CİLD       ALFABE       KONU       KABR-İ ŞERİFLER

1.   2.   3.   4.   5.   6.   7.   8.   9.   10.   11.   12.
     
 

MİSÂLÎ BABA (Gül Baba)

Anadolu'da yetişen meşhûr velîlerden. Misâlî Baba ve Gül Baba lakaplarıyla tanınmıştır. On yedinci asırda yaşamıştır. Osmanlı Sultanlarından Dördüncü Murâd Hanla görüşmüştür. Bağdât seferi sırasında ziyâretine gelen Sultana kış mevsiminde koynundan, açılmış tâze bir gül çıkarıp vermesi sebebiyle, Gül Baba lakabı ile anılmıştır. Kabri, Niğde'nin dokuz kilometre kuzeyinde bulunan Güllüce köyündedir. Bu köy, ismini onun isminden almıştır.

Misâlî Baba'nın vefâtından sonra da çok kerâmeti görülmüştür. Kabrini ziyâret edip onu vesîle ederek duâ edenler bereketlerine kavuşmuştur. Yakınındaki velî kabirlerinden birinin yanında bulunan bir taş çevredeki köyden bir kimse tarafından alınıp götürülmüştü. Sabahleyin taşın tekrar yerinde olduğu görülmüştür. Birkaç defâ götürülmüş ve aynı taş tekrar yerine dönmüştür.

Misâlî Baba'nın kabri üzerinde türbe yoktur. Kabrinin çevresinde dergâhının kalıntıları ve biri kubbeli biri de düz damla örtülü iki türbe vardır. Talebelerine veya yakınlarına âid olan bu türbelerden başka yine kabri çevresinde başka velî kabirleri de vardır.

Yakınındaki kubbeli türbede talebeleri olduğu rivayet edilen ve çok kerâmetleri görülen iki velî kabri bulunur. Aynı türbenin çilehâne bölümünde bir kabir daha bulunmaktadır. Bu türbenin kapısının önünde birinin isminin Şeyh Ahmed olduğu rivâyet edilen iki evliyânın kabri vardır. Bu kubbeli türbeyi Niğde'nin Adırmusun köyünden Halil Ağa adında bir kimsenin yaptırdığı nakledilir. Rivâyete göre Halil Ağa, rüyâsında bir zât görür. Bu zât; "Güllüce köyünde bir kulübe içinde kabri olan velîlerin üzerine türbe yaptır." der. Bunun üzerine bu türbeyi yaptırır. Deli olan kimselerin bu türbede birkaç gece yatırılıp şifâya kavuştuğu çok görülmüştür. Bu sebeple halk arasında; "Uyuz olan ılıcaya, deli olan Güllüce'ye." sözü meşhurdur.

Üzeri düz damla örtülü türbede başka kabirler vardır. Bu kabirlerden biri beşik şeklindedir.

Misâlî Baba'nın kabri üzerine defâlarca türbe yapılmak istenmiş, ancak yapılan kısımların her sabah yıkıldığı görülmüştür. Bu zâtın, üzerine türbe istemediği kanâatına varılarak bundan vazgeçilmiştir.

Yakınındaki kubbeli türbede misâfirlerin aydınlanması için konulan gaz lambaları ve gaz yağı bir gece biri tarafından çalınmak istenmiştir. Bunları türbeden alıp gitmek isteyen kimse, türbenin kapısının âniden kapandığını görmüş, ne kadar açmak istediyse açamamıştır. Aldığı şeyleri yerine koyunca kapı açılmış, tekrar alıp çıkmak istediğinde, kapı yine kapanmıştır. Bir türlü açılmadığını görünce, yaptığına pişman olup aldığı şeyleri yerine koyarak tövbe etmiş. Sonunda kapı açılmış ve çıkıp gitmiştir.

Misâlî Baba'nın ve çevresindeki velilerin geceleri beyaz elbiselerle kabristanda dolaştıkları ve namaz kıldıkları çok görülmüştür. Kabri başında devamlı ziyâretçi görülür. Bu ziyâretçiler zaman zaman Misâlî Baba'nın tekkesi civârında Allahü teâlâ için adak kesip, sevâbını Misalî Baba ile orada yatan evliyânın, mevtânın rûhlarına hediye etmek için fakirlere dağıtırlar.

Misâlî Baba'nın kardeşi olduğu rivâyet edilen bir evliyâ kabri de yakın bir köy olan Velî Îsâ (Yayla Yolu) köyü yakınındaki Boztepe üzerindedir. Bu kardeşi ona; "Eğer bu ak sarıklı kardeşini seviyorsan, sen burada kal. İnsanlar senin kabrini ziyâret ederek Allahü teâlânın izni ile şifâya kavuşsunlar. Ben de Boztepe'ye gideyim. İnsanlara rahmet ve bereket için duâ edeyim." diyerek Boztepe'ye gitmiş ve orada vefât etmiştir. Kabri bu tepe üzerindedir. Halk arasında şiir ve mânilerde:

 

"Boz Tepenin erenleri

Geri koyun varanları."

 

diye zikri geçen bu zâttır.

Misâlî Baba'nın insanları irşâd için ikâmet ettiği dergâhının kalıntılarından bâzı taşlar çevresindedir. Ayrıca kendi dergâhına mahsus ve cihâdda kullandıkları sancakları uzun zaman muhâfaza edilmiştir.

 

KERÂMET VE MENKÎBELERİ

BİR AVUÇ BULGUR

Osmanlı Sultânı Dördüncü Murâd Han, Bağdât seferine giderken Misâlî Baba'nın bulunduğu köyün yakınında bir yerde ordusunu istirâhate çekmişti. Bu sırada çevreyi dolaşan Sultan, onun köyüne uğradı. Köyün alt tarafında küçük bir kulübe gördü. Yaklaşıp kapısını çaldı. Kulübenin kapısı açılıp, Sultanı, nûr yüzlü bir zât karşılayıp, tebessüm ederek içeri aldı. Onun velîlerden olduğunu fark eden Sultan, hürmetle huzûrunda oturup, bir müddet sohbetini dinledi ve duâsını aldı. Ayrılıp giderken Sultana birkaç avuç bulgur ve bir torba da saman verdi. Sultan bunları alıp ordusuna döndü.

O gün yemek zamânı kendisine Misâlî Baba tarafından hediye edilen birkaç avuç bulgurun pilav yapılmasını istedi. Sultanın emri üzerine bulgur, pilav yapıldı. Bu bulgur pişirilirken gitgide artıp çoğaldı ve kazanlar dolusu pilav oldu. Bütün ordu bu pilavdan yiyip doyduğu halde yine de arttı. Samanı da atlara vermişlerdi. Saman da artıp atları doyurdu.

Sultan, Misâlî Baba'nın bu kerâmeti üzerine tekrar huzûruna gitti. Ona bâzı hediyeler verdi. Misâlî Baba, Sultanın hediyesine karşılık, elini koynuna sokup, daha yeni açılmış tâze bir gül çıkardı ve Sultana verdi. Sultan gül mevsimi olmadığı halde kışın böyle bir gül vermesinin de başka bir kerâmeti olduğunu görerek, bir müddet daha sohbetinde kaldı. Sonra duâsını alıp elini öptü vedâlaşıp ayrıldı.

Bağdât seferine giden Dördüncü Murâd Han, Misâlî Baba'nın ve yol boyunca ziyâret ettiği velî zâtların duâsı bereketiyle târihte benzeri az görülen bir zafer kazandı.

 

KAYNAKLAR

1) Rehber Ansiklopedisi; c.13, s.111