|
EVLİYÂ HAYÂTINDAN SAHÎFELER
Yemen'de yetişen evliyânın
büyüklerinden olan Alevî bin Ali (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretleri
"Ümmî" bir zât olup, okuması yazması yoktu. Bir müddet memleketinde kaldıktan
sonra bulunduğu Terîm beldesinden çıkıp, Yemen'in diğer beldelerine ve
Haremeyn'e (Mekke ve Medîne'ye) gitti. Önceleri ticâret ile meşgûl olurdu.
Gittiği yerlerde âriflerden, evliyâdan olan birçok kimseyle görüşüp
sohbetlerinde bulundu. Onlardan çok istifâde etti. Bir Kadir gecesinde, Allahü
teâlâya, rızkının ve ömrünün bereketli olması için duâ etti. Ayrıca;
"Allah'ım! Beni de hidâyete
kavuşturduğun kullarından eyle!" diye yalvardı. Allahü teâlâ onun bu samîmî
duâsını kabûl buyurdu.
Seyyid Alevî hazretleri,
bundan sonra ticâreti terk ederek, tamâmen evliyâlık yoluna yöneldi. Mekke-i
mükerremede yerleşti. Orayı vatan edinip evlendi. Çoluk-çocuğu oldu. Âlim ve
evliyâ zâtların huzur ve sohbetlerinde bulundu. Tasavvuf yolunda yetişip kemâle
geldikten sonra, insanlar onun sohbetlerine devâm etmeye başladılar.
Seyyid Alevî, öyle yüksek
oldu ki, diğer insanların yanında Mekke-i mükerremenin ileri gelenleri,
yöneticileri de, bereketlerinden ve duâlarından istifâde etmek için yanına
gelirler, sohbetinde bulunmak için can atarlardı. O ise, şöhrete, parmakla
gösterilmeye sebep olur endişesiyle, insanların fazla gelip gitmelerini hoş
karşılamazdı. Devamlı olarak kendi nefsini kötüler ve ayıplar, kendisinin hal ve
makam sâhibi olduğunu hiçbir zaman belli etmezdi. Ahlâkı, Resûlullah efendimizin
ahlâkına uygun olup, o güzel edeb ile edeblenmiş idi. O zamânın Mekke şerîfi
olan zât da, Seyyid Alevî'yi çok sever, hürmet eder, sohbetlerinde bulunurdu.
Her kim ki, Seyyid Alevî'ye
îtirâz eder, ona eziyet verir veya büyüklüğünü inkâr ederse, yaptığının cezâsını
kısa zamanda mutlaka görürdü. İnkâr eden kimse, kısa zamanda ya hastalanır, ya
ölür, ya malı çalınır, ya çok yakınlarından ve sevdiklerinden biri ölür, yâhut
vatanından ayrılmak durumunda kalırdı. Hâsılı, kısa zamanda bunlara benzer bir
musîbet ile karşılaşırdı.
|
|