YAHYÂ BİN MUÂZ-I RÂZÎ
Büyük
velîlerden. İsmi Yahyâ bin Muâz bin Câfer Râzî, künyesi Ebû Zekeriyyâ, lakabı
Vâiz'dir. Rey'de doğdu. Doğum târihi bilinmemektedir. 872 (H.258) târihinde
Nişâbur'da vefât etti.
Yahyâ
bin Muâz hazretleri Bağdât ve Belh şehirlerine gitti. Tasavvuf ehli büyük
âlimlerle görüşüp sohbet etti. İshâk bin Süleymân er-Râzî, Mekkî bin İbrâhim el-Belhî,
Ali bin Muhammed ve başka âlimlerle görüşüp, kendilerinden ilim tahsil etti.
İlim, amel ve ahlâkta, nefsiyle mücâdele etmekte şaşılacak hâl ve üstünlük
sâhibiydi. İbrâhim ve İsmâil adında iki kardeşi olup, onlar da yüksek hâl sâhibi
idiler. Kardeşlerinden birisi Mekke’ye gidip oraya yerleşti. Yahyâ hazretlerine
bir mektup yazıp; “Üç arzum vardı. Ömrümün sonunu en kıymetli yerde geçirmek,
bir hizmetçimin olması ve ölmeden önce sizi bir defa daha görmek. Bunlardan
ikisine kavuştum. Şu anda Harem-i şerîfte bulunuyorum ve bir hizmetçim var. Duâ
edin de Allahü teâlâ üçüncü arzuma da kavuşmayı nasîb etsin.” dedi. Yahyâ bin
Muâz, cevap yazıp; “Sen insanların en iyisi ol da, istediğin yerde yaşa. Yerler,
insanlarla değer kazanır, insanlar yerlerle değil. İki cihânın efendisi
Resûlullah efendimiz o taraflarda bulunduğu için, oralar çok kıymetli olmuştur.
Hizmetçiye sâhib olmak gibi bir arzun keşke bulunmasaydı. Efendilik Allahü
teâlânın, hizmetçilik ise kulun sıfatıdır. Birini kendine hizmetçi edip de, o
kimsenin Hakk’a kulluk etmesine mâni olmak mürüvvete yakışmaz. Uygun değildir.
Beni görmek arzu ettiğini söylüyorsun. Eğer hep Allahü teâlâyı hatırlar, her an
O’nunla meşgûl olursan, beni hatırına getirmezsin. Şu anda bulunduğun yer,
evlâdı kurbân etmek yeridir. O’nu bulmuş isen, ben senin işine yaramam. Eğer
O’nu bulamadınsa, benden sana ne fayda gelir” buyurdu. Sevdiklerinden birine
yazdığı mektubda da; “Dünyâ, uyku; âhiret ise uyanıklık yeridir. Rüyâda ağlayan
uyanıklıkta güler, sevinir. Sen dünyâ hayatında ağla ki, âhiret uyanıklığında
gülesin ve neşeli olasın” buyurdu.
Yûsuf
bin Hüseyin-i Râzî diyor ki: “Âlim ve velîleri görmek için yüz yirmi şehir
gezdim. Yahyâ bin Muâz hazretlerinden daha tesirli ve daha güzel söz söyleyeni
görmedim.”
Yahyâ
bin Muâz-ı Râzî hazretlerinin hikmetli sözlerinden bâzıları şöyledir:
“İlmi
ile âmil olan âlimler, müslümanlara analarından babalarından daha şefkatli, daha
merhametlidirler. Çünkü onlar, insanın âhiretini kurtarıp, Cehennem’e
girmemelerini temin ederler. Ana-baba ise, insanı ancak dünyâ ateşinden ve
felâketinden koruyabilir.”
“Bir
kimse, hocasının hareket ve davranışlarından istifâde edemiyorsa, sözlerinden
hiç istifâde edemez.”
“Açlık
nûrdur. Tokluk ateştir. Şehvet odundur. Şehvet ve tokluk bir araya gelince, ateş
yanmaya başlar. Sâhibini yakıp bitirir.
“Gâfillerden, câhillerden
ve yaltakçılardan uzak dur.”
“Dünyâya aldanmaktan çok sakınınız. Burası, yolcu konağı gibi geçicidir. Bugün
buradayız. Belki yarın, belki daha önce göç edeceğiz. Burada bir an evvel
azığımızı tamamlayalım. O kadarçabuk olalım ki, konuşmaya vaktimiz kalmasın.
Konuşmayı âhirete bırakalım.”
“Kalbinde dünyâ hırsı bulunan bir kimsenin ilmi, Abdullah ibni Abbâs
hazretlerinin ilmi kadar olsa, o kimse, insanlar için zararlıdır. Çünkü onun
kendisine hayrı yoktur. Başkalarına nasıl olsun?”
“Evliyâ, insanları şeytanın elinden kurtaran zâttır.”
“Bir
şeye ihtiyaç duyulduğu halde, çalışıp onu temin etmemek, çoluk çocuğu perişan
bırakmak, câhillik ve tenbelliktir.”
“Ölümü
bir tabağa koyup çarşıda satsalardı, âhiret ehli, başka bir şeye bakmayıp onu
satın alırdı.”
“Cehennemliklerin amellerini işleyip, sonra da Cennet'i istemek büyük
ahmaklıktır.”
“Tövbeden sonraki bir günah, tövbeden önceki yetmiş günahdan daha çirkindir.
Kalb ve beden hastalıklarımız için en iyi ilâç, günahı terketmektir.”
“İhlâs,
ameli kusurlardan temizlemektir.”
“Dînî
ve ahlâkî bir vazîfeyi îfâ etme fırsatını elden kaçırmak, ölümden daha zordur.”
“İbret
alınacak hâdiseler pekçok, bunlardan ibret alanlar ise çok azdır.”
“Allahü
teâlâyı sevdiğin kadar, herkes seni sever. Allahü teâlâdan korktuğun kadar,
herkes senden korkar. Allahü teâlâya kulluk ettiğin mikdârda, herkes sana
yardımcı olur.”
“Dünyâ
sevgisini terk etmek gâyet zordur. Ama Cennet’e kavuşmak için, dünyâyı terketmek
lâzımdır.”
“Dünyâ
ekin yeri, insanlar da sanki ekindir. Ölüm, bu ekinleri biçen oraktır. Azrâil (aleyhisselâm)
harman sâhibi, mezar da harman yeridir. Cennet ve Cehennem ise, ekinlerin
durumuna göre konulacağı ambar gibidir. İnsanların da bir kısmı Cennet’e ve bir
kısmı da Cehennem’e gideceklerdir.”
“En çok sevindiğim ve
sevdiğim şey, Allahü teâlânın bana ihsân ve ikrâm ettiği îmân nîmetidir. En çok
korktuğum şey ise, onun benden gitmesidir.”
“Para
akrebdir. Panzehirin yoksa, onu eline alma. Çünkü seni sokar ve öldürür. Paranın
panzehiri, helâl yoldan kazanıp, meşrû yere sarfetmektir.”
“Allahü
teâlâya itâat etmek, bir hazîneye benzer. Bu hazinenin anahtarı duâ, anahtarın
dişleri de helâl lokmadır.”
“Herkesin kalbinde, cömertlere karşı muhabbet, cimrilere karşı nefret vardır.”
“İnsanlar, fakir olmaktan korkarak dünyâlık için çalıştıkları kadar,
Cehennem'den korkup, korunmak için çalışsalardı, mutlaka Cennet’e giderlerdi.”
“Dünyâda, Allahü teâlâdan en çok korkan kimse, kıyâmet günü insanların en emîni
olur.”
“İnsanı
Allahü teâlâdan uzaklaştıran şeyleri aramakta, kişiler için zillet, âhireti
aramakta ise izzet vardır. Yok olacak şeylerin peşlerinde koşarak zillete
düşmek, ebedî olanı terkedip, kendisini izzete ulaştıracak şeyleri terkedene ne
kadar çok şaşılır.”
“Allahü
teâlânın dînine, O’nun kullarına hizmet etmekten zevk duyan bir kimsenin
hizmetinde bulunmaktan, bütün mahlûklar zevk alırlar.”
“Kişinin ayağının
sürçmesi, bir kusuru sebebiyledir.”
“Allah
korkusu, kalbde yerleşmiş olan bir ağaç gibidir.”
“Allah
korkusu, ibâdetin süsüdür.”
“Düşünmeden konuşan pişmân olur. Konuşmadan önce düşünen selâmet bulur.”
“Kıyâmet günü fakirlik ve zenginlik tartılmayacak, fakirliğe ne ölçüde
sabredilmiş ve zenginliğe ne ölçüde şükür edilmiş ise, o hesâb edilecek. Mesele
çok fakir veya çok zengin olmak değil, çok sabretmek veya çok şükretmektir.”
“Her
kimde bulunursa bulunsun, tevâzu güzeldir, ama zenginlerde bulunursa çok daha
güzel olur. Her kimde bulunursa bulunsun, kibir çirkindir. Ama, fakirlerde
bulunursa çok daha çirkin olur.”
“Bir müslümanı
medhedemiyorsan, bâri kötüleme. Faydalı olamıyorsan bâri zararlı olma,
sevindiremiyorsan hiç olmazsa üzme.”
“Allah
yolunda yürümek istiyene en zor gelen şey, yabancılarla berâber olmaktır.”
“Esas
fakirlik, fakir olmaktan korkmak, esas zenginlik ise, Allahü teâlâya
güvenmektir.”
“Senden
meydana gelen bir hatâ sebebiyle seni özür dilemeye mecbur eden, berâber
olduğunuzda kendisine müdârâ etmen icâbeden ve kendisine, (Allahü teâlâya duâ
ettiğinde beni de hatırla) demeye ihtiyaç duyduğun kimse, hakîkî dost olamaz.”
“Yâ
Rabbî! Kalbimdeki en tatlı hâl, rahmetinden ümitli olmamdır. Dilimdeki en tatlı
hâl, seni tesbih etmemdir. Bana en tatlı gelen zaman da, dîdârını göreceğim
zamandır.”
BEYİTLER
HAKÎKÎ
SEVGİ NASILDIR?
Yahyâ
bin Muâz ki, evliyânın büyüğü,
Verâ
ile takvâda, vardı çok üstünlüğü.
Meşhurdu insanlara, vâz ile nasîhati,
Çok
insan o sâyede, buldular hidâyeti.
Buyurdu:"Ey insanlar, gafleti atın artık,
Dünyâ
uyku gibidir, âhiret uyanıklık.
Uyuyup
rüyâsında, ağlarsa biri şâyet,
Uyanınca sevinir, ferâhlanır o gâyet."
Öyleyse
Allah için, ağlayın ki bu demde,
Rahata
eresiniz o ebedî âlemde.
Buyurdu
ki: "Bir sevgi, hakîkî ise şâyet,
Bir
iyilik görmekle, hiç artmaz o muhabbet,
Ve yine
bir kötülük, görse de sevdiğinden,
Ona
olan sevgisi, azalmaz eskisinden."
Buyurdu: "Sen ne kadar, edersen Hakk'a tâat,
İnsanlar da o kadar, sana eder itâat.
Sen
Allah'a ne kadar, eylersen günah, isyân,
Sana
dahi o kadar, karşı gelir çok insan."
Ve yine
buyurdu ki: "Doğru, hâlis âlimler,
Sana,
ebeveyninden, daha şefkatlidirler.
Zîrâ
onlar katarak, gündüze gecesini,
Cehennem ateşinden, kurtarır en son seni,
Ve
lâkin ebeveynin, sana merhametinden,
Kurtarır ancak seni, dünyâ felâketinden."
Buyurdu
ki: "Dünyâya, aldanma, iyi tanı,
O hep
dolup boşalır, sanki bir yolcu hanı.
Bugün
dünyâda isen, olmazsın belki yarın,
Hazırla
azığını, gaflete gelme sakın!
Elini
çabuk tut da, hazırlan bir an evvel,
Zîrâ
yaşayanlara, âni gelir hep ecel.
Eğlenmeyi bırak da, ibâdet yapmaya bak,
Zevk ü
safâ sürmeyi, gel âhirete bırak."
Buyurdu:"Bir âlimde, varsa dünyâ sevgisi,
Onun,
hiçbir kimseye, olmaz bir fâidesi.
Zîrâ
kendine bile, hayrı olmaz ki zâten,
Nerde
kaldı gayriyi, kurtarsın felâketten."
Buyurdu:"Şâyet ölüm, konsa idi pazara,
Ehlullah, başka şeye, vermezlerdi hiç para.
Cehennem'e götüren, amelleri işleyip,
Sonra
kalkıp Cennet'e, tâlip olmak ne garip.
Ahmak
şu kimsedir ki, çok günah işlerde hep,
Sonra
Hak teâlânın, affını eder talep.
Akıllı
da şudur ki, dünyâyı terk etmeden,
Âhiret
azığını, hazır eder gitmeden.
Bilir
ki âhiretin, tarlasıdır bu dünyâ,
Eker
tohumlarını çalışır ekseriyâ.
Kabire
girmeden önce oraya hazırlanır,
Bilir
ki her mümine, orada suâl vardır.
O,
ölmeden öğrenir, cevabını onların,
Bilir
ki kendisine, sorulur bunlar yarın."
Buyurdu
ki: "Îmânın, tam doğruysa Allah'a,
Sana,
bundan kıymetli, bir nîmet olmaz daha.
Öyleyse
kork ve titre îmânın gitmesinden,
Zîrâ
bir kelimeyle, gidebilir o senden."
KAYNAKLAR
1)
Tabakât-us-Sûfiyye; s.107
2)
Hilyet-ül-Evliyâ; c.10, s.51
3)
Sıfât-us-Safve; c.4, s.71
4)
Tabakât-ül-Kübrâ; c.1, s.94
5)
Risâle-i Kuşeyrî; s.132
6)
Vefeyât-ül-A’yân; c.6, s.165
7)
Târih-i Bağdâd; c.2, s.138
8)
Şezerât-üz-Zeheb; c.14, s.208
9)
Tezkiret-ül-Evliyâ; c.2, s.266
10)
Nefehât-ül-Üns; s.108
11)
Keşf-ül-Mahcûb; s.222
12)
Fâideli Bilgiler; s.164
13)
İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.3, s.327
14) Tam
İlmihâl Seâdet-i Ebediyye; (50. Baskı) s.1161
|