CİLD       ALFABE       KONU       KABR-İ ŞERİFLER

1.   2.   3.   4.   5.   6.   7.   8.   9.   10.   11.   12.
     
 

HÂCE MUHAMMED BİN EBÛ AHMED EL-ÇEŞTÎ

Büyük velîlerden. Lakabı Ahmed Nasihuddîn'dir. Tasavvufta icâzeti, diplomayı babasından almıştır. Babası vefât ettikten sonra onun yerine geçti. Babasının yerine geçtiği zaman, henüz yirmi dört yaşındaydı. Hâce Muhammed, zühd ve verâ sâhibi idi. 1020 (H.411) yılında Çeşt şehrinde vefât etti.

Annesi, Hâce Muhammed'e hâmileyken, karnından "Lâ ilâhe illallah" zikrini işitirdi. Babası bunu öğrenince, ona:"Sana müjdeler olsun; sâlih bir çocuk dünyâya getireceksin." dedi. Bir gün otururken babası, ana rahminde olan bu oğluna, "Esselâmüaleyke yâ velîyullah." diye hitâb ettiği zaman, Allahü teâlânın kudreti ile "Ve aleykesselâm ey babam!" sesini duydu. Dünyâya geldiği gece, babası rüyâsında Peygamber efendimizi gördü ve kendisine: "Ey Ebû Ahmed, oğluna benim ismimi koy." buyurdu. Bunun üzerine babası adını Muhammed koydu.

Hâce Muhammed doğar doğmaz, daha ebenin elindeyken, yedi defa "Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah." dedi. Muharrem ayının ilk on gününde hiç süt içmeyip, oruç tuttu. İki buçuk yaşına geldiği zaman, az yiyip az uyumaya, dört buçuk yaşına geldiği zaman, mektebe gitmeye başladı. Kısa zamanda Kur'ân-ı kerîmi öğrendi ve tamâmını okudu. Yedi yaşına gelince, babasının sohbetlerine gitmeye başladı. Çoğu zaman namaz kılınan yerden dışarı çıkmaz, ibâdetle meşgûl olurdu. Uyumak için sırtını yere koymaz, bir yere dayanmazdı. Yedi günde sâdece bir hurma yerdi. Zâhirî ve bâtınî ilimleri Hızır aleyhisselâmdan öğrendi.

Bir gün Mahmûd Sebûk Tekin gazâya gitmişti. Hâce Muhammed'e gelmesi için haber gönderdi. O zaman yetmiş yaşındaydı. Talebelerinden birkaçı ile yola çıktı. Mahmûd Sebûk Tekin'in ordusuna yetişince, müşrik ve putperestlerle savaştı. Harb esnâsında bir an müşrikler gâlipti. Hâce Muhammed'in Çeşt'te değirmenci bir talebesi vardı. Adı Muhammed Kâkû idi. Müşriklerin gâlib geldikleri anda, Hâce Muhammed, "Muhammed Kâkû yetiş!" diye seslendi. Oradakiler derhal Kâkû'nün muharebe ettiğini gördüler. İslâm askerleri gâlib gelinceye kadar Kâkû savaştı. Kâfirler hezimete uğradı. Aynı anda Muhammed Kâkû'yü, Çeşt'te değirmenin kapı ve duvarını döğerken gördüklerini söylediler.

Hâce Muhammed hazretlerinin, Merdân isminde çok sâdık bir talebesi vardı. Senelerce hocasının hizmetinde ve sohbet meclisinde bulundu. Diploma almaya hak kazanınca, hocası tarafından ders verip insanlara doğru yolu gösterme vazifesi ile memleketine gitmesi istendi.Merdân, bu ayrılık haberine çok üzülerek, ağlar bir hâlde hocasına; "Bu tâkatsız vücûdumda can kaldıkça, size hizmet şerefinden ayrılmam." dedi. Hocası; "Ben Allahü teâlâya münâcaatta bulundum. O da kabûl buyurdu. Ne zaman beni görmek istersen, bütün perdeler aradan kalkıp, vâsıtasız olarak benimle görüşebilirsin." buyurdu. Merdân, bu sözü duyduktan sonra oradan ayrıldı. Aynen hocasının buyurduğu gibi, ne zaman hocasını görmek istese, aradaki bütün perdeler kalkar, hocasıyla görüşürdü.

Hâce Muhammed hazretlerinin üç kâmil talebesi vardı. Bunlar, Hâce Yûsuf, Hâce Muhammed Kâkû ve Hâce Merdân'dı.

 

KAYNAKLAR

1) Nefehât-ül-Üns; s.363

2) Hadîkat-ül-Evliyâ; ikinci kısım; s.132

3) Sefînet-ül-Evliyâ; s.90

4) Nesâyim-ül-Mehabbe; s.205

5) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.5, s.98