|
EVLİYÂ
HAYÂTINDAN SAHÎFELER
Anadolu'da yetişen evliyânın en büyüklerinden, kendilerine “Silsile-i aliyye”
denilen büyük âlim ve velîlerin otuz ikincisi olan Seyyid Sâlih
(rahmetullahi teâlâ aleyh) küçük yaşta Kur'ân-ı kerîm okumayı öğrendi. Çok
zekîydi. Kısa zamanda Kur'ân-ı kerîmi ezberledi. Medreseye giderek tefsîr,
hadîs, fıkıh gibi zâhirî ilimlerle, zamânın fen ve edebiyât bilgilerini
öğrenerek büyük bir âlim oldu. Tasavvufta da yetişerek, kalb ilimlerinde mârifet
sâhibi olmak için, ağabeyi Seyyid Tâhâ-i Hakkârî'nin sohbetiyle şereflendi.
Senelerce ona hizmet etti. Mübârek teveccühlerine kavuştu. Vilâyet derecelerinde
çok yükseldi. Hocası, ona icâzet vererek, talebe yetiştirmek üzere Berdersûr'a
gönderdi. Seyyid Sâlih hazretleri orada talebe yetiştirmeye başladı. Seyyid
Tâhâ-i Hakkârî hazretleri vefât edeceği zaman ona kendisinden sonra makamlarına
kimin oturacağı sorulunca; "Birâderim Sâlih, kâmil ve olgundur. Herkesin başı
onun eteği altındadır." buyurarak Seyyid Sâlih'i yerine bıraktı. Hasta kalplere
şifâ olan sohbetleri ile, âşıklarının kemâle gelmesine, Hakk'a yaklaşarak velî
birer zât olmalarına vesîle oldu.
Seyyid
Sâlih hazretleri, muhabbet ve edep sâhibiydi. Verâsı ve takvâsı çoktu.
Haramlardan şiddetle kaçar, şüpheli korkusuyla mübâhların fazlasını terk ederdi.
Ekserî günleri oruçlu geçerdi. Gecelerini ibâdetle ihyâ eder, uykusunu öğleye
yakın kaylûle yaparak alır, hem de sünnet-i şerîfe uyardı. Çok merhâmetli olup,
hiç kimseyi incitmezdi. İnsanların Cehennem'de yanmamaları için elinden gelen
gayreti gösterir, Allahü teâlânın emirlerini bildirir, yasaklarından
kaçınmalarını sağlardı. Gayr-i müslimlere dahi iyilik yapardı. Bu sebeple herkes
tarafından sevilirdi.
Seyyid
Sâlih hazretlerinin mübârek alınlarında nûr parlardı. Onu gören, Allahü teâlânın
sevgili bir kulu olduğunu hemen anlar, hürmette kusur etmemeye çalışırdı.
|
|