FÂTIMA-İ NİŞÂBÛRİYYE
Nişâbur'da yetişen hanım velîlerden. İsmi Fâtıma-i Nişâbûriyye olup,
Horasanlıdır. Doğum târihi bilinmemektedir. 837 (H.223) senesi Mekke-i
mükerremede ömre yapmak için çıktığı yolda vefât etti.
Fâtıma-i
Nişâbûriyye Mekke-i mükerremede ikâmet etti. Evliyânın büyüklerinden Bâyezîd-i
Bistâmî hazretlerinin medh ve iltifâtlarına kavuştu. Bâyezîd-i Bistâmî
hazretleri onun hakkında: "Ömrümde velî bir hâtun tanıdım. O da Fâtıma-i
Nişâbûriyye'dir. Kendisine herhangi bir konuda haber vermek istesem, ona açıkça
belli olur ve o şeyi kendisi bana bildirirdi."
Zünnûn-i
Mısrî hazretleri de kendisini bilir ve çok hürmet ederdi. Ona birçok meselelerde
suâl sormuş, danışmıştır. Zünnûn-i Mısrî hazretleri onun hakkında:
"Mekke-i mükerremede bir hâtun vardır. Adı Fâtıma-i Nişâbûriyye'dir. Bu velîyye
hanım, Kur'ân-ı kerîmin mânâ ve esrârı ile inceliklerinden öyle şeyler söylerdi
ki, bana hayret verirdi." buyurdu.
Fâtıma-i
Nişâbûriyye hikmetli sözler söyledi ve nasîhatlerde bulundu.
Kendisine; "Nasıl zikir yapıp Rabbimizi analım?" dediler. O; "Allahü teâlâyı
zikrettiğin, andığın zaman, Allahü teâlânın seni gördüğünü düşün ve zikre devâm
et." cevabını verdi.
"İhlâs
sâhibi kime denir?" dedikleri zaman da; "Kim, Allahü teâlâyı düşünerek amel ve
ibâdet yaparsa, o kimse ihlâs sâhibidir." buyurdu.
Fâtıma-i
Nişâbûriyye bir ara Kudüs'e Beyt-i Makdise gelmişti.Zünnûn hazretleri ona; "Bana
nasîhat eder misin ey velî hâtun!" dedi. O da; "Doğruluğa sarıl. İşlerinde
nefsinle mücâdele et." buyurdu.
Kendisinden sıdk ve takvâ sâhiplerinin halleri soruldu. O zaman; "Sıdk ve takvâ
sâhipleri bu zamanda bir deryâ içindedirler. O deryânın dalgaları onlara
çarpmaktadır. O deryâ içinde boğulmuşçasına Allahü teâlâya duâ ve feryâd
ederler. Kâdir-i mutlak olan Hak teâlâdan saâdet, necât ve kurtuluş taleb
ederler." buyurdu.
|