MUHAMMED HAREZMÎ
Evliyânın büyüklerinden. İsmi Muhammed Harezmî, lakabı Kerîmüddîn, künyesi
Ebü'l-Füyûdât, şöhreti Ahî Muhammed'dir. Harezm vilâyetinde doğdu. Doğum tarihi
bilinmemektedir. 1378 (H.780) târihinde Herat şehrinde vefât etti. Halvetîler
kabristanında medfundur.
Muhammed Harezmî memleketi olan Harezm'de ilim ve edeb öğrendi. Sonra
Geylan'daki evliyâdan mânevî ilimleri tahsîl edip, zamânın büyük velîleri
arasına girdi. Çok kerâmeti görüldü. Çok talebe yetiştirdi. Talebelerinin önde
gelenleri Muhammed Karsî, Kutbu Tebrizî, Osman Şirvânî ve Pîr Ömer Halvetî'dir.
Harezmî
hazretleri bir gün hanımı ile sohbet ederken hanımı ona; "Sizden sonra yerinize
kimi bırakacaksınız?" diye sordu. O da; "Ey hâtun! Mâdemki bunu bilmek istersin.
Bak şimdi oğullarımız uykuda. Herkes yatağında. Ben önce oğullarımı isimleriyle
çağıracağım. Hangisi sesimi işitip gelirse, bu ona nasîptir." buyurdu. Sonra
isimlerini yüksek sesle çağırdı. Lâkin hiçbirinden cevap gelmedi. Sonra
talebelerinden birini çağırdı. O üç fersah uzaklıkta idi. Hemen gelip emre hazır
olduğunu bildirdi. Harezmî hazretleri o zaman hanımına; "Ey hanım! Bu iş bu
talebemizin nasîbidir." buyurdu.
Harezmî
hazretlerinin memleketinde birisi, öfkeyle ağzından; "Eğer bu yıl hac etmezsem
hâtuna talak verdim." sözü çıktı.Lâkin dediği zamanda hacca gidecek para eline
geçmedi. Dolayısıyla hacca gidemedi. Durumu şehrin hâkimi öğrenince ona tenbih
edip; "Dînin emri gereği hacılar gelince senin nikâhın bozulur. Hanımın boş
olur." dedi ve mahalle halkına da haber salıp durumun tâkib edilmesini emretti.
O
adamcağız kime ne söyledi ise, derdine çâre bulamadı. Herkes hanımının boş
olacağını söyledi. Nihâyet Şeyh MuhammedHarezmî hazretlerine gelip yaşlı
gözlerle hâlini arzetti. Harezmî hazretleri ona merhamet edip; "Sen Zilhiccenin
dokuzuncu günü yanıma gel. İnşâallahü teâlâ nasîb olur. Evliyânın kerâmeti bizim
yolumuzda haktır." buyurdu. Bunun üzerine adamcağız arefe günü Harezmî
hazretlerinin huzûruna geldi. Ümitle ne yapacağını ne diyeceğini bekledi. Bütün
arzusu hac edip hanımından ayrı düşmemekti. Harezmî hazretleri onu kimsenin
olmadığı tenhâ bir yere götürüp; "Allahü teâlânın izni ve evliyânın himmet ve
yardımı ile inşâallah şimdi Arafat'a varacaksın. Orada hac ile ilgili
vazîfelerini yap. Hemşehrilerinle görüş. Onlardan birinden bir mikdar ödünç para
al. Aldığına dâir bir senet imzâlattır. Gelince istediği zaman verirsin."
buyurdu. Sonra mübârek ridâlarını çıkardı ve yere serdi ve üzerine oturttu. O
kimse tayy-ı mekân ile bir anda kendini Arafat'ta buldu. Vakfe ve diğer hac
vazîfelerini yaptı.Hemşehrileriyle görüştü.Harezmî hazretlerinin vasiyeti üzere
birinden biraz borç aldı. Kâdıya senet imzâlattırdı. Sonra bir anda kendini
Harezmî hazretlerinin huzûrunda buldu.Hacda aldığı para da yanındaydı. Hemen
Harezmî hazretlerinin ayaklarına kapanıp; "Elhamdülillah maksadıma kavuştum."
diye sevincini belirtti ve evine gitmek istedi. O zaman Harezmî hazretleri ona;
"Ben sağ olduğum müddetçe bu hâli kimseye söyleme yoksa zarara uğrarsın."
buyurdu. O da söz verip evine yöneldi. Aradan bir müddet geçti. Bu zaman içinde
herkes ona, hacılar dönünce hâlin ne olacak hanımından ayrılacaksın."
diyorlardı. O bunlara karşı; "Hayır ben hac yaptım." derdi. Bunu duyanlar, "Bu
adam deli olmuş." diye alay ettiler.
Bir
zaman sonra hacılar geri döndü. Hacılar o adamı gördüklerinde; "Sen ne zaman
geldin?" diye sordular. Bunu işitenler güldüklerinde; "Siz ne diyorsunuz?"
dediler. O zaman adamcağızın yanına hacda iken para aldığı adam geldi ve verdiği
parayı istedi. O da ispat et, dedi. Sonra durum kâdıya intikâl etti. Alacaklı
dâvâ edip; "Ben buna arefe günü şu kadar para borç verdim. İşte Mekke kâdısının
imzâladığı ismi yazılı borç aldığına dâir senet." dedi ve senedi gösterdi. Sonra
başka hacılar aynı şekilde şâhitlik yaptılar. Netîcede dâvâsında doğru olduğu,
hacca gittiği anlaşıldı ve hanımından ayrılma tehlikesinden kurtuldu. Bu,
Muhammed Harezmî hazretlerinin yardım ve kerâmetiyle olmuştu. Bundan sonra
insanlar onun velî olduğunu söylemeye başladılar.
KAYNAKLAR
1)
Lemezât, Üniversite Kütüphânesi, No: 1894, v.124
|