MANSÛR EL-BETÂİHÎ
Büyük
velîlerden. İsmi Mansûr'dur. On üçüncü asırda Irak'ta Betâih denilen yerde
yaşadı. Doğum ve vefât târihleri bilinmemektedir. Kabr-i şerîfi, Betâih
topraklarında bir nehir kenarındadır.
Annesi,
akrabâsı olan meşhûr evliyâ Muhammed Şenbekî hazretlerinin sohbetine giderdi. O
içeri girince, Muhammed Şenbekî ayağa kalkardı. Sebebi sorulunca; "Ben ona
hürmeten değil, karnındaki çocuğa hürmeten kalkıyorum. O doğunca, yüce bir şana
sâhip olacaktır." diye onun geleceğini müjdeledi.Mansûr el-Betâihî hazretleri,
Muhammed Şenbekî ve zamânının âlim ve velîlerinden istifâde ederek büyük bir velî
oldu. Duâsı makbûl bir zât idi.
Ebü'l-Berekât İsmâil Nişâbûrî anlatır: "Bir zamanlar Acem askerlerinin Bağdât'a
hücûm ettiğini babamdan işittim. O zaman Mansûr Betâihî hazretleri bir dağ
üzerine çıkıp Acem ordusunun hezîmeti için duâ etti. Sonra iki elini birbirine
vurdu. O sırada Acem ordusunda karışıklık başlayıp birbirlerini kırarak geri
çekildiler. Bağdâtlılar buna çok sevinip Mansûr hazretlerinin bereketi ile hem
istilâdan kurtuldular hem de ganîmetlere kavuştular.
Mansûr
Betâihî hazretleri hikmetli sözleriyle meşhûr oldu.Kendisine dünyâ sevgisi
hakkında soruldu. O; "Dünyâyı tanıyan, fânî olduğunu anlayan, ona düşkün olmaz.
Allahü teâlâyı tanıyan her şeyi bırakıp, O'nun rızâsını kazanmaya bakar. Nefsini
tanımayan, bilmeyen büyük aldanış içindedir."
"Dünyâlık olan her şey, senin dünyâyı terketmen husûsunda aleyhindedir. Sana
yardımcı olmaz. Şu üç sıfat velîlerin sıfatındandır. Sen bunlara iyi yapış.
1) Her
hususda Allahü teâlâya dayanmak, tevekkül etmek.
2)
Allah'a dayanıp, hiçbir şeye düşkün olmamak.
3) Her
hâlükârda Allahü teâlâya yönelmek."
"Tevekkül, bütün işleri Allahü teâlâya havâle etmektir." buyurdu.
Gaflete
düşmekten sakındırırdı. Bu hususta; "İnsanın müptelâ kılındığı en çetin şey
gaflettir. Allahü teâlâ bir kulunu severse, onu gafletten korur." buyurdu.
Rızkından endişe eden kimsenin hâlini ise şöyle anlatmıştır: "Dîni ile Allah
yolundadır. Fakat rızkı husûsunda Allah'a tevekkül etmemektedir. Böyle kimse bu
hâlde Allah'a yönelmemiş, O'ndan kaçıyor demektir."
Mansûr
Betâihî hazretleri Rıfâî yolunun büyüğü olan SeyyidAhmedRıfâî hazretlerinin
dayısı ve hocası idi. Çok âlim ve velî yetiştirdi.
Ahmed
Rıfâî hazretleri onun hakkında şöyle anlatır: "Dayım Mansûr'dan işittim. Buyurdu
ki: "Seven dâimâ kendinde değildir. Bu kendinden geçme hâlinden çıkamaz. Çıkarsa
hayret hâline girer. Hayretten kurtulursa, sarhoşluğa (kendinden geçmeye)
döner."
Yine;
"Yeryüzü Allah aşkını tatsaydı, bu aşk ve muhabbet sebebiyle bir ateş parçası
hâline gelen meyveleriyle, yeryüzündeki ağaçlar alev alev tutuşur, dalları
yapraksız kupkuru bir çubuk hâline gelirdi. Bu aşk ateşine, demir ve sarp
kayalar, insandan daha dayanıklı ve tahammüllü değildir." buyurdu.
Mansûr
el-Betâihî hazretlerinin vefâtı yaklaşınca hanımı; "Oğluna vasiyet et, onu
yerine vekil bırak." dedi. "Hayır, kızkardeşimin oğlu Ahmed Rıfâî'yi vekil
bırakacağım." buyurdu. Hanımı bu hususta ısrâr edince, oğlunu ve kızkardeşinin
oğlu Ahmed'i yanına çağırıp; "Gidin bana biraz çiçek toplayıp getirin." dedi.
Gittiler, sonra oğlu bir demet çiçek getirdi. Kızkardeşinin oğlu AhmedRıfâî ise
eli boş döndü. "Neden toplamadın?" diye sorunca; "Elimi uzattığım her çiçek
Allahü teâlâyı tesbih ediyordu. Koparmaya kıyamadım." dedi. Hanımı bu hâli
görünce, onun kerâmetini ve Ahmed Rıfâî'nin üstünlüğünü anlayıp ısrarından
vazgeçti.
KAYNAKLAR
1)
Kalâid-ül-Cevâhir; s.83
2)
Tabakât-ül-Kübrâ; c.1, s.134
3)
Câmiu Kerâmât-il-Evliyâ; c.2, s.268
4)
Kerâmât-il-Kâmilîn ve Menâkıb-il-Ârifîn, No: 558
5)
İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.7, s.89
|