CİLD       ALFABE       KONU       KABR-İ ŞERİFLER

1.   2.   3.   4.   5.   6.   7.   8.   9.   10.   11.   12.
     
 

ÜSTÂD-ÜL-A'ZAM

Fıkıh âlimlerinden ve evliyânın büyüklerinden. İsmi,Muhammed bin Ali bin Muhammed bin Ali el-Hüseynî el-Hadramî, künyesi Ebû Ali'dir. Üstâd-ül-a'zam lakabıyla tanınmıştır.Seyyid olup, hazret-i Hüseyin'in evlâdındandır. 1178 (H.574) senesinde, Arap Yarımadasındaki Hadramût bölgesinin en meşhûr kasabası olan Terîm'de doğdu. 1256 (H.653) senesinde orada vefât etti. Bâzı kıymetli risâleleri mevcud olup, Bedâi'u Ulûm-il-Mükâşefât Vet-Tecelliyât bunlardandır.

Ebû Ali Muhammed bin Ali hazretlerinin, İslâmiyetin inceliklerine bağlılığı ve büyüklük hâlleri, daha çocuk yaşta kendisinde görülmeye başlamıştı. Diğer çocuklarla birlikte mektepte okurken bir gün kaylûle, öğleden önce, sünnet olduğundan bir mikdâr uyumak için yatmıştı. Ezânın okunduğunu duyamadı. Kendisini uyandıran da olmadı. Uyandığında cemâat farza başlamak üzere idi, müezzin ikâmet okuyordu. Hemen yakındaki kuyuda bulunan kovaya işâret etti. Kova, Allahü teâlânın izni ile kuyudan içi su dolu çıktı. O da acele ile abdest alıp, cemâata yetişti.

İslâmın ve müslümanların güzelliklerinin kendisinde görüldüğü, yâni İslâmın ve müslümanların tam bir nümûnesi ve kıymetli ecdadının büyüklüğünün timsâli olan bu büyük zât, zamânında bulunan fıkıh âlimlerinin önde gelenlerindendi. Âlimler arasında husûsî bir yeri vardı. Zâhirî ve bâtınî ilimlerde imâmların imâmı ve velîlik yolunda çok üstün derecelerin sâhibi idi. İlimde ve tasavvufta çok yüksek olup, engin bir deryâ idi. Kerâmetler ve fazîletler sâhibiydi. Bir defâ hizmetçisi Afrikiyye'ye uzun bir yolculuğa çıktı. Yolculuğu çok uzun sürdü.Hattâ âilesine "öldü" haberi geldi. Âilesi, kesin olmayan bu haber karşısında ne yapacağını şaşırdı. Nihâyet ümidlerini kesip hazret-i Üstâd'ın yanına gelerek, çok zor durumda olduklarını merâk ettiklerini, ne yapmaları gerektiğini suâl ettiler. Üstâd-ül-a'zam, başını önüne eğdi. Bir mikdâr tefekkür ve murâkabe ederek, hiç konuşmadı.Sonra başını kaldırıp; "Hizmetçimiz Afrikiyye'de ölmemiştir." buyurdu. "Fakat öldüğüne dâir haber geldi" dediler. Bunun üzerine; "Biraz önce Allahü teâlânın izni ile Cennet'i gördüm. Orada hizmetçimizi göremedim. Bizim hizmetimizde bulunan kimsenin Cehennem'e gidemeyeceğine ve kendisini Cennet'te de göremediğime göre talebemiz sağdır, ölmemiştir." buyurdu. Hizmetçinin âilesi, bu zâtın büyüklüğünü ve verdiği haberin yanlış olamayacağını iyi bildikleri için rahatladılar. Bu hâdiseden az bir zaman sonra, o kimsenin hayatta olduğu haberi ve nihâyet kendisi geldi.

Üstâd-ül-a'zam hazretleri, kerâmet olarak, vefâtından sonra meydana gelecek bâzı mühim hâdiseleri haber vererek insanları îkâz etmiştir ki, bu mühim haberlerden bâzıları şunlardır: Bağdat'ın yakılması, Dicle Nehrinin taşması ve birçok insanın suda boğulması. Vezîrin evinin, halîfenin hazînesinin ve bunlardan başka 330 evin yıkılması. Birçok kimsenin yıkıntılar altında kalarak ölmesi. Bu hâdiselerin 1257 senesi Cemâzil-âhir ayında olacağını haber vermesidir. 1259 yılında İslâm âleminde bir benzeri daha görülmemiş olanTatar istilâsının meydana geleceğini, bunların her çirkinliği ve vahşeti işliyeceklerini, bu musîbetin etrâfa yayılacağını, Hadramût'ta büyük bir sel olacağını, halîfenin Safer ayında öldürüleceğini bildirdi. Bu haber verdiği şeylerin hepsi, kendisinin 1256 (H.653) yılında 79 yaşında iken vefâtından sonra, bildirdiği zamanlarda meydana gelmiş, aynen dediği gibi olmuştur. Hadramût'ta büyük bir sel meydana geldi. Pekçok beldeharâb oldu ve dört yüzden fazla insan bu musîbet ânında öldü.

 

KAYNAKLAR

1) Mu'cem-ül-Müellifîn; c.11, s.57

2) El-A'lâm; c.6, s.282

3) Câmiu Kerâmât-il-Evliyâ; c.1, s.127