MUHAMMED HAZÎN
Anadolu'da yetişen büyük velîlerden. Doğum târihi ve yeri belli değildir. Hayâtı
hakkında fazla bir bilgi yoktur. Küçük yaşta ilim tahsîline başlayan Muhammed
Hazîn ilim öğrenmek için Seyyid Tâhâ hazretlerine gitti. Seyyid Tâhâ, Muhammed
Hazîn'e; "Senin işin Osman-ı Tavîlî'nin elindedir. Ona gidiniz." buyurdu. Bunun
üzerine Muhammed Hazîn Irak'a gitti.Şeyh OsmanTavîlî'nin sohbetlerinde bulundu
ve kemâle geldi. İcâzet alıp memleketi olan Siirt'e döndükten sonra Ulu Câmide
vâz ve nasîhatlara başladı.Muhammed Hazîn ömrünün sonuna kadar insanlara Allahü
teâlâya kavuşturan Ehl-i sünnet vel-cemâat yolunu anlatmaya çalıştı. Sohbetleri
çok bereketli olurdu. Çok talebe yetiştirdi.
Siirt
ve havâlisinde uzun süre yağmur yağmamıştı. Dereler kurumuş, değirmenler
çalışmaz olmuştu. Muhammed Hazîn bu günlerde talebelerine; "Kalkın! Unumuz
kalmadı, değirmene gidip un öğütelim." dedi. Talebelerinin; "Değirmenler su
olmadığı için çalışmıyor." demelerine rağmen; "Gidelim!" dedi. Bir çuval buğday
alıp değirmene gittiler. Muhammed Hazîn talebelerine değirmeni temizlemelerini
söyledi. Kendisi dolabı tâmir etti. Bu sırada gökyüzünü yavaş yavaş bulutlar
kapladı. Bir süre sonra yağmur yağmaya başladı. Bardaktan boşanırcasına yağan
yağmur dereyi coşturdu ve değirmen çalışmaya başladı. Buğday öğütme işi
tamamlanınca, yağmur dindi.
Muhammed Hazîn, ömrünün sonuna doğru rahatsızlanıp, yatağa düştü.Vefât ânı
yaklaştığında yanında talebelerinden olan müezzini Yûsuf Efendi vardı.
Muhammed Hazîn bir âyet-i kerîme okuduktan sonra şöyle buyurdu: "Allahü teâlânın
kullarından bâzıları öldüklerinde, gökler kendilerine doğru yükselen amellerin
son bulması sebebiyle ağlarlar. Yine aynı şekilde yerler de üzerlerinde yapılan
iyi amellerin kesilmesinden dolayı ağlarlar. Melekler bu sırada garip kuşlar
şeklinde gelip, cenâze ile birlikte giderler. Sübhânallah velîlerin rûhları ne
kadar hızlı! Meleklerden daha çabuk gelip gidiyorlar." dedi. Daha sonra Yûsuf
Efendiden Kur'ân-ı kerîm okumasını istedi. Yûsuf Efendi Kur'ân-ı kerîm okurken
Muhammed Hazîn vefât etti. Cenâzesi evden çıkarıldığında hafiften yağmur yağmaya
ve etrafta çok kalabalık hâlde garip kuşlar uçmaya başladı.
Muhammed Hazîn vefât etmeden önce, Siirt'teki Firsaf köyünde şimdiki türbesinin
yerini göstererek; "Vefâttan sonra mekânımız burasıdır. Hâlid bin Velîd muhârebe
sırasında çadırını buraya kurmuştur." dedi. 1890 (H.1308) senesinde vefât eden
Muhammed Hazîn, kalabalık bir cemâat tarafından daha önceden gösterdiği yere
defnedildi. Bir sene sonra üzerine türbe yaptırıldı. Türbenin yapımı sırasındaki
kazıda toprağın altından, birkaç ok ve kıvırcık saçlı bir şehîd çıktı.
|