EVLİYÂ
HAYÂTINDAN SAHÎFELER
Son asır
Anadolu velîlerinden Şeyh Seydâ (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazreleri,
kaba ve sert darvanışlardan şiddetle sakınarak yumuşak davranırdı. İnsanlara
İslâmiyetin emir ve yasaklarını anlatma yolunda çeşitli sıkıntılara ve
hakâretlere mârûz kaldığı halde, onlara tatlı bir dille ve yumuşak bir edâyla
muâmele ederdi. Nitekim kendisini tutuklamağa gelen askerleri hoş davranışıyla
yola getirmiş ve nicelerinin de kendisine talebe olmasını sağlamıştı. Allahü
teâlâ ona olgunluk ve cemâl yâni yüz güzelliği ihsân etmişti. Sohbetinde bulunan
herkes onun cemâline bakmaktan sohbetinden ayrılmak istemezdi. Onun üstünlüğünü
duyan herkes kâfile kâfile ziyâretine gelir, Şeyh Seydâ onları şefkat ve
merhametle karşılar, bağrına basardı.
Şeyh
Seydâ hazretleri fakirlere karşı gayet merhametli ve şefkatli davranırdı. Onlara
dâimâ yardım ederdi. Birgün bir köyün ileri gelenlerinden biri gelerek; "Şu işim
olursa, falanca arâziyi sana hibe edeceğim." dedi. Şeyh Seydâ hazretlerinin
duâsı bereketiyle işi oldu. O kimse, vâdettiği arâziyi Seydâ'ya bağışladı. Şeyh
Seydâ hazretleri de arâziyi Cizre'nin fakirlerine paylaştırdı.
Şeyh
Seydâ'nın asıl gâyesi talebe toplamak olmayıp insanlara yol göstermek ve onları
ıslâh etmeye çalışmaktı. Onun için önemli olan insanların ıslâh olmalarıydı. Bu
hususta şöyle buyururdu: "Zamânımızın bâzı şeyhleri, köy ağalarının etbâ (tâbi
olan kimseler) toplamaya çalıştığı gibi, talebe toplamaya çalışıyorlar. Halbuki
gâye, mürîd (talebe) toplamak değil insanları ıslâh etmek, onların nefsin ve
şeytanın kötülüklerinden kurtulmalarına yardımcı olmaktır."
|