|
EVLİYÂ
HAYÂTINDAN SAHÎFELER
Meşhûr
velîlerden, fıkıh, tefsîr, hadîs, kırâat, lügat ve nahiv âlimi Takıyyüddîn
Sübkî (rahmetullahi teâlâ aleyh) dînin emir ve yasaklarına uyan, tevâzu
sâhibi, seçkin bir zât idi. İlim ve vekâr sâhibiydi. Fıkıh ve hadîs ilimlerini
çok iyi bilir ve ders olarak okuturdu. Usûl ve Arabî ilimlerde derin âlimdi.
Şam’da kâdılık yaptı. Verdiği hükümlerden herkes memnun olurdu. Dört mezhep
içinde huccet, hepsinin müftîsi, hadîs âlimlerinin rehberi, kıymetli eserler
sâhibi bir âlim idi.
Takıyyüddîn Sübkî, çok cömertti. Eğer Hâtem-i Tâî onunla aynı asırda yaşasaydı,
Takıyyüddîn Sübkî’nin cömertliği yanında, onun cömertliği anılmazdı. O vekar
sâhibi ve heybetli idi. Her şeyi ile kendisinden önce gelmiş olan büyük
âlimlerin yolunda gitti. Dımeşk onun ilim ve irfânıyla mâmûr hâle geldi.
Takıyyüddîn Sübkî’nin verâı çok idi. Az yer, az içerdi. Çok namaz kılar, belâ ve
musîbetlere karşı sabrı hiç elden bırakmazdı. Allahü teâlâyı çok anardı. Sabah
akşam zikirle meşgûl olurdu. Dâimâ murâkabe üzere idi. Doğru yolda bulunup, bu
yola yardımcı olmakta ecdâdı olan Ensârın izinde bulunuyordu. Gece-gündüz
Kur’ân-ı kerîm okurdu. Âlimlerden, haberleri doğru olarak naklederdi. Seher
vaktinde çok istigfârda bulunur, Allahü teâlâdan af ve magfiret dilerdi. Allah
korkusundan çok göz yaşı dökerdi. Dünyânın parlaklığına ve malına îtibâr
etmezdi. Elde ettiği makam ve mevkilerden ve herkesin kendisine gösterdiği
teveccüh ve iltifattan dolayı, kibir, gurûr ve ucba kapılmazdı. Her taraftan
âlimler, halledemedikleri meseleleri arz etmek için ona mürâcaat ederlerdi.
Sâlih ameller ve müstecâb duâlar sâhibiydi.
Takıyyüddîn Sübkî, kimde olursa olsun, faydalı bir şeyi görünce onu beğenirdi.
Faydalı ve güzel birşeyi, kendisinden küçük birisinden bile duysa, onu
dinlemekten uzak durmaz, yüz çevirmezdi. O çok hayâ sâhibiydi. Kimseyi
utandırmak istemezdi. Talebeleri bâzan kendisine, bilinmeyen ve duyulmamış bir
şey gibi herhangi bir konuyu anlattıkları zaman, onlara bir şey demez, onları
hoş karşılardı. Hattâ onlara garip bir şey imiş gibi anlattıkları o konuyu,
çeşitli kitaplardan naklederdi. Bu sebeple talebeler, ona hayret ederdi. Zîrâ
onlar, ilk önce onun bu meseleden haberi yok sanırlardı. Fakat Takıyyüddîn
Sübkî, yine de onların heveslerini kırmazdı. O, âlimlere karşı çok edebliydi.
Onun Peygamber efendimize olan muhabbeti, sevgisi ve hürmeti, anlatılamıyacak
derecedeydi.
Takıyyüddîn Sübkî, her ilimde mütehassıs idi. Selef-i sâlihînin yolunda,
sünnet-i seniyye üzere bulunuyordu. Hakkı söylemekten çekinmezdi. Ayakta,
otururken, binekte ve yürürken bile Kur’ân-ı kerîm okurdu. Hocaları ona çok
kıymet verirdi. Mütehassıs olduğu bütün ilim dallarında, zamânında onun gibisi
görülmedi. Bütün âlimler, onun bütün zamânını ilme adadığına inanırlardı.
|
|