|
EVLİYÂ
HAYÂTINDAN SAHÎFELER
Evliyânın
büyüklerinden Seyyid Emîr Hamza (rahmetullahi teâlâ aleyh)
Peygamberimizin soyundan olup, seyyiddir. Silsile-i aliyye denilen evliyânın
meşhûrlarından Seyyid Emîr Külâl hazretlerinin ikinci oğludur. Babası ona, kendi
babasının ismi olan "Hamza" ismini koydu. Ona "Baba" diye hitâb ederdi.
Seyyid
Emîr Hamza, küçük yaşta babasının sohbetlerinde bulundu. Sonra babası onu,
yetişmesi için, talebelerinin meşhûrlarından olan Mevlânâ Ârif Dikgerânî'ye
havâle eyledi. O da onu yıllarca çalıştırarak, ilimde ve tasavvuf hâllerinde
zamânın bir tânesi olacak şekilde yetiştirdi. Babasının vefâtından sonra, onun
yerine geçip, yıllarca insanlara doğru yolu gösterdi. Ehl-i sünnet îtikâdını
anlattı.
Emîr
Hamza hazretlerinin iki oğlu ve bir kızı vardı. Hepsi de babalarından feyz
alarak, ilimde, ahlâkta yetişmiş, yüksek derecelere kavuşmuşlardı. Kızı Hâtûn-ı
Külân için, "Herkes oğlu ile iftihâr eder, biz de kızımızla iftihâr ederiz.
Allahü teâlâ bize ne verdiyse, biz de kızımıza verdik." buyurmuştur. Bu kızı,
her zaman Kur'ân-ı kerîm okurdu. Odaya girip bir işle meşgûl olunca, odası
nûrdan, kandile ihtiyaç göstermeyecek derecede aydınlanırdı. Kilim dokusa,
iplikler kendiliğinden düğümlenirdi. Bu işle uğraşırken namaza kalksa, onun
çıkrığı kendiliğinden dönerdi. Gündüz olsa, demetleri kendiliğinden iplik
olurdu. Bu hâlini, ancak sırdaşları bilirdi.
Emîr
Hamza hazretlerinin bu kızının, Şehâbeddîn adında bir oğlu vardı. Emîr Hamza bu
torununun yetiştirilmesi vazifesini Mevlânâ Hüsâmeddîn'e verdi. Üç sene Mevlânâ
Hüsâmeddîn'in huzûrunda kaldı. Bu müddet zarfında Hak teâlâ, ona çok ilim ihsân
etti. Hocası Mevlânâ Hüsâmeddîn ona dedi ki: "Ey Mevlânâ Şehâbeddîn! Eğer bundan
sonra sen bize ders okutacaksan burada kal, yoksa bende sana ders verecek güç
kalmadı." Sonra Mevlânâ Hüsâmeddîn'in izni ile Sûhârî'ye döndü. İnsanlara
nasîhatle meşgûl oldu. Bütün vakti ilim ve âlimlerle geçerdi.
|
|