MECDÜDDÎN ÎSÂ
Anadolu'da yetişen evliyânın meşhurlarından. Saruhan Beyin Akhisar'ı fethinden
sonra oraya yerleşen Taşgunoğulları namıyla bilinen bir Türk âliesine mensubdur.
Babası İlyas, annesi İnci Hâtundur. Şeyh Îsâ veŞeyh Mecdüddîn Îsâ isimleriyle
tanınmıştır. 1447 (H.851) senesinde Akhisar'da doğdu. 1530 (H.937) de vefât
etti. TürbesiAkhisar'da kendi ismiyle anılan Şeyh Îsâ Camii bahçesindedir.
Türbesinin bulunduğu mahalleye Şeyh Îsâ mahallesi adı verilmiştir. Devamlı
ziyâret edilen bir yerdir.
Mecdüddîn Îsâ daha küçük yaşta fıtraten kâbiliyetli ve zekî idi. Küçük yaşta
babasından ilk bilgileri öğrendi ve iyi bir âile terbiyesi aldı. Yedi yaşında
Kur'ân-ı kerîmi ezberledi. Bir müddet Akhisar'da tahsil gördükten sonra Bursa'ya
gidip medrese tahsilini tamamladı. Yirmi dört yaşında icâzet (diploma) aldı.
Uzun
süren seyahatlere çıkmış; gittiği yerlerde görüştüğü âlim ve velîlerden istifâde
etmiştir. Konya, Sivas, Musul, Hemedan, Bedahşan, Bağdat, Halep, Şam, Trakya,
Mısır üzerinden Mekke-i mükerreme ve Medîne-i münevvereye gitti. Şam'da Muhammed
Bedahşanî hazretlerinin sohbetinde bulunup ondan istifâde etti. Yine seyahati
sırasında Dicle kenarında bir köyde Baba Ahmed isminde bir zâtın üç ay kadar
sohbetinde ve hizmetinde bulunup ondan bâzı ilimleri öğrendi.
Seyahatden sonra Akhisar'a dönünce tasavvufta yetişmek arzusu arttı. Bu sebeble
Alaşehir'e gidip Bayramiyye yolunun rehberlerinden Cânullah Efendinin
sohbetlerine devam etti. İki sene bu hocasının hizmetinde bulunup icâzet aldı.
Memleketi Akhisar'a dönüp dört sene insanlara vâz ve nasihatla meşgul oldu.
Tasavvuf ehlinden Eşrefzâde Abdullah Rumî'nin tavsiyesi ile Kayseri'ye gidip
orada bulunan velîlerden Şeyh Kâsım Efendinin üç ay sohbetinde bulundu.
Dönüşünde Ankara, Sivas, Demirci, Gördes ve Kayacık kasabalarına uğradı.
Akhisar'a dönüp zâhirî ve bâtınî ilimleri yazmakla, insanlara İslâmiyeti
öğretmekle meşgul oldu.
1511
senesinde Hicaz'dan İskenderiyye yoluyla Antalya'ya geldi.
O
sırada Celâli eşkıyâsının Alaşehiri ve Saruhanlıyı harap etmesi üzerine Antalya
kalesine gidip iki ay kadar kalede kaldı. Sonra Aydın tarafına geçip Nâzilli
civârındaki Kestel'de Tandurlu köyünde bir müddet ikâmet etti. Bu sırada halkı
irşâd ile meşgul olup vâz ve nasîhat etti.Sonra Ödemiş'in Köşk nâhiyesine gidip
beş sene orada kaldı. Nâzilli, Arslanlı, Aydın, Tire ve Kızıltepe kasabalarını
ve köylerini gezerek halka Allahü teâlânın emir ve yasaklarını bildirdi. Son
olarak Köşk nâhiyesinden Tire'ye gitti.Orada Hacı Müderris ismindeki bir zâtın
vefâtı sırasında vasiyeti üzerine onun yerine medresesinde bir sene müderrislik
yaptı. Bu vazifeden sonra ilimde yetiştirdiği oğlu İlyâsÇelebi ile birlikte
memleketiAkhisar'a döndü.
Mecdüddîn Îsâ hazretleri Ehl-i sünnet îtikâdının ve doğru din bilgilerinin
yayılması için çok hizmet etmiş ve kıymetli talebeler yetiştirip icâzet
vermiştir. Talebelerine ve sevenlerine muhakkak ilim ve sanat öğrenmelerini
emrederdi. İlim ve sanat öğrenen başkalarının minneti altına girmez minnetsiz
yaşar derdi. Yetiştirdiği talebeleri irşad için çeşitli memleketlere
göndermiştir. Bâbâ Ahmed Mağribi adındaki talebesini ilimde ve tasavvufta
yetiştirdikten sonra Endülüs'e gönderdi. Oğlu İlyâs Efendi de meşhur
halîfelerindendir.
Menkıbeleri,
Menâkıb-ı Şeyh Mecdüddîn Îsâ adı verilen bir kitapta oğlu İlyâs
Efendi tarafından toplanmıştır. Bazı menkıbeleri şöyle anlatılmıştır.
Bir
gece rüyasında; "Kalk yola çık" diye bir ses duydu. Bu işâret üzerine kalkıp
yanına bir kaç dervişi de alarak çarşıya doğru yürüdü. Çarşıda Çanakkale yoluyla
Trakya'ya gitmekte olan bir kervan gördüler. Bu kervana katılıp yola çıktılar.
Malkara kasabasına varınca vaktiyle Bursa'da ders aldığı, kendisinden ilim
öğrendiği bir hocasının oralı olduğunu hatırlayıp ziyaretine gitmek istedi.
Arayıp sordu ve evini buldu. Bu hocası bir haftadır hasta yatmakta ve son
anlarını yaşamakta idi. Şöyle vasiyet etmişti: "Vefat edince cenâze yıkanması ve
namazın kılınması vazîfesini talebem Şeyh Îsâ yapsın." İçeri girince vefât etmek
üzere olan hocası gözlerini açıp; "Evlâdım Îsâ nerede kaldın, bir haftadan beri
seni bekliyorum"dedi ve helallaşıp ruhunu teslim etti. O da hocasının vasiyetini
yerine getirdi.
Mecdüddîn Îsâ hazretleri Malkara'ya giderken Bergama'ya uğramıştı. Orada bir
handa konaklamıştı. Yanında bulunan talebeleri müsade isteyip çarşıya çıktılar.
Dönerken hocalarının iki hanımına hediye olarak birer yemeni aldılar. Hocalarına
verecekleri sırada yemeninin birini kaybetmiş olduklarını görüp telaşlandılar.
Mecdüddîn Îsâ hazretleri kerâmetiyle bu hâli anlayıp; "Telaş etmeyiniz! Benim
Meryem ananıza çok muhabbetim var. Onun vefât hâlini bana göstermemesi
içinAllahü teâlâya duâ etmiştim. Allahü teâlâ bilir Meryem ananız vefât etmiş
olsa gerek!" dedi. Akhisar'a döndüklerinde hocalarının bu hanımının vefât
ettiğini öğrendiler.
Sohbet
ve zikir meclislerinde şu şiiri çok okurdu:
Sultânımız sübhânımız
Can
bedenden ayrılacak
Rahmetindendir cânımız
Ayırma
dost îmânımız
Bîçâre
yüzü kara
Meğer
ki çalabım bana
Hazretine nice vara
Nasuhleyin tevbe vere
Allah
desem ar olmaya
Allah
diyen âşıklara
Mü'min
gönlü dar olmaya
Senden
özge yar olmaya
Estegfirullah sırren ve çehren
Estegfirullah çoktur günâhım
Estegfirullah kavlen ve fiilen
Velhamdülillah sensin penâhım
Hızır,
Abdullah ve İlyâs adlı üç oğlu olup, bunlardan ilyâs hâriç, diğer ikisi
sağlığında vefât etti.
KAYNAKLAR
1)
Menâkıb-ı Şeyh Mecdüddîn Îsâ, Akhisar Zeynelzâde Kütüphânesi, No:1793
2)
Osmanlı Müellifleri; c.1, s.120
|