MÂCİD EL-KÜRDÎ
Irak'ta yetişen büyük
velîlerden. Künyesi Ebû Muhammed'dir. Bağdat civârında yaşadı. Doğum târihi
bilinmemektedir. Evliyânın baş tâcı olan Seyyid Abdülkâdir-i Geylânî hazretleri
bu zâtı överdi. Mâcid el-Kürdî, Irak'ta Cebel-i Hamsîn denilen yerde yerleşip
ilim ve ibâdetle meşgûl oldu. 1166 (H.561) senesi burada vefât etti. Kabri
bilinmekte ve ziyâret edilmektedir.
Oğlu Süleymân (veya
Selmân) şöyle anlatır: "Bir ara babamın husûsî odasında, yanında bulunuyordum.
Orada yiyecek ve içecek aslâ birşey bulunmazdı. Bir gün kendisine yirmi fakir
geldi. Babam bana; "Şu odaya gir, bize yemek getir." dedi. Ben, içeride yiyecek
ve içecek hiçbir şey bulunmadığını bildiğim hâlde îtirâz edemedim. İki hizmetçi
ile beraber odaya girdik. Girince odanın çeşit çeşit lezzetli yemeklerle dolu
olduğunu gördük. O yemekleri çıkardık. Gelenler yiyip, doydular. Yemekler de
tamâmen bitti. Biraz sonra otuz fakir daha geldi. Babam,yine önceki gibi emredip
içeriden yemek getirmemizi istedi. Peki deyip içeri girdiğimizde, öncekilerden
daha değişik ve daha çok yemekler vardı. Onları da ikrâm ettik. Sonra babam, bu
iki hizmetçiye birden nazar etti. İkisi de bayılıp oraya düştüler. Evlerine
kaldırıldılar ve her ikisi de uzun müddet baygın hâlde kaldı. Nihâyet ayılıp
istigfâr ederek ve ağlıyarak, babamın yanına geldiler. Çok özür dileyip,
affedilmelerini istediler. Babam da, özürlerini kabûl edip onları affetti. O iki
hizmetçi bu hâle düşmelerine sebep olan hatâlarını izâh edip; "İçeride hiç yemek
bulunmadığını bildiğimiz bir odada, iki defâda da, çeşit çeşit ve bol
yiyecekleri görünce; "Bu sihirdir." düşüncesi aklımıza geldi. Bu yanlış
düşüncemiz sebebiyle bu duruma düştük." dediler."
Allahü teâlâya âşık
olanlar hakkında;
"Allahü teâlâya âşık
olanların kalpleri, azîz ve celîl olan Allahü teâlânın nûru ile nûrlanmış,
aydınlanmıştır. O kalbde istek, arzu hâli hareket edince, onun nûru yer ile gök
arasını aydınlatır. Allahü teâlâ, meleklere onları över ve; "Şâhid olunuz ki,
ben onlara daha müştâkım." der.
"Şevk, Allahü teâlâya âşık
olanların kalplerinde yanan bir ateştir. O ateşi ancak, Allahü teâlâya kavuşmak
ve O'nun cemâline nazar etmek (bakmak) teskîn eder, dindirir." buyurdu.
Kendisine yapılacak ve sakınılacak şeylerden soruldukta; "Kişiye, ilim olarak
Allahü teâlâdan korkması yetişir. Kişiye, cehâlet olarak da kendi nefsini
beğenmesi, ucb sâhibi olması kâfidir. Ucb artınca, ahmaklık hâlini alır. Kişinin
kendi ayıplarını görmesine mâni olur."
Az konuşmanın fazîletini
anlatırken de; "Susmak, yorulmadan, güçlük çekmeden yapılan bir ibâdettir.
Zâhirî bir süs ile süslenmeden kazanılan bir zînettir. İnsanı özür dilemek
zilletine düşmekten koruyan bir zenginliktir. Kirâmen kâtibîn meleklerine
rahatlıktır." buyurdu.
Mâcid el-Kürdî hazretleri,
zamânındaki velîlerin öncüsüydü. Zamânındaki evliyâ ona bağlanmakta, ona tâzim
ve hürmette hep berâberdiler. Mânevî yardımları çok görüldü.
KAYNAKLAR
1)
Câmiu Kerâmât-il-Evliyâ; c.2, s.239
2)
Tabakât-ül-Kübrâ; c.1, s.148
3)
Kalâid-ül-Cevâhir; s.107
4) Menâkıb-ül-Ârifîn
Kerâmât-il-Kâmilîn, Üniversite Kütüphânesi; No: 558
5) İslâm Âlimleri
Ansiklopedisi; c.7, s.69
|