CİLD       ALFABE       KONU       KABR-İ ŞERİFLER

1.   2.   3.   4.   5.   6.   7.   8.   9.   10.   11.   12.
     
 

FÂTIMA-İ NİŞÂBÛRİYYE

Nişâbur'da yetişen hanım velîlerden. İsmi Fâtıma-i Nişâbûriyye olup, Horasanlıdır. Doğum târihi bilinmemektedir. 837 (H.223) senesi Mekke-i mükerremede ömre yapmak için çıktığı yolda vefât etti.

Fâtıma-i Nişâbûriyye Mekke-i mükerremede ikâmet etti. Evliyânın büyüklerinden Bâyezîd-i Bistâmî hazretlerinin medh ve iltifâtlarına kavuştu. Bâyezîd-i Bistâmî hazretleri onun hakkında: "Ömrümde velî bir hâtun tanıdım. O da Fâtıma-i Nişâbûriyye'dir. Kendisine herhangi bir konuda haber vermek istesem, ona açıkça belli olur ve o şeyi kendisi bana bildirirdi."

Zünnûn-i Mısrî hazretleri de kendisini bilir ve çok hürmet ederdi. Ona birçok meselelerde suâl sormuş, danışmıştır. Zünnûn-i Mısrî hazretleri onun hakkında:

"Mekke-i mükerremede bir hâtun vardır. Adı Fâtıma-i Nişâbûriyye'dir. Bu velîyye hanım, Kur'ân-ı kerîmin mânâ ve esrârı ile inceliklerinden öyle şeyler söylerdi ki, bana hayret verirdi." buyurdu.

Fâtıma-i Nişâbûriyye hikmetli sözler söyledi ve nasîhatlerde bulundu.

Kendisine; "Nasıl zikir yapıp Rabbimizi analım?" dediler. O; "Allahü teâlâyı zikrettiğin, andığın zaman, Allahü teâlânın seni gördüğünü düşün ve zikre devâm et." cevabını verdi.

"İhlâs sâhibi kime denir?" dedikleri zaman da; "Kim, Allahü teâlâyı düşünerek amel ve ibâdet yaparsa, o kimse ihlâs sâhibidir." buyurdu.

Fâtıma-i Nişâbûriyye bir ara Kudüs'e Beyt-i Makdise gelmişti.Zünnûn hazretleri ona; "Bana nasîhat eder misin ey velî hâtun!" dedi. O da; "Doğruluğa sarıl. İşlerinde nefsinle mücâdele et." buyurdu.

Kendisinden sıdk ve takvâ sâhiplerinin halleri soruldu. O zaman; "Sıdk ve takvâ sâhipleri bu zamanda bir deryâ içindedirler. O deryânın dalgaları onlara çarpmaktadır. O deryâ içinde boğulmuşçasına Allahü teâlâya duâ ve feryâd ederler. Kâdir-i mutlak olan Hak teâlâdan saâdet, necât ve kurtuluş taleb ederler." buyurdu.