CİLD       ALFABE       KONU       KABR-İ ŞERİFLER

1.   2.   3.   4.   5.   6.   7.   8.   9.   10.   11.   12.
     
 

ŞÜCÂEDDÎN-İ KARAMÂNÎ

Anadolu velîlerinden. İsmi, Şücâeddîn'dir. Aslen Aksaraylı olup, Karamânî nisbetiyle meşhûr olmuştur. Doğum ve vefât târihleri bilinmemekle birlikte, Çelebi Sultan Mehmed Han ve İkinci Murâd Han zamanlarında yaşadığı bilinmektedir. Edirne'de vefât etti ve bu şehirde Debbağlar Mahallesindeki mescidi ve dergâhının bulunduğu yerde defnedildi.

Zamânının büyük velîsi Şeyh Hamîd-i Kayserî'nin (Somuncu Baba'nın), sohbetinde bulunup, ondan aklî ve naklî ilimleri tahsîl etti ve feyz aldı. Yüksek derecelere kavuştuktan sonra, Edirne'de talebe yetiştirip, Allahü teâlânın yüce dînini ve Peygamber efendimizin güzel ahlâkını anlatmakla meşgûl oldu.

Bir gün Sultan İkinci Murâd Hân, Edirne'de abdest tâzelemek üzere çıktığı zaman ayağı kayıp düştü. O sırada nûr yüzlü bir kimse peydâ oldu. Sultânı elinden tutup, o tehlikeli hâlden kurtardı ve âniden kayboldu. Sonra Pâdişâh, kendini tehlikeden kurtaran o zâtla görüşmek istedi. Edirne'nin bütün sâlih kimselerini huzûruna dâvet etti. Ancak, dâvet ettiği kimseler arasında aradığı zât yoktu. Nihâyet bütün Edirne halkını bir yere toplatıp, birer birer gözden geçirdikten sonra, aralarında, elinden tutup kurtaran Şücâeddîn Karamânî'yi buldu. Ona hürmet edip, iltifât ve ihsânlarda bulundu. Debbaglar Mahallesinde ona bir mescid ve bir dergâh yaptırdı. Talebelerine Murâdiye evkâfından maaş bağlatıp, ihsânlarda bulundu.

Şücâeddîn Karamânî, kendi mezarının duvarını, kendi eliyle kerpiçden yaptı. Her kerpici, yerine üç defâ İhlâs sûresi okuyarak koydu.

Kânûnî Sultan Süleymân Hân, pâdişâhlığı zamânında Edirne'ye geldiğinde, mescidini büyültüp câmi hâline getirdi. OrayaKur'ân-ı kerîm okuyan hâfızlar, müezzin ve hatîb tâyin etti. O sırada dergâhında vazifeli olan Cerrahzâde Mustafa Çelebi, Şeyh Şücâeddîn Karamânî hazretlerinin yaptığı duvarı yıktırmayıp, bereketlenmek için olduğu gibi bıraktırdı.

Şücâeddîn Karamânî, dergâhını ve mescidini büyütüp îmâr eden müslüman olmayan mîmârın rüyâsına girip, onu İslâma dâvet etti. O da ertesi gün İslâmı kabûl edip, hidâyete kavuştu ve ismini "Hidâyet" olarak değiştirdi.

 

KAYNAKLAR

1) Şakâyik-ı Nu'mâniyye Tercümesi (Mecdî Efendi); s.94

2) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.13, s.86