EBÛ ALİ SEKAFÎ
Büyük
velîlerden. İsmi, Muhammed bin Abdülvehhâb, künyesi Ebû Ali Sekafî'dir.
Nişâbur'da doğdu. Doğum târihi bilinmemektedir. 939 (H. 328) senesi Nişâbur'da
vefât etti.
Zamânındaki
âlimlerden ilim tahsîl edip, hemen hemen bütün ilim dallarında ihtisas sâhibi
oldu. Sonra tasavvuf yâni mânevî bilgileri tahsil için evliyânın büyüklerinden
Ebû Hafs Haddâd ve Hamdûn Kassâr'ın sohbetlerine katıldı. Kısa zamanda velîlik
bilgilerinde de yükselip kâmil, olgun bir zât oldu. Güzel konuşması ile
insanları cezbedip kendine çekerdi.
Ona; kişi
için en güzel hasletler nelerdir? denildi. O; "Kişi, şu dört hasletten gâfil
olmamalıdır: İlki doğru söz, ikincisi doğru iş, üçüncüsü samîmî dostluk,
sonuncusu ise emânete riâyeti gözetmektir." buyurdu.
Âlimlerin
sohbetinde bulunmanın önemini anlatır, edebin gözetilmesinin lüzumuna işâret
ederdi. Bu hususta;
"Bir kimse
âlimlerin sohbetinde bulunur, fakat onlara hürmet etmezse, ilâhî feyz ve
bereketlerden mahrum kalır ve âlimlerdeki nûrlar, kendinde görünmez." buyurdu.
İlmi över,
amellerin ihlâs ile yapılmasının fayda vereceğini söylerdi. Bunun için; "İlim;
cehâlete karşı kalbin hayâtı, karanlığa karşı gözün nûrudur." buyurdu.
"Allahü
teâlâ, amellerden iyi olanını, iyi olanının da ihlâslı, samîmî olanını, samîmî
olanının da, sâdece sünnete uygun olanını kabûl eder."
"Sağlam bir
dal, ancak sağlam bir kökten çıkar. Şimdi hareketlerin sıhhat ve sünnet üzere
olmasını isteyen kimse, önce kalbindeki ihlâsı sıhhatli hâle getirmelidir. Zîrâ
zâhir amellerdeki sıhhat, bâtın amellerindeki sıhhattan hâsıl olur." buyurdu.
Güzel ahlâkı
ile herkese örnekti. Kendisine kötülük edeni bağışlar ve nasihat ederdi.
Kuşçuluk
yapan bir komşusu vardı. Her zaman ona sıkıntı verirdi. Çünkü onun evinin damına
konan güvercinleri taşlayıp uçururdu. Bir gün Ebû Ali Sekafî hazretleri evinin
damında oturmuş Kur'ân-ı kerîm okuyordu. Kuşçu komşusu yine güvercinlere taş
attı. Lâkin attığı taş bu defâ Ebû Ali Sekafî hazretlerinin alnına rastladı ve
yardı. Yüzünden aşağı kanlar akmaya başladı. Etraftan bu hâli görenler; "Şimdi
Ebû Ali hazretleri şehrin vâlisine gider, onu şikâyet eder ve zararını defeder.
Zîrâ vâli onun ricâsını kabûl eder. Böylece hepimiz onun zarârından kurtuluruz."
dediler. O zaman Ebû Ali hazretleri hizmetkârını çağırdı ve; "Evlâdım! Şimdi şu
bahçeye git ve uzunca bir çubuk yap getir." buyurdu. Hizmetçi çubuğu hazırlayıp
getirdi. O zaman; "Şimdi şu çubuğu kuşçu komşumuza götür ve şu güvercinleri taş
atarak değil de, bu çubukla uçurmasını söyle." buyurdu. Hizmetçi gidip Ebû Ali
Sekafî hazretlerinin sözlerini söylediğinde, kuşçu yaptıklarına pişman oldu ve
özür diledi.
Ebû Ali
Sekafî hazretleri evliyâya uymak konusunda soranlara; "Bir kişi çeşitli ilimleri
kendinde toplasa bile, bir Allah adamı tarafından terbiye edilmedikçe evliyâlık
derecelerine yükselemez. Ameldeki kusurlarını ve nefsinin benliklerini birer
birer gösterecek bir velîden edep ve terbiye görmeyen kimselere uymak câiz ve
uygun olmaz." buyurdu.
Ebû Ali
Sekafî hazretleri nasîhat olarak buyurdu ki: "Bir kimse dünyâya yönelirse, dünyâ
meşgaleleri onun için âfettir."
"Bir
kimsenin, nefsinin istek ve arzuları gâlip gelirse, aklı gizli kalır."
"Dürüst olmayan birinden
doğruluk bekleme, edepsiz birinden edepli olmasını isteme."
Bir talebesi
kendisinden nasîhat istedi. Ona; "Doğru söz, doğru ve samîmi amel, doğru ve
samîmi sevgi ve emânete sadâkatten ayrılma." buyurdu.
KERÂMET VE MENKÎBELERİ
HOR VE HAKİR GÖRÜYORLARDI
Ebû Ali
Sekafî hazretleri anlatır: "Bir gün üç erkek bir kadın tarafından omuzlar
üzerinde taşınan bir cenâze gördüm. Gittim cenâzenin kadın tarafından tutulan
kolunu omuzuma aldım ve mezarlığa kadar götürdüm. Sonra cenâze namazını kılıp
defnettik. Oradakilere; "Size yardımda bulunacak bir başka komşunuz yok muydu?"
deyince; "Vardı ama bunu hor ve hakîr görüyorlardı." dediler. Ben yine; "Peki ne
yapmıştı?" dedim. Onlar; "Çünkü bu çok günahkârdı." dediler. Sonra oradan
ayrıldık. Vefât eden kişiye acımıştım. O gece bir rüyâ gördüm. Rüyâmda biri
yanıma geldi. Yüzü ayın on dördü gibi parlıyordu. Ayrıca çok kıymetli elbiseler
giymişti ve tebessüm ediyordu. Kendisine; "Sen kimsin?" dedim. Bana; "Cenâze
namazını kılıp defnettiğiniz, günahkâr kişiyim. Halk tarafından horlanmıştım.
Lâkin yüce Rabbim son ânımda bana merhâmet eyledi. Şimdi bu merhâmetin nîmetleri
içindeyim." diye cevap verdi.
KAYNAKLAR
1) Nefehât-ül-Üns; s.249
2) Şezerât-üz-Zeheb; c.2, s.315
3) Tabakât-üş-Şâfiiyye; c.3, s.192
4) Tabakât-ül-Kübrâ; c.1, s.107
5) Risâle-i Kuşeyrî; s.153
6) Tabakât-üs-Sûfiyye; s.361
7) Tezkiret-ül-Evliyâ; s.413
8) Tabakât-ı Ensârî; s.381
9) Sefînet-ül-Evliyâ; s.147
10) Vefeyât-ül-A'yân; c.7, s.348
11) Hazînet-ül-Evliyâ; c.2, s.192
12) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.4, s.22
|