüne defnedildi. Kabri ziyâretgâh mahallidir.
|