|
EVLİYÂ HAYÂTINDAN SAHÎFELER
Bahşî
(rahmetullahi teâlâ aleyh) Haleb'de yetişen Şâfiî mezhebi fıkıh âlimlerinden ve
tasavvuf büyüklerinden olup, İsmi Muhammed bin Muhammed Halebî'dir.
Bütün ilimlerde yükselmiş,
pekçok âlimden icâzet, diploma almış, himmet sâhibi bir zât olarak, ilim
neşretmeye, öğrendiği yüksek ilimlerden başkalarının da istifâde etmeleri
niyetiyle, insanlara faydalı olmaya başladı. Haleb'de bulunan fazîlet sâhibi
birçok zât, ondan çok istifâde etti. İlim ve tasavvuf yolunun tâlibleri onun
sohbetine ve derslerine koştu. Ruhlara şifâ olan sözlerinden ve sohbetlerinden
Halebliler yıllarca faydalandı.
Muhammed Muhibbî hazretleri,
Hulâsatü'l-Eser isimli kitabında Muhammed Bahşî'nin hâl tercümesini verirken
şöyle anlatır:
Muhammed Bahşî 1675 senesinde
Anadolu'ya geldi. Ben kendisiyle Edirne'de buluştum. Edirne'de bir müddet kaldı.
Ekserî vakitlerde onunla görüşüp sohbetinde bulunurdum. Konuşmasının, faydalı
şeyler anlatmasının güzelliği karşısında, sohbetlerini pür dikkat dinlerdim.
Onda gördüğüm güzel hâllere, edeb ve sükûnete hayran kalırdım. Gördüğüm kimseler
arasında ondan daha halîm, yumuşak ve ondan daha tahammüllü, sabırlı bir kimse
görmedim. Kerem ve ihsân sâhibi, iyilik yapmaktan hoşlanan, çok cömert bir kimse
idi. Edirne'den İstanbul'a döndükten sonra, kendisiyle İstanbul'da da
karşılaştım. Vezîri âzam Fâzıl Mustafa Paşa'nın, Muhammed Bahşî'ye karşı husûsî
muhabbeti vardı. Fırsat buldukça sohbetlerine katılır ve duâsını almayı büyük
nîmet bilirdi. İlminden daha çok kişinin istifâdesi için onu Haleb'de bulunan
Halvetî İhlâsiyye Tekkesinin meşîhatine, şeyhliğine tâyin etti. O da kabûl edip
bir müddet vazîfe yaptı. Ayrıca, Haleb'de bulunan Mukaddemiyye Medresesinde ders
verdi. Bir müddet vazîfe yaptıktan sonra, yerine oğlu Muhammed Efendiyi
bırakarak, hac niyetiyle yola çıktı. Şam'a uğradı. Buradan Hicaz'a gitti.
Mekke-i mükerremeye ulaştığında, ahâlî Muhammed Bahşî'yi çok güzel karşıladı.
Başta Mekke-i mükerreme emîri, Şerîf Ahmed bin Zeyd olmak üzere, âlim ve
fâdıllardan ve diğer insanlardan birçok kimse, onun gelişinden büyük bir sevinç
duyarak memnûniyetlerini belirttiler. Onu medheden şiirler söylediler.
Hac vazîfesini îfâ edip,
yerine getirdikten sonra geri dönmeyen Bahşî hazretleri, bu mübârek beldede daha
çok ibâdet etmek için bir müddet ikâmet etti. Orada iken 1687 yılının 18
Şubatına (5 Rebî-ül-âhir 1098) rastlayan Salı gecesi vefât etti.
|
|