CİLD       ALFABE       KONU       KABR-İ ŞERİFLER

1.   2.   3.   4.   5.   6.   7.   8.   9.   10.   11.   12.
     
 

ÜFTÂDEZÂDE KUTUB İBRÂHİM EFENDİ

Bursa'da yaşayan büyük velîlerden. 1606 (H.1015) senesinde doğdu. Büyük velî Üftâde hazretlerinin torunudur. Babası Mustafa Efendi, dedesi Üftâde'nin dergâhında şeyhlik yapmış, 1608 târihinde vefât etmiştir.

Kutub İbrâhim Efendi, Azîz Mahmûd Hüdâî'nin sohbetlerinde kemâle geldi. Rivâyete göre, Üftâde Efendi bir gün Azîz Mahmûd Hüdâî'ye; "Bizim evlâdımızdan biri size talebe olacak ve sizin vâsıtanızla hakîkat sırrına kavuşacaktır." demiş, böylece torununun Hüdâî'den hilâfet alacağını kerâmetiyle haber vermiştir. Kutub İbrâhim Efendi, hilâfet alıp Bursa'ya dönerken; "Sultanım ne kadar zaman sonra ziyârete müsâde buyrulur?" diye arz edince, Hüdâî; "Biz sizin hizmetiniz için bu vakte kadar tevakkuf eyledik (bekledik)." diye cevap verdi.

Kutub İbrâhim Efendi 1628'de Bursa'ya vardığında, Azîz Mahmûd Hüdâî'nin vefât haberi geldi. Kutup İbrâhim, Bursa'da dedesinin zâviyesinde 50 seneden fazla talebe yetiştirmekle meşgûl oldu. İnsanlara doğru yolu anlattı. Vefâtı yaklaştığı zaman; "Ben vefât edince naaşımı türbeye defnetmeyin. Dedemin huzûrunda cesedimin dahi ayak uzatması rûhumu sıkar." buyurdu. 1678 (H.1089) senesinde vefât eden Kutub İbrâhim Efendi, vasiyeti üzerine Üftâde hazretlerinin türbesinin dışına defnedildi. Vefâtına;

"Göçdi bin seksen dokuzda Cennet'e Kutb-ı zaman"

mısraı târih düşürüldü. Yerine oğlu Muhammed Efendi geçti.

Vefâtından 50 sene sonra, türbedâr ve câmi imâmı her gece rüyâlarında, Kutub İbrâhim Efendiyi gördü. İbrâhim Efendi onlara; "Rahatsızım, göğsüme bir tuğla parçası düştü, lütfen bu tuğlayı alın!" diyordu. Aynı rüyâ birkaç akşam tekrar edilince, kabri açmaya karar verdiler. Lahid açıldığında, mezardan mis gibi bir koku yayıldı. Daha kefeninin çürümediği görüldü. Naaşının göğüs kısmına düşen tuğla parçası alınıp kabir kapatıldı.

 

KAYNAKLAR

1) Bursa Evliyâları; s.108

2) Vekâyi-ul-Füdalâ; c.1, s.573

3) Azîz Mahmûd Hüdâyî; s.127

4) Güldeste-i Riyâz-ı İrfân; s.112