EVLİYÂ
HAYÂTINDAN SAHÎFELER
Âlim,
velî ve şâir Fahreddîn-i Irâkî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerinin
İsmi İbrâhim bin Şehriyâr, lakabı Fahreddîn'dir.
Küçük
yaşta Kur'ân-ı kerîmi ezberledi. Sesi ve kırâati çok güzeldi. Hemedan şehrinde
herkes onun kırâatini dinlemek için can atardı. İlim tahsîli ile meşgul olup,
kısa zamanda aklî ve naklî ilimlerde ilerledi. Büyük tasavvuf âlimi Şeyh
Şihâbüddîn-i Sühreverdî hazretlerinin ders ve sohbetlerine katıldı. Onun,
nefsinin isteklerine sırt çevirmekteki gevşekliğini gören Şihâbüddîn-i
Sühreverdî hazretleri: "Senin Hind'e gitmen ve bir müddet orada riyâzet, nefisle
mücâdele yapman lâzımdır. Gümüşün temizlenmesi için zulmet ve karaltı içinde
bulunması şart olduğu gibi." dedi.
Onu,
Hindistan'ın Multan şehrinde İslâmiyetin emir ve yasaklarını öğretmekle meşgul
olan halîfelerinden Şeyh Behâeddîn Zekeriyyâ-i Multânî'ye gönderdi. Bunun
üzerine Fahreddîn-i Irâkî günlerce yol aldıktan sonra Multan'da Şeyh Behâeddîn
Zekeriyyâ hazretlerine ulaştı. Şeyhin yanında günlerce az yemek, az içmek, az
uyumak ve çok ibâdet etmek sûretiyle çile çekti. Kalbi dünyâya olan bağlılıktan
kurtulup hep Allahü teâlânın zikri ile meşgul olmaya başladı. Evliyâlık yolunda
târif edilemeyecek makam ve derecelere kavuştu. Şeyh Behâeddîn hazretleri çok
sevdiği Fahreddîn-i Irâkî'yi kızı ile nikahladı. Hindliler kendisini çok sevip
sayarlardı.
Öte
yandan dört yıl kadar Hindistan'da kalan Fahreddîn-i Irâkî hocası Şihâbüddîn-i
Sühreverdî hazretlerinin hasreti ve vatanından uzakta kalmanın ızdırabı
içerisinde pek tesirli şiirler söyledi. Onun bu hâline vâkıf olan Behâeddîn
Zekeriyyâ hazretleri:
"Artık
zamânın gelmiştir. Haydi memleketine git. Bizim selâm ve niyâzımızı, hakîkatler
sığınağı şeyhimiz Şihâbüddîn'e ulaştır." diyerek memleketine gitmesine izin
verdi...
Ömrünü,
Allahü teâlânın dînini öğrenmek ve öğretmekle geçiren Fahrüddîn-i Irâkî,
Hindistan'dan Anadolu'ya, Anadolu'dan Mısır'a, Mısır'dan Şam'a öğrendiği
bilgileri taşıdı. Her yaşta öğrenici ve her gün öğretici oldu. Allahü teâlânın
kullarına olan merhametinden dolayı, onlara sık sık nasîhatlarda bulunur,
İslâmiyeti Ehl-i sünnet âlimlerinden ve eserlerinden öğrenip, Resûlullah
efendimizin sünnet-i şerîfine tâbi olmanın ehemmiyetini anlatırdı.
|