CŻLD       ALFABE       KONU       KABR-Ż ŽERŻFLER

1.   2.   3.   4.   5.   6.   7.   8.   9.   10.   11.   12.
     
 

EBŪ İMRĀN (Mūsā)

İslām ālimlerinden ve büyük velīlerden. Abdülvehhāb-ı Şa'rānī hazretlerinin beşinci batından dedesidir. Mısır'da Sa'īd-i Mısır adlı bölgenin aşağı kısmında ve Nil Nehrinin batı sāhilinde bulunan Behensā beldesindendir. Doğum tārihi belli değildir. Benī Zuglā kabīlesine mensup, Tilmsān Sultānı Ebū Abdullah ez-Zuglā'nın evlādındandır.

Ebū İmrān, sultan olan babasının yanında yetişip büyüyünce, Allah yolunda bulunmayı, kendisini tasavvufa vermeyi saltanata tercih etti. Babası ilk zamanlarda onun bu hālini garip karşıladı. Daha sonra işinde kendisini serbest bıraktı. Ebū İmrān Mūsā, talebe olmak üzere, Şeyh-ül-Magrib olarak tanınan Ebū Midyen et-Tilmsānī hazretlerinin huzūruna vardı. Ebū Midyen buna; "Kime mensūbsun?" diye sordu. O da; "Sultan Ebū Abdullah'a." dedi. "Nesebin (soyun) kime kadar ulaşır?" diye sorunca, "Muhammed bin Hanefiyye bin Ali bin Ebī Tālib'e." dedi. Ebū Midyen; "Fakīrlerin (tasavvuf yolunda bulunanların) yolu ile saltanat ve neseb (soy) asāleti bir arada bulunmaz." dedi. O da; "Ey efendim! Siz şāhid olun ki şu andan ītibāren sizden başkasına bağlı bulunmayı terkettim. Başka şeylerin hepsinden ayrıldım. Soyumla anılmayı değil, sizinle anılmayı şeref kabūl ettim." dedi.

Bunun üzerine Ebū Midyen hazretleri bunu talebeliğe kabūl etti. Gayret ve istīdādının fazlalığı sebebiyle, kısa zamanda ilimde ve mānevī hāllerde yükselerek, o büyük zātın talebelerinin önde gelenlerinden oldu. Birēok kerāmeti görüldü. Vahşī hayvanlar ile konuştuğu herkes tarafından bilinirdi. Arslanlar bile bu zātın Allah'a bağlılığından hāsıl olan heybetinden korkup ēekinirlerdi. Halktan, bizzāt bunları görenler az değildi.

Ebū Midyen et-Tilmsānī hazretlerinin huzūrunda yetişerek, üstün derecelere, yüksek makamlara kavuşan Ebū İmrān, kendisi gibi yetişen bāzı arkadaşları ile birlikte, hocaları Ebū Midyen tarafından, insanları irşād etmek, onlara saādet yolunu göstermek üzere, Mısır'da değişik beldelere gönderildi. Yola ēıkacakları zaman, Ebū Midyen hazretleri, Ebū İmrān'a; "Mısır'a ulaştığında, Sa'īd bölgesinde bulunan Hūr nāhiyesine git! Senin kabrin orada olacaktır." buyurdu. O da; "Başüstüne efendim." diyerek, bildirilen yere vardı. Hocasından öğrendiği yüksek din bilgilerini, talebelerine, ilim āşıklarına anlatmaya, öğretmeye başladı. Pekēok talebe yetiştirdi. Ēok kerāmeti görüldü. Bir talebesine nidā ettiği, seslendiği zaman, o talebe bir senelik mesāfede de olsa, Allahü teālānın izni ile hocasının sesini duyar ve cevap verirdi. Yine talebelerinden birisi bir sıkıntıya düşüp ondan yardım istese, ona seslense, Allahü teālānın izni ile o talebesinin hālini anlar, sesini duyar, bir senelik mesāfede de bulunsa, Allahü teālānın izni ile derhāl imdādına yetişirdi. Ona yardım edip, sıkıntıdan kurtarırdı. Ebū İmrān Mūsā hazretleri burada, aşk ve şevk ile uzun yıllar hizmet etti. Birēok kimse ondan ilim öğrenip, istifāde ettiler. Hocası Ebū Midyen'in işāret ettiği gibi, o beldede vefāt etti. Kabri oradadır.

 

KAYNAKLAR

1) Tabakāt-ül-Kübrā; c.2, s.20

2) İslām Ālimleri Ansiklopedisi; c.10, s.103