|
ŞÜSTERÎ
Endülüs'teki evliyânın büyüklerinden. Künyesi Ebü'l-Hasan olup, ismi, Ali bin
Abdullah eş-Şüsterî en-Nümeyrî el-Endülüsî'dir. Mâlikî mezhebinden olan Ali bin
Abdullah, tasavvuf ilmini ve edebi, Ebû Muhammed bin Sebîi'den öğrendi. Aynı
zamanda fıkıh âlimi ve şâir olan Ebü'l-Hasan Ali'nin doğum târihi belli
değildir. 1269 (H.668) senesinde, hacdan dönerken Dimyât'da vefât etti ve oraya
defnedildi. Hayâtı hakkında fazla bilgi olmayanEbü'l-Hasan; verâ, zühd ve takvâ
sâhibi bir zât idi. Kerâmetleri ve menkıbeleri çoktur.
Ünvân-üd-Diyâne
adlı eserin yazarı şöyle anlatır: "Şüsterî, bir gün talebeleriyle yolculuğa
çıktı. Daha önce sevdiklerinden Ahmed isminde bir zât esir düşmüştü. Bu yolculuk
sırasındaEbü'l-Hasan Ali; "Ey Ahmed!Artık bize gel!" diye birkaç defâ yüksek
sesle söyledi. Talebeleri bu sözleri işitince; "Efendim! Ahmed kimdir? Buralarda
öyle birisi yoktur" dediler. Bunun üzerine Ebü'l-Hasan Ali; "Yarın inşâallah
sizin kendisiyle sevineceğiniz kimse olacaktır." dedi. Ertesi gün Kâbis denilen
köye vardılar. O köye giderken, daha önce esârette olan kişi koşarak geldi.Ebü'l-Hasan
Ali talebelerine; "Haydi şimdi sevinin, bu kardeşinizle müsâfeha ediniz. O
esâretten kurtulmuştur." dedi.
Şöyle
anlatılır: "Câye denilen şehirde, Ebü'l-Hasan bin Alâl isminde, dînine bağlı ve
emâneti koruyan bir zât vardı. Bir gün Şüsterî hazretlerinin talebelerine ders
okuttuğu yere geldi ve onu ders okuturken buldu. Ebü'l-Hasan'ın ilmini ve
talebeye öğretiş usûlünü çok beğendi. Ebü'l-Hasan'a ve talebelerine, Allahü
teâlânın rızâsı için yirmi dirhem ve bâzı yiyecekler getirmeyi niyet etti. Daha
sonra niyet ettiği şeylerin yarısını getirip aralarında taksim etmeyi ve diğer
yarısını da sonra getirmeyi düşündü. O gece rüyâsında Peygamber efendimizi
yanında hazret-i Ebû Bekr ve Ali olduğu hâlde gördü. Ebü'l-Hasan bin Alâl,
rüyâsında görmenin sevinciyle Resûlullah efendimize koştu ve; "Yâ Resûlallah,
Allahü teâlâya benim için duâ buyurun!" diye arz edince, Resûlullah efendimiz
hazret-i Ebû Bekr'e dönüp; "Ey Ebû Bekr, ver!" buyurdu. Hazret-i Ebû Bekr bir
çöreği mübârek eliyle iki parçaya böldü ve yarısını Ebü'l-Hasan bin Alâl'a
verdi. O esnâda Ebü'l-Hasan bin Alâl uyandı ve o çörek parçasını yanıbaşında
buldu. Hemen hanımını ve çocuklarını uyandırdı ve rüyâsını anlattı. Bu rüyâ ve
sonundaki hakîkat, Ebü'l-Hasan bin Alâl'ın îmânını kuvvetlendirdi. Bundan sonra
ibâdet aşkı daha da artıp, Allahü teâlâya şükredip devamlı ibâdete koyuldu.
Ertesi gün Ebü'l-Hasan bin Alâl, Ali eş-Şüsterî'nin huzûruna, vermeği
kararlaştırdığı para ve yiyeceklerin yarısıyla geldi ve onları verdi. O zaman
Ali eş-Şüsterî; "Ey Ebü'l-Hasan bin Alâl, biraz yakına gel. Eğer ilk önce
getirmeyi niyet ettiklerinin hepsiyle gelseydin, çöreğin diğer yarısına da
kavuşurdun." buyurdu."
Ebü'l-Hasan
Ali, hacdan dönerken, hasta bir hâlde Şam'dan Dimyat'a gidiyordu. Dimyat
sâhiline geldiğinde, orada bulunan köyün ismini sordu. Et-Tiynetû dediler. Orada
vefât etti. Talebeleri, omuzları üzerinde cenâzeyi Dimyat'a getirdiler ve oraya
defnettiler.
Ebü'l-Hasan
Ali, birçok eser yazmıştır. Bunlardan bâzıları şunlardır:
1) El- Urvet-ül-Vüskâ, 2) El-Makâlid-ül-Vücûdiyye fî Esrâr-is-Sûfiyye, 3)
Dîvân-ı Şiir, 4) Er-Risâlet-ül-Kudsiyye fî Tevhîd-il-Âmmeti vel-Hâssatı vel-Merâtib-
il-Îmâniyye vel-İslâmiyye vel-İhsâniyye, 5) Er-Risâlet-ül- İlmiyye.
KAYNAKLAR
1)
Mu'cem-ül-Müellifîn; c.7, s.135
2)
Esmâ-ül-Müellifîn; c.1, s.711
3) El-A'lâm;
c.4, s.305
4)
Câmiu Kerâmât-il-Evliyâ; c.2, s.178
5)
Lisân-ül-Mîzân; c.2, s.240
6)
İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.8, s.107
|
|