|
EVLİYÂ
HAYÂTINDAN SAHÎFELER
Seyyid
Emîr Ahmed-i Buhârî (rahmetullahi teâlâ aleyh) İstanbul'un büyük
velîlerinden olup, Buhârâlıdır. Peygamber efendimizin torunlarındandır.
Küçük
yaşta Hâce Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerine talebe oldu. Onun hasta kalplere şifâ
veren sözleriyle yetişti. Hizmetiyle şereflenip, teveccühlerine kavuştu.
Ubeydullah-ı Ahrâr hazretleri onu çok severdi. Nerede görse ayağa kalkar, tâzim
ve ikramda bulunurdu. Seyyid Ahmed, hocasının bu iltifâtlarına çok mahcub
olurdu. Bir gün hocasına; "Muhterem efendim! Bu fakir için gösterdiğiniz hürmet
bizi çok üzmektedir." deyince, Ubeydullah-ı Ahrâr ona; "Size nasıl tâzim, hürmet
etmeyelim ki? Sizi gördüğümüz zaman iki büyüğün azametini müşâhede etmekteyiz.
Biri; sevgili Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâmın neslindensiniz. Diğeri de;
Hâce Mahmûd İncirfagnevî ceddinizdir." buyurdu. Seyyid Ahmed-i Buhârî, daha
sonra hocasının işâretleri üzerine yine hocasının halîfelerinden Simavlı
Abdullah-ı İlâhî ile berâber Anadolu'ya geldi. Yolda Molla Câmî ile görüşüp
sohbet ettiler.
Kütahya'nın Simav kazâsına gelen Abdullah-ı İlâhî hazretleri burada insanlara
doğru yolu göstermeye başladı. Emîr Ahmed-i Buhârî hazretleri de Abdullah-ı
İlâhî'ye tâbi olup, onun hizmetine girdi. Abdullah-ı İlâhî onu çok severdi.
Dâimâ sağ tarafına oturturdu. Böylece Abdullah-ı İlâhî hazretleri, insanların
olgunlaşmasını, îmânının vicdânîleşmesini sağlayan tasavvufta bir yol olan
Nakşibendî tarîkatını Anadolu'ya yaymaya başladı. Etraftan pekçok talebe akın
akın ona koşmaya, feyzlerine kavuşup hasta kalplerine şifâ aramaya başladı. İşte
böyle bir evliyânın terbiyesinde olan Seyyid Ahmed-i Buhârî, beş vakit namazda
imâm olur, arkasında hocası ve diğer talebeler namaz kılarlardı. Abdullah-ı
İlâhî buyurdu ki: "Simav'da altı sene, Emîr Ahmed bize yatsının abdestiyle sabah
namazını kıldırdı." Buradan da anlaşıldığı gibi, Ahmed Buhârî geceleri hiç
uyumazdı. Sâdece kuşluk vaktinde, dağa oduna gittiğinde bir saat kadar uyurdu.
Ahmed Buhârî bu günlerdeki hâlini şöyle anlattı: "Hocamla Simav'da bulunduğumuz
zaman, beş vakit namazda bizi imâmete geçirirdi. Kuşluk namazından sonra,
hocamın merkebini ve katırını alıp dağa çıkardım. Yüklediğim odunları, öğle
namazına yetişecek şekilde eve getirirdim. Öğle namazını kıldırdıktan sonra,
çift sürmeğe giderdim. Yaz geldiğinde ise ekinleri biçer, kaldırırdım. Diğer
zamanlarda sırtımda çalı taşır, bağ ve bahçe duvarını tâmir ederdim. İkindi
namazından sonra da hocamın huzûrunda otururdum." Ahmed Buhârî hazretleri,
geceleri hep ibâdet eder, gündüzleri oruç tutardı. Bid'atlerden şiddetle
kaçınır, sünnet-i seniyyeye uymaya çok dikkat ederdi. Dâimâ Allahü teâlâyı
hatırlar, kalbi devamlı zikrederdi. Dünyâya hiç meyletmez, haramlardan kaçar,
şüpheli korkusuyla mübahları dahî terkederdi. Devamlı Allahü teâlânın huzûrunda
olduğunu düşünür, ona göre hareketlerini düzeltirdi.
|
|